Güncelleme Tarihi:
Şahan Gökbakar’ın “Recep İvedik” macerası, yepyeni bir serüvenle devam ediyor. Serinin üçüncü filmi “Recep ıvedik 3” 12 şubat’ta vizyona girecek. Biz büyük gün öncesi onu Sait Halim Paşa Yalısı’nda yakaladık, kartopu oynadık ve uzun uzun konuştuk. Yeni bir aşka yelken açtığını itiraf eden Gökbakar, gelecek planları arasına çocuk sahibi olmayı da kattığını söyledi.
İzmir, Ankara ve İstanbul’da geçen bir hayatınız var. “Nerelisiniz?” dediklerinde ne cevap veriyorsunuz?
-İzmir doğumlu olduğum için ızmirli’yim. Ankara’da büyüdüğüm ve çok fazla şey yaşadığım için kendimi Ankaralı hissediyorum.
İstanbul’da da çok şey yaşadım, ünlü oldum. Fakat, Ankaralı’yım diyebilirim. şu anda annem de orada.
Yaşlanınca dönmeyi düşünür müsünüz Ankara’ya?
- İstanbul’dan vazgeçmem gibi görünüyor. İstanbul mutlaka hayatımda olur.
“Recep İvedik 2” çıkacağı zaman, bir önceki bölümde kaldığı yerden devam edecek sandık ama bambaşka bir hikaye ile geldi. Bu şekilde “Recep İvedik Sonsuz” bile çıkabilir. şimdi de “Recep İvedik 3”le başlayan yeni bir hikaye var. Biraz anlatır mısınız?
- “Recep İvedik” serisine başlamadan önce zaten bunun bir üçleme olması gerektiğini düşünüyordum. Başından beri de her bölümünün birbirinden bağımsız olması gerektiğini savundum. Böylece Recep ıvedik’in dünyasını daha geniş tutabildik. ıvedik’in bir lafı vardır, “Agresifim, kompleksliyim, perdelerimi kaldırdığımda kedi gibi bir insanım” diye. Agresif ve kompleksli Recep’i çektik, üçüncü bölümde ise “Perdelerimi kaldırdığımda kedi gibi bir insanım” var.
Yeni film gösterime girmeden önce “ya bir öncekinin başarısını yakalayamazsa” gibi bir endişeniz oluyor mu?
- Bir endişem oluyor tabii. Montaj bitince ilk halini yakın çevremdekilere ve yorumlarına güvendiğim arkadaşlarıma izletiyorum. ılk tepkileri böyle alıyorum.
Annenize izletmiyor musunuz?
- Yok o daha sonra izliyor.
Onun tepkisi nasıl oluyor genellikle?
- “Anne beğendin mi?” diyorum. “Eee, güzel oğlum. Yani... Siz mutluysanız” diyor. Öyle abartı bir şekilde “bayıldım, öldüm” demiyor. Fakat ilginç bir şekilde reklamlarımı çok beğeniyor. Hepsiyle ilgili yorum yapıyor.
EVİN GÜLDÜREN ÇOCUĞU HEP BENDİM
Evin güldüren çocuğu eskiden beri siz miydiniz?
- Evet. Aslında annem de çok komik bir kadındır. Hani bazen ne yapacağımızı bilemediğimiz durumlara düşeriz ya, annem saf, çok iyi niyetli biri olduğu için bu durumlara daha sık düşerdi. Ben de o durumlarla çok dalga geçerdim.
Hatırladığınız bir iki anınız var mı annenizle ilgili?
- Çok var. Mesela bir gün annem ve Togan evin koridorunda top oynuyorlar. Biz de küçüğüz; daha ben 7, Togan 3 yaşında. Annem topu ayağıyla Togan’a atıyor, o da geri yolluyor. Derken Togan ayağını biraz erken kaldırdı ve topa basıp düştü. Kafayı da kütüphanenin kenarına vurdu ve yarıldı kafası. Annem panik haliyle babamın işyerini aradı. Babam da o zaman bir şantiye yapımında çalışıyor. Telefona sekreter çıkmış, annem “Selçuk’a söyleyin çabuk gelsin, çocuğun kafası patladı” dedi. Komşularla apar topar hastaneye gitti annemler. Ben evde kaldım. Aradan yarım saat geçmedi 5 tane itfaiye arabası bizim sokağa girdi. Camdan bir baktım bizim eve doğru geliyorlar. En öndekinin içinde de babam. Muzaffer itfaiyeci gibi. Koşa koşa yukarı çıktı babam “Nerde, nerde” diye soluk soluğa sordu. “Ne nerde baba, gitti onlar” dedim. “Nerde, tüp patlamış” dedi. Sonra durum anlaşıldı ama annemin orada “patlama” kelimesini seçmesi işleri karıştırmış.
Togan’a kaç dikiş atıldı?
- Üç.
Bir hasar kalmadı değil mi o çarpmadan?
- Yok, ufak bir sıyrık.
Başka hikayeler var mı?
- Bir keresinde de yolda giderken çikolata diye tutturmuştuk. Bir bakkala girdik. Annem “Çikolata alacaktım” dedi. Bakkal da “Hangisinden olsun?” diye sordu. Annem çikolata rafını gösterdi “şuradakilerden olsun” dedi. Bakkal bu sefer “Hangi boy olsun” diye bir soru yöneltti. Annem de küçükleri gösterirken tükürüğü boğazına kaçtı, “Bu boklardan” deyiverdi. Bakkal bize deli muamelesi yapıp ailece dışarı attı. Bir keresinde de market alışverişine gittik. Tüm alışveriş boyunca ben gözlerimi şaşı yapıp “Anne bana bunlardan alsanaaaa” diye komiklik yaptım. Sonra kasaya gittik. Kasiyer kadın ürünleri okuttu, sonra anneme bir döndü, kadın şaşı. Annem kadının suratına doğru bir patladı ama nasıl gülüyor. Kadın bir bozuldu “Hanımefendi çok ayıp” dedi. Annem “Size gülmüyorum, bu çocuğa gülüyorum” dediyse de zor durumda kalmaktan kurtulamadı.
ÖZEL HAYATIMDA ARTIK DAHA AZ ESPRİ YAPIYORUM
Facebook’da 550 tane Recep İvedik, 120 tane şahan Gökbakar hesabı var. Hangisi sizsiniz?
- Hiçbiri. Ne Facebook ne de Twitter’da varım. Ben onlardan hiç keyif almıyorum.
Hiç mi olmadı, yoksa yeni mi kapattınız?
- Hiç olmadı. Hatta şunu söyleyeyim benim MSN’im bile olmadı.
Ünlü olduktan sonra yalnızlaştınız mı?
- Yalnızlaşma konusunda söyle bir saptamam var. Dışarıda geçirdiğim vakitler azaldı, görüştüğüm arkadaş grubu küçüldü. Eskiden içimdeki komedi unsurunu herkese her zaman aktarırdım ama şimdi tek bir şey için akıtmaya başladım. Dolayısıyla özel hayatında daha dingin, daha az espri yapan bir insan olmaya başladım.
İnsanlara güveniniz azaldı mı?
- Güvenim değil toleransım azaldı.
Çok düşünüyorum dediniz az önce... Neleri düşünüyorsunuz?
- Genelde “Hayatımın neresindeyim, hayatım bana ne kadar hizmet ediyor? Daha iyi insan nasıl olabilirim? ınsanlar beni nasıl algılıyor?” diye düşünüyorum.
Hayatınızın neresindesiniz?
- Geriye dönüp baktığımda “ıki kere daha bu kadar yaşayacağım” deyip mutlu oluyorum.
Hedefiniz 90 yaş mı?
- 85-90 arası.
Nasıl biri olacaksınız o yaşta, kendinizi nerede görüyorsunuz?
- Valla nerede bilmiyorum ama 75’ten sonra artık konuşmayacağım. Konuşmama kararı aldım. Sadece gerekli şeyleri söyleyeceğim. “Acıktım, susadım, şuraya gitmek istiyorum” tamam. Bir de ben insanların hiçbir zaman, hiçbir koşulda bana acımasını istemem.
“NE SALAK ÇOCUK” DİYE BENİMLE DALGA GEÇERLERDİ
Bu duygu biraz babayı erken yaşta kaybetmekle de ilgili aslında. Kendimden biliyorum, küçük yaşta öksüz ya da yetim kalırsanız, insanlar hep “ayy yazık” diye acıma duygusuyla bakıyorlar. Oysa yıllar geçtikçe ölüm çok normal gelmeye başlıyor.
- Evet, dediğin gibi normal geliyor. Çok korkulacak bir şeymiş gibi değil. ınsanların hayatlarındaki birçok şeyin sebebi, büyük travmalar yaşarken geliştirdikleri kalkanlar aslında... Belki de ben insanları güldürmeyi, annem çok üzüldü diye seçmiş olabilirim. Bir de küçükken, bana saygısızlık yapıldığında bu duruma sinirlenmek yerine işi espriye çevirmeye yöneliyordum.
Arkadaşlarınızla aranız kötü müydü?
- Sekiz yaşında bir travma yaşayınca kendi kabuğunuza çekilebiliyorsunuz. Hemen öteki oluyorsunuz, arkadaşlarınız da size karşı acımasız olabiliyor. Benimle orta bir ve orta ikideyken “ne salak çocuk” diye dalga geçerlerdi. Gerçi o arkadaşlarımın hepsiyle lisede çok iyi arkadaş olduk.
İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
- İlkokul dört... Mehveş...
O sizi hatırlıyor mudur?
- Yok. Platonikti. Muhtemelen şimdi evlenmiş iki, üç tane çocuğu olmuştur. Bu satırları okuyunca da şaşırır. Bir kere dut ağacına çıkmıştı. Daldan dala geçerken kıza aşık oldum. Sonra gözlerimin içine bakarak bana dut vermişti. ılk defa o zaman heyecanlanmıştım.
Dut yemeyi seviyor musunuz?
- Yok. Dut yiyemiyorum. Yiyince cırcır oluyorum (gülüyor).
BİRLİKTE OLDUĞUM KİŞİYİ YAKINDA GÖRÜRSÜNÜZ
Şu anda aşk var mı hayatınız da?
- Var.
Tanıdığımız biri mi?
- Görürsünüz yakında.
Filmde sizinle başrolü oynayan kişi ile birlikte olduğunuz yönünde söylentiler çıktı...
- Yok, Zeynep (Çamcı) değil. O da çok tatlı bir kızdır ama...
Çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
- Çok istiyorum. Üstelik birden fazla çocuk yapmak istiyorum, çünkü kardeş çok önemli bir şey.
Anneniz bu konuda baskı yapıyor mu?
- O seçimlerimize hiç karışmaz. Hatta “Evlenin, sonra beni çağırın” diyor. Toplumsal tabuları yok, “Önce biz görelim” demez.
Nasıl bir baba olursunuz?
- Kendimi bildiğim kadarıyla iyi bir baba olurum. Çocuğumla neler yaparım tam bilemiyorum ama kesinlikle yapmayacağım bir şey varsa o da onun karakterini baskılamak. Biz böyle gördük çünkü.
Son zamanlarda kazandığınız paralar, aldığınız otomobiller konuşuluyor. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
- Bunlar benim tek varlık amacımmış gibi gösterilirse, bunları keser hayatımdan yok ederim.
Yok ederim derken neyi kastettiniz?
- Kimse benim ne yaptığımı görmemeye başlar. Hayatımdan böyle bir ödün verebilirim. Sonuçta benim konuşulacak çok fazla özelliğim var. En önemlisi bir film yaptım “Recep ıvedik” diye ve üç senedir insanlar iyi ya da kötü bunu konuşuyor. Bu çok mutluluk verici bir şey.
ARKADAŞIMI 14 YAŞINDA SÜNNET ETTİLER ÇOCUK KEKEME OLDU
Röportajda travmalardan söz ettik. Peki sünnetiniz bir travma mıydı sizin için?
- Ben 3 yaşındayken ızmir’de sünnet oldum. Dedemin bir Anadol’u vardı. Beni arka koltuğa oturttu, hastaneye götürdü annemle. Ameliyathanenin kapısında ikisinin suratını hatırlıyorum, sonra siyah bir maske koydular. Ben “anne diye” bağırmaya çalışırken bayıldım. Sonra da uyandığımda oyuncaklar hediye ettiler. Bunu hatırlıyorum.
Düğün yapılmadı mı?
- Yok yapılmadı. Hiç eksikliğini de hissetmedim. Hastaneden eve gittik, oraya da oyuncaklar geldi. Sonra da annemin icadı olan önü kesik pijama ile bir hafta gezdim. Küçük yaşta olmak çok daha iyi. Benim bir arkadaşım vardı, 14 yaşında sünnet etmeye götürdüler bunu, sonra çocuk kekeme oldu. Hiç yapmasalar daha iyiydi.
Merve'ye 3 tüyo
Doğa Rutkay’dan ayrılan şahan Gökbakar’ın yalnızlığı Merve Sevi aşkı ile son buldu. Biz de Gökbakar’ın röportajlarında sıraladığı ‘ilişki beklentileri’ni Sevi ile paylaştık.
İŞTE ŞAHAN KRİTERİNE MERVE'DEN YANIT
* Şahan Gökbakar: Sevgilim iyi yemek yapmalı...
* Merve Sevi: Ben zaten iyi yemek yaparım.
* Şahan Gökbakar: ılişkinin ilk üç ayı takılmadan yürümeli.
* Merve Sevi: Ben dikkatli yürürüm, pek sakar sayılmam.
* Şahan Gökbakar: Birden fazla çocuk istiyorum,
çünkü kardeş çok önemli bir şey.
* Merve Sevi: Eyvah! Gerçekten öyle mi dedi? (Gülüyor)
Çok mutluyum
Merve Sevi ile Şahan Gökbakar’ın aşkları, Sevi’nin geçtiğimiz gün ünlü komedyenin evine girerken görülmesiyle ortaya çıktı. Bu gelişme üzerine ilişkisini itiraf etmek durumunda kalan güzel oyuncu, “Evet, beraber olduğumuz doğru. Yeni başlayan bir ilişkimiz var ve ben çok mutluyum” diye konuştu.