Şermin TERZİ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2007 00:00
Temel ve Fadime, özellikle Karadeniz fıkralarının etle tırnak kadar birbirinden ayrılmayan iki figürü. Heyamalo Yayınları, 2005’te Temel’in sadece fıkralardaki imajdan ibaret olmadığını, gerçekte Temel’in kim olduğunu araştıran ve sosyologlara rehber niteliğindeki "Temel Kimdir" kitabını yayınlamıştı. İki yıl sonra aynı yayınevi bu kez, gelecek hafta piyasaya çıkacak "Fadime Kimdir" kitabını yayımladı. Kitabın amacı, popüler kültür üzerinden Doğu Karadenizli kadının tek tipleştirilmesine ve yalnızca Temel’in karısı vasfıyla tanımlanmasına karşı bir duruş.
Kitabın kapağındaki kadın portresinin rengarenk resmedilmesi de Karadeniz kadınının kültürel çeşitliliğine işaret ediyor. Kitabın editörü yine bir Karadenizli olan ve Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunu Ayşenur Kolivar (31). Kitaptaki her bir Fadime portresi gerçek hayattan alınma ve hepsi halen hayatta. Portrelerin yazarları ise hemen hepsi yine Karadenizli 19 kadın ve 6 erkek. Fadime’nin özellikle kadınlara yazdırılmasını Kolivar şöyle açıklıyor: "Bugüne kadar Fadime’yi, tek tipleştiren zaten yine erkekler. Erkeklerin kadınları anlatma konusundaki isteği her vakit beni işkillendirmiştir."
AYŞENUR KOLİVAR: Fadime bir yandan eli silahlı, erkek gibi, tuttuğunu koparan güçlü bir kadın, öte yandan sırtında yük, kucağında çocuk kahvede pinekleyen kocasının yerine bütün gün çalışmak zorunda kalan ezilmiş bir kadın. Bu bir klişe. Her klişede olduğu gibi gerçeklik payı var. Bunlar Fadimelerin hayatındaki iki ucu temsil ediyor. Ancak Fadime bu iki uç arasında savrulan bir kişilik değil. Bu siyah ve beyaz uçların arasında çok farklı renkleri barındıran bir hayatı var Fadime’nin. Bu siyah beyaz klişenin yerine Fadimelerin hayatındaki farklı renkleri göstermek istedik bu kitapta. Bir Fadime tanımı yapmak yerine, kitabı hazırlayan Fadimeler olarak kendi hikayelerimizi anlatmaya çalıştık. Yazarlarımızın bizimle paylaşmak istediği hikayeler bunlar.
NAMAZI YARIDA BIRAKTIRAN KADIN
Karadeniz’in ilk radyo sanatçısı Cemile Cevher. 1950’li yıllar; ailesiyle Trabzon’dan İstanbul’a göç eder. Mahallelinin, sesini keşfetmesiyle Sadettin Kaynak’a götürülür. Sadettin Kaynak Rizelidir. Duyduğu sese hayran kalır. Cevher, TRT’nin Yurttan Sesler Korosu’nda radyoda yaptığı solo programlarla tüm Karadenizlilerin taptığı bir sanatçı olur. Fadime Kimdir kitabının yayıncısı Ömer Aşan, Cemile Cevher’i şöyle anlatıyor: "Babaannem, radyoda onun sesini duyduğunda namazını yarıda keser, radyonun sesini açardı. Bilirsiniz, herhangi bir Müslüman öyle kolay kolay namazı yarım bırakmaz. Çok önemli sebebiniz yoksa günaha girersiniz. Sonraki yıllarda, babaannem henüz yaşıyorken, güzel şarkıların onun için namazdan daha kutsal olduğunu öğrenmiştim. Haklıydı babaannem; çünkü Cemile Cevher hiçbir zaman kaset doldurmadı, plağına da rastlamadım; dolayısıyla, aynanın bir daha yüzümüze tutulup tutulmayacağı belli değildi."
RESMEN HİÇ MUHTAR OLMADI AMA KÖYÜ HEP O YÖNETTİ
Artvinli Rabia, genç yaşta eşini kaybeder. Dört çocuk ve 51 torun sahibi. Lazca, Gürcüce ve Türkçeyi aynı mükemmellikte konuşur. Resmen hiç muhtar seçilmemesine rağmen, köyün asıl yöneticisi odur. Ona göre onun zamanındaki "açlığın" müsebbibi İsmet Paşa ve siyasi mirasçılarıdır. Köyün reisi/muhtarı Fadime (Rabia) köylülerin çektiği açlığın bedelini her seçimde İsmet Paşa’nın partisi CHP’ye ödettiği için, İsmet Paşa ve Karaoğlancı damadına öfkesi dinmez. Her seçimde Almanya’daki akrabalarının getirdiği yiyeceklerle doldurduğu kilerinin kapılarını sonuna kadar açar. Yoldan gelip geçeni zorla sofrasına oturtur, karnını doyurur. Israrı biraz da açlığı, ocağına yaklaştırmamak içindir. Önünden aç geçen evin bereketi kalmayacağına inanır. Ama seçimlerdeki bu ikram arttıkça artar.
Ezan okuyan saatten, araba teybine kadar herkesin ne isteyeceğini bilip Almanya’daki akrabalarına sipariş verir. Rabia’nın gönlünde yatan partiye oy verileceği garantisini aldıktan sonra da siparişleri teslim eder. İşini şansa bırakmaz, seçimde sandık başında olur. Sonucu ve oy sayısını da önceden bilir. Köylüleri de onu hiç hayal kırıklığına uğratmaz.
SENİ YAKACAKLAR DEDİLER DAĞDA TECAVÜZ ETTİLERAsiye, kan davalı oldukları İsmail’e sevdalanan ama ona varamayan Hemşinli bir kadın. Zorla evlendirildiği amca oğluna kadınlık yapmak istemeyince ailenin fiili yardımıyla kocasının tecavüzüne uğrar. Bu kitap için kendisiyle görüşen Birsen Aşık Yaşar’a yaşadıklarını şöyle anlatır: "Elimi kolumu bağladılar. Şimdi mezarımmış gibi gelen o yatakta zorla amcaoğlunun kadını yapıldım. Bin yıl geçse geçmez acısı, utancı. Ne o geceyi, ne de bedenimi benden çalan o yüzleri unutmam. Oysa daha dün gibi sevdiğim İsmail’in bana söylediği türküler kulağımda." Asiye, unutamadığı sevdiğinin yanına varmak için iki çocuğunu bırakıp İstanbul’a kaçar bir gün. Ama sevgilisi randevu verdiği yere gelmez. Adı çıkmış bir kadın olarak memleketine döner, baba evine sığınır. Bir gün bir başka amcaoğlu, "Seni yakacaklar kaçman lazım" diyerek onu dağa götürür ve orada tecavüz eder. Artık geri dönülmez bir yola girer hayatı...