Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2004 00:00
Önü dar, ancak iki araba park edebilir. Her birinde üç pencere, yedi katlı gösteriş yoksunu bir bina. Manzara hak getire. Karşı kaldırımdaki yapılara bakıyor.Oysa fiyatı bol sıfırlı. Yeni sahibi Swissotel Drake, 1.300 metrekarelik bu binaya geçen hafta 14 milyon 250 bin dolar ödedi.Aynı günlerde Boğaziçi’nde 22 trilyon 245 milyar liraya (14.8 milyon dolar) el değiştiren Tahsin Paşa Yalısı’nın görkemi zihnimde canlanıyor. İki alışveriş arasındaki dengesizlik ortada. Konuya ‘Orası New York, burası İstanbul’ diyerek bakmayın. Yakın geçmişte Boğaziçi ile New York arasındaki emlak fiyatlarında biri diğerine fark atmıyordu. Yedi katlı çirkin yapı, 6 bin 355 m2’lik Tahsin Paşa Yalısı’nın müştemilatı olmaya dahi layık değil. Ama geçen yıldan bu yana zenginler New York’un merkezi Manhattan’ı parselleme yarışına girdiler.*Son örneklerinden biri Pierre Oteli’nin üst katlarında tripleks daire. 1000 metrekarelik dairenin fiyatı 70 milyon dolar. Olası alıcılarla müzakerelerde otel sahipleri fiyata ilaveten bakım ve hizmet masrafları için 48 bin dolar aylık ödenmesini de şart koşuyor.Amerikan hazinesi 500 milyar doları aşkın borç içinde. Ekonomi üçüncü bin yılın başlangıcından bu yana durgunluğunu sürdürüyor. İşsizlik hálá tırmanışta. Ama varlıklı kesimin etkilendiği yok. ’Forbes’ dergisi son araştırmasında Amerika’da en zengin tabakanın net servetinin bir trilyon dolara ulaştığını açıkladı. Milyarderlerin sayısı ise 313’e çıktı.Eskiye dönüş yaparsak ortaya ilginç bir değişim tablosu çıkıyor. 20’nci yüzyılın Carnegie, Vanderbilt, Morgan, Dupont, Astor, Marshall Field gibi zengin aileler artık yok. Zamanında ‘Karun gibi zengin’ denilen Rockefeller’lar dahi baş listede değil. İş, ticaret, finans çevrelerine şimdilerde ’Yeni Zengin’ler hakim.*Milyarderler listesinin başını çeken Bill Gates ile Paul Allen (Microsoft), Michael Dell (Dell), Lawrence Ellison (Oracle) son 20 yılda palazlanan bilgisayar sanayiinin yarattığı kişiler. Sigortacılık devi Warren Buffett’ı takiben en zenginler sıralamasında tek aile Wal-Mart dükkan zincirinin beş varisi. Her birinin net serveti 18 milyar dolar.‘Eski ve Yeni Zenginler’in servete bakış felsefesinde de derin ayrılıklar var. 1950’li yıllarda dünyanın en zengini diye tanınan J. Paul Getty’e bir davette ‘Kaç paranız var?’ sorusunu yönelttiğimde ‘Servetinin ne kadar olduğunu biliyorsan varlıklı sayılmazsın’ yanıtını almıştım.Eski zamanların milyoner ve milyarderleri gazetelerde
haber veya dedikodu konusu olmamaya özen gösterirlerdi. Birkaç kuşaktan servet sahipleri için listelere geçmek ’ayıp’ addedilirdi. Ev davetlerinde iş konuşulmazdı. Konuşmalar genelde koleksiyonlarına dahil ettikleri Renoir, Monet, Cezanne, Picasso yapıtlarının değerlendirilmesiyle geçerdi. Bu insanların çoğu servetlerinin büyük kısmını hayatta iken kilise, okul, kütüphane, sanat galerileri ve bakımevlerine bağışladılar. Nakit hesabıyla 20’nci yüzyıl başında dünyanın en zengini olan Andrew Carnegie’nin ‘Zengin olarak ölen kişi yüzkarasıyla ölür’ sözü kapitalist alemde uzun yıllar yankılandı. ‘Çelik Kralı’ unvanlı Carnegie’nin hayatta iken çeşitli kurumlara yaptığı bağış toplamı 400 milyon doları aştı.*Eski-yeni para babalarının yaşam tutumlarında başlıca fark ’görgüsüzlük’te odaklaşıyor. Eskilerin aksine yeniler şimdilerde servet teşhiri, malikane, pahalı otomobil, takı, yatlarını öne sürerek böbürlenmeye can atıyorlar. Peki ya eskiler? Bir örnek vereyim: Geçen asrın ünlü finansmancısı William Mellon yakın dostlarını yıllık yat partisine davet ediyor. Güverte iskelesinde konuklarını karşılayan Mellon’un yeşil ceket altında kırmızı pantolonu ve beyaz rugan ayakkabılarıyla biri dikkatini çekiyor. Renk karmaşası içindeki adam tanıdığı değil. Bu kişi plastik tabak satarak 15 milyon dolar kazanmış. Tesadüfen öğrendiği partiye davetsiz misafir olarak gelmiş. Garsonların dolaştırdığı tepsiden bir şampanya aldıktan sonra fütursuzca ‘Ben de böyle bir yat almak istiyorum. Kaç para?’ diye soruyor. Şirketlerinin yıllık reklam bütçesi 200 milyon doları geçen milyarder Mellon’un yanıtı ise şöyle: Fiyatını soruyorsanız, alamazsınız.
button