Güncelleme Tarihi:
Evlilik hazırlığındaki çiftler oturulacak evin seçilmesinden eşyaların tamamlanmasına, davetiyeden düğünde çalacak şarkılara dek birçok ayrıntıyla uğraşır. Bu koşuşturmalar içinde atlanmaması gereken hatta tüm hazırlıklardan önemli olan bir konu da, evlenecek çiftlerin sağlık ve genetik açıdan değerlendirilmesi olarak öne çıkıyor. Medical Park Göztepe Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Kliniği Uzmanı Dr. Aytuğ Kolankaya, evlenecek bireylerin varsa taşıdıkları hastalıkların ortaya çıkarılması, üreme kabiliyetleri ve olası engeller hakkında bilgi sahibi olmaları, aynı zamanda ileride doğacak bebeklerinin de sağlıklı olması için, evlilik öncesi testler hakkında önemli bilgiler veriyor.
Bunları yaptırmak zorunlu!
Yapılması kanuni olarak zorunlu tutulan testlerle, cinsel yolla bulaşan ve hamilelik/ doğum sırasında bebeğe bulaşabilen önemli hastalıklarla birlikte bazı genetik kan hastalıkları taranıyor.
Hiv, hepatit b, hepatit c ve frengi taraması: Virüsler ve hastalıklar arasındaki ilişkiler gün geçtikçe daha fazla aydınlığa kavuşuyor. Geç kalındığında ölümcül olabilen, bazı vakalarda kansere dek uzanan bir seyir izleyen virüslerle ilgili tarama oldukça önemli. Kanuni olarak yaptırılması zorunlu olan bu taramayla, aids hastalığına yol açan “hiv” adı verilen virüs, karaciğerde çeşitli hastalıklara neden olan hepatit b ve nadir olarak görülse de ölümcül olabilen hepatit c virüs taraması yapılıyor. Ayrıca bakteri kaynaklı frengi hastalığının olup olmadığına bakılıyor.
Hemogram: Kan analizi anlamına gelen hemogram ile, ciddi bir kansızlık (anemi) ya da kan uyuşmazlığı olup olmadığına bakılıyor. Bu testin faydalarından biri de genetik bir kan hastalığı olan ve ülkemizde de görülen Akdeniz anemisi (Talasemi) konusunda önemli bir tarama yöntemi oluşturması. Hasta çocukların doğumunun önüne geçilmesi için evlilik öncesi bu testin yaptırılması çok önemli.
Çocuk istiyorsanız…
Sağlıklı bir yaşamla ilgili önemsememiz gereken konuları devamlı ertelemek, toplumca alışageldiğimiz bir davranış olsa da, istediğimiz sonuçları almak için lehimize çalışan bir yöntem değil. Çocuk sahibi olmak için de geçerli bir düşünce bu. Evlenmeye karar veren bir çift, şimdi ya da gelecekte çocuk sahibi olmak istiyorsa üreme kabiliyetleri hakkında, zamanı gelince değil önceden bilgi sahibi olmak durumunda. Bu sayede çiftler doğurganlıklarıyla ilgili önemli bilgiler elde ederler ve olası sorunları önceden tespit edilerek, daha uzun, zor ve masraflı bir yol yerine doğal yolla çocuk sahibi olabilirler.
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere yapılacak testler için Uzman Dr. Aytuğ Kolankaya şu bilgileri verdi: "Gebelik öncesi “rubella” denilen kızamıkçığa bakıyoruz. Kızamıkçık gebeliğin erken döneminde ortaya çıkarsa; düşüklere, bebekte sağırlık ve çeşitli anomalilere neden olabilecek bulaşıcı bir hastalık. Kızamıkçığa bakılmasının önemi şu; toplumumuzda genellikle evlilik öncesinde yüzde 70-80 oranında bu hastalık geçirilmiş ve bağışıklık kazanılmış oluyor ama yine de yapılan tahlillerde bağışıklık kazanmadığı görülenlere, mutlaka aşılama yapıp birkaç ay beklemek gerekiyor. Bunun dışında kadından pap-smear alıyoruz. Rahim ağzından bir sürüntü ile alınan bu testte, rahim ağzı kanseri riski ortaya çıkmaktadır. Normalde de kadınlar yılda bir kez bu testi yaptırmalıdır. Son olarak da, metabolik sendrom içeren durumları analiz ediyoruz. Örneğin, ailesinde şeker hastalığı olanlarda gebelik öncesi şeker taraması yapıyoruz veya adet düzensizliği, kilo değişimi, metabolizması düşük olanlarda hipotiroidi denilen tiroid bezinin az çalışması durumu olabileceğinden araştırmalarımızı bu yönde yapıyoruz."
Erkeklerde de üreme kabiliyeti araştırılabilir
Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Sağlığı Bölüm Koordinatörü Prof.Dr. Aydın Arıcı, erkeklerdeki üreme fonksiyonunun normal çalışıp çalışmadığına sperm tahlili ile bakılabildiğini söylüyor. “Bu testle spermin hacmine, yoğunluğuna yani bir mililitrede ne kadar sperm bulunduğuna ve spermin morfolojisine yani şekline bakılabiliyor. Sperm hücrelerinde, anormal şekilli spermler muhakkak bulunur. Ancak bunların belirli bir oranı vardır. Biz anormal şekillilerin yüzde 40’tan az olmasını isteriz. Bunun yanı sıra ileriye doğru hareketle sperm sayısının da hiç olmazsa yüzde 60 olmasını isteriz. 1 ml’deki sperm sayısının ise en az 20 milyon olması gerekir. Sperm hacminin ise 2-5 ml arasında olması normal sınırlardadır. Ancak sperm sayısı biraz düşük olan birisi baba olamaz diye bir şey söylenemez. Baba olabilir ama bu süreç biraz daha uzun sürebilir. Günümüzde zaten tedaviyle bu tür sperm bozuklukları gerek aşılama yoluyla, gerekse tüp bebek yoluyla çok başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir. “