Güncelleme Tarihi:
Şamdan’ın sahibi Mehmet Tuna ile menajer İlkay Tuna’nın kızı Melda Tuna, yedi yıldır Paris’te yaşıyor. Üniversiteyi orada bitirdi, master yaptı, çalışma hayatına atıldı... Yani kendine ait bir dünya oluşturmuş Melda. Bir genç olarak yaşamı ve kendini çoktan sorgulamış. Felsefe, kişisel gelişim, tarih ve biyoloji kitaplarını çok seviyor. Edebiyata da çok meraklı: Alain de Botton, Baudelaire, Elif Şafak, Frederick Beigbeder sevdiği yazarlar. Son yıllarda ise Mevlana’ya bir yönelişi var. Bakın bu değişimleri kendisi nasıl aktarıyor: “Daha pozitif bir insan oldum. Kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğrendikçe, kendime olan güvenim arttı. Böyle olunca, gündelik ufak tefek dertler beni hiç etkilememeye başladı. Öyle ki, İstanbul’daki arkadaşlarım bu tavrımı vurdumduymazlıkla bile karıştırabiliyorlar. Oysa ki ben küçük şeylerden mutlu olmayı ama diğer küçük şeylerin de bu mutluluğuma engel olmasına izin vermemeyi öğrendim.”
Pierre Loti Lisesi’nden mezun olduktan sonra Universite Rene Descartes (Paris V) tıbbi biyoloji okudun. Master’ını da Paris’te ICOGES’te yaptın. Sonra neden baba mesleğine döndün?
Beslenme üzerine stajımı catering şirketi de olan büyük bir şirkete yaptım ve aynı şirkette çalışmaya devam ettim. Şirketin restoranları, kulüpleri de var. Ben yeni açılan restoranlarda proje müdürü asistanı oldum. Daha sonra bu sektörde çalışmaya karar verdim. Kendimi eğitmek için bir restoranda yapılabilecek her şeyi; garsonluk, muhasebe, satış vs.. kısa süre de olsa yaptım. İçinde büyümüş olduğum için staj yaparken bana her şey çok tanıdık geldi. Kendi fikirlerimi vermeye başladım. İnsanlardan çok iyi tepkiler aldım. Bu işi yaparsam iyi yapabileceğime inandığım ve beni heyecanlandırdığı için devam etmeyi seçtim.
Kendi tariflerinden oluşan bir kitabı piyasaya çıkartacaktın ama krizle birlikte şimdilik durdurdun. Bu 100 tarifi neye göre seçtin?
Bu kitap yurt dışında yaşayan öğrencilere hitap ediyor. Yani 100 tarif de klasik Türk yemeklerinden oluşuyor, ancak kullanılan malzemelerin çoğu hazır konserve ya da dondurulmuş gıdalar. Yani günümüzün kullanıma hazır malzemelerinden yola çıktım ve tarifleri kolaylaştırdım.
Sen hangi yemek kitaplarını beğeniyorsun?
Bende yemek kitabı koleksiyonu var. Büyük şeflerin kitaplarını çok beğeniyorum, Thierry Marx, Frederick Grasser Herme. Moleküler mutfak hakkında kitaplar çok ilgimi çekiyor. Ferran Adria’yı seviyorum.
En güzel hangi yemeği yaparsın peki?
En güzel Hindistan cevizli körili tavuk ve safranlı pilav yaptığımı söylerler. Bir de çok meşhur Haiti usulü bizim ıslak keke benzeyen bir çikolatalı pastam var.
Yemek pişirmenin püf noktası nedir?
Bilgi ve hayal gücü… Her şeyden önce bu sanata merak ve aşk… Her yemek pişirme deneyiminden mutlaka bir şey öğrenilir. Malzemeler, bunların nerede ve nasıl kullanılacağı, pişirme teknikleri. Zamanla önünüze gelen tarifleri özgünleştirmeye ve değiştirmeye başlarsınız. Benim sevdiğim de zaten bu şekilde yenilikler yaratmak ve klasik de olsa her yemeği kendime özgü biçimde, belki yeni bir tat ile yapabilmeyi becermek.
Dünyada ve Türkiye’de eğlence trendi nereye doğru gidiyor?
Yurt dışında eğlence demek birçok aktiviteyi kapsıyor. Bu yönüyle de orada yaşamak bana daha çok hitap ediyor. Nedense Türkiye’de akla gelen ilk şey ise gece hayatı… Türkiye gece hayatı konusunda bence birçok ülkeye göre ileride. Kulüplerin tasarımı, insanları eğlendirme biçimleri ve müzikleri çok başarılı. Ben şahsen yurt dışında gece hayatını tercih ediyorum. Çünkü bence insanlar orada eğlenmeyi daha iyi biliyorlar. Burada öyle ya da böyle, herkes birbirini tanıdığından olsa gerek biraz psikolojik baskı oluyormuş gibi geliyor.
Senin bir işletme açma hayalin var mı?
Elbette ama acele etmiyorum. Kafamda beliren projeler var. Ancak daha hayata geçirmek için erken olduğunu düşünüyorum.
İlk aşk, her ilişkim gibi bir rol belirledi, beni olgunlaştırdı. Her aşk, bir nevi ilk aşktır, çünkü herkesi ayrı biçimde seversiniz. Şu ana kadar kimseye aynı duyguları beslemedim.
Aşk acısı çektin mi?
Evet çektim ve her şeyi sonuna kadar yaşadım. Hiçbir zaman aşkın doğuracağı acıdan korkmadım ve bu bana çok şey kazandırdı.
En büyük silahın...
Mantık.
Ne kadar cesursun ilişkilerinde?
Cesaret hiçbir şeyden korkmamak demek değildir. Akıllı insan, tartar, değerlendirir ona göre bir seçim yapar. Cesur insan riskleri göze alabilendir, ben de bu durumda cesur bir insan oluyorum sanırım.
Erkekleri anladığını düşünür müsün?
Çok fazla erkek arkadaşım var. Ben de biraz erkek gibiyim. O yüzden anladığıma inanıyorum, hatta genelde kızları anlamakta güçlük çektiğim oluyor diyebilirim.