Eski mabetler kenti, ÅŸimdi çılgın komÅŸusu Bodrum için gelip geçenlere kırgın

Güncelleme Tarihi:

Eski mabetler kenti, şimdi çılgın komşusu Bodrum için gelip geçenlere kırgın
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 07, 2004 00:00

‘’Mezara kadar gider, bu altınlar’’ dedi... Görmek, inanmak için yeterliydi. Hatice’nin alnına dizilmiÅŸ sarı liraların ışığı, beyaz tenini biraz daha aydınlatmıştı. Yüzüne bakarken, sayısını bilemediÄŸim altınlar gözümü alıyordu. Yemenisine iliÅŸtirdiÄŸi fesleÄŸenin kokusu geldi burnuma. Kırmızı ÅŸalvarının üzerine giydiÄŸi çiçekli etekliÄŸin belinden, ipin ucunda bir anahtar sarkıyordu. Çomakdağ’ın, tek tük ayakta kalabilmiÅŸ, taÅŸ evlerinden birine, kendi evine davet etti beni.‘’Gün olur, sıkıntıya düşen, satar altınlarını, yoksa ölünceye dek taşırız... Düğünlerde, bütçesi müsait olan, 10 tane beÅŸi bir yerde yapar. Durumu iyi olmayan da beÅŸ tane... Gelin, kaç altın takarsa taksın, bizim düğünlerimiz dört gün sürer...’’Çomakdağ’ın düğünleri, Milas pazarına gittiklerinde bile altınlarını takan ve yemenilerine rengarenk çiçekler iliÅŸtiren kadınları kadar ünlü bir baÅŸka özelliÄŸi de evleri. 70’lere kadar, her yeni evlenen çifte, sıfırdan bir taÅŸ ev yapılırmış. Ä°ki hafta boyunca, en az dört usta uÄŸraşırmış bir taÅŸ ev için. Sonraları, taÅŸ ustaları, Bodrum’a taÅŸ yontmaya gitmeye baÅŸlamışlar. Bugün artık, evler, tuÄŸla ve betondan. Zaten taÅŸ ustaları da çok yaÅŸlanmış. DÜĞÜN TURÄ°ZME AÇILACAK‘’Ev, bubalığımdan kalma. Evin bir oÄŸluymuÅŸ beyim. Daha önceleri, Söke- Milas arası ÅŸoförlük yapardı. Aileden kalma çok zeytin aÄŸacımız var. Zamanı gelince, zeytin toplarız.’’Hatice’nin evinin renkli, ahÅŸap kapısından girip, odayı çevreleyen yastıklara oturduk. Duvarda bir tüfek asılıydı, rengarenk oymalı tavan göbeÄŸinin üzerindeki floresan lamba, odayı aydınlatıyordu. İçerisi tertemizdi. Kendi iÅŸlediÄŸi bir çarÅŸafı, yatak yorganın durduÄŸu yüklüğün önünde asmıştı. Renkli dolap kapağı göz alıyordu. ÇomakdaÄŸlılar, bugün varını yoÄŸunu düğünleri için harcıyor. ‘’Çeyiz getirilir, damat evinin çatısına bayrak dikilir, çatıdan atış yapılır, bu düğün baÅŸladı demektir. Düğün gününe, ‘duvak’ denir. Dibekte buÄŸday dövülür, kına yakılır, niÅŸan getirenlere yemek verilir, yemenin içmenin sonu yoktur... En azından, bir kilo altın vardır düğünlerde. Sonra güreÅŸler tutulur, dışarıdan hakem gelir, iddialaÅŸma olur, pehlivan getirtmek masraflıdır...’’‘’Kız evi olacak’’ dedikleri, meydandaki taÅŸ evde, rafta vesikalık bir fotoÄŸraf duruyor. Genç kız, boynundaki altınlarla birlikte çektirmiÅŸ fotoÄŸrafı. Kızlar, ancak evlendikten sonra, altınların dizildiÄŸi ve ‘’sakındırak’’ dedikleri, gerdandan geçen boncuklu baÄŸla saÄŸlamlaÅŸtırılan, bu özel baÅŸlıkları giyiyorlar. Ãœzerine de dokuttukları ipek başörtüsünü sarıyorlar. Fatma Hanım’ın, ‘’sizi misafir edip, salonumu göstermek isterdim ama ÅŸu anda böcek dolu’’ demesini, önce anlayamıyorum. MeÄŸerse, geleneksel ipek kıyafet dokutmak için, evinde hálá ipekböceÄŸi yetiÅŸtiriyormuÅŸ. Evinin önünden bir sonraki geçiÅŸimde, böcekleri topladığını söylüyor. Rafında bakır kaplar duruyor; ‘’eskiden düğün davetiyesi yerine, yakın dostlara ve akrabalara elbise kumaşı, ayakkabı gönderilir, karşılığında da düğün hediyesi olarak, bakır kaplar gelirmiÅŸ. Daha az samimi olanlaraysa, havlu gönderilir, karşılığında tepsi, çanak ve duvar saati gibi eÅŸyalar gelirmiÅŸ.’’ Çomakdağ’ın meydanındaki çay bahçesinde, derin bir sohbet var. Düğünler, turizme açılacakmış. Tabii, dört gün sürmeyecek, misafirlere kısaltılmış olarak sunulacakmış. Ä°yi bir fikir mi, emin deÄŸilim... Kadınların, yemenilerine iliÅŸtirdikleri bir dal fesleÄŸenin doÄŸallığına gölge düşürmesin yeter...Semt semt yaÄŸan yaz yaÄŸmurlarındandı... Milas’ın sokaklarında dolaşırken, Arasta’da ahÅŸap sandalyeli bir kahveye sığındım. Türk Ocağı Caddesi’ndeki, 70 küsur yıllık Yüksek Kahve’nin asma katına çıktım. Buranın üçüncü kuÅŸağı Levent Bey, kahve yaparken, ben de Milas’ın ÅŸansını ve ÅŸanssızlığını düşündüm...Bir zamanlar, yakınında kurulduÄŸu Sodra Dağı’nın zengin mermer ocaklarından elde edilen mermerlerle, Mylasa’nın her yeri tapınaklarla donatılmış ve burası adeta bir mabetler kenti olarak anılır olmuÅŸtu. Öyle ki burada konser vermeye gelen ve mabetlerin çokluÄŸundan etkilenen, nükteleriyle ünlü arpçı Stratonikos, resitalinin açılış konuÅŸmasında, ondan beklenen ‘’İnsanlara kulak ver’’ sözü yerine, ‘’Mabetlere kulak ver’’ demiÅŸ ve bu, çağın meÅŸhur öykülerinden biri olmuÅŸtu. Aynı hikaye, bir de şöyle anlatılmıştı; pazaryerindeki bir çalgıcının dili sürçmüş, ‘’Dinleyin ey halk!’’ diyeceÄŸine, ‘’Dinleyin, ey mabetler’’ diye seslenmiÅŸti... Bugün Milas’ta, kimse böyle potlar kırmıyor. Burası mabetlerin görkeminden uzak, sade bir Akdeniz yaÅŸamı sürüyor. Zaman zaman, buradan gelip geçenlere, biraz kırgın... Henüz çılgın komÅŸu Bodrum turizmle tanışmamışken, pamuk, tütün ve zeytinyağı iÅŸlerinde çalışmak için, akın akın Milas’a gelinirmiÅŸ. Bugünse Bodrum’un iÅŸ gücünün büyük bir kısmını Milaslılar karşılıyor. Aralarında, iÅŸ bulmak için Ä°zmir’e göç edenler de var. Milas, kabuÄŸunu kırmak istiyor... Zengin tarihinin, geçmiÅŸe damgasını vuran, renkli toplumsal mozaiÄŸinin, Bodrum yolu üzerinde, böylesine bir çırpıda es geçilmesine bozuluyor. Yaklaşık üç asırlık, ÇöllüoÄŸlu Hanı’nda tek bir şövalye kalmış. Ahmet Sever, bütün hanı kiralamış, han sahibi olmanın sefasını sürüyor. Köhne hanın ikinci katındaki tezgahında, keçi kılından yolluk dokuyor, yaptıklarını da perÅŸembe günleri kurulan Bodrum’daki Yalıkavak pazarında satıyor. ‘’Salıları, dükkanda yayılmıyorum’’ diyor. Salı günleri de Milas pazarında satış yaptığını anlıyorum. Milaslılar’ın kullandıkları sözcükler önce ÅŸaşırtıyor, sonra yavaÅŸ yavaÅŸ alışmaya baÅŸlıyorum.Ä°lkçaÄŸda mermerleriyle ünlü kent, ÅŸimdi apartmanlarıyla göz dolduruyor. GörmezliÄŸe gelmek mümkün deÄŸil. Bir zamanlar, Bodrum’a giden çevre yolunun sol tarafı, uçsuz bucaksız Milas Ovası’ydı. Ovaya, apartmanlar dikildi, çiftçi kentin içinde eker biçer oldu, sonunda kendine baÅŸka toprak aradı. Daha ne kadar Milas, bir ovası olduÄŸunu iddia edecek, bunu tahmin etmek zor. Oysa, Atatürk Bulvarı’nda, Milaslı aÄŸaların Ege adalarından getirttikleri Macar ustaların yaptığı renkli Macar Evleri’ni görünce, baÅŸka bir Milas hayal ediyorum. Tabakhane Caddesi 11 numarada, yıkılmak üzere de olsa, o daracık sokakta heybetle duran evdeki ince zevki farkedebiliyor, Milas’ın geçmiÅŸinde, görünenden çok farklı bir zenginlik sakladığını düşünüyorum. Milas’ın zenginliÄŸi, insanlarıydı. Bir dönem, Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler, burada Türklerle birarada yaÅŸadılar. Milas’ın merkezinde, Yahudiler’in havraları, evleri, dükkanları, 1950’lere kadar da nüfusu bine ulaÅŸan bir cemaatleri vardı. Bugün Milas’ta tek bir Yahudi bile yaÅŸamıyor. Ancak insan çeÅŸitliliÄŸi geleneÄŸi sürüyor. Milas’ın civar köylerinde yaÅŸayan, davul ve zurnadaki yetenekleri herkesçe bilinen Kıptiler var. Civardaki ve hatta Bodrum ya da MuÄŸla’daki düğünlere çaÄŸrılıyorlar. Ayrıca, kendilerine ‘’Araplar’’ diyen Milaslılar, kerestecilik yapan Tahtacı Aleviler ve DoÄŸu’dan gelenler, Milas’ın geçmiÅŸteki renkliliÄŸinin bir devamı gibi...HAYALET KÖY ESKÄ°HÄ°SARKöyün giriÅŸinde, açık tenli bir delikanlı, antik kente bilet kesmek için bekliyordu. Köy meydanındaki maviye boyalı kahve ve fırın, terkedilmiÅŸliÄŸin ilk görüntüleri olarak beni sarstı. Bir hayalet köydeydim. Arkama dönüp baktım, suyu akmayan çeÅŸmenin yanında duran genç, artık orada yoktu. Stratonikeia antik kentinin kalıntıları arasında, yaÅŸamın da harabeye dönüştüğü bir köydü burası. Ä°nsanlar, bir belirip, bir yok oluveriyorlardı. YaÅŸam enerjisi yoktu, sessizlik vardı... Gökgürültüsüne benzeyen bir sesle irkildim... YataÄŸan Termik Santralı’ndan çıkan dumanların ve yol boyunca sıralanan aÄŸaçların yanmış yapraklarının yanından geçip geldim, Eskihisar Köyü’ne. Köy, bir kömür havzası üzerinde kurulu olduÄŸundan, 1984’te, evler ve araziler kamulaÅŸtırılmış, köylüler baÅŸka yerlere taşınmıştı. Bugün, köyde hálá 8- 9 hane var. Ne köyün evlerine ne de antik kentin yapılarına benzeyen, kale gibi yüksek duvarları olan bir binanın arkasından dolanıyorum. YeÅŸillikler içinde, ahÅŸap verandalı bir ev var burada. Hüseyin Amca, hanımıyla birlikte kendini bildi bileli burada oturuyor. Terk etmemiÅŸ, kalmış. Eskihisar’ın eski hallerini, bu yüksek duvarların köy aÄŸalarının evlerinden kalma olduÄŸunu, oÄŸlunu ‘’çıraÄŸa sürdüğünü’’, yani evlendirdiÄŸini, bir çırpıda anlatıyor.Uzakta, kömür ocaklarını görebiliyorum. Eskihisar’ın iklimi ve suları aynı deÄŸil çoktandır. Ä°skender’in kumandanlarından Seleukos’un oÄŸlu Antiochos’un, yasak aÅŸkı için kurduÄŸu ve sevdiÄŸinin ismini verdiÄŸi Stratonikeia bile, kalkanı düşmüş bir savaşçı gibi duruyor. Köyün yollarının, mahallelerinin bir zamanlar adları vardı. Åžimdi, biri bir mektup göndermek istese, postacı, suyu akmayan çeÅŸmesi, kapısız penceresiz kahvesi, yıkık fırını olan bir köye gelmek ister mi? Hele, o delikanlı, giriÅŸte beklemezse, bir ihtimal arkasını dönüp gidecektir... Çomakdağ’ın yamaçlarından Milas’a bakan antik kent Labranda’da bir kehanet merkezi varmış. Ãœnlü gezgin ve coÄŸrafyacıların anlattığına göre, tapınakta bulunan kutsal havuzda, rahiplere Zeus’tan mesajlar ileten, altın gerdanlık ve küpelerle süslü balıklar yaÅŸarmış. Balıkların, çaÄŸrıldıklarında gelip insanların avuçlarından yem almaları olumlu, almamaları ise olumsuz iÅŸaret sayılırmış. Avucuma bir yem alsam, belki öğrenebilirim... Acaba insanlar, Milas’tan geçip gitmeye devam edecekler mi? Eskihisar Köyü, bir gün tamamıyla terk edilecek mi? Çomakdağ’ın kadınları ve düğünleri hep böyle kalabilecek mi? BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMOsmanlı ve Levanten evlerinin olduÄŸu, Milas’ın arka sokaklarında dolaÅŸmakÇomakdaÄŸlı kadınlarla altınları ve düğünleri üzerine sohbet etmekMilas’ın salı pazarında, 120 köyden gelen ürünlerin arasında, bilmediklerinizle tanışmakÇöllüoÄŸlu Hanı’nda Ahmet Bey’in keçi kılından yolluk dokumasını seyretmekYüksek Kahve’nin asma katında Levent Bey’in kahvesini içmekAkÅŸamüstü merkezde tur atarak, Milaslılar’ın bu geleneÄŸine katılmakMilas’ın Arasta’sında dolaÅŸmakGümüşkesen Mezar Anıtı’nın olduÄŸu parkta oturup, oynayan çocukları seyretmekUlu Cami’nin etrafında dolaşırken, duvarlardaki devÅŸirme taÅŸları bulmakHayalet köy Stratonikeia’nın ıssız sokaklarında dolaÅŸmak ve burada hálá yaÅŸamakta direnenlerle konuÅŸmakÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!