Evde yaşama ilk adım

Güncelleme Tarihi:

Evde yaşama ilk adım
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

Gümüş çok tatlı bir kedicikti. En büyük zevki sabahtan akşama kadar dışarlarda sürtmekti. O yumuşacık tüyleri, sürekli dışarıda gezdiği için hep kirliydi.

Artık onun dışarı çıkmaması gerekiyordu. Gümüş'ü içeri aldık. Bir güzel yıkadık, Tüylerini sprey sıktık. Artık çok güzel ve temiz bir ev kedisi olmuştu.

Gümüş, eve uyum sağlamış gibi görünüyordu. Her şey ilkbahar mevsimine kadar iyi gitti. İlkbaharla birlikte Gümüş'ün sağlığı bozulmaya başladı. O sağlıklı kedi giderek kötüleşiyor, durumu hiç iyi görünmüyordu. Bazen onu kapının kenarında ağlarken görüyordum. Dışarıdan mikrop kapmasının istemediğiz içim onu dışarıya bırakmıyorduk.

Yukarıda okuduğunuz hikayeyi pek çok hayvan sahibinden dinleyebilirsiniz. Dışarıya alışan hayvan ister kedi olsun isterse köpek. Onları içeriye almak çok zor oluyor. Bunu, ancak eğitimle bunu başarmak mümkün. Unutmayın, onlara gerekli eğitimi verdiğinizde, istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz.

Kararlı davranın

Dışarıya çıkmak için size yalvaracak, ağlayacaktır. Karşı durmak zor olabilir ancak kararlı davranın. Hayvanlar sahiplerinin tepkilerini çok iyi hissederler. Eğer tereddüte olduğunu anlarlarsa, ısrarlarına devam edeceklerdir.

Onu dışarıya çıkmaktan alıkoyarken, evi cazip kılacak formüller geliştirin. Sevdiği oyuncakları keşfederseniz, saatlerce evde kalarak diğer eşeyalara zarar vermeden oynamasını sağlayabilirsiniz.

Kedilerin en sevdiği oyuncaklardan biri, onlar için üretilen oyuncak farelerdir. Kimi hareketli olan bu farelerle, kediniz hiç sıkılmadan saatlerce oynayabilir.

Kuşlara meraklı kediler için, sahte kuşlar da yapmışlar. Pencere kenarına koyacağınız bu kuşlar sayesinde kedinizin gözü hep oralarda olacaktır. Oyuncak kuşu, camın dışına asarsanız, pencereyi kapatmayı unutmayın. Kuşu yakalamak için hiç düşünmeden hamle yapıp, aşağıya düşebilir.

Hayvanların ısrarla dışarıya çıkmak istemelerinin bir nedeni de temiz havadır. Özellikle kediler temiz havayı çok severler. Bu yüzden evinizi sık sık havalandırın. Onların temiz hava almalarını sağlarsanız, dışarı çıkma isteklerini biraz daha zayıflatabilirsiniz.

Dışarı çıkmak istemelerinin bir nedeni de tuvalet ihtiyacıdır. Tuvalet kutularını hep temiz tutmaya çalışın. Onların istediği gibi, mahremiyet, kaçış olanakları ve görüş açısı sağlayan bir noktaya koyun.

Aşırı kilolara dikkat

Sonunda başardınız. Hayatının önemli bir kısmını dışarda geçiren kedinizi, içeride yaşamaya razı ettiniz. Bazı konuları tekrar gözden geçirmeniz gereriyor. Eve uyum sağladıktan sonra yeniden veteriner kontrolünden geçirmenizde fayda var.

Evde yaşayan kedi, sokaktaki gibi hareketli olamayacağı için kısa sürede şişmanlama eğilimi gösterebilir. Aman yiyeceklerine dikkat. Aşırı kalorili mamalardan uzak tutmaya bakın.

Hayvanlarınız için en iyi ilaç onlara vereceğiniz sevgidir. Ona zaman ayırın, sevin ve oyunlar oynayın. Onu eve alıştırmak için ilginizi üzerinden hiç eksik etmeyin.

Yalnızlık ölümden beter

Papağanlar tabiaatta çift yaşarlar. Ölünceye kadar birbirlerine sağdık kalırlar. Verena Kaya, papağanlar konusunda yazdığı nefis kitapta, papağan sahibi olmak isteyenleri, uyarıyor:

‘‘Tek başıan besleyeceğiniz papağana yeterince vakit ayırabilmeniz şart. Aksi taktirde, papağanların en büyük düşmanı olan yalnızlık ve can sıkıntısı, fiziksel vu ruhsal hastalıklara yolaçacaktır. Gününüzün çoğu dışarıda geçiyorsa, çift olarak besleyebileceğiniz, sultan ya da cennet papağanlarını tercih edin.’’

Verena Kaya, aşırı titiz olanları da uyarıyor. Zira papağanlar temiz olmayı asla öğrenemiyorlar. Kesinlikle tuvalet alışkanlığı kazanamıyorlar. Yem artıklarını ve uçuşan tüyleri her gün temizlemek zorundasınız.

Papağanları ömrü boyunca kafeste tutmak doğru değil. Onlara bir tünek ağacı hazırlamalısınız. Yoksa, evin içinde dolaşırken, perdelerinize, mobilyalarınıza, duvar kağıtlarına zarar verebilir.

Büyük papağanlar daima çocuk gibi kalırlar. Haklarını ararlar. Bazı durumlarda azarı haketseler de, ceza karşısında uslanacaklarına ürkerler. İnsanlara karşı güvenlerini yitirirler.

KÖPEK EĞİTMENİ

Koku uzmanları

Bir köpeğin burnu en şaşırtıcı duyu organlarından biridir. En düşük düzeydeki kokuları bile algılayabilmeleri, bizden 10-15 kat daha fazladır. İnsanlarda olduğu gibi hayvanlarda da koku alma duygusu tat alma duygusu ile yakından ilgilidir. İkisi birlikte olunca bir anlam oluşur.

Köpeğin koku alma gücü, dış burun delikleri ile köpeğin damağının arkasında toplanmıştır. Bizim burnumuz yaklaşık 15 santimetreküp hava barındırabilirken, bir Alman Kurdunun burun kapasitesi 100 santimetreküpe yakındır. Aynı bizim burnumuz gibi köpeklerin burunları da septum denilen bir parça kıkırdak ile iki kanala ayrılır ve bu kanallardan geçen hava, burun türbinatları denilen bir dizi ince kemiksi tomar ile yönlendirilir. Aynı zamanda havayı daha duyarlı bölgelerin altındaki burun pasajlarının alt kısımlarından geçirir. Köpek bazı farklı koku hücreleri yakalandığında, koklayarak tepki gösterir, böylece hava akımı oluşur ve havayı koku hücrelerinin yoğunlaştığı daha duyar bölgelere taşır.

Her bir alfaktorik hücrenin küçük tüyümsü yapıları vardır, Bunlara silya denir. Bu tüyümsü yapılar dokudan dışarıya uzanır ve herhangi bir nesneye koku veren kimyasal partikülleri algılayan sümüksü bir tabaka ile kaplıdır. Silya partikülleri yakalar ve bilgiyi hücreye aktarır, o da alfaktorik sinirler yolu ile beyne gönderir. İnsan burun pasajlarında beş milyon alfaktorik hücre varken, bir köpeğin burun pasajlarında 250 milyon alfaktorik hücre bulunur. Köpeklerin burnundu ayrıca jacobson uzvu denilen ek bir özellik daha vardır. Bu uzva sahip bir yaratık havanın tadına bakabilir. Doğal olarak böyle bir duygunun ne olabileceğini hayal etmek olası değil.

Şimdi köpeğinizin burnunun neden yerden kalkmadığını, her çöp torbasına neden daldığını, her bulduğu şeyi koklayıp yemek istediğini daha kolay anlayacaksınız umarım.

İnsafsız sürgün

Belediyeler arasında hanidir bir sürgün modası var.

Bir mahalleden şikayet geldi mi, gece operasyonu başlıyor.

Köpekler yakalanıyor. Kamyonlara yükleniyor.

Doğru komşu belediye sınırları içindeki açık arazilere gidiliyor. Kimseciklere görülmeden köpekler bırakılıp, geri dönülüyor.

Göstermelik hayvan barınaklarından sonra, belediyelerin hızla üreyen köpeklere karşı bulduğu en parlak çözüm buydu.

Seçimler yaklaşırken, sokaklarını köpeklerden temizlemek isteyen belediyelerin sürgün harekatı da hızlandı.

Toplanan köpeklerin büyük bir kısmı şu sıralar Kemerburgaz Çöplüğü'ne naklediliyor.

Kamyonlarla Kemerburgaz mezarlığı'na getirilen yüzlerce köpek, burada açlığa mahkum ediliyor.

Çöplüğün çevresi, sırtı karnına yapışmış, açlıktan bakışları çılgına dönmüş köpeklerle dolu.

Hepsi ölüme terkedilmiş.

Yavru köpeklerin durumu daha da içler acısı.

Onlar martılara yem oluyor.

MEKTUP

Hürriyet Medya Towers / Pet Corner/ Güneşli-34544 İSTANBUL

Faks: 0212 677 03 40 e-mail: bovacik@hurriyet.com.tr

Bir dakikada kısırlaştırma

Sokakta yaşayan kimsesiz hayvanların kontrolsüz üremeleri hayvan seven-sevmeyen herkesi tedirgin ediyor. Yeni kurulan Sahipsiz Hayvanları Koruma Derneği bu durumu dikkate aldı ve ilk çalışmasını kısırlaştırma konusunda yaptı. ABD'den gelen dört veteriner hekim; Ginny Bischel, Dorothy York, Keith Hilinski ve Terry Pack, geçtiğimiz haftadan başlayarak Türk meslektaşlarına kısırlaştırma ameliyatlarındaki son teknikleri gösteriyorlar. 15 gün süren eğitim programından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerde çalışan yaklaşık 100 veteriner hekimin yanı sıra, üniversiteler, özel klinikler de yararlanıyor.

Veterinarians For World Animal Health adlı gönüllü grubun onbeş üyesi arasında yer alan ABD'li veterinerler, dünyanın çeşitli ülkelerindeki yardıma muhtaç hayvanlarla ilgileniyorlar. Türkiye'ye iş adamı Robert Smith'in finanse ettiği Sahipsiz Hayvanları Koruma Derneği'nin davetiyle gelen ekip, günde ortalama 75 ameliyat yapıyor. Kedilerin ameliyatları bir, köpeklerinki ise beş dakikada tamamlanıyor.

Eğitime katılan Türk veterinerler, bu çalışmadan çok yararlandıklarını söylüyorlar: ‘‘Bizim yaptığımız eski usül ameliyatlarda, hayvan ameliyat sonrasında on gün gözetim altında tutuluyordu. Oysa yeni teknikle hemen ertesi gün sokağa bırakabiliyorsunuz. Çünkü daha az dikiş atılıyor ve ameliyat iç dikişle bitiriliyor.’’ Veterinerlerden Keith ve Terry de Türk meslektaşlarını çok ilgili ve hevesli bulduklarını söylüyorlar.

Alibeyköy'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hayvan Kısırlaştırma Tedavi ve Barınma Merkezi'nde yapılan ameliyatlar, 3 Eylül'le kadar sürecek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!