Güncelleme Tarihi:
İtiraf edin: Bu yazıyı okuyan herkes hayatında en az bir kere onun soyadıyla ilgili bir espri ya da şaka yapmıştır. Ama adam komplekssiz. Askerde bu yüzden dayak yemesinin dışında dert ettiği bile yok. Başlıkta da okuduğunuz gibi, sadece müstakbel karısı için üzülüyor. Ben Stelyo Pipis’i sevdim. Olduğu gibi bir adam. Dan diye söylüyor bazı şeyleri. Allah sizi inandırsın hiç eyvallahı yok. Ortada makul bir sebep yokken popüler ama kimdir, neyin nesidir bilmiyoruz. İlginç bir kişilik. Renkli bir kişilik. Bir de üstelik 39 yaşında önce sünnet sonra Müslüman olduğunu duyunca artık bu röportajı yapmam farz oldu....
Siz Türkiye’deki ender ‘mutlu azınlık’tansınız. Zenginlik anlamında değil, hakiki anlamda. Bunu nasıl becerdiniz?
- Bilmiyorum. Belki de azınlık psikolojisiyle büyümediğimdendir. Ben Türk doğduğuma inanıyorum ve Türk olarak büyüdüm. Bana ‘gavur’ diyene dönüp bakmadım bile: ‘Yok canım, bana demiyordur, başkasına diyordur!’ Üzerime bile alınmadım...
Peki etrafınızdakiler, arkadaşlarınız...
- Hiç Rum arkadaşım olmadı benim. Düşün, 39 yaşına geldim...
Nasıl oluyor bu?
- Ne bileyim, bana bulaşmadılar. Galatasaray’da Rum okulunda okudum. Ortayı bitirdim, sonra okula gitmedim. Küçükken beni okulda sevmezlerdi. Bir sevimsizliğim vardı herhalde. Rumlar bir koloni oluşturmuştu, beni sevmedikleri için de aralarına almazlardı. Zaten çoğu askerlik zamanı gelince buraları terk etti, gitti. Tüydü herkes. Kalanlarla da benim bir alakam olmadı...
BENİMKİ MUTLU AZINLIK HİKAYESİ
Sizinki gibi bildiğiniz başka pozitif hikayeler var mı?
- Mutlu azınlık hikayesi mi? Mesela Fedon Abi var. O da Rum ama benim gibi Türk büyümüş. Bizler hiçbir zaman Rumluk nedir bilmedik. Annem mesela Elisabeth’tir adı, tanısan hiç Rum demezsin. Zaten Rum’u Türk’ü mü var? Hepimiz aynıyız, insanız. Üç günlük dünyada bunlara takmayacaksın...
Peki sizin kadar Türk başka Rum arkadaşınız oldu mu?
- Yok, hayır.
Stelyo Pipis ismiyle Türkiye’de askerlik yaptınız ve dayak yediniz! İsteseydiniz diğerleri gibi siz de bundan yırtabilirdiniz. Hiç mi düşünmediniz?
- I-ıh. Ben gayet mutluydum. Yunanistan’a git oraya ayak uydur, insanları tanı, bana daha zor geldi. Dayak dışında güzel askerlikti, Erzurum’u çok sevdim...
Siz hep böyle uyumlu bir herif miydiniz!
- Evet. Çünkü öleceğimi biliyorum. İnsan, ölümlü olduğu gerçeğini ne kadar erken kavrarsa, o kadar iyi. Doğdun, öleceksin. E peki n’apacaksın kötü, huzursuz ve uyumsuz bir herif olup? Başkalarını da mutsuz edeceksin, sen de mutsuz olacaksın. Değer mi? Zaten benim tek sinir olduğum kendini sevmeyen insanlar. Dünya da, ne yazık ki onlarla dolu...
Bu ülkede üç gün önce Sabetayistler konusunda kıyametler koptu: ‘Bu dönme, bu değil...’ Siz de hayata Ortodoks Rum olarak başladınız ama Müslüman Türk olarak devam ediyorsunuz. İçinizde hiç mi dönmelik kompleksi yok?
- Eğer dönme olmak buysa, evet ben dönmeyim! Ama benimki bu değil ki. Ülkelerini satanlar, başkalarına kötülük yapanlar utansın. Ben niye utanayım? Benim içimden böyle gelmiş, Müslümanlığı seçmişim. Kimseye inancından dolayı kızılmaz ki
Hem kilisede mum yakmak hem camiye gitmek... Ne oluyor, daha mı iyi dindar olunuyor?
- Birlikten kuvvet doğar! Güzel bir şey. Sizce bir sakıncası mı var?
Benim için yok. İçinizde din değiştirdiniz diye huzursuzluk var mı?
- Asla!
Hiç itiraz eden olmadı mı din değiştirmenize?
- Hayır. Zaten bunu kimseyle paylaşmadım. Kimseye akıl fikir sormadım. ‘Müslüman oldum, sünnet oldum’ diye açıklama da yapmadım. İçimden geldi, böyle davrandım.
Bu çevreye uyum sağlama isteği değil yani...
- Uyumluyum dedim ama o kadar da değil!
SEDA SAYAN, GÖKHAN VE BEN, UMREYE GİDECEĞİZ
Namaz kılmaya nasıl başladınız?
- Henüz kılmıyorum. Ben adım adım gidiyorum. Daha zamanı var. Ama umreye de gitmek istiyorum mesela. Tam hacı olmuyormuşsun, yarı hacı oluyormuşsun. Seda Sayan anlattı, ‘Oraya gitmemizde fayda var’ dedi. Seda, Gökhan ve ben önümüzdeki Mart ayında gideceğiz...
Sizin hiç kendinizi azınlık gibi hissettiğiniz bir dönem oldu mu hayatınızda?
- Hiç! Ben bazı Türk arkadaşlarımdan daha Türküm. Onlar kendilerini benim yanımda azınlık hissederler...
MERAK DEĞİL MENFAAT
Siz sevilen birisiniz, özellikle kadınlar tarafından. Kadınların sizi bu kadar beğenmesinin sebebi ne?
- Şefkatli bir adamım. Bir de dinlemesini bilirim...
İnsan bir kere ünlü bir kadınla beraber olduktan sonra, gerisi geliyor mu?
- Evet. Kural bu...
‘Ebru Gündeş, Asuman Krause bunda ne buldu?’ deyip, sizi merak mı ediyorlar?
- Evet ama hayırlı işler değildir bunlar!
Merak artı menfaat formülü nasıl işliyor?
- Merak değil, direkt menfaat formülü işliyor! Herkes birbirinden ‘Ne alırım?’ın peşinde. Ne alırımda sadece para olmuyor. Bende mesela para yok, ama işte çevrem geniş filan.
Peki sizin herhangi bir alanda almış başını yürümüş bir şöhretiniz var mı? İyi sarılır, iyi öpüşür, sucuklu yumurtası iyidir, huzur verir ya da yatağı iyidir...
- Valla, ben iyi bir adam olduğuma inanıyorum. Çünkü kimseye kötülüğüm yok. Bir de sucuklu tostum iyidir.
En büyük başarınız ne iş alanında?..
- Çalıştığım insanları rezil etmiyorum. Benim için en güzel başarı bu!
FATMA PİPİS DANIŞMAYA!
Bu kadar direkt bir adamsınız, önce şunun cevabını verin: Soyadınızın kompleksinden nasıl kurtuldunuz?
- Ben hiç kompleks yapmadım ki. Sadece askerde bol bol dayak yedim! Balıkesirli bir çavuşumuz vardı: ‘Nedir bu soyad?’ diye beni döverdi. Ben de ‘Ben mi koydum?’ derdim, ‘Birileri koymuş, biz de taşıyoruz işte.’ Kendim için dertlenmedim de, aklımdan şunu hep geçirdim: ‘Bir gün evlenirsem karım kendi soyadını taşıyacak!’ Adının Fatma olacağını düşün. ‘Fatma Pipis, Fatma Pipis lütfen danışmaya’ diyecekler. Güler millet. Yani benimkini almasın. Zor durumda kalır. Kalmasın. Günah!
Soyadınızı değiştirmek için mahkemeye başvurmayı filan düşündünüz mü?
- Yok canım. Ne uğraşacağım böyle şeylerle! Babamın soyadı sonuçta...
Baba çekmiş mi bu soyaddan?
- Hayır. O garibandır zaten. 50 sene Asmalımescit’te garsonluk yapmış bir adam. Adı Yorgo. Filmlerde yaşlı garsonlar vardır ya, onlardan. Tam eski Rumlardan. Hayatta böyle şeylerle işi olmamış. Zaten Etiler’i görmemiş bir adamdır...
Yaşıyor mu?
- Yaşıyor, yaşıyor. Allah uzun ömür versin. Beyoğlu’nda büyüdü, hálá orada yaşıyor. Annem de orada. Gerçi annem tutturdu ayrı eve çıkacağım diye. Bu yaştan sonra ayrı yaşamaya karar verdiler. Biri 75, biri 76 yaşında. Şimdi onlarla uğraşıyoruz...
Bu arada Pipis ne demek?
- Rumca ‘küçük’ demek. Küçük çocuklara pipis derlermiş. Ama Türkçe’de biliyorsunuz bir uzvun adı. N’apalım, biz de koyverdik gitti...
BUGÜN SÜNNET YARIN DENİZ DİYORLAR, AMA İKİ AY OLDU DAHA DENİZİ GÖREMEDİM!
Sünnet olmasaydınız, Müslümanlığınız geçerli olmayacak mıydı?
- Alakası yok! Adım adım dedim ya her şey, bu da benim için adımın bir parçasıydı. Sağlık açısından da faydalı bir şey. Uzun zamandır vardı kafamda ama korkuyordum...
Nasıl aştınız bu korkuyu?
- Bir gün gözüm döndü. Gittim ve oldum...
Müslüman olmak kolay mı? Herkes Müslüman olabilir mi?
- İnandıktan sonra her şey kolay. Ama hiçbir şeyi yalandan olmayacaksan. ‘Kelime-i şahadet getirdim, Müslüman oldum!’ Yok öyle bir şey! Gerçekten inanacaksın, samimi olacaksın, o kültürü yaşayacaksın, ondan sonra ne yapacaksan yapacaksın. Ben inandığım bir yola baş koydum.
Siz neden küçüklüğünüzden beni Türkçe dua ediyordunuz da Rumca etmiyordunuz? Türkçe konuşunca kendinizi Tanrı’ya daha mı yakın hissediyordunuz?
- Bilmem. Bilinçli bir şey değil. İçimden öyle geliyordu. Zaten duanın Rumcası, Ermenicesi, Türkçesi yoktur ki. Dua, duadır.
Sizin Rumcanızla Yunanistan’da alay edilir mi?
- Edilir. E biz oranın köylülerinin dilini konuşuyoruz...
Kendinizi buraya hissettiğiniz aşikar, görülüyor. Peki hiç suyun öteki tarafını merak etmediniz mi? Orada yaşamak nasıl olurdu demediniz mi?
- O kadar birbirine yakın iki kültür ki aslında... Ama ben istemedim, ‘Kendime orada bir hayat kurayım’ diye düşünmedim. Nerede menfaat oraya giden bir adam değilim ben, nerede mutluysam orada kalırım.
SÜNNETİMDE 90 ALTIN GELDİ
Sünnet nasıl bir işlem?
- Valla çok kolay değil. ‘Bugün sünnet, yarın deniz’ diyorlar ama, iki ay oldu, daha denizi göremedik!
Zor bir işlem mi?
- Yaşadık tabii zorluklarını. Belki de benim için kolay olmadı. Yaş itibarıyla... 39 yaşında adamım!
Ne kadarını hatırlıyorsunuz?
- Hiçbir şey hatırlamıyorum. Beni uyuttular. Uyandığımda yoktu. Küçükken doku yumuşak oluyormuş, narkozsuz da yapılıyormuş. Ama bende narkoz kullanıldı...
Çocukları sünnet ederken ‘Yaşasın Cumhuriyet!’ diye bağırtırlarmış. Siz tabii narkoz aldığınız için mahrum kaldınız bu tür şeylerden...
- Ama altın getirdiler! 80, 90 tane altın geldi. Benim çok sevdiğim bir abim var, eksik olmasın o getirdi...
Acı çektiniz mi?
- Sonrasında çektim...
Pansuman mı en ıstıraplı kısmıydı?
- Evet. Allah’tan Şerife hemşire vardı. 10 gün boyunca hayatımı kolaylaştırdı. Eve geldi pansuman yaptı. Doktorum da çok iyiydi, Halim Hoca, Halim Hattat. Gerçi öyle bir anlattı ki: ‘Yarın çıkarsın!’ Hiç öyle olmadı, kandırdı bizi!
ASLINDA KIR SÜNNET DÜĞÜNÜ İSTERDİM
Peki maşallah şapkası, klasik sünnet kıyafeti, padişah asası... Bunları giyip İstanbul’da gezdirilmek ve bu işin tam olarak keyfini çıkarmak istemez miydiniz?
- İsterdim ama kısmet olmadı. Aslında bir kır düğünü sünneti isterdim. İki kişilik yatağa yatacaksın, açık havada, arkanda yastıklar, önünde ibişler, kuklalar... Bülent Ersoy çıkmış şarkı söylüyor... Böyle bir sünnet şahane olurdu... Yaşayamadık tabii.
Peki iki aydır neler yaşıyorsunuz?
- Denize giremiyorum...
Sevişebiliyor musunuz?
- Evet o oluyor.
Acı var mı acı!
- Biraz var.
Bu geçirdiğiniz operasyon, aşk hayatınızda ne tür değişikliklere yol açtı? Yaşadığınız tecrübelerde bir fark oluyor mu bunu sormaya çalışıyorum. Daha usturuplu nasıl sorulur bilmiyorum!
- Ha anladım. Şimdi çok daha hassas. Eskisine göre daha farklı. His açısından şahane...
Peki görünce yadırgıyor musunuz?
- Evet. Başta, ‘Bu kim ya?’ oluyordum. Çok yabancı geliyordu. Şimdi artık arkadaş olduk...
Sünnetle ilgili son soru: Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Tabii ki, ‘İyi ki olmuşum!’ diyorum.