Güncelleme Tarihi:
* “Piruze ve Oğulları”nda neler bekliyor bizi?
- Piruze’nin hikayesini 2011’de çıkardığım kitapta anlatmaya başlamıştım. Bu, İngiltere’de eğitim gören ama babasının işi nedeniyle Şam’da yaşamak zorunda kalan bir kızın gerçek hikayesi. Kitapta, onun tutulduğu büyük aşkı, ailesini karşısına alarak evlenmesini ve sonrasında kimsenin hayal dahi edemeyeceği bir yaşama atılmasını anlatmıştım.
* Kitabın devamını yazmaya nasıl karar verdiniz?
- Okur baskısı beni zorladı.
* Kitabın ana teması ne?
- Hikayenin çatısını “Babaların günahlarını evlatları mı çeker?” temasından yola çıkarak kurdum. Bu kitapta yazılanlar da ilk kitaptaki gibi gerçek. Bir babanın attığı yanlış adımlar karşısında eşinin ve çocuklarının dağılan hayatlarını aktardım.
* Hikayeye dair biraz daha detay istesem...
- Ortadoğu’daki erkekler babaları öldükten sonra kendilerini buluyor, adeta çay gibi demleniyor ve bir süre sonra da atalarının mevcut ayarlarına geri dönüyorlar. Yani erkekler, şeriatın verdiği haktan yola çıkarak birden fazla kadınla evlenebiliyorlar. Fakat Piruze bir İstanbul kızı. Dolayısıyla bu tarz şeyler ona çok ters. Bir süre çocukları için katlansa da daha sonra çocuklarıyla Şam’dan kaçmaya çalışıyor ve bu sırada kocasına yakalanıyor. Sonuçta sadece kendisi kaçabiliyor, çocukları Şam’da kalıyor.
* Piruze’nin kocası onu çocuklarının gözünden düşürmek için en kolay yolu seciyor, Piruze’yi namussuzlukla suçluyor.
- Bunu hem kendi vicdanını rahatlatmak, hem intikam almak hem de kendi pisliğinin üstünü örtmek için yapıyor.
* Yeni kitabınızda günümüz kadın erkek ilişkilerine yönelik çeşitli göndermeler de var...
- Evet, hem Piruze hem de hikayedeki yan karakterler üzerinden birakım mesajlar vermeye çalıştım.
* Ne gibi mesajlar mesela?
- 21. yüzyıl kadınlar ve erkekler için yalnızlık yüzyılı. Kadınlar erkek bulamamaktan, erkekler de kadın bulamamaktan şikayetçi. Her iki tarafın da ortak şikayetçi “Aşk bizden uzaklaştı!”
* Her iki tarafın derdi de ortaksa, neden ortak noktada buluşamıyorlar?
- Değişen aşk değil, aşıklar! Çünkü insanların birbirinden beklentileri değişti. Eskiden aşk kalplerde yaşanırdı. Günümüz erkeğinin hatası, şunu bilmemekten kaynaklanıyor: “Bir kadının kalbine girmeden, iki bacak arasında kendine bir yer edinemezsin.” Oysa günümüzde erkekler buna önem vermiyorlar, sadece cinselliği yaşamayı arzu ediyorlar. Bu da ne kadına ne de erkeğe mutluluk getiriyor. Aslına bakarsanız kadınlar da bu yüzden erkek bulamıyor.
* Nasıl yani?
- Kadının cinsel olarak güçlenmesi erkekleri şımarttı. Cinselliği yaşayan erkek, kadını tanıma taraftarı olmuyor. Yani pek çoğu bir an önce sıvışmaktan yana... Evlenmek istediğinde de nedense gelenekselci yapıları ön plana çıkıyor ve ailesinden kendisine uygun bir kız bulmasını istiyor.
İLİŞKİYİ BİTİREN ÇOĞU ZAMAN KADINDIR
* Erkek namuslu bir kadınla evlenmeyi tercih ediyor ama sonrasında aldatan taraf yine erkek oluyor. Bu nasıl bir tezat?
- Erkekler, kadınlar gibi düşünmezler. Bu yüzden evlilik, erkekler için zaman zaman sıkıcı olabiliyor, hayallerini öldürebiliyor. Bu da daha çok evlilik tekdüzeleştiğinde yaşanıyor. Kadınlar, evliliği kötü gittiğinde kocasının yerine çocuğunu koyabiliyor. Ama erkekler, karısının yerine çocuğunun koyamıyor, bu yüzden başka bir kadını evdeki kadının yerine koyarak kaçamak ilişkiler yaşıyor. Türkiye’de boşanma oranlarına baktığımızda, boşanmak isteyen tarafın daha çok kadın olduğunu görüyoruz. Bir ilişkinin bitmesini kadın ister, erkek eşini aldatsa bile boşanmak istemez.
EVLİLİK SADECE AŞKLA YÜRÜMEZ
* Mutlu evlilik diye bir şey var mı?
- Nikah masasında imza attığımız adamla ya da kadınla 20 sene sonra hâlâ aynı düşünce ve görüşleri paylaşabileceğimizin garantisini kimse veremez. Zaman da değişiyor, bireyler de... Sadece aşkla evlilik yürümüyor. Bir de aynı heyecanı 20 sene sonra da yaşamak istemek çok anlamlı değil. Asıl önemlisi, bir olmaya çalışmaktır. Evli insanlar sevgili gibi davranmaya devam ederlerse aile olmazlar!