Güncelleme Tarihi:
ŞEBNEM DÖNMEZ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...
Elle dergisinin nisan sayısına özel bir röportaj veren Şebnem Dönmez, ayrıldığı eşi Ezel Akay’dan oyunculuk dersi almasından meditasyon tutkusuna kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Dönmez, şu sıralar yoğun olarak televizyon kanallarından gelen teklifleri inceliyor ve ekranlara dönüp dönmeme konusunda karar vermeye çalışıyor.
Bir pırlanta kampanyası için yüz olarak sizi seçtikten sonra satışları 20 kat artmış.
- Evet, kesinlikle.
Neden sizi tercih ettiler?
- Pars McCaan reklam ajansıyla bu filmi yapmaya karar vermişler. Onlar da bu konsepti sunmuş Atasay’a. Yüzün kim olacağına karar verme noktasında, Pars McCann yüzüm için o kadar kararlıymış ki, sunumda benim fotoğraflarımı kullanmış.
Ellerinde sizin doğru olacağınızı söyleyen bir tüketici araştırması mı varmış?
- Bana şöyle anlattılar: Pırlanta pahalı bir aksesuvar. Herkesin kolayca ulaşamayacağı bir ürün. Fakat burada 36 aya varan taksitler söz konusu. Çok dikkat çekici bir kampanya. Ben onlara toplantı sırasında şöyle bir niteleme yapmıştım: "Touchable celebrity" Buna bayılmışlar. Ben ünlü bir kadınım. Başarılarım var ve kendimi geliştirdikçe bu yelpaze de genişliyor. Ama çok ulaşılmaz bir tip olmadım hiçbir zaman. Karakterimle ilgili bu. İyi oyuncu olmamın yanı sıra, aradıkları samimiyetti.
Kendine aşık şizofren bir kadını oynadığınız Emre Aydın’ın klibi de çok ses getirmişti.
- O da çok iyi bir çıkış yaptı. Ben görünüyordum, ama "lips"im yoktu, dudaklarımı kıpırdatmıyordum. Orada çok ısrar ettim. Fonda bir erkek sesi var, ama kadın söylüyor gibi görünsün istedim. Bu çok yaratıcı bulundu. İkincisini de izleyin, tavsiye ederim. "Kime elim dokunsa o çok iyi oluyor" demek istiyorum.
"Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü" ya da "The Net 2" gibi filmlerde de oyunculuğunuzu ortalamanın üstünde buldu eleştirmenler.
- O cümle, yıllar önce gerçekten kendini bilmez insanların ifadesiydi. Tamamen önyargıydı. Ve önyargılara saygı duymak çok zor. Yoksa her tür eleştiriye açığım. Ben bir oyuncuyum. Bir Hollywood filminde de oynadım. 14’üncü yüzyıla dair tarihi bir filmde de oynadım. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum. İnsanların çoğunun böyle bir düşünceye sahip olduğunu sanmıyorum. Öyle olsa çok üzülürdüm. Size şunu söyleyeyim: O insanlar şu an benimle iş yapmak, röportaj yapmak için can atıyorlar. Ama ben de çok seçiciyim.
Yurtdışında oyunculuk yapmak istiyor musunuz?
- İstiyorum. Ama benim klasik bir Hollywood-Los Angeles hayalim yok, her ne kadar CV’mde bir Hollywood filmi bulunsa da. Bir Çin filminde oynamayı daha çok isterim.
Oyuncu olarak bir ikonunuz, bir rol modeliniz var mı?
- Al Pacino’ya da Robert De Niro gibi eskilerin yanı sıra yeniler de çok iyi. "Kaplan ve Ejderha"daki Gong Li’ye bayılıyorum.
Şu sıra televizyonlardan gelen yeni proje tekliflerini değerlendiriyormuşsunuz. Neye göre karar vereceksiniz? Örneğin para?
- Para benim için öncelikli değil. Öyle olsaydı şu anda aynı zamanda bir televizyon programı, ve dizi yapıyor olurdum. Özellikle televizyon söz konusu olunca estetik seviyesi yüksek ve iyi şeyler yapmaktan yapayım. Ancak iyi bir şey olursa olacak diyorum, onların sayıları da çok az maalesef. Hepsi kötü değil, çok güzel teklifler de geliyor ama dönemle de ilgili, neyi seçip neyin üzerine yoğunlaştığınla da ilgili. Para, belirleyici faktörler içinde üçüncü ya da dördüncü sırada geliyor. Ben yargılamam, herkesin kendi yolu, ama para için yapmış olan insanlara bakıp da "Niye yaptı ki? Keşke yapmasaydı" dediğim çok oluyor. Ben kariyerimi dantel gibi işliyorum.
Televizyon programlarından gelen bu tekliflerden birini kabul edecek misiniz?
- Televizyonu çok özledim. Özellikle de canlı yayınları. Ama çok iyi bir proje olması lazım. Uzun süre çok iyi şeyler yapınca, insan kendisini de tekrar etmek istemiyor. Yeni ve farklı bir şey olsun istiyorum. Benim o konuda en son bıraktığım nokta "Cumartesi Gecesi Ateşi"dir. Hálá o programa yakın bir şey bile çıkmadı. Sırf para için ortalama şeyler yapmak da bana cazip gelmiyor. Şu sıra zamanımın çoğunu senaryo okuyarak geçiriyorum.
Kendinizi geliştirmenizi sağlayacak türden öneriler var mı?
- İşte ona çok özen gösteriyorum. Bence de birbirine benzer teklifler gelmesi bir oyuncu için çok tehlikeli bir şey. Bir süre durmadan köylü kızını oynamak, devamlı güzel bir kadını oynamak bence çok büyük tehlike. Yeni şeyler keşfetmek istiyorum. Türkmax’ta yayınlanan ve yayınlanmaya da devam edecek olan "Deliler" isimli televizyon filminde bir deliyi oynadım. Çirkin gözükmeyi isteyen, sorunları olan, tedavi gören bir kız. Bildiğiniz deli. Eminim insanlar "A, ne enteresan" diyecekler. Çirkin bir kadını oynamayı çok isterim. Yani insan bedenlerinden ziyade insan ruhlarını canlandırmayı istiyorum.
BOŞANDIĞI EŞİNDEN DERS ALDI
Kariyerinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz? Bir koçunuz var mı?
- Bir koçum yok ama örneğin Bahçeşehir Üniversitesi’nde ileri oyunculuk master programına katıldım. Orada Haluk Bilginer’le çalışmak çok iyiydi, çok değerli başka insanlardan da ders aldım. Demet Akbağ’dan "Komedi Oyunculuğu", Ezel Akay’dan "Kameraya Oyunculuk" dersleri. Çoğu konservatuvar mezunu sınıf arkadaşlarımın arasında, örneğin Ezel’in verdiği ders hepsine çok ilginç gelirken onların derste kendilerini geliştirmeye çalışırken benim için daha az ilginçti. Çünkü ben yıllarca kamerayla o kadar haşır neşir oldum ki bu konuda keşfedeceğim daha az şey var.
Siz geçen yıl bir oyuncu koçuyla çalışmamış mıydınız?
Screenplay işi yapan Greta Seacat ile. Greta Seacat de, "Lost in Translation"un senaryosunun yazılmasında Sofia Coppola’ya destek vermiş. Ondan dört gün süren bir workshop aldım. Çok enteresandı. Birçok teknik öğrendim.
EVİNİ YOGAYA AÇTI
Hálá devam ediyor musunuz meditasyon ve yogaya?
- Benim evim kocaman. Alt kattaki salonu yogaya ayırdım. Haftada dört gün orada ders veriliyor. Bir hocamız var. Hem insanlar yararlansın, hem de ben yoga için hemen aşağıya inivereyim diye. İnanılmaz bir esneklik kazandım. Bacakları açınca kafayı yere koyabiliyorum. Hoşuma gidiyor küçük küçük ilerlemek. Meditasyonu da her gün yapıyorum.