Güncelleme Tarihi:
“ORHAN GENCEBAY’I TANIMAMAZLIKTAN GELDİK”
Can Doğan:
Hayatın başlarındayken, konservatuarı kazanıp okumaya başladığımda daha önce tanıştıklarım dışında ilk Sevgi'yle tanışmıştım. İlk parçamızı da birlikte oynamıştık. "Tarla Kuşuydu Juliet" Ben Papaz'ı oynuyordum o da Juliet'i... Birlikte ne çok parça oynamıştık...
Bir okul oyunu çıkışı Karaca Tiyatrosu'nun önünden otostop çektik, hava o kadar soğuktu ki bizi alan adamın suratına bile bakmamıştık. Biraz ısınınca fark ettik ki adam Orhan Gencebay, anlaşmış gibi tanımamazlıktan geldik adamı. Taksim'de arabadan indiğimizde yediğimiz haltı birbirimize anlatıp ne çok gülmüştük. Sonra profesyonel sahnede "Rüyaların En Güzeli" oyununda beraber oynadık. Hadi Çaman yazmış, Kerem Yılmazer de müziklerini yapmıştı. Oyunda Süleyman Balçın ve Ayça Telırmak da oynuyordu. Onlar gitti, ben iki kere direkten döndüm… Epeydir görüşmüyorduk Sevgi'yle… Geçen sene telefonla konuştuk, hastalığı sebebiyle konuşma yeteneğini kaybetmiş, galiba sadece "Sen benimle, ben seninle" gibi bir cümle kurabiliyordu. Lâkin o "tek" cümleyi öylesine tonluyordu ki öteki kelimeleri ben anlayabiliyordum. Hatta bir ara buluşup içmeye gidelim muhabbetimizde o bir tek cümleyle rakının yeni rakı mı, Tekirdağ mı olacağı konusunda kavga bile ettik... Çok güldük sonra... Buluşamadık ama... E artık sessiz gemi bizim limana ne zaman uğrar bilinmez öteki durakta buluşacağız artık...
Nihal Kaplangı:
Pembe ruhlu kadın... Seni bir gün önce pembe hırkan, pembe saç bandın, beyaz pantolonunla gördüm ve uğurladım. Sevgin herkese ulaştı... Işıkla, sevgiyle.
Ersin Umulu: Sevgi, adı gibi sevgi doluydu, onu hep gülümseyen yüzüyle hatırlayacağım. Nur içinde yat sevgim
Utku Demirer: Bir güzel insan daha yıldız oldu… Adi gibi sevgi dolu Sevgi’m... Adi gibi sevgi dolu bakışlı Sevgi’m... Nur içinde yat sevgi, seni gerçekten çok özleyeceğim...
Vuslat Rana Kecik: Sevgi Sakarya, benim için özel dünyanın en güzel yüreğine sahip kanatsız meleğiydi. Yüzünden gülümsemeyi eksik etmeyen, yaşam sevincini kaybetmeyen bambaşka bir insandı. Yaşamak gerekirdi Sevgiyi. Şanslıydım paylaştık, güldük, sinirlendik, mutlu olduk… Eh be Sevgi, yakışmadı sana bu gidiş, seni çok özleyeceğim. Sana buradan papatyalar gönderiyorum güzel melek... Çok severdin papatyayı... Nurlar içinde uyu güzel melek.
Mahperi Mertoglu: Zamansız gidişler biz fanileri sarsar hele giden ruhun da barındırdıklarıyla bu dünyaya ait biri değilse daha da büyük olur sarsıntı. Sevgi’miz böyle biriydi işte... Doğduğu andan itibaren yaşam için ve sevdiği şeyler için mücadele veren, bu süreçte ise çılgınlığı ve güzel yüreğiyle hep yüzümüzü gülümseten bir ışık topuydu o. sevdiklerini tutkuyla severdi, Sevmediklerini ise kendi tarzıyla cezalandırırdı kendinden mahrum ederek. Beraber olduğunuz anlara yaşattıklarıyla çentik atardı, o anları hiç unutamazdınız, çoğunlukla da gülümseyerek hatırlardınız. Kıskançtı aslına bakarsanız; poğaça yanağını kıskanırdı, iyi bir kitap okuyunca yazarını kıskanırdı, başarılı bir oyuncuyu kıskanırdı ama bu kıskançlık bu saydıklarımın hepsini aslında çok iyi yapan birinin zararsız duygularıydı.
Adi ona çok yakışırdı insanları severdi, pembeyi severdi, papatyaları severdi, bisikletini severdi, İnsanlardan Hüsnü’yü bir başka severdi, Türk kahvesini, birayı ziyadesiyle severdi, ilkbaharda balkonlarını yaza hazırlamayı severdi, ailesinin yetişen bireylerini hayata hazırlamayı severdi, okumayı, yazmayi, güzel kokmayı severdi. Azdı sevmedikleri sakız çiğnenmesini, emrivakileri, sahneye çıkmamayı hiç sevmezdi. o yasarken bizim hayatımızı da güzelleştirirdi aslında. çok erken gitti bizi Sevgi’siz bırakıp, ama biliyorum ki o bir gün bizim de gideceğimiz yeri güzelleştirmeye ve biraları soğutmaya gitti. Seni hep adınla anacağım.
Sevil Aki: Sevgi benim hayatıma en sıkıntılı dönemlerimde, sempatik giriş yapmış, şahane yönetmenimdi... Çok sevdik birbirimizi, zamanımız olabilseydi eğer daha da sevecektik biliyorum... İçimde hissettiğim derin üzüntü, zamansız gidişinin yanında daha çok beraber olabileceğimizi biliyor olmam... Sevdiklerimizi kaybetmekten daha ağır olan, onları özlemek... Özlenen biri olmak... İşte Sevgi böyle biri... Onu şu anda konulan güzel fotoğraflarıyla, bıraktıklarıyla hatırlayıp anmak biraz özlem giderir belki... Tüm yakın dostlarına, ailesine bize sabırlar...
"EŞARBINI SAKLIYORUM SEVGİ"
Bensu Orhunöz: Mutat yılbaşı kutlamalarımızın sonuncusuydu maalesef, biz kızlar toplanıp yeni yıla kadeh kaldırıyorduk! Derken hediyeler çıktı ortaya ama ben ve Sevgi kimseye bir şey almamıştık. Çok mahcuptum ama yapacak bir şeyim olmadığını düşündüm. Derken Sevgi ben geliyorum diye kalktı yarım saat sonra elinde paketlerle döndü. Hepimize şık eşarplar almıştı ben daha da çok mahcup büzüldüm sandalyemde. Kimse bana sitem etmedi kızlar gurubumuzda sitem yoktur! Eşarbını saklıyorum Sevgi, mekânın cennet olsun arkadaşım her fırsatta sana kadeh kaldıracağım!
Seden Edgu: Sevgi'yle o kadar oyun oynadık, senelerce bir sürü şey paylaştık ama aklımda kalan iki tanesi var. Biri tesadüfen bana takılıp geldiği Gospel konserinde azışımız, biri de bir abimizin ona söylediği bir sözün ne anlama geldiğini bana sorduğunda, açıkladıktan sonra her zamanki gibi kahkahalarla gülüşümüz. Ben iyileşip aramıza dönecek diye düşünmüş, maalesef arayıp sormamıştım da. Şimdi ciddi vicdan azabı çekiyorum onu ihmal ettiğim için.
Binnur Şerbetçioğlu: Canım Sevgim, ışık gözlü arkadaşım... Yüreği gibi beyni de pırıl pırıl işlerdi, o okumayı da, yazmayı da çok severdi. İnanılmaz alçak gönüllü olduğu için, yazdıklarını uzun süre ortaya çıkarmadı... O güzelim çiçekli balkonunda bir yaz günü heyecanla çocuk oyunlarını okumuştu, ben de ona kendi yazdıklarımı... Pamuk ellerinin yapıp pişirdiği limonlu kurabiyesi eşliğinde şen kahkahaları ile nefis unutulmaz bir gün yaşamıştık. O gün tiyatromuza oyunlarımızı vermeyi ve hep yazmamız gerektiğini, oynanmasa da olur, bunlar içimizden geliyor ya, yazalım dursun dediğimizi dün gibi hatırlıyorum, hele içtiğimiz o Türk kahvelerini... Kapatıp açtığımız fincanlar saymakla bitmez. Bir de ağzında bal varmış gibi, her birimize baktığı fallar... Beraber söylediğimiz şarkılara da, içimden gelenleri yazmaya da devam edeceğim ışık gözlü, güler yüzlü, güzeller güzeli arkadaşım...
Yeşim Gökpınar: Gözlerinin içi gülen nadir arkadaşlarımdandın sen Sevgi. Senle konuşurken gözlerine baktığımda gözbebeklerindeki ışıltılı gülüşü dün gibi hatırlıyorum. Hani bazı insanlar için, içinin güzelliği yüzüne vurmuş derler ya bu sende gerçekten vardı arkadaşım. Eminim şimdi başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz pırıl pırıl yıldızlardan birisin. Nurlar içinde yat arkadaşım…
Ayşen Çetiner: Sevgi’yi kaybetmek... Kelimelerin yeteceğini hiç zannetmem kalbin içinde bir sızı paylaştığın ve paylaşamayacağın bir sürü şey, boşluk... Bana ne ben arkadaşımı çok seviyorum, mutlu uyu tanıdığım en temiz kalpli en doğru insan.