Güncelleme Tarihi:
* Bu sene ekranda da varsınız. “Güldür Güldür” ekibine nasıl katıldınız?
- İlk “Beşer Beşer” olarak başlamıştı program. Evde olduğum ve fırsat bulduğum zamanlarda takip ediyordum. Ali (Sunal) zaten çocukluk arkadaşım, ortaokul ve liseyi birlikte okuduk. Aslında bu sene iki tiyatro oyunum var, haftada dört gün sahnedeyim. Bir sinema filmi çekiyorum. Ayrıca bir reklam kampanyam var. Yani çok yoğunum. Ama BKM’nin pratik çalışması, programın seyirciyle canlı canlı çekilmesi çok hoşuma gittiğinden, “Bize katılır mısın?” dediklerinde seve seve kabul ettim.
* Oyunculuğa başlamanızda babanızın etkisi oldu mu?
- Ben 6 yaşından itibaren Ankara Devlet Tiyatrosu’nun çocuk oyuncusuydum. Ortaokul ve lisede hem tiyatro kolu oldum hem de oyun yönettim. Mesleğim doğduğum andan belliymiş zaten. Ama ben babam ünlü, nasılsa ben de oyuncu olabilirim düşüncesi yerine eğitimini alıp uygulamak istedim ve konservatuvar okudum, tiyatro eğitimi aldım. Ondan sonra profesyonel oyunculuk hayatım başladı.
* Bir de eğitimci yanınız var.
- Ona bir süre ara vermek zorunda kaldım. Çünkü çok fazla vakit alıyor.
SÜREKLİ ÖN PLANDA OLMAK GİBİ BİR KAYGIM YOK
* Seyircinin performansınıza etkisi oluyor mu?
- Hem de çok... 10 senedir seyirciyle iç içe bir oyuncuyum, o yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Seyircinin size bakışıyla, tepkisiyle, sıcaklığı sayesinde yaptığınız işin doğruluğunu anlıyorsunuz. Aslında seyirciler oyunculuğu besliyor ve arkanızda bir ordu varmış hissi veriyor.
* Genelde oyuncular ön planda olmak adına ekranlarda yer almayı tercih ediyor. Siz böyle bir kaygı yaşıyor musunuz?
- Böyle bir kaygım hiç olmadı. Çünkü ben tiyatro oyuncusuyum ve amacım bundan yıllar yıllar sonra da hocalarım gibi bu mesleği yapmak. Bu yüzden birçok projede yer almadım, fedakarlık ettim. Ama kalbimin doğrultusunda gidiyorum. En sevdiğim iş tiyatro, en iyi yaptığım iş tiyatro, kendimi en iyi ifade edebildiğim iş tiyatro... O yüzden de vazgeçilmezlerim arasında.
* Hiç geri çevirip de pişman olduğunuz bir rol var mı?
- Olmadı diyebilirim.
İKİ AYDIR EVİM, OTEL GİBİ KULLANIYORUM
* Bu kadar yoğun tempo içinde eve vakit ayırabiliyor musunuz?
- Ayıramıyorum maalesef. Son iki aydır evimi otel gibi kullanıyorum. Bu yüzden de eve özlem duyuyorum. Çünkü ben tipik bir ev insanıyım.
* Ev dekorasyonuyla aranız nasıl?
- Çok iyi. Evime gelen arkadaşlarım hangi mimarla çalıştın diye soruyorlar, mimarı benim diyorum.
* Uyguladığınız belli bir stil var mı?
- Olmazsa olmazlarım var. Sade bir ev değil benimki. Detaylardan ve renklerden hoşlanıyorum. Keten koltuklar, yumuşak yastıklar, sıcak tüylü halılar... Daha çok ahşap ve kumaştan yanayım.
* Evinizde olmazsa olmaz dediğiniz bir eşyanız var mı?
- Büyük sehpam ve kütüphanem. Kitap ve DVD’den ev küçük bir kütüphane gibi. Her gece mutlaka kitap okurum. Kitap okumadan uyumuyorum. Evimden başka bir yerde yatamam. Otellerde çok zorluk çekerim. Bir evi kimseyle paylaşamam, kendime özel bir düzenim var.
* Evinizde sizi mutlu eden bir köşeniz var mı?
- Bahçem. Özene özene çiçek diktiğim güzel bir bahçem var. Bir de evin içinde bir çiçek köşem var.