Güncelleme Tarihi:
CNN Türk’le ilişkiniz biraz geçmişe dayanıyor, bize yolların ilk kesiştiği günlerden bahsedebilir misiniz?
- Haberciliğe geçmeye, Körfez Savaşı’nın CNN International’daki canlı yayın görüntülerini izlediğim zaman karar vermiştim. O görüntülerden çok etkilendim, “Habercilik geleceğin mesleği” dedim. Ama tabii Türkiye’de o sırada haber televizyonu yoktu. Kısa süre sonra Sabah gazetesinde minicik bir ilan gördüm, gözlerime inanamadım. “Haber, kamera, montajda eğitilmek üzere, deneyimi olmayan elemanlar alınacaktır” diye. Bir pazarlama firmasında kategori müdürüydüm. CNN’den nasıl etkilendiysem, her şeyi bir kenara itip, o küçük ilanla mesleğe girdim. 10 yıl önce de yine burada, CNN’deydim.
Ekran önünde olmayı seviyor musunuz?
- Mesleğe adım atar atmaz bir Amerikalı televizyoncu “Sen ekran önünde olmalısın” dedi ama ben buna ısrarla karşı çıktım. Haberi yazdıktan, hazırladıktan sonra çıkıp bir de anlatmak hakikaten zul geliyor çünkü! Ben yazayım, birileri okusun durumunda çok daha mutluyum. Mülakatlar istisna tabii...
EŞ DURUMUNDAN YAPIMCI OLDUM
Bir dönem haberciliği bırakıp yapımcılıkla uğraştınız. Bunda eşiniz Ali Bey’in (Özgentürk) etkisi var mıydı?
- Kesinlikle, eş durumundan yapımcı oldum. İnsanın zaman zaman mesleğiyle ilgili “doğru yerde miyim” dediği dönemler olur ya, öyle bir dönemden geçiyordum. Yapmak istediğim iş bu mu diye sorguluyordum. Eşim o dönem yeni bir projeye başlıyordu, “Saynur yanımda olursan iyi olur” dedi. Hatta arada çektiği filmlerde rol de teklif ediyor.
Eee, sıcak bakmıyor musunuz oyunculuğa?
- Asla. Tanışmamız da böyle oldu zaten. Sağ olsun, öyle bir şey için beni aramıştı. “Benim mesleğim farklı ama çok onur duydum” deyip teklifi reddetmiştim. Evlendikten sonra da zaman zaman böyle teklifler gelince ondan, ciddiyetini anladım. Ama cevabım değişmedi.
Neden? Yeteneğiniz olduğuna mı inanmıyorsunuz?
- Meselenin yetenek kısmını hiç düşünmedim açıkçası, o ayrı bir dosya. Eşim gibi duayen bir sinemacı bir şey görüyorsa vardır elbet sebebi, değil mi? Ama ben işin gönül ve eğitim kısmındayım. Benim pakette sadece haber var.
GAZETECİYİM DİYORSAN BEDELİNİ ÖDEYECEKSİN
Son dönemde haber kanallarının çok atıl kaldığı söyleniyor. Bunun bir örneği de geçtiğimiz aylarda Taksim’da yaşanan olay. Bir saldırı olduğuna dair iddialar sosyal medyada yer aldı, ama bir haber kanalı da sıcağı sıcağına bu olaya açıklık getirmedi...
- Ama o çok hassas bir konu. Bir kere terör, sistem dışı siyasi bir hedefte başvurulan kanlı bir yöntemdir. Amaç, terör yani “dehşet” yaratarak amaca dikkat çekmek, nihayetinde yılgınlıkla, korkuyla hedefi elde etmektir. Yani böyle iklimlerde yaşayan habercilerin adımlarını çok iyi tartmaları gerekir.
O olayın terör vakası olup olmadığı da bilinmiyordu ve sosyal medyada yazılanlardan dolayı bilgi kirliliği yaşandı ama.
- Benim bu işlere ara verdiğim döneme denk geliyor sorduğunuz olay. O yüzden bir istihbarat karartması mı vardı ya da tüm meslektaşlarım haberi atladı mı, görmezden mi geldi ya da çok az personelin kaldığı gece saatlerinin yol açtığı bir talihsizlik miydi, hakikaten bilmiyorum. Ama gelmek istediğiniz nokta şuysa; “Medya, dönem dönem siyasi iklimden dolayı otosansüre mi gidiyor?” derseniz, bu zaten bir bela. Uluslararası kuruluşların, AB raporlarının tespitleri, uyarıları var “Medyaya baskı uygulanıyor, sesi kısılıyor” diye. Ama gazeteciyim diyorsan, iyi günde kötü günde deyip dik durmayı bileceksin, bedeli neyse ödeyeceksin. O bedeli ödemeye hazır olanlar her türlü baskının, sansürün üstesinden gelir...
Siz bugüne kadar bedel ödediniz mi?
- Tarihte ve şimdi yaşananlar yanında kendim için böyle bir şey söyleyemem. Ama zaman zaman canımın sıkıldığı, “Bu iş artık yapılmaz” noktasına geldiğim oldu. Ben de bırakıp çıktım. Şükür şimdiye kadar hep ceketimi alıp çıkma, “Bu işi ya doğru düzgün yaparım ya da giderim” deme lüksüm vardı. Bu da bir bedel aslında. İşinizden oluyorsunuz. Ama haberin, insani değerlerin dışında hiçbir şey beni yönetmedi, yönetemez.
AKIL GİBİ HABERİN YOLU DA BİR
Siz programı hazırlarken her aşamada başında mısınız, haberleri siz mi yazıyorsunuz?
- Evet. Kendim yazmadığım, doğruluğundan emin olmadığı tek bir satır benden geçmez.
Peki “Günlük”ün diğer haber programlarından farkı nedir?
- Akıl gibi, haberin yolu da bir... “Senin yazıp anlattığının ne farkı var” derseniz, haberi her yönüyle kavramak ve analitik bakabilmek için çok ağır çalışmamdan başka bir şey yok herhalde. Meseleyi iliklerine kadar anlamadan anlatamadığımdan, daha önce yaptığım programlar gibi “Günlük”te de böyle bir asgari standart var. “Anlamadan ekran başından ayrılmazsınız” garantisi yani.