Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Kasım 30, 2005 00:00
Banyo filminde cüretkar sahnelere imza attıktan sonra, yeni bir Mustafa Altıoklar filminde karşımıza çıkacak olan Demet Evgar’ın hayata dair iddialı sözleri var: ‘Erkeklere konuşarak bir şey öğretemezsin! Göstereceksin’ diyen 26 yaşındaki oyuncu, Beyza’nın kadınlarında dört kişilikli Beyza’yı canlandıracak.
- Kaç kilosunuz?
48!
- Tüy sikletsiniz yani?
Spor yapmaya başladım.
- Aktrist olmanın fiziksel ölçüleri var mıdır sizce dünyada?
Bence bir aktrist için rahat ettiği kilosu çok önemli. Elinin, yüzünün, gözünün bir tornadan çıkmış gibi olmaması gerek. Ben Banyo’da daha kiloluydum. Beyza’nın Kadınları için 8 kilo verdim. Çünkü Beyza çoğul kişilikli. Bu nedenle naif, kırılgan, yaşadıklarıyla çökük olması gereken bir kadın. Ama toplu bir kadın oynamam gerektiğinde kilo da alırım!
- Beyza’nın Kadınları’nda Beyza’nın çoğul kişilikleri, şizofreniyle mi bağlantılı?
Çoğul kişilikle, şizofreni hep karıştırılan bir şey. Daha çok, küçükken cinsel taciz görmüş kadınlarda meydana çıkan bir hastalık. Beyza’nın bir karakterinde dini motifleri baskın tesettürlü tarafı var, bir karakterinde kadınlığını çok fazla bastırdığı için isterikliği var, bir diğerinde çocukluğunda kalan tarafı var. Bir de Beyza’nın kendisi!
- Tek bedende 4 kadın yani?
IQ, EQ’ları, kalp atışları, duruşları farklı. Sadece bedenleri aynı.
BANYO’DA SEVİŞEMEME SAHNESİ VARDI
- Kadın oyunculara hep sevişme tabusu, erkeklere de gay oynama tabusu olup olmadıkları sorulur. Oyunculuktaki esas kurallar nelerdir peki?
Evet, hep akla ilk bunlar gelir ama kadın ve erkek oyuncular için hayatlarının düzenini bile değiştirecek kurallar hatta tabular daha farklı! Mesela Hülya Koçyiğit’in ‘Kurbağalar’ filmini örnek vereyim, ne kadar zor bir sahneydi o. O bir kural olabilir yani. Kadın kurbağalarla bir sahne çekti, elleriyle tuttu, üzerlerine bastı. Bu çok zor bir şey. Şimdi kalkıp ona ‘Peki sevişir misiniz?’ diye sorulması çok komik olurdu.
-
Mustafa Altıoklar, sizi Banyo’da büyük umutlarla oynattığını, ama filmin iyi iş yapmadığını, Beyza’nın Kadınları’nda da seyirciyi çekemezseniz bir daha sizinle çalışmayacağını, gişenizin olmadığını söylemiş. Ne diyeceksiniz bu açıklamalara?
Bir daha onunla çalışmayacağım gibi bir şey söylediğini sanmıyorum. Ama gişe konusunda doğru söylemiş. ‘Aman Demet Evgar
film çekmiş hadi gidelim’ diyecek bir seyirci kitlem yok. Çünkü benim gerçekten oyunculuğumu bilen ve beni bilen bir kitle yok! Ama her şeyin bir başlangıcı var değil mi! Benim elimden gelebilen tek şey görevimi o anda güzelce yerine getirebilmek. Sonrası filmin satışı için bana kalmış bir şey değil. Filmin reklamını ben yapmıyorum!
- Sizin oyuncu olarak kaygılarınız yok mu?
Benim öyle kaygılarım yok. İlk filmim Banyo oldu, ikincisi Beyza. Daha yeni girdim bu işe. Sinemaya tiyatroya duyduğum aşk gibi aşık olacağımı zannetmiyordum. Ama sinema da çok zevkli bir şeymiş. Benim ikinci aşkım oldu.
-
Geriye dönüp baktığınızda siz Banyo filminden memnun musunuz?
Çekim anlamında değil ama ulaşması gereken yere daha iyi ulaşabilirdi. Film iyi çekildi ama reklamında onu iyi anlatamadılar.
- Reklamı zaten erotizm ve cüretkarlığınız üzerine oldu...
Evet, sevişme, sevişme! Filmde sevişme sahnesi yok, sevişememe sahnesi vardı. Ama o da öyle oldu ne yapalım!
- Oyunculuğun deli bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, oyunculuk deli bir şey. Düşünsene oyun oynayıp para kazanıyorsun. Deliye her gün bayram denir ya sana da sorduklarında ne yapıyorsun diye, oyun oynayıp para kazanıyorum diyorsun. Bana her gün bayram!
- Ne zaman oyuncu olmaya karar verdiniz?
Annem demişti ki, ‘Zevk aldığın işi yaparsan hiçbir zaman çalışmış olmazsın’ ve ben dönüp baktığımda, bu işten zevk alıp bunu yapmışım diyorum hep. Beyza’yla öyle bir şey oldu ki, Beyza’nın kadınları içimden geçti resmen. Ben film bittikten sonra gerçekten o 4 kadının tecrübesiyle hayata dönmeye başladım. Aslında bir kadının içinde 4 değil, 44 tane karakter olabileceğini gördüm. İçimizde ne erkekler, ne kadınlar, ne çocuklar var.
- O yüzden başa çıkamıyor erkekler bizimle galiba?
Zor oluyor. Şeytan gibi geliyoruz ama unutmasınlar ki şeytan da bir melektir. Ve şeytan acı çektirir ama daha hızlı öğretir. Çünkü erkeklere konuşarak öğretemezsin bir şeyi. Erkeklere göstererek öğretmen lazım!
BEN BABAANNEM GİBİ OLMAK İÇİN YAŞIYORUM
- Nasıl bir çocukluk yaşadınız?
Çok güzel bir çocukluk yaşadım. Bir kardeşim var, 17 yaşında şu anda. Lütfen kardeş istiyorum! diye tutturdum, tek çocuk olarak kalmak istemedim. Çok komik bir çocukmuşum ben. Çok sağlıklı bir ailem var. Ve ben babaannem gibi olmak için yaşıyorum diyebilirim. Annem, dekoratör. Şimdi Tiyatro Kedi’de bir projede kostüm tasarımları yapacak. Babam, ticaretle uğraşıyor. Fabrikası vardı.
- Emret Komutanım dizisini neden bıraktınız?
Sonuçta o bir erkek dizisi. Şimdi Mustafa Altıoklar ile yeni bir projeye başlayacağız. Bu arada zaten Kenter Tiyatrosu’na girdim, Yıldız hocayla (Kenter) ve Selçuk Yöntem’le aynı oyundayım. Gece Mevsimi adlı oyunumuz başlıyor, açıkçası buraya konsantrasyon sağlamak istedim. Haftada bir gün Old City’de Tiyatro Kılçık’la bar tiyatrosuna devam ediyoruz. Dizi ve sinemadan yaptığım dönüşüm tiyatroya olmalı. Biz tiyatroyu tekrar yapılandırmalıyız.
- Gece Mevsimi ne anlatıyor?
Ben Judith, evin en büyük kızıyım. Annemiz bizi 10 yıl önce terk etmiş, baba kendini alkole veriyor. İki kız kardeşim var. Ve ben kendimi 20 yaşında annem gittikten sonra anne olma duygusuyla baş başa buluyorum. Başımızda gidip gelen bir anneanne var, sürekli kızını sayıklıyor.
Mustafa Altıoklar benim ağabeyim- Mustafa Altıoklar’ın filmlerinde yer aldığınız için aranızda bir aşk olduğu söyleniyor, ne dersiniz?
Mustafa ile bir aşk durumu yok tabii ki! Mustafa benim ağabeyim! Ben onun da oyuncusu olabilirim, yarın Abdullah Oğuz’un da, başka yönetmenin de oyuncusu olabilirim.
- Yönetmenliğinden memnun musunuz peki?
Çok memnunum. Mustafa inanılmaz bir yönetmen. Oynarken seninle birlikte oynuyor ve rejisinde seninle oynamazsa, o rejiyi çekmiyor. Seni hem özgür bırakıp, hem de içindeki şeyi ortaya çıkıyor. Aramızda iyi bir oyuncu-yönetmen ilişkisi var.