'Eyvah Halam' başlıyor

Güncelleme Tarihi:

Eyvah Halam başlıyor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2008 00:00

Defne Yalnız ve Rasim Öztekin'in başrolleri paylaştığı "Eyvah Halam" bu akşam Star TV’de başlıyor.

Haberin Devamı

Yapımcılığını D Productions'ın, yönetmenliğini Kemal Uzun’un üstlendiği, Defne Yalnız ve Rasim Öztekin'in başrolleri paylaştığı "Eyvah Halam" bu akşam Star TV’de başlıyor.

Öztekin ve Yalnız, dört yaramaz çocuk ile otoriter halalarının komik maceralarını konu alan dizi için "Senaryo bize çok sempatik geldi. Ekip de çok iyiydi. Biz de tatillerimizi iptal edip sete koştuk" diyor. Kemal Uzun’un yönettiği, Defne Yalnız, Rasim Öztekin, Ece Çeşmioğlu, Doğaç Yıldız, Zeynep Özkaya ve Akçahan Akça’nın rol aldığı "Eyvah Halam" adlı dizi bu akşam Star TV’de başlıyor. Dört yaramaz çocuk ile otoriter halalarının komik maceralarını konu alan dizinin detaylarını Defne Yalnız ile Rasim Öztekin’den aldık.

Bu dizi için teklif kimden geldi size?

- Rasim Öztekin: D Production’ın yöneticisi Lale Eren’den geldi. Çalışmak istediğim bir yapımcıydı, proje de hoşuma gitti, kabul ettim.

Haberin Devamı

- Defne Yanlız: Ben de 3 Temmuz’da tatile gitmek için biletimi almıştım, 1 Temmuz’da teklif geldi. Tabii hiç bahsetmedim biletimi aldım, gidiyorum falan diye... Çünkü bana yalnızlığımı unutturduğu için çalışmayı çok seviyorum. Ayın 2’sinde görüşmeye gittim, anlaştık. Sonra "Tatil için vaktim var mı?" dedim, "10 gün falan vaktin var" dediler. Ben de 10 günde bitiremezler bunlar dekoru, bir aya kadar uzar diye bir aylık valiz yapıp düştüm yola. Ama valizimi

Eyvah Halam başlıyor
açamadan geri döndüm. Ekip hızlı çalışmış. Yakınmıyorum tabii... Bir kere Rasim gibi bir oyuncuyla oynamak çok keyifli.

Bu projede sizi çeken ne oldu?

- R.Ö: Senaryo bana çok sempatik geldi. Bir de benim oynayacağım adam çok kötü bir karakter. Bu da beni cezbetti. Ayrıca yönetmen olsun, yapımcı olsun, hep uzun soluklu işlere imza atmış. Bu detay da oyuncular için çok önemlidir.

Bazen iyi yönetmen, iyi yapımcı oluyor ama proje yine de kısa sürüyor...

- R.Ö: Benim söylediklerim uzun soluklu olması için ön şartlar... Ondan sonrası dediğin gibi belli olmuyor. Ama en azından diyorsun ki ben sağlam kazığa bağladım atımı, bundan sonra ne olursa olsun yapılacak çok da bir şey yok. Ben bir projeyi okuduğumda onun iş yapıp yapmayacağını üç aşağı beş yukarı anlayabiliyorum. O konuda empati yapabiliyorum. Ama televizyon dizisini anlamıyorum açıkçası. Benim çok sevdiğim bir şey hiç seyredilmiyor ama sevmediğim şey yıllarca yayınlanıyor.

Haberin Devamı

- D.Y: 10 sene öncesine kadar ben de seyircimi tanırdım, senaryoyu okurken seyircim beğenir mi beğenmez mi hemen anlardım. Her önerim doğru çıktığı için "Bu işi biliyorum" derdim. Ama 10 senedir seyircimi tanımıyorum.

Peki ne değişti?

- D.Y: Her şey değişti. Beğeniler değişti. Anlayışlar, kalite değişti. Ben biraz tutucuyum, eski nesilim. Mesela izliyorum herhangi bir diziyi, ne güzel diyorum, gününü aklımda tutayım da izleyeyim diyorum, bakıyorum iki hafta sonra bitmiş. Önce saatleri değişiyor, sonra günü... Zaten günü değiştiyse anlaşılıyor ki yayından kalkacak. Şunu

/images/100/0x0/55eafd26f018fbb8f8a3b95f
da söyleyeyim, bizimkisi sevgi dolu bir set... Pek çok dizide rol aldım, ilk defa bu kadar sevgi dolu bir yere rastladım. Gelirken ayaklarım geri geri gitmiyor. Ama seyirci neden hoşlanır bilemeyiz yine de...

Haberin Devamı

- R.Ö: Çok pozitif elektriği olan bir set... Mutlaka seyirciye yansır bu diye düşünüyorum.

- D.Y: Bir dönem biliyorsunuz her bölüm ayrı hikaye diziler modaydı, sonra bir komedi furyası başladı. O dönemde benim savım şuydu: Benim seyircim gözyaşını sever, dramı sever. Dediğim çıktı, bu sefer fazla gözyaşına boğuldular. Onu biraz kan, ihtiras ve kin besledi. Bir de ilginç bir şey var, bir tür tuttuğu zaman devamlı onun versiyonları çıkıyor. Bıkana kadar aynı türü izliyoruz.

Sizin dizinin tam olarak türü nedir?

- D.Y: İlk iki bölüm belki çocuk dizisi tadında algılanabilir, ama o çengel atma zamanı... Bu konuda da biz konuşmaya yetkili değiliz. Senaristlerin kafasından ne geçiyor bilemeyiz.

Haberin Devamı

- R.Ö: Mesela bir diziye başlıyorsunuz, iki bölüm sonra komedi dizisi bir anda drama dönüşebiliyor. Aniden olay dramatikleşiyor falan... Seyircinin tansiyonunu dalgalı bir şekilde tutuyorlar.

- D.Y: Senaryo yazımı sırasında altı ana karakter çıkarırlar mesela... Bunlardan dördü çok güzel gider, fakat iki karakter yürümez. Bunu bir sürü dizide görmüşüzdür, ya öldürürler ya da başka bir yere gitmek zorunda bırakırlar dizide.

Eyvah Halam başlıyor
- R.Ö: Bütün tipler tutsa bile halk sıkılınca yeni karakterler, yeni öyküler giriyor işin içine.

- D.Y: Halk kendinden olan, yadırgamadığı karakterle daha çok bütünleşiyor. Bunun içine olay örgüleri de atılınca daha keyifli hale geliyor.

Haberin Devamı

- R.Ö: Aslında bir dizinin tutması için birçok şart var. Şu ana kadar konuştuklarımızın dışında; oynadığı gün, oynadığı saat, oynadığı kanal, yapılan tanıtım, bunların hepsi dizinin tutmasında etkili oluyor. İnşallah bütün bu saydıklarımız bir araya gelir ve uzun soluklu olur bizim işimiz de.

- D.Y: Biz para kazanma şöhretleri değiliz, yaygın ve saygın şöhretlerdeniz. Şimdikiler sadece yaygın, öbürüne zaten pek sık rastlanmıyor!

- R.Ö: Ben ilk TRT işime 1983 yılında başladım, para alıp almadığımı hatırlamıyorum bile... Sanıyorum İstanbul’da çekiyorduk, Ankara’ya gidip parayı almadım.

Yeniden diziye dönersek, bize biraz canlandıracağınız karakterlerden söz edebilir misiniz?

- D.Y: Disipline çok önem veren, hata yapmaktan kaçınan, çocuksuz bir kadını oynuyorum. Çocuğu olmadığı için yeğenlerini çocuğu yerine koymuş. Onların iyi birer birey olması için uğraşıyor. Tüm kasabanın çekindiği, ama aynı zamanda sevdiği bir karakter. Otoriter bir halayı canlandırıyorum özetle...

- R.Ö: Benim oynadığım pislik bir tip... Kamuran Hoca’nın arazisinde gözüm var. Çünkü daha önce orada bir müzeyi soymuşlar, çaldıklarını da Kamuran Hanım’ın arazisine gömmüşler. Bütün amacım işte o gömülü hazineyi almak... Kamuran Hoca’ya karşı köylüleri kışkırtmaya çalışıyorum.

Sizi ilk kez "kötü adam" olarak göreceğiz galiba...

- R.Ö: Doğru, şimdiye kadar hiç kötü karakter oynamamıştım. Gülünecek bir kötüyü oynuyorum aslında, mafya tarzı bir şey değil. Daha önce oynadığım bir karaktere benzeseydi bu kadar heyecan duymazdım belki de...

Defne Hanım, siz gerçekte rolünüzdeki kadar otoriter misinizdir?

- D.Y: Öyleymişim! Yeni bir apartmana taşındım, birkaç gün sonra üst kattaki kızcağızla karşılaştım. "Defne Abla seninle karşılaştık, arkan dönüktü, kapıcıyı azarlıyordun" dedi. Antalya’da bir sekreterim vardı, onun küçük kızı anlatırdı, sinirlenince sol kaşım havaya kalkarmış meğer benim. Herkesin üstüne düşen görevi yapması gerektiğine inanıyorum. Ama bu hiçbir zaman olmuyor. Onun haricinde bir otoritem yok.

YENİ NESİL HEMEN ’OLDUM’ DİYOR

/images/100/0x0/55eafd26f018fbb8f8a3b963
Şimdiki oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- D.Y: Şimdiki oyuncuları ikiye bölüyorum. Birçok iyi yetişen oyuncu var, bir de sadece resim verenler var! Resim verenleri gazeteciler öyle yazmak kolaylarına geldiği için oyuncu olarak kategorize ediyorlar. Meslek hayatları kısa sürecek onların. Diğerleri ise kalıcı olacaklar.

- R.Ö: Şimdiki nesil hemen ’oldum’ diyor. Bu benim 27’nci profesyonel senem, ama hálá öğrenciyim. Defne’den öğreneceğim bir sürü şey olduğu için o oynarken seyrederim mesela... En tehlikeli laf "Ben oldum"dur. Maalesef ki altyapıları olmadığı için bunlardan piyasada çok var. Sanatsal ömürleri ise 3 ila 6 yıl arasında değişiyor.

İŞTE DİZİNİN ÇOCUK YILDIZLARI

Canlandırdığınız karakterlerden biraz bahseder misiniz?

- Zeynep Özkaya: Ben Su karakterini canlandırıyorum. Ailenin en küçüğüyüm, ama küçük olmama rağmen pek küçükmüş gibi davranmıyorum. Asilik ve bilmişlik var birazcık. Kardeşler olarak birbirimize çok düşkünüz. Biraz yaramaz ve çok fazla cesaretliyiz.

- Ece Çeşmioğlu: Asya karakterini canlandırıyorum. Asya diğer kardeşleri gibi cesaretli bir kız. Aslında elebaşları Tibet oluyor ama Asya da ona yardım ediyor.

- Doğaç Yıldız: Ben Tibet’im... Tibet biraz daha fırlama, elebaşı rolünü üstleniyor. Hani bir dizide "Hallederiz Kadir" vardı, onun çocuk versiyonu gibi... Planı olmasa da varmış gibi davranıyor ve kardeşlerini de sürüklüyor peşinden. Onlar benim cesaretime güveniyor, ben de onları mahcup etmemek için sürekli plan üretiyorum. Haladan kurtulmak için de abilik yapıyorum biraz.

- Akçahan Akça: Ben Toprak karakterini canlandırıyorum. "İki Aile"de duygusal bir çocuktum, şimdi ailesini çok fazla takmayan yaramaz bir çocuğu oynuyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!