Güncelleme Tarihi:
Kimileri de tutuklu yakını olmayı…
64 genç insan 6 aydır cezaevinde. Adı konmayan bir örgüte üye olmaktan, kamu malına zarar vermekten içerideler.
Gezi Parkı’ndan romantik bir 68 filmi gibi bahsedenler, onları hatırlamıyor. Devlet, davalarını görmüyor. Adalet, yanlarına uğramıyor.
Hayatlarının durdurma düğmesine basılmış gibiler.
Aileleri ise yakınlarının bırakılması için her hafta nöbette. Her cumartesi İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de buluşuyorlar. Kamuoyunun unuttuğu çocuklarını, her hafta yeniden hatırlatıyorlar.
“Bu kadar genç düşmanı bir hükümet olmaz”
Mustafa Diren Saygılı üniversite öğrencisi. İçinde sirke bulunan pet şişeden dolayı tutuklandı. Polis sirkeyi mahkemeye molotof olarak sundu.
Babası Kamber Saygılı, “Dosyaya gizlilik kararı konulduğu için polis altı ayda bunun içini dolduruyor, kendine göre gerekçeler koyuyor. Başka illerde açılan aynı davalarda gençler serbest bırakıldı ama İstanbul’da çok özel yöntem ortaya konuluyor. Çocuklarımızın mahkemeye çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü mahkemeye çıktıklarında serbest bırakılacaklar. Bu kadar genç düşmanı bir hükümet olmaz” diyor.
Bir de açılmayan davalar var
Berkin Elvan, 16 Haziran sabahı ekmek almaya gitti, polisin müdahalesi sırasında başına gelen gaz fişeği nedeniyle ağır yaralandı. O günden beri Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakımda. Onun yaralanmasına neden olan polisler hakkında yedi ay geçmesine rağmen hiçbir işlem yapılmadı.
Gezi Parkı Protestolarında Şiddet Görenler Platformu’nun suç duyurularının hiçbiri savcılar tarafından dikkate alınmadı.
Muharrem Dalsüren polis saldırısında gözünü kaybetti. Tiyatro oyuncusu Leyla Okay başından, SES üyesi Saim Keskin de omzundan gaz kapsülleriyle vuruldular. Hiçbirinin şikâyeti davaya dönüşmedi.
“İçimiz rahat, dışarıda olanlarımızın sayısı burada olanlardan çok daha fazla”
18 Haziran günü Erdal Kozan’ın Ankara’da evi TEM polisleri tarafından basıldı. ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak’la suçlandı. Delil olarak evinden 100’e yakın kitap alıp götürdüler. Şu anda Sincan 1 Nolu F Tipi Hapishane’de.
Hapishaneden yazdığı mektupta neden meydanlarda olduğunu anlattı:
“Her köşe başına AVM’ler dikildi içlerine giremediğimiz. Rezidanslar yapıldı gecekondularımız üzerine. Yoksullar şehrin dışına sürülürken şehir merkezleri zenginlerin hizmetine sunuldu. Parklar, bahçeler, ne kadar yeşil alan varsa sermayeye peşkeş çekildi. Binlerce ağaç kesildi, birçok doğal güzellik talan edildi. Ve bir gün sıra Gezi Parkı’na geldi!
İşte biz tam burada isyan ettik!
Bütün öfkemizi almak için çıktık sokağa. Kendimize bir kez güvendik ya, bir daha sırtımız yere gelmez, dedik. Bize bunları reva görenleri tepeleyecektik bir güzel!
Nasıl korktular ama? Nasıl çaresizdiler karşımızda! O yüzden bu kadar pervasız saldırdılar. Ben bugün bu nedenle hapisteyim.
Hangi örgüte üye olmakla suçlandığımızı bilmiyoruz. İsmini bilmediğimiz bir örgüte üye olduğumuz için bir süre daha buradayız. İçimiz rahat, dışarıda olanlarımızın sayısı burada olanlardan çok daha fazla. Siz bir süre bizsiz idare edin, biz mutlaka tekrar geleceğiz!”
“Bu kadar canımızı yakmasınlar, biz de anneyiz”
Aziz Aydoğdu haziran ayından bu yana tutuklu. Şu anda Kandıra F Tipi Cezaevi’nde yatıyor. Babası o bir yaşındayken öldüğü için Aziz’i tek başına büyüten annesi Elif Aydoğdu Başbakan Erdoğan’a Kürtçe sesleniyor:
“Hasta oldum, dayanamıyorum. Oğlumun suçu ne? Çocuklarımız altı aydır cezaevinde tutuluyor. Bu kadar canımızı yakmasınlar, biz de anneyiz. Ciğerimiz yanıyor. Sen kendine bak, bizi düşün Erdoğan. Benim ciğerim yandıysa, seninki de yansın”.
Gezi’nin ‘hukuki’ bilançosu
-40 ayrı iddianame hazırlandı
-Bu iddianamelerde toplam 1204 kişinin yargılanması talep edildi
-308 şüpheli hakkında kamu davası açıldı
-36 ayrı soruşturma yapılıyor
-5 bin 500 kişi gözaltına alındı
-64 kişi halen tutuklu