Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2002 01:39
Ergün Birinci bir albüm çıkardı. Hemen ‘Eee, ne var bunda’ demeyin. Onun albüm çıkarma hikayesi, şarkı söyleme aşkı kimselere benzemiyor. Birinci, Feslikan adını taşıyan albümünü çıkarmak için çok ama çok uğraştı.
Ama sabrın sonu selamet oldu, 49 yaşındaki Birinci 22 yıl bekledikten sonra şarkı söyleme sevdasını bir albüme dönüştürmeyi başardı. Ergün Birinci araya giren yılların, ağır bir mesleğin, hayat gailesinin, erken yaşta çoluk çocuğa karışmanın gençlik hayallerini gerçekleştirmeye engel olamayacağını gösteriyor bu albümle. Aslında bir cerrah olan Birinci'nin Anadolu Rock, Halk Müziği, Romantik Pop ve Akdeniz-Ege ezgileri taşıyan albümünü dinlemeden önce hikayesine kulak verin.
Albüm çıkarmak çok mu zor?
-Valla çok zor. Tamamen kendi imkanlarımla cebimden para koyarak çıkardım, çünkü kapı kapı bunca plak şirketi dolaşmak istemedim.
Albümünüzün her şeyiyle bizzat siz mi ilgilendiniz?
-Albümün her şeyiyle tepeden tırnağa ben ilgilendim. Şarkıları ben seçtim. Bir stüdyo kiraladım, müzisyen arkadaşları ben buldum. Albümün yapımcılığını da ben üstlendim. Bazı konularda da arkadaşlarımızın ve çevremizin çok desteğini gördük, mesela fotoğrafları çeken Moris Maçaro benden para almadı, klibi hazırlayan Ertunç Şenkay da. Cem Karaca albümde bir şarkısını okumama izin verdi. Sadece albümün dağıtımı için de bir firmayla anlaştık. Bu albümün çıkmasında eşim Bahar'ın ve oğlum Aktuğ'un da büyük katkısı ve desteği var. Onlar olmazsa bu albümü çıkaramazdım. Zaten oğlum da müzikle profesyonel olarak uğraşıyor.
İnsanın kendi albümünü çıkarması pahalı bir şey mi?
-Biz imece usülüyle çıkardık, tanıdığımız herkes bize yardım etti ama yine de cebimizden en az 35 bin dolar çıktı. Ama asıl büyük parayı klibi döndürmek için müzik kanalları istedi, mecburen verdik.
Feslikan Kıbrıs Türkçesinde fesleğen demekmiş. Kıbrıslısınız değil mi?
- Evet ama doğduğum yeri yıllardır görmüyorum. Kıbrıs Baf'ta on iki çocuklu bir ailede doğdum, orada liseye kadar okudum ve İstanbul'a geldim 1972'de. Yaklaşık 30 yıldır Kıbrıs'a gitmedim.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde okumak için İstanbul'a geldiniz.
-Evet, geliş o geliş. Genel cerrah olduktan sonra mesleğimi kendi vatanımda icra edeyim dedim ama Kıbrıs küçük bir yer, kadro yok, dediler almadılar. Mecburen Türkiye'ye döndüm. Çeşitli devlet hastanelerinde çalıştım. On yıldır da iki ortağımla birlikte kendi kliniğimdeyim.
Müzisyenliği cerrahlıkla birlikte nasıl götürdünüz?
- Açıkçası en büyük keyfim olan müziğe çok zaman ayıramadım yıllar boyu. Ama en azından belki bir gün çalarım diye on iki tane müzik aleti almıştım.
Üniversite yıllarında çeşitli gruplarda solistlik yapıyormuşsunuz.
- Cerrahpaşa'da okul grubunun solistiydim. O dönemin popüler müziği Anadolu Rock'tı, biz de o müziği yapıyorduk. Cem Karaca, Edip Akbayram, Barış Manço, Moğollar'ı örnek alıyorduk. Yıllar boyu spor sergi salonlarında, tıp balolarında, orada burada konserler verip durduk. Ardından iki yıl üst üste İstanbul'da çeşitli amatör ses yarışmalarında birincilikler kazandım. O yarışmaların sonrasında müziğe devam etmeyi çok istedim. Fakat hayatımın en korkunç dönemini yaşıyordum. Öğrenciyken evlenmiştik, çocuğumuz vardı, tıbbiye çok ağır bir okuldu, paramız yoktu.
Neticede bu ses yarışmalarının size hiçbir faydası olmadı.
- Olmadı. Biz zannediyoruz ki albüm yapılacak, konser programı olacak. Üstelik bilet satmamızı da istiyorlardı. Bir de bilet satmaya uğraşıyorduk, ne kadar komşumuz eşimiz dostumuz varsa hepsi bizi seyretmeye geliyordu.
Bunca yıl didindikten sonra 48 yaşında albüm çıkarmak nasıl bir duygu?
- Albüm çıkarmak benim içimde ukte kalmıştı. Çok mutluyum. Yeni oyuncak alınmış çocuk gibiyim. Eve gelen giden herkese dinletiyorum albümü. (Bize de dinletmeye başlıyor, bir yandan da keyifle dans ediyor...)
İki ses yarışmasında birinci oldum, işe yaramadı
İlk yarışmaya 1977'de girdim. Gar Gazinosu'nda. Jüri epey kuvvetliydi. Gönül Yazar, Selçuk Alagöz gibi isimler. Sonuçlar açıklanıyor: Birinci Ergün Birinci. Birinci gelene 45'lik yapılacak, televizyona çıkarılacak, gazino programları yapılacak! Ödül törenindeyse vere vere bir tahta tabak (getirip gösteriyor, tahta değil melamin tabağı) verdiler. Neyse derken ertesi yıl Şinasi Çiçek konser ve organizasyon bürosunun düzenlemiş olduğu bir yarışmaya katıldık. Adam bana ‘‘Gençsin, yakışıklısın, sesin güzel. Müzikte parlak bir geleceğin olabilir’’ dedi. O yarışmada da birinci oldum. Orada da ödülüm bir tahta tabak oldu. Oysa biz albüm yapılacak, konser vereceğiz zannediyorduk. Hiçbiri olmadı. Sonunda bu ses yarışmalarından bir fayda gelmeyeceğini anlamış oldum.