Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2001 00:00
BİZİM Hisli Turgut'da hikayeden bol bir şey yoktur.‘‘Yılların birikimi’’ diyor fakat Riko'yla ben biliyoruz ki sallıyor.Baba uyanık turist rehberi gibi çalışır.Turist rehberlerini töhmet altında bırakmak istemem ve eminim ki çoğu dürüst insanlardır.Ama benim tanıdıklarım arasında bu işi yapıp da, hikaye uydurmayan yok gibidir.Haklılar da.Bir otobüs dolusu turiste, gün boyu ne anlatacaksın.Anlat anlat, daha fazlasını istiyorlar.O zaman geliyor sallama hikayeler.Mesela en favorilerimden biri şudur.Topkapı Sarayı'nda anlatacak hikaye tükenince, rehber bir arkadaş ‘‘Bakın bu şehir tünellerle birbirine bağlanmıştır. Bu tüneller sultanın güvenliği için yapılmıştır. Şimdi bu noktada benim de bilmediğim bir tünel var... Buralarda bir yerden başlıyor’’ diyor ve oltayı denize bırakıyor.45 dakika sonra Galata Köprüsü'nden geçerken Galata Kulesi'ni gösteriyor ve ‘‘Bilin bakalım burası neresi?’’ diyor.Aynalı sazan gibi atlıyor tabii bazıları, ‘‘O tünel buraya çıkıyor değil mi?..’’‘‘Eveeet, bravo dikkatinize!’’ diyor bizimkisi ve hem yeni hikaye için malzeme temin etmiş oluyor, hem de turistin kendisine Indiana Jones efekti vermesine imkan sağlamış oluyor...*Neyse mevzuyu dağıtmayalım.Hisli Turgut niye bu kadar hikaye biliyor, veya nasıl oluyor da bir insan bu kadar hikaye uydurabiliyor ona gelelim.Dostlarım, kardeşlerim (araya bir de Romalılar karıştırabilirmişim aslında), Turgut biraderimiz, kendisi kabul etmese de iyi bir 'gönülçelen'dir.Yani abartmış olmayayım ama kuşatmaya aldığı kaleyi düşürmediği görülmemiştir.Gerekirse ricat emri verir kendi kendine ama bu bile taktiğin bir parçasıdır.Biz de Riko biraderimizle, Topesto biraderimizle beraber, yıllardır takdir duygularıyla dolup taşarak izleriz kendisini.*Geçenlerde Galata'daki kahvede (Ne çok Galata yazdım ben bugün be!) oturuyoruz.Riko biraderimiz, batug.com'daki yazısı için derin düşünce alemlerine dalmış.Ben ‘‘Bir şey yesek mi? Bu sıcakta ne yenir? Ocakbaşı yapsak intihar girişimi olarak kabul edilir mi?’’ gibi felsefi problemlerle uğraşmaktayım.Topesto
bulmaca çözüyor.Turgut ise biteviye okuyor.Bunun hikaye avladığı bazı araziler vardır.Belli köşe yazarlarını okur, belli dergileri takip eder, enteresan hikaye avlar.Hepsi yatırım amaçlı tabii ki.Şimdi yağcılık gibi olacak ama olsun ne yapayım?Hah şöyle yapayım: Meşhur bir gazetenin genel yayın yönetmeni (E.Ö.) ‘‘Artakalan Zamanda’’ adıyla pazar yazılarını kitaplaştırmıştı.Turgut o kitaptan çok ekmek yediğini söyler durur.‘‘Hangi hikaye en fazla prim yapıyor? diye sorduk bir gün buna.‘‘Senin patronun birkaç kere yazdığı Tolstoy hikayesi her zaman iş yapar’’ dedi.Hani Tolstoy bir tren istasyonunda son nefesini verirken ‘‘Ya mujikler, onlar nasıl ölür acaba?’’ demiş ya, onu söylüyor.‘‘Sen hakikaten hasta bir insansın. Nasıl iş yapabilir böyle bir cümle?’’ dedik.‘‘Tecrübe işi, zamanlama işi...’’ dedi.*Bütün gece maymunluk yapıp avı gülmekten iyice şişirdikten sonra, bir ara mendireğin ucunda pardesüsünü ve saçlarını uçuşturup duran insanlar gibi dalıp gidecekmişsin.Ta ki kız ‘‘Nen var kuzum?’’ noktasına gelene kadar daldığın yerden çıkmayacakmışsın...Sorunca da tutup ‘‘Tolstoy düştü aklıma, bu yaz sıcağında’’ demeyecekmişsin.İyi bir giriş yapıp (Bir dram mevzuu mesela) sonra lafı hayatın anlamsızlığına getirip (Ay çok fena hakikaten! Böğ!), son darbeyi de Tolstoy'la indirecekmişsin.Eğer kız tandır kıvamına gelip de tel tel dökülmezse, gidip Topesto'dan hesap soracakmışsın.Tam bu noktada Riko derin düşüncelerinden bir Battal Gazi edasıyla sıyrıldı ve Turgut'un 'duygu yüklü' konuşmasına noktayı koydu: ‘‘Ne var birader hislendin mi?..’’Çok güldük.Sonra Topesto ikinci favori hikayeyi anlatmaya başladı.Adı ‘‘Eski hikayeler çöplüğü...’’Bu da en garantili metodlardan biriymiş.Kızı karşına alıp başlıyormuşsun ‘‘Eski anılar, eski hikayeler, yaşanmışlıklar nereye gider biliyor musun?..’’ diye.Ben, ‘‘Birader bu ortamda 'yaşanmışlık' filan kullanmayalım lütfen. Geriliyor ambians’’ diye uyardım.‘‘Hikayeler çöplüğüne. Eski hikayeler çöplüğüne...’’ diye devam etti. Sabrın da bir sınırı var, ‘‘Haydi kalkalım’’ deyip uzaklaştık haliyle oradan.
button