Güncelleme Tarihi:
* Denize olan tutkun ne zaman başladı?
- Deniz büyük bir tutku benim için. Kendimi en özgür hissettiğim yer. Belli bir yaştan sonraki planlarım arasında tekne almak ve denizde yaşamak var. Kafa boşaltmak için bundan daha iyi bir ortam olamaz. Su çok başka bir enerji.
* Hadi itiraf et, üzerinden 10 yıl geçmiş, jet-ski’yle kaybolman reklam mıydı?
- Vallahi değildi. Tonmaister arkadaşım ile birlikte açılmıştık ve kaybolduk. Aslında Türkiye’de her şey çok çabuk unutulur ama bu jet-ski olayı unutulmadı ve unutulacak gibi de durmuyor.
* Bugün de yeni albümün çıktı ve yine denizin üzerindeyiz..
- Evet, yine uslanmadım! Karadeniz’e doğru açılalım istersen...
* Yok, canlı yayınım var bu gece...
- O zamanlar kanım çok kaynıyordu ve ben bile kendimi tutamıyordum. Ucunu bucağını hesaplamadan kendimi atabiliyordum her şeyin içine. 30’lu yaşlara gelince insan hayata karşı daha tedbirli, daha mantıklı oluyor.
* Bir de çocuğunun olması da etkili olmuştur eminim...
- Evet. Bazı şeyleri tartmak gerektiğini öğreniyor insan. O zamanlar çok deli doluydum.
* Albüm kapağında herkesin hayatta bir görevi olduğunu söylüyorsun. Buna gerçekten inanıyor musun? Senin görevin ne?
- Hepimizin bu dünyaya bir geliş amacı var, buna çok inanıyorum. Kimse tesadüf eseri bu dünyaya gelmiyor. Bu kadar muhteşem bir düzeni kuran yüce yaradan zaten ruhları da bu dünyaya gönderirken ince bir hesap yapıyordur diye düşünüyorum. Benim bulunma sebebim, müzik. Çocukken bile şarkı dinlerken içimde sebepsiz bir coşku olurdu.
* Ne dinlerdin o yaşlarda?
- Yerli-yabancı her şeyi dinlerdim. Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses’ten tut Led Zeppelin’e, George Michael’a kadar. Rock, pop, arabesk...
* Burun kıvrıldığı dönemlerde de arabesk dinliyor muydun?
- Hayatımın her döneminde dinledim. Hiç arabeske burun kıvırmadım. Benim şarkılarımda da arabesk tadı ve kokusu vardır. Bundan hiçbir zaman gocunmadım. Arabesk millet olarak kanımızda var. Bunu inkar etmek, özünü inkar etmek olur. Arabeskten kastım makamsal müzik... Çünkü arabesk kavramı çok yoruma açık. Türkiye’de yapılan rock müziğe baktığın zaman, o da arabesk. Birçok rock şarkısı arabesk...
* Direkt arabesk cover yapan şarkıcılar ve gruplar var artık.
- Çok var. Ama cover pek sevmiyorum. Dinlerken de keyif almıyorum. O yüzden de bugüne kadar yapmadım.
* Hiç mi yapmadın?
- Yapmadım. Sadece okunmuş iki şarkıyı ben tekrar okudum. Onlar da Sezen Aksu’nun Hrant Dink için yaptığı “Güvercin” şarkısı ve Zeki Müren’in ilk albümünde okuduğu “Ben Toprak Olayım Sen Beni Unut”... Bu şarkı annemin keşfidir. Annem ilk çıktığım zamanlarda bana “bu şarkıyı oku” demişti. 2010’da çıkan albümümde okumak kısmet oldu. Onun dışında cover yapmadım. Ben üretmeyi seviyorum. Müzik yapma amacım bu. Eğer içimdekileri şarkılarımda yansıtamazsam içimde patlar. Konuşarak kendini çok iyi ifade edebilen bir insan değilim. Yazarak ve bunları şarkılarıma yansıtarak söyleyeceklerimi daha iyi ifade edebiliyorum. O çekingenlik ve utangaçlık hâlâ içimde duruyor. Yapım gereği içe dönük yaşamayı seviyorum. Kendimi de böyle kabul ettim artık.
BABAM MEZUNİYETİ BEKLERKEN OKULU BIRAKTIĞIMI ÖĞRENDİ
* Ailede müzisyen var mı?
- Profesyonel anlamda yok ama evimizden şarkılar, türküler, nağmeler eksik olmazdı.
* Kaç kardeşsiniz?
- Bir abim var. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi... Mimar... İki kardeşiz.
* Sen ne okudun?
- Ben farklı farklı üniversiteler, farklı bölümlerde çok vakit geçirdim. İstanbul’a ilk geldiğimde Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’ne girdim. İki sene okudum. Sonra ilk albümümün çıkma dönemine denk geldiği için tercih yapmam gerekiyordu ve rotamı müziğe çevirdim. Maalesef bitiremedim. Bizim ailede herkes diploma sahibidir. Babam yüksek makine mühendisi, annem arkeolog, abim mimar. Ben de popçu olunca o diploma önem kazanıyor. İktisatı bıraktıktan dört sene sonra Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne girdim. Orada da iki sene devam ettim. Ama çok tanındığım bir dönemdi. Okula gidip sürekli imza dağıtmak, fotoğraf çektirmek beni çok zorladı. Öğrenci olduğumu hissedemedim ve bırakmaya karar verdim. Bundan sonrası artık hayat üniversitesi dedim.
* Ankara’dan İstanbul’a ilk gelişin nasıl oldu? Ankara’da barlarda çalışıyor muydun?
- Ankara’da profesyonel anlamla müzikle hiç uğraşmadım. Sadece çocukluktan gelen TRT Ankara Radyosu var yedi sene. Ondan önce Devlet Opera ve Balesi Çoksesli Çocuk Korosu var iki-üç sene. Ama İstanbul’a gelene kadar hiç profesyonel olarak müzikle uğraşmamıştım. Müzik yapma hayali ile geldim. Aileme karşı sorumluluklarım olduğu için de üniversiteyi kazanıp geldim. Müzik yapmak için gidiyorum diyemezdim. Babama zaten okulu bıraktığımı iki sene sonra söyledim. Mezuniyet törenime geleceğini düşünürken okulu iki yıl önce bıraktığımı öğrendi.
* İstanbul’a geldiğinde ilk adımı atmak zor oldu mu?
- Zor oldu. İstanbul kolay bir şehir değil. Hele tek başınaysan ve arkanda güçlü biri yoksa, kendini kabul ettirebilmen kolay değil. Şarkıların gücüyle olacağını hep biliyordum. Kendimi üretkenlik anlamında zorlamamın sebebi, şarkıların gücüne inanmamdı...
ALBÜMÜM ÇIKTI, ARTIK ARTIK ÇOK RAHATIM
* Twitter’da şu anda şarkılarını da ilk kez paylaşıyorsun... Hangi şarkıyı paylaştın az önce?
- “İki Yeni Yabancı”... “Budala”yı paylaşmıştık zaten. Dün altıncı günüydü. Şu anda TTNET Müzik’te en çok indirilen 2. şarkı oldu; büyük bir mutluluk... Seyhan Müzik’le ilk kez çalıştık. Başarıyı Bülent Seyhan’la da kutladık. 12-13 yıldır çok yapımcı gördüm. Hepsini sevgi ile anıyorum ama Bülent Seyhan’ı yapımcıdan ziyade çok dürüst bir insan olarak sevdim. Bu yüzden de çok mutluyum.
* Albümün bu sabah piyasaya verildi. Ne hissediyorsun şu an?
- Bende prosedür şöyle işliyor. Bir albüme hazırlanmam demek en az iki sene o albümün içindeki şarkılarla, o şarkıların içindeki er kelimeyle, gecelerce, aylarca yatıp kalkmam demek. Çok içselleştiriyorum, çok sahipleniyorum. Çok içimden bir şeyler katıyorum şarkılarıma. Albüm çıkması benim için ciddi bir rahatlatma oluyor. Çünkü içimdekileri paylaşmış oluyorum. Şu an çok rahat hissediyorum kendimi.
* Yeni albümün neden iki yıl aradan sonra çıktı?
- Aslında ara vermedim. En az 40 şarkı hazırlıyorum. Her şarkıya aranje yapıyorum, okuyorum, en az 10 kere mix yapıyorum. Çıkış şarkımın mix süresi üç haftaydı. Normalde bu iki günde yapılır. Ama ben çok ince detaylarla uğraşıyorum. Bir pop albümü ile bu kadar uğraşılır mı diyenler oldu. Ama yaptığım albümleri pop albümü olarak görmüyorum. O albümün içinden en az dört parça 10 sene sonraya da kalsın, benim amacım bu. O durumda kendimi başarıya ulaşmış sayarım çünkü... “Her Şeyde Biraz Sen Varsın”, “Duman Gözlüm”, “Kader Utansın” nasıl bugün hâlâ hatırlanıyorsa, bu bir başarıdır. Benim amacım klasikleşecek şarkılar üretmek. Müzik yapma amacım bu.
* Single çıkarmayı tercih etmiyor musun?
- Bu albümden sonrası için bir single düşünebilirim. Arayı bu kadar açmamak için...
YILLAR ÖNCE “KIZIMIN ADI SELEN OLACAK” DEMİŞİM
* Evli ve baba olmuş Gökhan Özen’in ilk albümü bu. Ayrı bir önemi var mı?
- Evet öyle, ilk albüm. Bir erkek için hayatındaki kadınların değeri hiçbir şeyle ölçülmeyecek kadar büyük ve önemlidir. Yeri çok başkadır. Bu anne sevgisi ile başlar, sevdiğin kadınla devam eder. Eğer Allah nasip ettiyse ve sana bir kız evlat verdiyse, onun sevgisiyle bu doruğa çıkar. O sevgi, insanın her şeye olan bakışını değiştiriyor. Ben bunu birebir yaşadım. Her şeyden önce işim gücüm daha rast gitmeye başladı.
* Kız çocuk şans getirirmiş...
- Evet. Senin televizyonda anlattığın hikayeyi çok iyi hatırlıyorum. Otoparkçı sana sormuş “Kız mı erkek mi?” diye, sen de “Kız” demişsin. Adam da “Olsun be abi, bir daha sefere erkek olur” demiş. Çok güldüm buna. İyi ki kızım var. Ben hep kız evlat istedim, bunu da birçok yerde dile getirmiştim. 2003’te bir röportajda bana “Kızın olursa adını ne koyarsın?” demişler, ben de “Selen” koyacağım demişim. Tabii koyamadım. Hazır konmuşunu buldum.
* Kaç aylık şimdi kızın? Albüm hazırlığı döneminde baba oldun. Zor olmadı mı?
- 9 aylık oldu. Daha keyifli geçti. Ama tek sıkıntısı stüdyoda sabahladığım zamanlarda duyduğum özlemdi. Ada’yı stüdyoya getiriyorlardı. Bütün şarkılarımı yüzlerce kez dinledi. Onun enerjisiyle her şey daha güzel oldu.
* Şarkıcıların evlenmesine hayranları tepki gösterir mi yoksa bu bir rivayet mi?
- Benim hayat felsefem kalbinin sesi ile yaşamak üzerine kurulu. Kalbimle beynim çatışırsa kalbim galip gelir. Evlilik kararında kalbimin istediği şeyi beynim onayladı ve bana da yapmak düştü. Biz üç kişiyiz, kalbim, beynim ve ben... Hiçbir zaman böyle bir konuda mantığımı ön plana koymadım. Kariyerim ne olur diye bir hesabın içine düşmedim. Hesap yapmak insanı mutsuz eder. Öyle bir kaygım olmadı. Beni etkilediğini düşünmüyorum. Gelen tepkilerden bunu anlıyorum. Genç meslektaşlarıma da şu söyleyebilirim; seviyorsanız yürüyün gitsin...
* Eşin Selen sen şarkılarını seçerken “bunu albüme koyma” gibi eleştiriler yapar mı?
- Yapar. Şarkıları seçerken ve daha bitirmemişken Selen’e dinletip fikir alırım. Çok değer veriyorum düşüncelerine. Zaman zaman sözlerde de katkısı oluyor. Örneğin “milyoner” lafını Selen buldu. “Milyoner” şarkısı oluşmaya başladığında, benim anlatmak istediğim maddiyatın birçok şeyin önüne geçtiğiydi. Bu noktada Selen “bu şarkının adını ‘Milyoner’ koyalım” dedi. Bana göre iki türlü milyoner var. Biri çok parası olan ve aynı zamanda insani değerlerini de korumayı başaranlar, diğeri de çok parası olup başka meziyeti olmayan, bütün gücünü o paradan alanlar... “Milyoner” şarkımı ikinci grup için yazdım.
* Eleştirel bir şarkı yani...
- Evet. Ayrıca felsefesi olan bir şarkı. Light bir şarkı olarak görülebilir ama felsefesi var. O milyoner olmuş ama adam olmuş mu diye başlıyor nakaratı.
Gece hayatında bu tiplerden çok var. Senin bu şarkınla dans ederler mi acaba?
- Olabilir. Kadınlar karşı cins için bu şarkıyı söyleyebilir. Yani şarkının bir hedef kitlesi var.
* “Budala” şarkısını kim için yaptın?
- Karşılıksız seven, karşılık bulamadığı halde sevmeye devam eden bir insan profili için... Hepimizin hayatında uğruna budala olduğumuz biri vardır. Açıkçası bir arkadaşımın yaşadıklarından yola çıkarak yazdım. O çocuğun hali içime dert oldu.
* Kendini milyoner hissediyor musun?
- Eğer parayı kullanırken başka insanların yüzünü güldürmeyi başarabiliyorsam, çok ihtiyacı olan bir insanın derdine derman olabiliyorsam, para benim için o noktada çok değerli. Onun dışında paraya sadece iyi yaşamak için ihtiyaç duyarım, ön sıraya koymam. Hem milyoner olmuş hem de insani değerlerini korumayı başarmış insan kategorisinde yaşamaya çalışıyorum.
SÖZ YAZAMAYAN ŞARKICI ÇIPLAKTIR
* Albümde kaç şarkı var?
- 11 şarkı, iki de versiyon olmak üzere toplamda 13 şarkı. Bir parçam daha önce yapımcılığını yaptığımız “Yıldız Masalı” dizisinin soundtrack’i. Daha önce bu şarkıyı albüme koyamadığım için bu albüme aldım.
* Hem beste hem aranje hem de mix... Bunların hepsiyle birden uğraşmak seni yormuyor mu?
- Eğer benim gibi psikopat derecede detaycıysan, bir süre sonra bıktırabiliyor. Çünkü bir şarkı olmuşsa ama sen ısrarla onunla uğraşmaya devam edersen, şarkıyı bozabilirsin. Bunu birçok müzisyen yaşamıştır.
* Senin başına geldi mi bu albümde?
- Oldu. Sonra şarkıyı yapmaya ara verdim, bir süre sonra alıp sıfırdan yaptım.
* Söz yazamayan bir müzisyen olsaydın kendini nasıl hissederdin?
- Çıplak hissederdim. Beste ve söz yapamıyor olsaydım müzisyen olmazdım.
* Piyasada böyle çok “çıplak” müzisyen var ama...
- Sadece profesyonel anlamda bakıyorlar olaya... Ben müziğe çok profesyonel olarak bakmıyorum. Baksam farklı bir yol çizerim. Her sene bir albüm yapar, her yerde sahneye çıkardım. Bu kadar titiz olmazdım. Ben ticarete dökmüyorumişi... Müzik benim için ticaret değil.
Şarkılarını başkalarına vermek konusunda ne düşünüyorsun?
- Çok açığım. Ama şarkımı iyi temsil edeceğini düşündüğüm isimlere veriyorum. En son Demet Akalın’a “Yıkıl Karşımdan”ı verdim. Klipsiz Youtube’da 4 milyona yaklaşmış bir şarkıdır. Demet çok sevdiğim bir arkadaşım. O şarkının klibinde de oynayacağım.
“Budala” klibini kim çekecek?
- Ben çekeceğim. Yedinci klip yönetmenliğim olacak. Güneş isteyen bir şarkı olduğunu düşündüğüm için Dubai’ye gideceğiz.
SİYASETE UZAĞIM YAPIMCILIĞA YAKIN
Kayınpederin Mehmet Sevigen eski CHP Milletvekili ve genel sekreter yardımcısı. Siyaset konuştuğunuz oluyor mu?
- Zaman zaman oluyor. İletişimimiz çok iyi. Politikadan bu dönem uzak kaldı. Ama çok kısa sürede geri döneceğini düşünüyorum.
Kayınpederden sonra senin siyasete merakın arttı mı?
- Yok. Ben oldum olası politikadan uzak kaldım. Benim işim politikayla değil duyguyla.
Yapım şirketiniz var. Yeni diziler yapmaya devam edecek misiniz?
- İki yeni dizi hazırladık. Çalışmalarımız devam ediyor. Doğru zamanda izleyici ile buluşacak. Biri yurtdışı menşeili, diğeri de kendimizin oluşturduğu bir proje.
Eşin Selen’den dolayı mı yapım sektörüne girdin?
- Bizim Selen’le tanışmamız benim yapım şirketi kurmam ve yapımcılık yapmak istememle oldu. İlk başta Selen’in televizyon geçmişinden dolayı gibi gözükse de ben de bu işi yapmak istiyordum. Tanıştığımızda ben ona yapımcılık yapmak istediğimi söylemiştim zaten... Hatta içinden “Herkes de yapımcı olmak istiyor” demiş. Bana daha sonra söyledi bunu. Şimdi birlikte çalışıyoruz, aile şirketi olarak.
Selen televizyona dönmeye karar verirse destekler misin?
- Seve seve... Sevdiğim insanların mutlu olmasını isterim. Anlamsız yere müdahale etmek istemem. Selen ekranda olmak isterse destek olurum. Zaten öyle bir projesi var. En büyük destekçisi de ben olacağım.
Senin oyuncu olarak yeni bir projen var mı?
- Ben oyunculuğu çok sevdim, üç dizide oynadım. Ama benim için şu an kamera arkasında olacağım işler öncelik taşıyor.
Yapımcı olarak sektörü takip ediyor musun? Beğendiğin diziler var mı?
- “Karadayı”yı beğeniyorum. Kenan İmirzalıoğlu’nun oyunculuğunu çok beğeniyorum. “Muhteşem Yüzyıl” da iyi bir proje. Beğendiğim işler var ekranda.
ARANJÖRLER KONSERVE MÜZİK YAPIYOR
* Son zamanlarda çıkan parçaların çoğu birbirine benziyor. Bunu nasıl yorumluyorsun?
- Aynı ritm kitiyle aranjeler yapıldığı için oluyor bu... Aynı miksleri yapan, uğraşmayan çok aranjör var. İş ticarete döndüğü için bu sorun yaşanıyor.
Onaylamıyorum. Ama bu aranjörlerle çalışan sanatçılar ve yapımcılarda hata var. İş götürmeye devam ederlerse bu sorun hep yaşanır.
* Aranjörler konserve müzik yapıyor diyebilir miyiz? Çekmecede hazır olan sound’u çıkarıp veriyorlar.
- Kesinlikle... Konserve müzik, hatta buna konserve sound diyebiliriz.
* Niye değişmiyor sence?
- Çok güzel bir soru. Talep varsa arz da vardır. Çok patlamış bir şarkıyı örnek gösterip benim şarkımı da bunun gibi yap diyen maalesef sanatçı da çok. Özgün olmak cesaret ister. Bu kopyacılık. Benim albümlerimin çıkması bu yüzden uzun sürüyor.
SÖZ YAZARKEN SELEN’İ BİLE İSTEMEM YANIMDA
* Söz yazamamak şarkıcının bittiği an mıdır?
- Hayır, günün bittiği andır. O gün yazamazsam bırakır, birkaç gün sonra dönerim yeniden yazmaya.
* Söz yazmakta zorlandığın zamanlar oluyor mu? Şarkı yazarken hangi ruh halini tercih edersin?
- Bazen oluyor. Birincisi yalnız olmam gerek...
* Selen bile olmasın mı yanında?
- Hayır olmasın. Kendimle baş başa kalman gerekiyor. ikincisi de gece 12:00 ile 05:00 saatleri arasında yazıyorum genellikle. Bu benim için en güzel saatler.
* Kendi şirketinden başka sanatçılara albüm yapacak mısın?
- Aslında istiyorum ama vaktim olmuyor. Bir prodüksiyona başlamıştık ama yollarımızı ayırdık. Vaktim olmadığı için onu bekletmek istemedim.
* Son yıllarda şu şarkı sözünü ben yazsaydım dediğin ya da aranjesini kıskandığın bir şarkı oldu mu?
- Sezen Aksu’nun “Unuttun mu Beni” şarkısı. Bu şarkıyı yapmış olmayı isterdim. Hem sözleri çok güzel hem de derin bir şarkı. Bunu yakalamak çok önemli.
* Genç popçular arasında iyi söz yazan kimler var?
- Soner Sarıkabadayı’yı beğeniyorum. Yaptığı işe saygı duyduğunu hissediyorum. Halil Sezai de öyle. Halil her şeyden önce şair diyebilirim.