Güncelleme Tarihi:
Hakan GENCE
hgence@hurriyet.com.tr
Polisiye karakterlerin en ünlüsü. O kadar karizmatik bir figür ki, bugüne kadar onlarca kez televizyon ve sinemada boy gösterdi. Robert Downey Jr.’ın suretinde hayat bulduğu son filmi, dün gösterime girdi. Bu kez bildiğimiz görüntüsünden biraz uzak. Bir İngiliz asilinden ziyade, hayatına susamış çatlak bir bilim adamına benziyor. Ringlere çıkıp dövüşmekten, üstünü kirletmekten çekinmiyor. Sadık dostu Dr. Watson’la da araları daha bir sıkı fıkı. O güven dolu ama mesafeli ilişkiden eser kalmamış.
Kanlı canlı bir erkek dostluğu izliyorsunuz perdede. Birbirleri için hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmiyor, aralarına giren kadınları neredeyse kıskanıyorlar. Film, iki farklı yönüyle erkeklerin dünyasına dokunuyor. Hayali kahramanların gerçek dünyayı etkisi altına alan giyim stili ile erkek dostluğunun tanımı.
Filmin önce moda dünyasına etkilerini inceleyelim. Eski dost Sherlock Holmes’un, 2000’li yıllarda bir trendsetter’a dönüştüğünü söyleyebiliriz. Şimdiye kadar kılık kıyafetlerinde Viktorya Dönemi’nin tutucu ve sıkıcı moda anlayışıyla karşımıza çıkmıştı. Kahverengi ve siyah tonları kullandı. Muhafazakâr, ciddi takımlar giydi.
Yeni film, arka plan olarak Viktoryen Londra’yı beyazperdeye çok güzel taşısa da, kostümlerdeki farklılıklar hemen göze çarpıyor. Bir defa yeni Sherlock, kravatından tamamen kurtulmuş, hiç takmıyor. Onun yerini saten fularlar almış. Ki, Dr. Watson’ı canlandıran Jude Law, filmin Londra galasına da boynunda bir fularla katılmıştı. Ama fular modasının kırmızı halıyla sınırlı kaldığını sanmayın. Bu sezon Zara, Massimo Dutti, Banana Republic gibi markalar, erkek koleksiyonlarında fulara yer verdi. Artık spor kıyafetlerle bile kullanılan fularları beğenmeyenler için Holmes modasının başka bir önerisi var: Modern boyun-bağları.
Bunlar, erkekler arasında son dönemde gittikçe artarak kullanılıyor. Fakat filmin vizyona girmesinden bir süre önce markaların koleksiyonlarında daha çok yer tutmaya başladı.
Holmes dendiğinde akla ilk gelen aksesuvar, iki yandan sarkan kulakları tepede kurdeleyle bağlanmış şekilde duran (Deerstalker) şapkadır. Orijinal kullanım alanı kırda bayırda yapılan av gezileri olan bu şapkaların yerinde artık fötr şapkalar var. Holmes’un şapkaları aslında moda devlerinin kreasyonlarında ve ünlülerin dolaplarında bir süredir bulunuyor. Örneğin David Beckham GQ dergisine fötr şapkayla poz verdi. Davetlere de şapkasız gitmiyor. Onu Türk ünlüleri Mazhar Alanson ve Okan Bayülgen takip ediyor.
En çok siyahın tercih edildiği bu şapkalar, alternatif görünmesine rağmen hemen hemen her tarzla uyum sağlıyor. Özellikle jean, dar tişört ve yelek üçlüsünü tamamlıyor. Marc Jacobs, tasarımlarında fötr şapkalara sık sık yer yeriyor.
TRENÇKOT VE BIYIKTA SHERLOCK’UN PARMAĞI VAR
Pelerinli pardösülerse yerini uzun zamandır hayatımızda var olan trençkotlara bırakıyor. Dar kesimli olanları gençler tarafından tercih ediliyor. Bu modern pardösüleri Damat Tween, Ramsey, NetWork ve Sarar gibi mağazalarda bulmak mümkün. Elbette klasik bir ikon olan Burberry’den de bahsetmek gerekir.
Pardösülerin içleri tüvit takımlar, yelekler ve deri eldivenlerle tamamlıyor. Dar kesim kumaş pantolonlar, kısa paçalarıyla dikkat çekiyor. Que ve Zara markalarının raflarında bu ürünler var.
Alexander McQueen ve Michael Kors’un koleksiyonları da dedektiften ilham alıyor. Köstekli saatler yeniden cepleri dolduruyor. Tissot, Damat-Tween, Zenith gibi markalar, saatleri koleksiyonlarına ekledi bile.
Film, erkeklerin dış görüntülerini de etkilemeye başladı. Brad Pitt ve George Clooney (ki bu ikisinin yediği içtiği ayrı gitmiyor) gibi oyuncular, Dr. John Watson’ı canlandıran Jude Law’ınkine benzer bıyıklar bıraktı. Eski sinek kaydı tıraşlı Holmes’ün aksine Robert Downey Jr. kirli sakallarıyla yeni bir modayı daha başlatacakmış gibi duruyor.
EŞCİNSEL DEĞİL GERÇEK DOSTLAR
Gelelim ikili arasındaki dostluğa. Holmes kılığı ve tavırlarıyla ne kadar modifiye edilse de sağ kolu Watson’la olan ilişkileri değişmiyor. İkilinin maceraları, bizi erkekler arasındaki kankalık müessesini tartışmaya çağırıyor. Bu dostluk internet sitelerinde ikili arasında içten içe gizli kalmış bir romantik ilişki olabileceğine dair yorumları beraberinde getiriyor.
Yönetmen Guy Ritchie, verdiği röportajlarda dönemin sıkıcı erkek konseptinden uzak durmak istediğini söylüyor. Bir tür aşk yaşadıklarını kabul ediyor. Ama bu aşkın gerçek anlamda dostluk olduğunun da altını çiziyor.
KALBİNİ ÇALAN TEK KADIN IRENE ADLER OLDU
Sherlock Holmes kadınlarla çok haşır neşir olan bir adam değildi. Zaten zekâsıyla savaştığı karakterler hep erkek olurdu. Ama o yılları düşündüğümüzde çağın kadınlara uyguladığı statüye göre Holmes’u çok da yargılamamak gerekiyor. Fakat onun da aklını çelen bir kadın karakter oldu. Opera şarkıcısı, eski metres, şantajcı Irene Adler. Aynı zamanda Holmes’un karşılaştığı en zeki kadın ve onu yenebilecek niteliklere sahip tek kadın. Adler karakteri hikâyelerde sıklıkla karşımıza çıkmasa da yeni filmde boy gösteriyor. Rolü Rachel McAdams üstleniyor.
KANKALIK SİSTEMİ VE PASLANMIŞ ARKADAŞ
Watson ile Holmes arasındaki dostluk aslında tam da Maryland Üniversitesi’nden profesör Geoffrey L. Greif’in kullandığı “Buddy system” terimine uyuyor. Türkçeleştirirsek kankalık sistemi. Ama bildiğiniz sokak ağzı kankalıktan bahsedilmiyor. Bu terim, bir araya geldiğinde bütünü oluşturacak kadar yakın arkadaşlıklardan, birbirinin sırtını kollama durumundan bahsediliyor. Nasıl mı? Erkekler kadınlardan farklı olarak kahve falı bakmak, telefonda dertleşmek için özellikle haberleşip buluşmuyor. Spor yaparken, halı saha maçında, kâğıt oynarken bir araya gelip sohbet ediyor. Havadan sudan konuşuyor. Ama zorluklara karşı tek bir beden gibi hareket ediyor. Greif, tanımları arasında yer alan paslanmış arkadaşlıklar da Holmes ve Watson’a uyuyor. Çok çok uzun zamandır tanıyorsunuz, tıpkı pas gibi sizin bir parçanız oluyor.
HER TÜRLÜ BİLGİ KIRINTISINI DEĞERLENDİRDİ
Analitik zekâya sahip İngiliz beyefendisi Sherlock Holmes kitlelerle 1887’de Kızıl Soruşturma hikâyesiyle tanıştı. Sorunlar hep bir şekilde ayağına kadar geldi. O, üstün zekâsı ve gözlem yeteneğiyle konulara yaklaştı. Sorduğu soruların cevaplarının birbiriyle tutarlı bir bütün oluşturmasına dikkat etti, karşısındakini dinledi, elindeki ipuçlarıyla anlamlı bir bütüne ulaşmaya çalıştı. Adeta bir bulmaca gibi problemleri çözdü. Günümüz polisiyelerinde kullanılan ince matematiksel hesapların temellerini de o yıllarda attı.
Sherlock Holmes ne kadar modaya ayak uyduruyorsa aksine Holmes’un kankası Dr. Watson siyah ve kahverengi ağırlıklı takım elbiseleri, bastonu, yelekleri ve kravatlarından vazgeçmiyor.