Erken teşhis hayat kurtarıyor

Güncelleme Tarihi:

Erken teşhis hayat kurtarıyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2011 14:35

Belirti vermeyen, basit muayene ve ultrasonografi ile saptanabilen hastalık, erken teşhis edilemezse ani ölümlere yol açıyor.

Vücudun ana atardamarı aortanın karın bölgesindeki kısmının genişlemesiyle oluşan “abdominal aort anevrizması (AAA)”, erken teşhis edilemezse yırtılarak ani ölümlere neden oluyor. Belirti vermeyen, ancak risk grubundaki kişilerde basit muayene ve ultrasonografi tetkiki ile saptanabilen hastalık kolayca tedavi edilebiliyor.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Civelek, abdominal aort anevrizmasının, farkına varılıp zamanında teşhis edildiğinde kolaylıkla tedavi edilebilen, ancak farkına varılmadığında genişleyen bölgenin yırtılarak ani ölümle sonuçlanma riski çok yüksek bir hastalık olduğunu belirterek, “Bu tür ani ölümlerin önüne geçmek için hastalık hakkında toplumsal bilincin oluşması gerekiyor” dedi.

Bu hastalığın genellikle yaşlı erkeklerde daha sık görüldüğünü ifade eden Civelek, “AAA çapının 3 santimetre üzerinde olması, yaşlı erkekler arasında yüzde 4-8 oranında görülmektedir. ABD'de yapılan araştırmalarda ölüme neden olan hastalıklar arasında AAA 15'inci sıradadır ve ölümler genellikle anevrizmanın yırtılması sonucu meydana gelmektedir” diye konuştu.

Damardaki genişlemenin sınırının 3 santimetreye ulaştıktan sonra semptomların oluşmaya başladığını, bu aşamadan sonra yırtılma riskinin meydana geldiği 6 santimetrelik çapa ulaşması için ortalama 5 yıllık bir süre geçtiğini dile getiren Civelek, “Bu durum söz konusu dönemde genellikle hiçbir belirti vermez. Eğer bu dönemde hastalık saptanırsa, tecrübeli merkezlerde çok düşük ölüm riskiyle tedavi edilebilir. Ancak yırtılma oluşursa hastaların kabaca 3'te 1'i hayatını kaybeder. Bu dönemde risk grubunda olan kişilerde, basit bir muayene ve ultrasonografi tetkiki ile hastalık kolaylıkla saptanabilir” diye konuştu.

Civelek, AAA hastalığı riski oluşabilecek kişilerin özelliklerine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Özellikle 65 yaş üzerindeki sigara içen erkekler risk grubundadır. Hastalık erkeklerde kadınlara oranla 4 kat daha sık oranda görülmektedir. Bu nedenle erkekler için birçok tarama çalışması yapılmaktadır. Bununla birlikte 65 yaş sınırı önemlidir. Diğer önemli risk faktörü de sigara kullanımıdır. Risk, sigara içenlerde içmeyenlere oranla 5 kat daha fazladır. Ailesinde AAA olan kişiler de 50 yaşından itibaren risk grubuna girmektedir. AAA çapı 5.5 santimetre üzerine çıktığında anevrizmanın yırtılma riski artmaktadır. Bu nedenle bu çapa ulaşan tüm anevrizmalar mutlaka tedavi edilmelidir. Koroner arter hastalığı ve bacak damarlarında tıkanıklığı olan kişiler de risk grubundadır.”

Tedavide 2 seçenek

Teşhis edilmesi halinde hastalığın 2 şekilde tedavi edilebildiğini anlatan Civelek, “Birincisi açık cerrahi yöntemdir. Hastanın karın bölgesi açılarak genişlemiş olan aort damarına ulaşılır ve genişlemiş olan kısım yapay bir damarla değiştirilir. Her tedavi yönteminde olduğu gibi bu yöntemin avantajları ve dezavantajları vardır. En önemli avantajı tedavinin kesin ve kalıcı olmasıdır. Dezavantajı ise hastanın uyutularak karın bölgesinin açılması, ameliyat sonrasında bir süre yoğun bakımda kalma gerekliliği ve büyük bir cerrahi kesiye bağlı gelişebilecek geç dönem problemleridir” dedi.

Prof. Dr. Civelek, diğer yöntemin ise Türkiye'de de uygulanabilen kapalı “endovasküler” yöntem olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Bu yöntemde hastanın karın bölgesi açılmadan, kasık damarlarından gönderilebilen kateterler aracılığıyla damarın genişlemiş olan kısmının içerisine çelik kafesle desteklenmiş suni damar yerleştirilir. Genel anestezi alma riskli olan hastalarda dahi lokal anesteziyle yapılabilmesi, karın bölgesinin açılmasına gereksinim duyulmaması bu yöntemin en önemli avantajıdır. Dezavantajı ise işlem sonrasında hastanın belirli sıklıkta kontrol amaçlı tetkiklerle takip edilmek üzere hastaneye gitmek zorunda olmasıdır. Bu yöntem uygulanan hastalar yoğun bakımda kalma gereksinimi olmadan, 2-3 gün içinde taburcu edilebilirler.”
"
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!