Erkekler neden aldatıyor

Güncelleme Tarihi:

Erkekler neden aldatıyor
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 2009 00:00

Ona ‘İlişki Doktoru’ demek yanlış olmaz. Yazdığı kitapları ve yaptığı ilişki danışmanlığının yanı sıra, Boxer Dergisi’nde ‘İlişki Gurusu’ olarak yoluna devam eden ilhan Uçkan’la; ilişkiler hakkında keyifli bir sohbet…

Haberin Devamı

‘Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu, Erkekleri Kullanma Kılavuzu, Kadınları Kullanma Kılavuzu, Aldatılan Kadının Kılavuzu, Terk Etme Oyunları Kılavuzu, Aşk Oyunları Kılavuzu', ‘Kadın Tamir Servisi’ kitaplarının yazarı, Boxer Dergisi’nde ‘İlişki Gurusu’ olarak yoluna devam eden ilhan Uçkan’la; ilişkiler hakkında keyifli bir sohbet…

“GURULUĞA TERFİ ETTİM!”      

Kitaplarınızın yanı sıra Miliyet Gazetesi’nde ‘Bilirkişi’ olarak yazılar yazıyordunuz. Bir süredir de, erkek dergisi Boxer’de ‘İlişki Gurusu’ olarak yazmaya başladınız. ‘Bilirkişi’ olmaktan terfi ettiniz diyebilir miyiz?
İronik bir ünvandan, daha ironik başka bir ünvana terfi… Kesinlikle bir terfi. Aslında bu ‘bilirkişi’ olmaktan değil de ‘ilişki uzmanı’ yakıştırmasından terfi. Projemin iyiliğine garanti mahiyetinde psikologlar yeni bir ekonomik pasta dilimi bulmuş olmanın hevesiyle “Kardeşim, ilişki uzmanı da ne demek ki?” diye düşünmeden, diz boyu cehalet içinde, adlarının önüne ilişki uzmanı sıfatını da eklediğinden beri ben artık guruyum. Ne yazık ki halen danışmanlık kavramı anlaşılabilmiş değil. Üstelik bu yeni bir kavram da değil, yeni olan sadece yanına ilişkinin eklenmesi. Bu ilk defa olduğu için ve ilişki ve aşk meselesi de Sevgililer Günü’nde kırmızı gül almak ya da kalp yastık, tek taş pırlanta klişesine endeksli olduğundan fazla ezber kafa karıştırıyor diye düşünüyorum.

Haberin Devamı

Peki, danışman ne yapar? Ya da şöyle sorayım, ilişki danışmanı ne yapar?
Danışman, size stratejiler sunar. Hedeflerinize ulaşmanız için kişiye ya da kuruma özel plan ve program sunar. Yol gösterir ve sizin o yolda ilerlemeniz için ihtiyacınız olan saha çalışmasını yürütür.

BİR PSİKOLOG, SEVGİLİSİNDEN AYRILAN BİRİNE ‘ASLA GÖRÜŞME’ DEMEMELİ!”

İlişki danışmanlığı yapan psikologlar, galiba hipnoz uzmanları da var aralarında, onlar bunu neden yapamaz size göre?
Bir psikologa gittiğinizi ve “Benim sevgilim beni terk etti, onu geri istiyorum, ne yapmam lazım” dediğinizi düşünün. Bu bir monolog olmak zorundadır. Netice olarak bir psikologun size “Git şimdi ona şöyle söyle, arkasından bunu yapacak. Sen de o zaman şöyle davran ve aradığında asla görüşme!” gibi şeyler söylemesi meslek etiğine aykırıdır. 

Haberin Devamı

Peki, bu noktada psikoloğun yapacağı ne olmalı?
Yapabileceği şey, kendisine gelen kişinin duygularıyla ve sadece onunla sınırlıdır. Ayrıca insan psikolojisinden anlamak; ilişki gibi sosyal, ekonomik, hukuksal, antropolojik, tarihsel boyutları olan bir alanla boy ölçüşebileceğinizi göstermez. İşte bu nedenle internet sitemde (www.ihanuckan.com) “Türkiye’nin İlk ve Tek İlişki Danışmanı” ibaresi kalmaya devam ediyor.

EN FAZLA YAPILAN HATA, GÜVEN DUYGUSUNU KAYBETMEK!”

İlişkilerde en çok yapılan hatalar neler, size gelen geri dönüşlere baktığınızda?
Sanırım en fazla yapılan hata, güven duygusunu kaybetmek. Tabii burada bahsettiğim kişisel güven. Bu olmadan bir ilişkiyi sürdürebilmek tamamen imkânsız. İnsan paranoyak olur yoksa. “Acaba beni aldatır mı, acaba beni ne zaman terk edecek” vs… Korkunç bir durum. Bir de bu güvensizliğin yarattığı kaybetme korkusu var ki daha da trajik. Öylesine yer etmiş ki içimizde, çoğu zaman karşıma son derece sevilen ve terk edilmenin çok uzağında olan kişiler geliyor. Ama böyle bir durum söz konusu değil desem bile şöyle diyorlar, “Umutsuz bir ilişki mi benim yaşadığım?”. Evet umutsuz bir ilişki ama tek taraflı bir umutsuzluk bu. Ne yazık ki daha sonra hastalık bulaşıcı evreye geçtiğinden öteki de etkileniyor. Yani bir an önce önlem alınması gerekiyor.

Haberin Devamı

Uzman TV’de (http://akademi.uzmantv.com/kurs/kiz-tavlama-rehberi) ‘Kız Tavlama Taktikleri’ ile ilgili bir saatlik bir video kurs veriyorsunuz. Sanırım en çok talep gören kurs sizinki olmuş. “En çok satılan kurslar” listesinde ilk sırada olduğunuzu gördüm.
Magnet’den Ersan Özer önerdi bu fikri. Zaten uzmantv.com diye çok güzel bir projeleri olduğunu biliyordum. Hemen kabul ettim. Zira hep aklımda böyle şeyler vardı, kurslar gibi… Şimdi bunu danışmanlık şirketimin bünyesinde de küçük gruplar halinde reel kurslar olarak yapmaya başlıyoruz. UZMAN TV Akademi bünyesinde yayına hazırlanan bir kursumuz daha var, o da bayanlara özel olacak. “Kız Tavlama Rehberi”ne gelince… Neler yok ki kursta. Canlandırmalar eşliğinde hap bilgiler. Ders listesini versem daha iyi olmaz mı?

Haberin Devamı

Olur tabii. Bu bilgi paylaşımınızda erkekler ‘Kız Tavlama’ konusuyla ilgili olarak hangi soruların cevabını bulacaklar?
İlk bakışta etkilemek… Nelerden konuşmalısınız? Seçiminiz doğru mu? İlk adımı nasıl atmalısınız? Sonraki buluşmalar için taktikler…

“ ‘KADIN TAMİR SERVİSİ’NİN GARANTİSİ VAR!”

‘Kadın Tamir Servisi’ çıkardığınız son kitabınız? Garantisi var mı bu servisin?
Var, kesinlikle garantisi var. Öncelikle kendimizle eğlenebilmeyi öğrendiğimiz zaman her şey daha kolay olmaya başlıyor. Garantisi özellikle üzerinizdeki gerilimi yok etme konusunda.

Yıpranmış ilişkilerin tamiri mümkün müdür?
İlişkinin ne şekilde yıprandığı önemli elbette. Aldatılma nedeniyle yıpranan bir ilişkide bazı şeyleri eski yerine koymak kolay olmasa da onun dahi tamiri var. Korkularınız yüzünden yıpranmışsa onun da var. Bütün mesele silkinip kendinize gelmeniz.

Haberin Devamı

İlişkilerde tamiri en zor olan konu ne?
Güven kaybı sanırım. Karşımızdaki kişiye duyduğumuz güven sarsıldığı anda domino etkisi yaratıyor ve her şey sarsılmaya başlıyor. Çöküş an meselesi ya da uzun sürerse de yıpranma had safhada oluyor.

Bu servis sırasında en çok hangi yedek parçalara ihtiyaç duyuluyor?
Benim kitaplarıma ve önereceğim destek kitaplar ve yardımlara… Bunlara yedek parça demek yerine ekibin tümüne demek daha doğru olur aslında. Bazen bir psikolog ya da psikiyatr yardımı şart oluyor. Tabii söylediğimde çelişki var zannedilmesin diye hemen ekleyeyim, kendi alanlarında destek vermeleri için. Bazen bir hukukçu, bazen bir ekonomist, bazen de bir NLP uzmanı da gerekebiliyor. Servisimiz çok kapsamlı. (Gülüyor)

“NEYİN ZAAF, NEYİN AŞK, NEYİN SEVGİ OLDUĞUNU AYIRT ETMEK YETERLİ!”

İlişkiye yeni başlayan, pırıl pırıl ilişkilerin, kireç tutmamış aşkların tamir durumuna gelmemesi için öncelikle nelere önem verip, dikkat edilmeli?
Sadece aklımıza güvenmemiz yeter ve kendimize yalan söylemememize… Neyin zaaf, neyin aşk, neyin sevgi olduğunu ayırt etmeye ve sonuç olarak aslında bilgiye… Bilgi çok neşeli bir şey olabilir.

İlişkide bilmeden ya da farkında olmadan yapılan hatalar nelerdir?
Çoğu zaman hata olduğunu, bile bile yaptığımız için farkında olmadan ya da bilmeden demek zor geldi. Ama bilmeden yapılan şey hiç durmadan zamanı geri almaya çalışmak. “Eskiden bana şöyle davranırdı” diye başlayan cümleler bunun kanıtıdır. Zaman duran bir şey değil ki. Geriye de almayı hâlâ becermedik. O zaman hiçbir şeyin olduğu yerde durmadığından hareketle önümüze bakmamız ve geçen zamanı sadece pratik yapma adına haneye eklememiz gerekir.

“İNSANLAR, YAŞADIKLARI İLİŞKİYİ GÖREMİYOR!”

Peki ilişkilerle ilgili en sık, en çok karşılaştığınız sorun nedir?
İlginç ama insanların yaşadıkları ilişkiyi görememeleri. Değerlendirme yapamamaları. Hangi aşamada ya da hangi duygularda oldukları konusunda belirsizlik yaşamaları. Ve soruların cevaplarını hep karşıdan beklemeleri diyebilirim özetle.

ERKEKLER CEHALETTEN ALDATIYOR!

Bir de “Aldatılan Kadının Kılavuzu” kitabınız var ki, tam anlamıyla bir kılavuz niteliğinde. Aldatılmayı tüm boyutlarıyla ele almışsınız. Erkekler neden aldatır diye sorsam…
Aldatılmanın hep duygusal boyuta indirgenmesi bana oldum olası saçma gelmiştir. Sadece aldatılan kişinin çektiği acılardan harmanlanan ve beslenen bir malzeme gibi ciklet edilip duruyor. Peki, sağlık boyutu, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, ya alet edilen çocuklar, peki ya hukuki haklarımız, ya zihnimizde oluşan ve yerleşen hafıza dosyaları… “Aldatılan Kadının Kılavuzu” diğer kitaplarımdan farklı, çünkü içeriği oluşturmakta destek aldığım Çocuk ve Genç Psikiyatrı, Avukat, NLP Uzmanı, ve Jinekolog var. Erkekler neden aldatır sorunuza gelince… Bunun cevabı çok kapsamlı olmak zorunda. Ama öncelikle cehaletten demek yeterli.

“KAYGAN ZEMİNDEN KURTULMAK İÇİN BİR AVUKATA GİDİLMELİ!”


Bir de erkeklerin aldatması olayında akıl almayan şu durum da var. Karısını / sevgilisini çok sevdiği halde, sevdiğinin tam zıttı olan bir kişiyle aldatması olayı. Bunun temelinde ne yatıyor?
Tek kelimeyle ego bile yeterince açıklayıcı olabilir…

Aldatıldığını anlayan kişi ne yapmalı, nasıl davranmalı?
Önce bir ilişki danışmanına, sonra bir psikologa, jinekologa ve kaygan zeminden kurtulmak için bir avukata gitmelidir.

“İLİŞKİLERİ ŞANSA BIRAKMAMAK LAZIM!”

‘Bana göre bir ilişkinin olmazsa olmazlarındandır terk etme oyunları” diyorsunuz. Nasıl yani? Terk etmek de terk edilmek de bir kriz aslında. Bu krizi en az zararla atlatabilmek için yapılması gerekenler ne?
Terk etme oyunları değer yaratmak için son derece gerekli. Aşk için, karşınızdaki kişinin maceracı ruhunu oyuna kışkırtmak için ve her gün yeni şeyler keşfetmek için olmazsa olmaz bir oyun. Hele ki nasıl oynayacağınızı bilmeyin, yarı yolda kalıverirsiniz. Bitmemiş bir ilişkiyi bitti zanneder gereksiz kayıplar tarihini yazarken buluverirsiniz kendinizi. Kim bilir ne çok kişi terk etmeyi ve terk edilmeyi böyle algılamadığı için sonu hüsranla bitmiş ilişkiler yaşadı. Ama aslında tam anlamıyla kazanmadığınız ve sizi terk ettiğini söyleyen birini tam da o anda geri kazanma şansınızın ne kadar yüksek olduğunu bir bilseniz. Tek ve küçük bir hamle, minicik bir cümle ya da belli belirsiz bir mimik her şeyi tam tersine çeviriverir. Bazen bir ‘Oh’ demek mesela. Nasıl ve nerede diyeceğinizi bilirseniz hayatınızı değiştirebilirsiniz. İlişkileri şansa bırakmamak lazım. Böylece bırakın az zararla kriz atlatmayı, krizi kâra dönüştürebilirsiniz.

Peki ya kriz sonrasında yapılacaklar?
Kriz anında karşınızdaki kişinin tepkilerini aklınızın bir kenarına kaydederseniz bütün krizlerle pek rahatça baş edebilirsiniz. Sadece izlemek ve akılda tutmak yeterli. Yeri gelince de kullanma konusunda yaratıcı olmak lazım elbette.

“TERK ETME YA DA TERK EDİLME DURUMU ÇARESİZ DEĞİL!”

İnsan; terk ettiğinde ya da terk edildiğinde çaresiz kalmasının nedeni nedir?
Köşeye sıkışma duygusu diye düşünüyorum. Ama köşeye sıkışma aslında o konuda bilginiz olmamasından kaynaklanır. Dünyada elbette çaresiz olduğumuz pek çok şey var ama terk etme ya da terk edilme asla bunlardan biri değil.

Terk ederken en çok yapılan yanlışlar nelerdir?
Karşımızdakini suçlamak, ona bir şans daha vererek pasif kalmak, vicdan azabıyla ilişkinin bittiğini söyleyememek ve uzaklaşıp ulaşılmaz olarak o kişinin bir kazanma savaşı vermesine neden olmak, kırmaktan korktuğumuz için ya da gerçek haliyle “hayır” deme özürlü olduğumuz için terk edemeyip, kötü davranmaktan utanç duymamamız. Zayıflığımızın acısını karşımızdakinden çıkarmaya kalkmak kadar ayıp bir şey olabilir mi?

“LÜTFEN BENİ TERK ETME, HATALARIMI DÜZELTECEĞİM!” GİBİ CÜMLELER  DEĞER KAYBINI GARANTİLEMEK DEMEK!

Ya terk edilirken?
“Lütfen beni terk etme, hatalarımı düzelteceğim, sen aslında beni anlamadın ama önemli değil, sorun bende, ben kendimi anlatamadım” gibisinden kendi altımızı bombalamak anlamına gelecek bir yaklaşıma kapılmak. Değer kaybını garantilemek ve hatta mühürlemek anlamına gelir.

Kadınların daha çok terk ediliyor olmasını neye bağlıyorsunuz? Çok konuşmalarına mı mesela?
Öyle bir istatistik yok. Sadece kadınlar terk edilme ve ayrılık seremonilerini sevdikleri için fazla dillendiriyorlar. Erkekler de kendilerine yediremediklerinden gizli gizli ağlıyorlar. Bunlar toplumsal rol modellerinden başka bir şey değil. Şu çok konuşma meselesine gelince, evet, sahiden çok konuşuyoruz. Üstelik çok konuşurken kendimiz hakkında yanlış enformasyon üretiyoruz. İletişim tasarımı ve yönetimi şart.
 
Kadınlarda bir de şöyle bir durum vardır. Erkek onu terk ettiğinde âşık olur. Ya da aşkı tavan yapar. Neden böyle olur?
Ego yarası. Kazanma hırsı. Tabii bir de güvensizlik. Kadınlarda layık olma kodu fazla abartılı yazılmış. Layık olma düşüncesi karşımızdakini yukarı taşır ve kadınlar da yukarda duranı sever. Önde olanı, lider olanı… Çok basit bir matematik hesabı gibi… Tabii işlem tersine de çevrilebilir. O da işte o tam da terk edilme anında derin bir nefes alıp “Oh” demek kadar kolay olabilir.

“ERKEK, ‘HELALİM’ DİYE TEKELİNDE TUTMAYA, HAREM KURMAYA MEYLEDİYOR!”

İkili ilişkilerde kadın, tamamen kopamıyor. Ya da kopmak istemiyor. Neden?
Erkekler de kopamıyor. Çok sayıda ünlü örnek de verilebilir. Tabii erkeklerin ve kadınların kopamamasının farklı sebepleri var. Erkek, ‘Helalim’ diye tekelinde tutmaya, harem kurmaya meylediyor. Kadınlar da bazen ekonomik, bazen yerine yenisini koyamama, bazen de kaybetmenin dokunduğu hassas noktaları, yaraları tedavi edememekten… Belki de yüzleşmekten korkmak demek daha açıklayıcı olabilir.

“İlişkilerde çözemeyeceğim bir sorun olacağına inanmıyorum!” diyorsunuz. Bu kadar kolay mı ilişkileri çözmek sizin gözünüzde?
Öğrenmeye devam ediyorum ama ilişkilere benim gibi yaklaşan bir kişi daha yok bildiğim kadarıyla. Ben stratejilerden, oyun teorisinden, kaos teorisinden, problem çözmekten fena halde zevk alıyorum. Problem ne kadar zorsa o kadar eğleniyorum ve o kadar da yeni şey öğreniyorum. Bu benim için hayat biçimi. Çözemeyeceğim elbette kim bilir ne çok şey vardır. Ama çözmeyi bildiklerim bile beni bu konuda yeterince iddialı bir konumda tutuyor. Hâlâ benim kitaplarımı okuyup anlamadan uygulamaya çalışan insanlara yeni meslekler ve yazarlık, köşe yazarlığı gibi alanları açıyorsam ne mutlu bana! Yola devam demek ki…

“KADINLARIN VÜCUT DİLLERİ, KONUŞTUKLARINDAN DAHA DOĞRU ŞEYLER SÖYLER!”

Boxer’da ‘İlişki Gurusu’ olarak yazılar yazıyorsunuz. Erkeklerin kadınlarda asla anlayamadığı konular neler?
Aslında tek hatırlamaları gereken konu kadınların bir periyodu olduğu. Bunu hatırladıklarında her şey çok kolaylaşacak. Ve zor ama vücut dilleri kadınların konuştuklarından daha doğru şeyler söyler. Tabii ritim de çok önemli. Elbette bu karmaşık dilleri okuyabilecek bilgi de gerekiyor.

Peki ya kadınların erkeklerde…
Onların şefkate, korunmaya, kollanmaya ve idare edilmeye ihtiyaçları olduğunu hiç anlamak istemiyoruz.

Danışmanlık hizmeti almak için size gelen ilişkilerdeki sorunlara aşk ya da duygusal gözle değil her anlamda gözlemleyerek değerlendiriyorsunuz sanırım. Yanılıyor muyum?
Kesinlikle doğru. Bunda resim eğitimi almış olmamın fazlasıyla yararını görüyorum. Empati resimde çok önemlidir. Maurice Merleau-Ponty’nin “Göz ve Tin” isimli kitabında şöyle bir ifade vardı; ‘Ağaç çizmiyorum, ben ağacım’… Bu ele aldığınız konuyla aynı olmakla, içerik haline gelmekle ilgili bir şey. Çizdiğiniz çizgi olmak, renk olmak, ses olmak ve o olmak… Bana gelen kişiler olmak aslında. Onlardan sürekli bana yazmalarını, her konuşmayı ve her mesajı aktarmalarını istiyorum. Bunu yazılı olarak yapmalarını özellikle istiyorum ve kendi yorumlarını yapmamalarını söylüyorum.

Neden yazmalarını…
Aralarından sıyrılıp karşıdakini algılama biçimlerinden, neden öyle algıladıklarından, daha birçok detaydan hareketle bir plan yapmak ve arada pingler atarak radar doğru çalışıyor mu diye kontrol etmek için…

İlişkileri iyileştirme, canlandırma konusunda takip ettiğiniz yöntemler nedir?
Öncelikle ilişkinin acı verici boyutundan kurtarmaya çalışıyorum. ‘Aşk acı verir’ öylesine zavallı bir kod ki. Bunun ardından eğlenmeden bir ilişki yaşamanın ne tadı var diye yolumuza devam edip, en köşeye sıkışıldığı düşünülen anlarda bile aslında durumun ne kadar eğlenceli olabileceğini ve aslında köşeye sıkışma diye bir şey olmadığını göstermeye çalışıyorum. Ve elbette kaybetme korkusunun aslında ilişkiye nasıl zarar verdiğinden de bahsetmeden olmaz. Bana gelenlere oynamayı öğretiyorum ama oyunu en ciddi anlamıyla ele alarak…

“ÇOK KONUŞAN VE OLUR OLMAZ KONUŞANLARA KİTAP, KÖŞE YAZDIRIN!”

İlişkilerdeki sorunların büyük bölümünün kaynağının neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Kirlenmiş bilgiler demek en kısa tarif olur bence. Birine “Belim ağrıyor” deyin, size mutlaka uzun uzun fıtık hikayeleri anlatır. Birine “Evleniyorum” deyin, daha uzun bir söyleve de hazır olun. Birine ‘Çocuk istiyorum” deyin, çocuğu olsun ya da olmasın uzun uzun zahmet, maddi sorunlar ve daha bilumum ezbere cümle dinleyin. O çok konuşan ve olur olmaz konuşanlara kitap, köşe yazdırın. Zengin ve ünlü olacakları garantidir. Bilginin içeriği değil, konusu önemlidir onlara göre. 

Sizi en çok şaşırtan ilişki sorunları olmuştur. Nedir bunlar?
Mesela biri vardı, uzun yıllardır devam eden bir ilişkisi vardı bana geldiğinde ve bittiği için gelmişti. Ama bitmemişti. Tam tersine kısa zamanda evlenme aşamasına gelecek bir ilişkiydi. Görüşmelerimiz boyunca tam üç defa evlenme aşamasına gelmesini sağladım ama her defasında kız bir hata yaptı ve her şey tersine döndü. Zaman benim için çok önemli. Asla uzun zamanlı bir hizmet değil sunmayı planladığım. Hatta bir bilemediniz üç görüşmemizde sonlansın istiyorum ama kaybetme korkusuyla kazanma korkusunun nasıl paralel işlediğini görmek ve aslında bana gelenlere rağmen bir şey yapmak zorunda olduğumu fark etmem beni şaşırttı. O kadar istekliler ama o kadar da istemiyorlar sonuca ulaşmayı. Ama bana gelecek kişiye artık sonuç istiyorsa gelmesini ve istemediğine dair bir şey gördüğümde artık görüşmeyeceğimi söylüyorum ve uyguluyorum da. Tabii bu arada korkularıyla baş edebilmeleri için bir psikologa gitmelerini de tavsiye ediyorum. Ancak daha sonra isterse yolumuza devam edebileceğimizi, hem maddi anlamda gereksiz bir harcama yapmamasını istiyorum.

“KADINLAR, OYUNCAK OLMAK İSTİYORLAR!”

Oyun şeklinde sorun çözme konusundaki en bilinen yolunuz, “Oyuncu mu olacaksınız, oyuncak mı?” diyorsunuz ya... Kadınlar daha çok oyuncak oluyor galiba. Ne dersiniz? Bunun nedenini neye bağlıyorsunuz peki?
Kadınlar oyuncak olmuyor aslında, fena halde oyuncak olmak istiyorlar ama doğa böyle işlemiyor ve kimse tatmin olamadığı için ilişkiler son on yıllardır yürümüyor.

Yaşadığımız ilişkilerden ve aşktan çok şey mi bekliyoruz?
Her şeyi ilişkilerden bekliyoruz. “Nerde bu devlet?” demek geldi içimden, hep öyle denir ya. Sağdan soldan ne görürsek onu da bekliyoruz, bunu da istiyoruz.

Neden böyle bu?
Çünkü ‘Aslında ben ne istiyorum?’ diye de sormak aklımıza gelmiyor. Komşunuzun tavuğu bize hep daha lezzetli görünüyor da ondan.

“NE İSTEDİĞİNİ BİLMEMEK HAYAL KIRIKLIĞI YARATIYOR!”

İlişkilerden ya da aşktan çok şey beklemek mi bir zaman sonra insanı hayal kırıklığına uğratıyor?
Aslında çok şey beklemek yerine daha da önemlisi ne istediğini bilmemek hayal kırıklığını yaratıyor bana göre.

“HANGİ KONULARDA BİLGİMİZ VARSA O KADAR ANLARIZ!”

“İnsanlar kendileri kadar bilirler.” diyorsunuz. Yani...
Jerzy Kosinski’nin ‘Bir Yerde’ diye bir romanı var. Romanın kahramanı hayatı boyunca bahçıvanlık yapmış ve günün birinde yanında çalıştığı ve yaşadığı patronu ölüyor. Adam da ortada kalıyor. Yaşadığı bahçeden çıktığında bir kaza sonucunda tanıştığı insanlara sadece bahçe konusundaki bilgilerinden yola çıkarak cevaplar veriyor. Tabii romanda bilgi doğa kaynaklı olduğu için her cümle her soruya mükemmel cevapmış gibi uyuyor. Çok güzel bir roman. Yani, sadece hangi konularda bilgimiz varsa o kadar anlarız. Çağrışım, iletişimin bel kemiğidir. Bir şey bileceksiniz ki çağrışım yapsın, siz de ona göre kavrayın. Böyle olmayabilir de. Bilmezsiniz, anlamazsınız da, bu da ayan beyan görünür. Sözün kısası, “İnsanlar kendileri kadar bilirler” derken hangi ifadeyle söylediğinize göre bazen “cahil” demiş olursunuz, bazen de, ne bileyim, bir sürü şey demiş olabilirsiniz:)

Elimizde olan değerleri görmek bakımından biraz körüz sanki. Neden elimizdeyken farkına varamıyoruz bunun?
Kendimizi pek değersiz gördüğümüzden olsa gerek. “Elde ettiğimize göre, biz de değersiz olduğumuza göre, o zaman elde ettiğimiz şey de ancak değersiz olabilir” gibi abuk sabuk bir varsayım işte.

“EVLİLİKTE AŞK VARDIR AMA AŞK EVLİLİĞİ YOKTUR!”

İki yıl önce bir magazin programında yorumcu olarak ekrana geldiniz ve üzerinde ‘Aşk evliliği yoktur' türünde yazıların olduğu tişörtlerle izleyiciyi şaşırttınız. Gerçekten yok mu aşk evliliği?
Evlilikte aşk vardır, olabilir ama “aşk evliliği” yoktur. O zaman gidip bir anlaşmaya imza atmazdık. Evlilik bir kurumdur. Aşk varsa, bu sizin o kuruma olan en güzel katkınızdır.

Siz âşık olup evlenmediniz mi?
Eşimle o tişört yazısından sonra bunu konuştuk. O benimle eğlenmek için sordu. “Bana aşık olmadan mı evlendin?” diye. Aslında elbette ne demek istediğimi biliyor. Ben de “Pardon ama o sırada ben ressamdım sen de oldukça revaçta bir sanat eleştirmeniydin. Pek tesadüfî olduğu söylenemez bu ilişkinin. Ben yazıyordum ama sen de yazıyordun ve şahane yazıyordun, bu da oldukça etkili, çok naif bir halin vardı, oyun meselesine en az benim kadar takmış hatta üşenmeyip bu konuda doktora tezi yazmış biri var karşımda… E, evliliğimize aşk evliliği demek yeterli mi?” Bu bir karar gördüğünüz gibi. (Gülüyor) Ama evet, deli gibi de aşığım. O da bana... Az önce sordum, “Sen bana aşık mısın?” dedim, o da “Evet, neden?” diye soruyor, ama cevap vermedim.

“KENDİMDEN FAZLASIYLA YARARLANIYORUM!”

Ressamlıktan dergiciliğe sonra da ilişki üzerinde yazılar, kitaplar yazmaya geçişiniz nasıl oldu? Neydi sizi tetikleyen ilişkiler konusunu mesleğiniz yapan?
Yeteneğim vardı, ressam oldum, sesim düzgündü radyoda program yaptım, el yazım güzeldi, kaligraflık yaptım. Resim ve yazmak ve hatta diğer sanat dalları kardeştir zaten, yazıyordum ve hayatımı böyle kazanabilirdim. İlişkiler konusunda oyuna ve sosyal oyunlara olan ilgim yüzünden eğildim. Bu kadar üzerine çalıştıktan sonra meslek haneme ekleyebilirim dedim. Aslında ürün olarak kendimden fazlasıyla yararlanıyorum. Öğrendikçe yeni meslek gurupları daha eklenebilir. Henüz çok gencim ve daha yolun çok başındayım.

‘Doğru Erkeği Bulma Kılavuzu, Erkekleri Kullanma Kılavuzu, Kadınları Kullanma Kılavuzu, Aldatılan Kadının Kılavuzu, Terk Etme Oyunları Kılavuzu, Aşk Oyunları Kılavuzu', ‘Kadın Tamir Servisi’ çıktı. Video kursu ‘Kız Tavlama Rehberi’ de var. Peki, sıradaki…
Kısa zaman sonra kitapçı raflarında yalan içerikli yeni bir kitabım olacak. Hemen ardından da yayınevimle konuştuğumuz aylık bir proje var. Bir de yazmak dışında televizyon ve radyo programı projeleri de hayata geçecek. Ayrıca danışmanlık şirketimin bünyesindeki yeni küçük grup kursları var sırada. Ama benim pek tembel ve anaç bir yanım da var ki; o da küçük kızıma bir kardeş diye yırtınıyor. Yani anne olarak da yoluma devam etmek var.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!