Altın Portakal’dayız ve bu sizin ikinci festivaliniz. Keşke siz de "Hokkabaz" filminizle aday olsaydınız...
- Yetiştiremedik. Ayrıca daha festivale hazır hissetmiyoruz kendimizi.
Neden?
- Bunu festival için, ağırlığını hissettiğim için söylüyorum. Yani ona layık film yapıp yapmamakla ilgili bu sözlerim...
Layık değil mi yani?
- Yooo... Bütün film yapan arkadaşlarımın da öyle düşünmesini istediğim için söylüyorum. Yani festivalin önemli olmasını istiyoruz. Yoksa yarışmaktan çekindiğimiz, film gerçekten kötü olduğu için değil... Bu bir temenni; öyle bir festivalimiz olsun ki, festivalde yer almaya hepimiz çekinelim ve daha iyi filmler yapalım diye söylüyorum. Yoksa gerçek sebebi festivale filmi yetiştiremememiz...
Herkes "Hokkabaz" filminizi merak ediyor.
- Beklediklerine değeceğini düşünüyorum. Çok güzel bir film oldu. Gerçi ben bu konuda fikri alınacak kişi değilim, çünkü 10 bin kere izledim. Benim duygularım değişik. Ama gerçekten istediğim gibi bir film yaptım, ben dahil çok başarılı oyuncularla çalıştık. İnsanların izlemek isteyecekleri, sinemadan da memnun ayrılacakları hoş bir hikaye.
Böyle bir konu nereden aklınıza geldi?
- Filmimiz enteresan mesleği olan birinin başından geçen olay üzerine kurulu. Yoksa sihirbazlıkla çok ilgili değil... Hokkabaz orada bir kelime oyunu. Çünkü adamın kendisi sihirbaz ama etraftan hokkabaz olarak algılanıyor. Benim hayat hikayem!
Kendinizi hokkabaz olarak mı görüyorsunuz?
- Yoo, genelde hokkabaz olarak görülüyorum diyebilirim. Bizim yaptığımız işler, sadece benim değil, ciddi artistlerin bile yaptıkları işler hafif görülür. Bu bizim kaderimiz.
Sihirlere merakınız var mı?
- Hayır özel bir merakım yok. Ama zaten ülkemizde birkaç ustanın dışında bu işe ilgi az, dolayısıyla merak da az oluyor. Filmden sonra illüzyon gösterisi yapanların sayısında artış bekliyorum.
Belki galada bir gösteri de siz yaparsınız.
- Yok ya, yetenekliyim o konuda ama ilgi alanıma girmiyor.
Sahnelerden uzaklaştınız biraz...
- Evet, sahne işine biraz ara verdim, sinemaya mesai harcıyorum.
Neden bu ara?
- O alanda yapacak daha fazla bir şey kalmadığı için belki de... Uzun zamandır sahnedeydim, bir de zevk alarak yapıyordum işimi... Şimdi zevk aldığım başka bir şeye yöneldim. Tabii noktayı koydum, bırakıyorum, jübilemi yapacağım diye bir şey yok; sadece ara verdim. Öte yandan sahne gerçekten zor iş. Ben bu işin birçok zorluğunu tecrübe ettim, başarıyı da tattım. O konuda tatmin olmuş durumdayım. Son 11 yıl içinde her gün sahneye çıktığım dönemler oldu. Sinemanın çalışma temposu ise biraz daha sakin. Ortaya çıkan iş de daha uzun ömürlü...
Mutsuzken, keyifsizken de sahneye çıkıp mutlu görünmek mi sizi yordu?
- Yoo, ben mutsuzluğumu içime gömüp sahneye çıkmam ki... Mutsuzsam, mutsuz olarak çıkarım. Bazı klişeler vardır, "Baban ölse sahneye çıkacaksın" derler. Hayır, ben çıkmam. Bu kadar basit.
Cem Yılmaz hiç ağlamaz mı?
- Ağlamaz olur muyum! Ama çok ağlak biri de değilim. Gülmek ile ağlamak; ikisi aynı şey. Ben hakkımı gülmekten
yana kullanıyorum.
Yanınızdaki insanları da eğlendiriyorsunuz.
- Vallahi etraftaki arkadaşları eğlendirir bir halim yok. Dün biraz gayret ettim buna. Çünkü 8 aydır film üzerine çalışıyordum, kapalı devre durumundaydım. Nihayet dün arkadaşlarımla hasret giderdim, biraz sosyalleştim, etrafımdakileri güldürdüm. Ama sonra da yattım, yeni uyandım. Sosyal bir kimliğim yok fazla.
Yalnızlıktan korkuyor musunuz?
- Yalnız kalmaktan korkmam, ama tamamen yalnız kalmaktan korkarım. Yalnızlığın kaynaklandığı bir sebep olmalı. O kadar iğrenç bir adam olmalıyım ki insanlar benimle görüşmemeli yani; bundan korkarım işte. Ama öyle bir durum yok. Yakın çevremle ilişkim iyidir. Yeni arkadaşlar edinememek gibi bir derdim de yok. Yalnızlık bir tercih meselesi ve ben tercih etmiyorum.
Mutlu musunuz?
- Çook, gerçekten...
Popüler kimliğiniz, espritüelliğiniz ve anlatacak çok şeyiniz olması yüzünden arkadaş gruplarında kıskanılıyor musunuz?
- Kıskanılan biri olmak, tabir olarak kulağa hoş geliyor. Ama kıskanılmak iyi bir şey değil. Mutlaka kıskananlar vardır, ama neyi kıskandıklarını tam bilemiyorum. Çünkü benim uğraştığım işler, kolay işler değil. Neyimi kıskanıyorlar bilemem. Saatimi kıskanıyorlarsa hemen gidip alabilirler bir tane, gömleğimi kıskanıyorlarsa onu da alabilirler.
Tabii ki bunlar değil, beyninizi kıskanıyorlardır.
- Onu kıskanıyorlarsa alamazlar, dolayısıyla kıskanmasalar daha iyi olur.
Kameralar karşısında söyledikleriniz de ciddi olsalar bile espri şeklinde algılanıyor.
- Evet, bu ne yazık ki mesleğimden kaynaklanıyor. Ben mesleğim boyunca hiç kimseyle ilgili şaka yapmadığım için şu an olduğum pozisyondayım. Kimseyle ilgili kişisel şaka yapmam! Bir soru sordular bana geçenlerde, "Birileri arasında bir şey var, ne düşünüyorsunuz" dediler. "İş yapıyorlardır" dedim. Tutup onlarla dalga geçiyormuşum gibi yayınladılar. Oysa ben arkadaşlarım hakkında şaka yapmam, çünkü hepimiz öyle şakalardan muzdarip oluyoruz. Ben çok muzip ve şaka sever biri değilim. Şaka yapmak hoş bir şey değil, içinde birazcık da olsa kırıcılık barındırır.
Biraz da aşktan bahsedelim...
- "Aşka" şeylerden bahsetsek! Neyse buyrun sorun...
Hayatınızda biri var mı? Sizi kovalayıp duruyorlar bunu öğrenmek için...
- Yooo, ben çok kovalanmıyorum ama çok aktif bir aşk hayatım olmamasına rağmen bazen evin önünde falan görüntüleniyorum. Bütün gece gezenler kameralara "Ben çok az geziyorum" diyorlar. O yüzden ben "Gezmekten hoşlanmıyorum" deyince pek inandırıcı gelmiyor. Sonra da araba içinde yakalayıp "Şimdi de gecelere uzanıyoruz" diyerek beni gösteriyorlar. Arabanın içindeyim kardeşim, belki mevlüde gidiyorum, belki annemlere... Bir de bazen beni yurtdışına falan gönderiyorlar, ona çok gülüyorum. Bir keresinde Mazhar (Alanson) ağabeylere misafirliğe gittim. "Aaa geldin mi" dedi. "Nasıl yani" dedim. "Oğlum şimdi televizyonda gösterdiler seni, Karayipler’e gitmişsin" diye cevap verdi. Olmaz böyle şey yaa... Bunlarla eğlenebilirsek güzel ama bazen de çok kırıcı şeyler oluyor.
Çok para kazandığınız ve sürekli otomobile yatırım yaptığınız söyleniyor.
- Para ile Allah’a şükür bir işimiz yok. Ama memleketin en zengin adamı da ben değilim, bu çok belli. Ne kadar vergi verdiğimiz belli. Bir dangalağın GORA çok izlendi, Cem Yılmaz parayı götürdü gibi bakması değil konu... GORA para kazanıyorsa bütün sinema sektörü para kazanıyor demektir.
Diyorsunuz ki galerim yok!
- Yok tabii... İki arabam var ve iki arabası olan bir adamdan bu kadar bahsetmenin anlamı yok. Biz şakasını yaptığımız için böyle oluyor. Ben zengin biri değilim. Sahneye çıktığım için para kazandım, ama yarın hiç param olmayabilir, o zaman ne olacak?
Gençken yatırım yapmak mı gerekiyor yani?
- Yok canım, ben hiç öyle bir şey demem. Yatırım yapan başka bir komedyen var, ben değilim o!
Evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Evlenmeyi düşünmüyorum ama çok özendiriyorlar etraftan. Benim ağabeyim ve kız kardeşim var, ikisi de uzun zamandır evli ve ikisinin de iki çocuğu var.
Hatta kız kardeşiniz Özge ile Tolga Çevik’in ikinci bebekleri kısa süre önce dünyaya geldi.
- Evet. Dediğim gibi çok özendiriyorlar. Ailede de bizden küçük kuzenlerimiz, yeğenlerimiz evlendi. Özeniyorum ama evlilik kararı aldıracak olay yaşamadım.
Öyle bir aşk çıkmadı mı karşınıza?
- Çıkmadı. Aşk evliliği yapmak lazım, severek evlenmeli insan. Türlü türlü ciddi ilişkilerim oldu, ama evlenemedim. Yapacak bir şey yok. Evlenmek çok masraflı bir de... Kır düğünü falan; bu prosedür beni çok zorluyor. Ben kafa dengi biriyle evlenelim, çocuğumuz olsun diyerek bir anda yapmak istiyorum.
Hemen nikah diyorsunuz, öyle mi?
- Ya vallahi giyinip kuşanıp bir düğün merasimi yapamam. "Yurtdışında evlendi" falan gibi de yapamayacağım için hemen evde kıyacağım nikahı. Ben Beşiktaş Belediyesi’ne bağlıyım. Hemen Migros’un orada evlenirim. İsmail (Ünel) ağabey beni evlendir. Koç grubun katkılarıyla Migros’un oraya gelin, yarın evleniyorum. Ya da Maslak’ta Opet’de evleneyim, güzel olur pompanın orada. Düşün ben evleniyorum; kıza damatlık giydirmişim, ben de gelinlik giymişim. İşte ben böyle şeyler yapmak istiyorum. Ama memleketimiz müsait değil.
Evet, gerçekten sizin evliliğiniz ilginç olur...
- Yapamam ben öyle halka açık, olmaz. Ben gizli evlenirim. Yani basit, aile içinde bir nikahla... Ya sen de kızı bulmuşsun gibi konuşturuyorsun, nerede hani? Bize kimse kız vermez ya!
Niye? Komedyensin dediler kız vermediler durumu mu?
- Komedyene kız verilir mi ya! Kayınpederle dalga geç, kaynananın saçına bak, baldıza takıl! Ooo, bitmez ki o iş... Devamlı dalga.
PARAYLA AKLINI KAYBEDECEK EN SON KİŞİ BENİM
Geçen gün bir televizyon kanalı Lübnan’daki olaylarla ilgili bir kampanya düzenlemiş. Bunu düzenleyen ve her an ciddiye alabileceğimiz bir arkadaşımız da, bana bu kampanyaya katılmam için teklif geldiğini ama ben ve birkaç büyüğümün, karşılığında para istediğimizi yazmış. "Vicdanınız kaç para sizin? Bin dolar versem gelirdin ama değil mi" gibi yazılar... Bu kadar aklı selim bir adamın böyle bir yalan atması çok canımı sıktı. O zaman reaksiyon vermemiştim, ilk defa size söylüyorum. Ben para ile aklını kaybetmiş birisi olarak lanse edilmeyi hak edecek en son kişiyim. "Savaşa hayır" demek bir özellik değil. İnsansan savaşı istemezsin, hayır dersin zaten. Bununla ilgili kampanya yapmak da o kadar önemli bir şey değil, vazifendir. Ama birilerini yalnızca meşhur diye şikayet ediyorsan, bir de üstüne üstlük "Benden para istedi bu kampanya için" diyorsan, çok ayıp. Zoruma gitti, sineye çektim. Ama şimdi söylemiş bulunayım, çünkü beni çok rahatsız etti. Benim neden para istediğimi, neden para istemediğimi çalıştığım insanlar bilir. İnternette bir sitede çocuk fotoğraflarının yanına benim ve Sezen Aksu’nun fotoğraflarını koyup "para istiyorlar" yazmışlar. Sen nesin? CIA ajanı mısın? Ne biçim fotoğraf bu! Çok sinir bozucu...
Evlenirsem kulağımdaki küpeye kadar herşeyimi kaybederim
- Evlilik anlaşması yapar mısınız evlenmeden?
Evet, tabii. Öyle beni ketenpereye getirip 3 ev ve arabaların yarısı benim olmasın sonra! Evlilikten önce elde edilen mallar verilmez diye anlaşma yaparım ben... Ama yok, onu da yapamam, rezil olurum. Evimi, her şeyimi alırlar. Kulakta küpe müpe bile kalmaz valla, kaynana götürür Cem oğlum diye öperken kulağımdan...
- O zaman çok zengin biriyle evlenmeniz lazım...
Yok, evlenemem zengin biriyle... Hanım diyecek ki "Bak sana gömlek, mont, pantolon aldım"... Ben giyemem hanım parasıyla alınanı! Alışmamış g..te don durmaz, olmaz yani. Evden çıkarken para bırakıyorum 20 YTL, "Kıyma al" diyorum. Bana "Aayy bu ne? Benim makyajıma yetmez" diyor. Olmaz.
Röportaj: Dilek DALLIAĞ