Güncelleme Tarihi:
* Nasıl bir çocukluktu sizinki?
- Diyarbakırlıyız. Örf adet bilerek ama aynı zamanda özgür büyüdüm.
* Kaç kardeşsiniz?
- İki... Bir de kız kardeşim var.
* Kalabalık Diyarbakır ailelerinden değilsiniz o halde?
- Aslında öyleyiz. Babamlar altı kardeş. Her hafta bir amca ya da halada kalınır, yer yatakları yapılırdı. İki kardeş olsak da o kalabalığı yaşadım.
* Kalabalık ne kattı hayatına?
- Yıllarca görüşme ama hasta olduğunu biri duysun, düğün olduğunu bir duysun, yığılırlar. Bir bakarsın kapıda 100 kişi var. Kalabalık ailenin değerini öyle günlerde anlıyorsun.
* Nerede oldu senin düğünün? Kaç kişi vardı?
- 9 yıl önce Ankara’da. 1100-1300 arası kişi vardı. Çok kalabalıktı. Güzel bir düğündü.
* Evlen oğlum diye bir aile baskısı var mıydı? Bir de şöhretler dünyasındasın ya, onlara uymayan bir şey yaparsın diye korkmuşlardır belki...
- Korktular tabii. Ama ben akrabamın kızı ile evlendim.
* Nasıl yani? Ben olsam asıl bundan korkardım!
- Ama uzak bir akrabam. İstan-bul’da bir düğünde tanıştık. Şansıma da sevdiğim kadın uzak akrabam çıktı.
BABAM YÜZÜNDEN PİLOTLUK HAYALLERİM SUYA DÜŞTÜ
* Çocukluğa dönersek tekrar, arkadaşlıkların nasıldı?
- Bildiğin mahalle arkadaşlıkları. Sokak kavgalarına giderdik birlikte. Sopaları alır girerdik birbirimize, sonra barışır futbol maçı yapardık.
* Küçükken ne olmak istiyordun?
- Pilot. Ama babam “Aklım havada yaşayamam ben” dedi, izin vermedi. Mecburen vazgeçtim. F16 kullanmayı çok isterdim ama... Sonra bir ara konsolos olmak istedim. Ama sonunda her şeyi bırakıp tiyatro okudum.
* Nasıl oldu o keskin dönüş?
- Tiyatronun ne olduğunu lise sona kadar bilmezdim. Sahne tozunu bir yuttum, oyun oynamadım ama şans eseri sahneye çıkmış oldum ve o an büyülendim. Üniversite sınavlarına birkaç ay kala her şeyi bıraktım, deli gibi çalıştım ve hayatımdaki ilk oyunumu sınavda oynadım.
EVLİLİĞİMİ SÜRDÜRMEK İÇİN OYUNCULUĞU BIRAKABİLİRİM
* En mutlu anın?
- Çocuğumu kucağıma aldığım an...
* En mutsuz anın?
- Hatırlamıyorum.
* Pişmanlıkların?
- Özel şeyler, söyleyemem.
* Peki özele girmeyen bir pişmanlığın yok mu?
- Var, müzikle yeterince ilgilenemedim. Üniversitede yastıkları dizer, bagetle çalışırdım ama hayatımda davulun başına üniversite son sınıfta geçtim. O gün “Param olursa ilk iş bir davul alacağım” demiştim, aldım da. Nota da bilseydim keşke. Yetenekli olduğumu biliyorum çünkü.
* Evlilik ne ifade ediyor?
- Hayatı her şeyiyle paylaşmak. Acı tatlı her şeyi eşimle yaşıyorum.
* İlk başladığı günden beri nasıl devam ediyor?
- Açıkçası artık daha iyi devam ediyor. Çocukluklarımız oldu, birbirimizin kıymetini daha iyi anladık. Onsuz olamayacağımı anladım mesela...
* Ne zaman anladın bunu?
- Çok oldu anlayalı. Hemen hemen altı yıl... Tatsız olaylardan ders aldık... Hayatınızın 33’üncü yılında biri geliyor, evleniyor, çocuk yapıyorsunuz. Hayatı bir arada geçirmeye alışmak bir süreç tabii. Ama alıştık, olgunlaştık. İyi ki evlenmişim.
* Kıskançlık var mı peki eşinde?
- Beni yıpratacak kadar olmasa da vardı bir kıskançlığı. Ama o da değişti, atlattı onları. Ben bilirdim, söylemese de içten içe rahatsız olduğunu. Haklı da aslında. Ama ben evlenirken mesleğim bu diye söyledim. Yapacak başka şey bulsaydım belki bu mesleği bırakabilirdim. Şu an mesela, bu mesleği yapmaya devam edersen evliliğin devam etmeyecek deseler bırakırım. Her şeyden önce ailem...
POPÜLERDİM, ÇÜNKÜ SERSERİYDİM
* Oyunculukla ilgili hedefin var mı?
- Yok, hiçbir zaman da olmadı. Konservatuvara giderken de devlet tiyatrosuna gireceğim diye hedefim yoktu. Başardım, girdim mesela. Devlet Tiyatrosu’nda 12 sene çalıştım.
* Gençken popüler miydin?
- Evet, çünkü serseri bir gençtim. Rahattım, blokajlarım yoktu. Etrafımda çok insan olurdu hep. İçimde kötülük yoktu, kimseyi kıskanmazdım.
* Hırsların var mı sence?
- Onu da yapacağım, bunu da yapacağım diye hırslanmadım hiç. Sadece yaptığım her işi iyi yaptım, en iyisi için uğraştım. Çaycı olsam iyi çay yapardım, doktor olsam iyi doktor olurdum. Şu anda iyi miyim onu bilmiyorum, sanat olduğu için göreceli bir şey.
SANIRIM YAŞLANDIM
* Tatil gününü nasıl geçirirsin?
- Yatıyorum. Eskiden tatil günü çıkmazdım yataktan. Sanırım yaşlandım, artık uyuyamıyorum. En fazla 7 saat. Spor yapmıyorum ama havuza giriyorum. Yüzmeyi çok severim. Kışın havuzdaki buzu kırıp içine atladığım, yüzdüğüm olmuştur.
* Gece eğlencen?
- Eskiden çok gezerdim. Yaşam enerjisi alırdım eğlenmekten. Şimdi başka şeyler aldı onun yerini. Doydum.
* Karşındakinde en çok neden nefret edersin?
- Yalan ve art niyet... Planlı kötülük. Plansız kötülüğe bir şey demem, olabilir yani, insandır sonuçta, hata yapar.
BİZ DE OYUNCU DİYE DOLAŞIYORUZ ORTALIKTA
* “Dila Hanım” filmi dizi oldu, sen de Kadir İnanır’ın rolünü üstlendin. İnanır geçenlerde “Artık senaryo bitti, eski filmlere el attılar”dedi. Sen ne düşünüyorsun o konuda?
- Aslında haklı. Boş sayfalara hiç kimsenin yazmadığı şeyler yazılmalı artık, biz de oynamalıyız. Yabancı dizilere bakıyorum da neler yaratıyorlar.
* Kıskanıyor musun onları?
- Hayır ama o projelerde olmak isterdim. Adamların aldıkları eğitim de başka ama, bizden hangi oyuncu havada üç takla atabilir! Oyuncu diye dolaşıyoruz ortalıkta! Biz de bu ülkenin şartlarına göre oyuncuyuz işte... Amerika’da olsaydım onların yaptıklarını yapıyor olurdum. Adamlara bir rol geliyor, iki sene önceden hazırlanmaya başlıyorlar.
* Ali Kaptan rolünden sıyrılabildin mi? Çok baskın bir karakter çünkü.
- Oluyor yavaş yavaş. “Öyle Bir Geçer Zaman ki” TV tarihine geçmiş en başarılı iş bence. O dizide herkes başrol.
KENDİMİ CEZALANDIRDIM ALTI AY EVDEN ÇIKMADIM
* Oğlunla ilişkilerin nasıl?
- Arkadaş gibi.
* Oyuncu olmasını istemiyormuşsun...
- Evet, istemiyorum çünkü ben çok çektim, onun da çekmesini istemiyorum. O istiyorsa, mutlu olacaksa yapsın elbette ama ben tercih etmem.
* Nasıl mutlu olur bir insan?
- Mutluluğun eşit dağıtıldığına inanıyorum. Sadece değişen arabanın direksiyonu ile halının kalınlığı. Dünya üzerinde herkes, Obama dahil, kahvaltıda yumurta, zeytin, peynir yiyor. Normal şartlardan bahsediyorum tabii, Afrika’da açlık çekenlerden değil. Varsın şampanya, rokfor olmayıversin. Obama benden daha mutlu değil. Ben de koyunlarını otlatan adamdan daha mutlu değilim. Herkes aynı oranda mutlu ve mutsuz aslında.
* Senin mutluluk formülün ne?
- Hayata güzel bakmak, dostlarımın olması, sevmek ve sevilmek.
* Ne güzel bakıyorsun hayata.
- Karamsar olduğum zamanlar da oldu. Ama hep daha aydınlık çıktım bu süreçlerden. Altı ay hiç dışarı çıkmadığımı, kendime ceza verip eve kapattığımı bilirim.
* Ne yapmıştın?
- Yapmıştım bir şey işte. Sonra kendimi düzelttim. Severim kapanmayı. Kendini düşünürsün. Hayat hızlı ilerlerken hatalar yapabiliyoruz. Düzeltilmeyen ayrıntılar, daha büyük şeylere dönüşebiliyor. Onları çözmek gerek.
Eşim derviş gibi bir kadındır
* Dini inançların?
- Allah’tan korkarım. Yapılmaması gereken şeyler yapmış olsam da inancım kuvvetlidir. Benimle Allah arasında olan şeylerin hesabını öbür tarafta vereceğim. Açıklaması var bende.
* Bir dönem fazlasıyla içki kullandığını söyledin. Ama bu sorunun da üstesinden geldin. Bunları başarırken en büyük destekçin kimdi?
- Karım. Ben de iyi bir baba, iyi bir koca ve iyi bir insanım ama eşim bana ikinci okul gibi geldi. Derviş gibi bir kadın. İyi ki onunla evlenmişim. Allah iyi ki onu benim karşıma çıkarmış. Sabretti ve beni o şekillendirdi.
Hastane odasına ailemi almam
* Cimri misindir?
- Değilim. Paylaşmak lazım, fazlasını nereye götüreceğiz ki zaten?
* “Set çalışanlarına verilecek paralar bizden kesilsin” gibi bir çıkışın da vardı?
- Doğru. Bunlar söylenmez ama. Yaptığım iyilikleri konuşmaktan hoşlanmıyorum.
* Bunaldığın zaman kiminle dertleşirsin?
- Kendimle ve birkaç dostumla. Kendi kendime konuştuğum çok olmuştur. Anne babamla paylaşmam dertlerimi, üzmek istemem onları. İki ameliyat oldum, haberleri olmadı. Hastaneye yattığımda karımı, çocuğumu, annemi, babamı sokmam odaya. Yardımcım halleder her şeyi.
* Futbolla aran nasıl?
- Sıkı bir Beşiktaş taraftarıyım. Aydın Bulut ile Beşiktaş’ın, Çarşı’nın da içinde olduğu bir film çekmeye hazırlanıyoruz.