Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2004 00:00
Renkli gözler, pembe beyaz ten, sarı saçlar, gönlünce iyice aydınlanan bir yüz... Boy bos desen yerinde... Kimsenin hakkını yemiş olmayayım ama gelmiş geçmiş en güzel politikacı eşi galiba. Üstüne üstlük iş güç sahibi.Mustafa Sarıgül’ün eşinden bahsediyorum. İnsanoğlunun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine denk gelen kısmı hakkında biraz bilgi sahibi biriyseniz. ‘Bize ne Mustafa Sarıgül’ün eşinden?’ demezsiniz herhalde.Lider olacaksanız, istediğiniz kadar aranan vasıfları haiz olunuz, illaki halkın beğenisine sunabileceğiniz bir de eşiniz olacak. Aksi halde güdük kaldınız demektir. Bunu ilk rahmetli Özal keşfetmişti. Ondan önce, gittiği her yere elinde karısını da götüren başka politikacı görmemiştik. Gerçi Semra Hanım’ın enteresan kişiliği yüzünden yaratılmak istenen etki ters tepti, o başka... Diyeceğim bu el ele kürsülere çıkmalar falan Özal’ın Türkiye’ye sunduğu yeniliklerden biridir.Ecevit’in hakkını yediğimi düşünenler olabilir. Hayır, yemiyorum. Fakat onun durumu biraz farklı. Rahşan Hanım eş olarak değil, bizzat politikanın içinde biri olarak Bülent Bey’in yanında yer almıştır. Hatta kimin kimi elinden tutup gezdirdiği tartışılır.Bakın, Deniz Baykal’ın bir türlü istediği mertebeye ulaşamaması bununla ilgili olabilir. Eşini gören olmadı henüz. Değil kürsüye el ele çıkmak, evde ara sıra aynı odaya denk düştüklerinden bile şüpheliyim.Gerçi bence doğrusunu yapıyor Baykal. O verilmek istenen ‘Bakın biz mutlu bir aileyiz, Türkiye’yi de mutlandıracağız’ mesajı bende ters tepiyor mesela. Sanki ‘Kadının yeri kocasının yanıdır’ diyorlarmış gibi geliyor, geriliyorum.Ama ben Türkiye’nin çoğunluğunu temsil etmiyorum tabii. Bir zamanlar ‘Berna Hanım Mesut Bey’in yerine geçsin’ diyenleri hatırlarsınız... ANAP’ın bitişinin nedeni bile Berna Hanım olabilir. Berna Hanım’ın bel fıtığı olup da ortadan çekilmesiyle ANAP’ın siyasi arenadan çekilmesi aynı günlere denk geliyor zira.Kısaca ‘Bir elinde ‘eş’in varsa, ‘oy’un var demektir’ denilebilir. Hele eşin eli yüzü düzgünse...Bu durumda Mustafa Sarıgül yaşadı. Elinde bir de bu kart var. Zaten o da bunun farkında ki bugüne kadar hiçbir açılışta, hiçbir kutlamada rastlamadığımız Aylin Hanım’ı sık sık görür olduk.Etimuayyen‘A, mavi sıvı!’ dedim görünce... Sonra altını çevirip bakmışım ki arkasına geçmiş mi geçmemiş mi...Gizlendiği yerden çıkıp ortaya saçılalı çok olduğundan ben de rahatça söz ediyorum. Neydi o niyetlenip niyetlenip alamadan dükkándan çıktığımız günler...Efendim uzatmayayım, bizim hijyenik kadın bağının yeni bir modeli çıkmış. Ya da ben yeni gördüm, bilmiyorum.‘Mavi sıvılı ped’Gerçi bu ilk intiba. İnceleyince görüyorsunuz ki ‘Mavi’si var lakin ‘sıvı’sı yok. ‘Kuru mavi’ diyebiliriz yani.Şöyle tarif edeyim... Coğrafya atlasındaki haritaları aklınıza getirin. Getirdiniz mi? Şimdi okyanuslara gelin... Hani derinliğine göre koyudan açığa doğru iç içe geçmiş terliksi hayvan şeklinde mavilikler vardır... İşte pedin tam orta yerinde öyle bir mavilik. Ayrıca dört kenarında mavi çizgiler.Şimdi ‘A mavi sıvı!’ dediğim günden beri, bunun ne manáya geldiğini düşünüyorum. O çizgiler ‘Buradan öteye geçmeyiniz!’ demek oluyor herhalde. Sızdırmazlık sınırı. Yani ‘Bu sınırın içerisinde bir sızdırma olursa kabahat bizde’ demeye getiriyorlar. Hele tam ortadaki mavi lekenin orada husule gelen sızdırmalarda götür pedi al tazminatı!Ama çizginin dışından mesul değiller. Bu durum kullanıcının santimi sütunu denk getirememesinden doğuyor zira.Pedin ulaştığı bu düzeyde de AB’nin parmağı olabilir. Tüketici korunuyor. Fakat yaptınız bir hayır, şunun her tarafını sızdırmaz yapacaktınız. İnsanlık hali... İnsan tam ortalamayabilir. Hayır çok mu pahalı sistem bu, anlamadım. Altın kaplıyorlar sanki. Öyle bile olsa el kadar bir şey zaten bu ped denen meret. Çarşaf değil ki. Gerçi iki uçtan uzata uzata, önü göbek deliğine, arkası bel çukuruna kadar uzananlarını da yaptılar tabii, o başka.Sahi ben bu kadar çok çeşidi bir de bisküvide gördüm. İkisi yarışıyor. Raflara bakarken tepe sersemi oluyor insan.Yakında bu pedlerin ‘çay saati’ için olanı çıkabilir. Gece için gündüz için var da... Neden olmasın?Bakmışsınız bisküvilerin de muayyen günler için tavsiye edilen çeşidini üretmişler...‘Etimuayyen’Sancıyı stresi azaltan bilmemne katkılı!Olur mu olur.MIŞ-MUŞŞu satırları kaleme aldığım, 7 Ekim 2004 Perşembe sabah saatlerinde, mış-muş’luk
haber toplayacağım günlük gazetelere henüz ulaşamamış bulunmaktayım. Malumunuz İstanbul sokakları ‘Dere geliyor dere / Kumunu sere sere’ durumunda. Lakin artık yazımı fakslamak zorundayım. Netice olarak bugün mış-muş yok.‘Televizyonla internet ne güne duruyor’ diyeceksiniz. Ben elimi değdiremediğim habere haber demem.
button