Güncelleme Tarihi:
Beyza Hanım, siz aslında balerinsiniz, hatta bale öğretmenisiniz değil mi?
Beyza Şekerci: Evet, hem Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bale Bölümü’nde eğitmenlik yapıyorum hem de oyunculuk.
Baleye aileniz mi teşvik etti?
Beyza: Hayır. Kimyacı bir anne-babanın kızıyım ben. İlkokuldan önce kendi isteğimle baleye başladım.
O yaşta baleyi nasıl keşfetmiştiniz?
Beyza: Tamamen ayakkabıdan çıkan bir istek. Babet ayakkabıları görüp “Bana bale pabucu alın, ben balerin olacağım” diyordum.
Oyunculuk yapmaya nasıl karar verdiniz?
Beyza: Aslında bu aşamada duygusal bir savaş verdim. Çünkü emek verdiğim mesleğimi başka bir şeye tercih etmişim gibi görünüyor dışarıdan. Ancak maalesef yaşadığımız şartlar gereği bale sanatının ülkemizde çok karşılığını bulmadığını düşünüyorum. Bir de yaşı çok kısıtlı. 35-40 yaşına geldiğinizde sizi orada görmemek için gözünüzün içine bakıyorlar. O saatten sonra “Ben kendime yeni bir yol çizeyim” demek çok zor. O yüzden şimdiden bir ikinci yolumun olması isteğiyle oyunculuğa başladım.
Peki “Gelmeyen Bahar”ın Bahar’ı olmayı neden istediniz?
Beyza: Her kadın oyuncunun oynamak isteyeceği bir rol Bahar. Bir insanın her halini gösterebileceği bir rol çok sık gelmez.
Bahar’ın hangi hallerini göreceğiz filmde?
Beyza: Kurduğu hayallere ulaşamayacağı bir hayatı yaşamasını göreceksiniz. Çok güzel hayalleri var ama onlara ulaşabileceği bir hayat sürmüyor anne, baba, abi faktörlerinden ötürü. O çevrenin dışına çıkmaya çalıştığında da şiddet, yalnızlık, mutsuzluk, hüzün ve özlemi yaşıyor.
Mutluluk yok mu hiç hayatında?
Beyza: Tabii ki var. Çok mutlu ve hayata temiz bakan bir kız ama bazı şartlar ona bu imkânı sunmuyor.
KÖTÜYÜ OYNAMAYI SEVİYORUM
Bahar’ın abisi Mirza, eşine şiddet uyguluyor. Bahar da ondan şiddet görüyor mu?
Hasan Küçükçetin: Mirza, psikolojik şiddet uyguluyor kardeşine. Sürekli baskı altında tutuyor onu.
Peki, Mirza eşine neden şiddet uyguluyor?
Hasan: Mirza da anne-babasından şiddet görüyor. Sürekli psikolojik baskı altında tutuluyor. Babasının bir lafı üzerine karısını dövüyor mesela. Ezik bir erkek. Zaten ezik, güçsüz erkek karısına şiddet gösterir. Mirza, hımbıl bir adam. İş bulmak için de bir çabası yok. Ötelediği hayalleri var.
Oyuncu, canlandırdığı karakterle empati kurar diyorlar. Siz bu karakterlerin hangi özellikleriyle empati kurdunuz?
Hasan: Mirza, bir sahnede annesine “Bana bir kere evladım demiş olsaydın, şimdi her şey bambaşka olurdu” diyor. Bu diyalog bana Mirza’nın derinliği olan bir adam olduğunu gösterdi. Bir de kötü adamı oynamayı seviyorum. Çünkü normalde sessiz sakin bir adamım.
İNSAN ÖLDÜREBİLME YETENEĞİNE SAHİBİM
Rol gereği olsa da, bir kadını dövüyor olmak neler hissettirdi size?
Hasan: Kadını değil, insanı dövmek benim dünyamda yok. Ben asker çocuğuyum. Babam askeri okulda boks yapmış. Ben de küçüklüğümden beri yakın dövüşle büyüdüm. İnsan öldürebilme yeteneğine sahibim yani. Ama babam “Hasan, mutlaka konuş” der.
Hiç kavga ettiniz mi?
Hasan: Sadece bir kez. Onda da karşı taraf sarhoştu, ben de ablamı korudum. Benim dünyamda şiddet yok.
“Mirza, babasının bir sözünden ötürü eşini dövüyor” dediniz. Bir de bu çiftin çocukları olmuyor. Mirza’nın eşine şiddet uygulamasında bunun da etkisi var mı?
Hasan: Mirza, işsiz, bir baltaya sap olamamış biri. Annesi de çocukluğu boyunca onunla hiç diyalog kurmamış. Sevgisiz büyüdüğü için sevgisiz davranıyor.
Annesi neden onunla diyalog kurmuyor peki?
Hasan: O, filmde görülecek. Sadece şiddet değil, bir sürü olay örgüsü var filmde. Benim bu filmi kabul etmemin en büyük nedeni, bir üçüncü sayfa haberi. Adam karısını öldürmüş, okuyunca “Bu nasıl olabiliyor?” dedim. 10 gün sonra da Emrah’ın bu filmi üçüncü sayfa haberinden yola çıkarak yazdığını öğrendim.
İşin içinde töre de var değil mi?
Hasan: Evet. Amcaları, Bahar’ı öldürtmeye çalışıyor. Mirza onlara hayır diyemiyor ama bir yere kadar. Bir yerde patlıyor artık ve her şeyi toparlamaya çalışıyor.
Mirza’nın kırılma noktası ne oluyor?
Hasan: Karısının ona yaşattıkları.
Karısı Songül ona âşık mı? Bu kadar şiddet gördüğü adamı neden bırakmıyor?
Hasan: Hem seviyor hem de vazgeçme şansı yok. Sevmek zorunda mı, yoksa gerçekten seviyor mu, o da çok ince bir çizgi. Belki de gidecek yeri yok.
Beyza Hanım, Bahar hayallerine ulaşmak için evden mi kaçıyor?
Beyza: Bahar, hayallerine tanınmayan iznin dışına çıkmak istiyor. O hayalleri o evde gerçekleştiremiyor ve kendisine bir yol çiziyor. Emrah Bey, bana şöyle bir şey anlatmıştı: Gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinin hemen önünde, ikinci sayfada magazin haberleri var. Kim, nerede, ne yapmış, ne giymiş? Bir hayal dünyası. Bahar’ın hayallerinin yer aldığı sayfa. Diğer taraf ise hayatın gerçekleri. Bu iki tezatın birleştiği nokta, hayatın tam da gerçeği. Bizim film de bu gerçeğin üzerine kurulu.
EMRAH KADAR POZİTİF YÖNETMEN GÖRMEDİM
Emrah Bey’le çalışmak nasıldı?
Hasan: Ben çok yönetmenle çalıştım. Ama Emrah kadar pozitif, oyuncuyu ayakta tutan, ruhsal enerjisini hiç düşürmeyen bir yönetmen görmedim. “Beğenmedim” demiyor adam. Bir sahne içine sinmedi mesela, “Hadi bir kere de benim için oynayın” diyor.
Emrah Bey daha önce yönetmenlik yapmadığı için bir önyargınız oldu mu?
Hasan: Benim oldu. Ama senaryoyu okuyunca o önyargım silindi. Bir de Emrah ilk filmini 1981’de çekmiş, ben de 1981 doğumluyum. Kamera arkasını öğrenmek istiyorsan, işi ocağında öğrenmen lazım. E adam, 1981’den beri işin ocağında!
“Gelmeyen Bahar”, seyirciyi ağlatacak bir filme benziyor. Çekerken sizi en çok duygulandıran sahne hangisiydi?
Beyza: Bir abi-kardeş sahnesi var, aile ilişkilerine dokunuyor. O sahne beni çok etkiledi.
Hasan: Normalde sette ağlamak için mentol kullanılır. Ben o sahnede ağlamak için hiçbir şey kullanmadım.
Hasan Bey, saç ve sakalınızı neden uzattınız?
Hasan: Bir iş var, onu bekliyorum. Şimdilik söylemeyeyim.
İÇİMDE BİR KOMEDYEN YATIYOR
Hasan Bey, siz bu arada bir diziye konuk oyuncu oldunuz, ondan da bahseder misiniz?
Hasan: TRT’de yayınlanan “Ayıkla Pirincin Taşını” adlı sit-com’a konuk oldum. İlk defa beni sit-com’da kullanmayı düşündüler. İçimde bir komedyen yatıyor aslında.