Güncelleme Tarihi:
* Çekimlerde kürek sporuyla ilgilendiğiniz yıllara gönderme yaptık. Kendinize zaman zaman “Küreğe devam etseydim hayatım nasıl olurdu?” diye soruyor musunuz?
- Zamanında küreğe harcadığım enerjiyi ve disiplini artık oyunculuğa, yazmaya ve okumaya ayırıyorum. Kürekçilik ömür boyu yapabileceğiniz, geçiminizi sağlayabileceğiniz bir meslek değil. Ayrıca Türkiye’de hâlâ amatör sporlar arasında.
* TRT ses sanatçısı Nihat Fırat’ın oğlu olmanın bu mesleği seçmenizde etkisi var mı?
- Babam sanat dallarıyla ilgilenmemem gerektiğini düşünen biriydi. Oyunculuğu garantisi olan bir meslek gibi görmüyor çünkü. O da her Türk ailesi gibi daha rahat para kazanabileceğim bir işte çalışmamı isterdi. Hatta cesaret vermek yerine “Ne şarkıcı ne de oyuncu ol” dedi. Ünlü olduktan sonra geçimimi sağlamaya başladığım için artık çok daha mutlu.
* “Erkek Tarafı”, “Testosteron” oyunundan uyarlanan bir film. Siz aynı zamanda senaryoyu yazan ekiptesiniz. Konusunu sizden dinleyebilir miyiz?
- Erkeklerin güçleriyle birileri üzerinde iktidar kurmasıyla başlıyor her şey... Ergenliği tamamlayamamış, belki de hiçbir zaman tamamlayamayacak erkek topluluğunun hikâyesi anlatılıyor. Farklı statülerdeki yedi erkeğin de ergenlikten çıkamamış olması bizi ister istemez bir genelleme yapmaya itiyor.
* Erkekler ergenliklerini üzerlerinden hiçbir zaman atamaz mı?
- Erkeklerin geç olgunlaştığını biliyoruz. Erkeğin ergenlik süreci yaşlansa da devam ediyor. Hatta içindeki ergeni bazen tutamıyor, bu onu kavgaya yöneltiyor... Erkek zaten saldıran, hakimiyet ve iktidar kuran, deneye ve gözleme dayalı bir varlık. Erkeğin aklı böyle şekillenirken kadınlarda ise östrojen hormonu salgılandıkça utangaçlık duygusu ortaya çıkıyor. Toplum içinde rahatsızlık duymaya başlayarak kadınlığını içinde yaşıyor. Erkeklerse sakalının çıkmasını dahi kahramanlık gösterisi olarak sergiliyor. Dışlak ve içlek varlıkların çatışması kısacası...
* Erkekler bir yandan da bu hormonların azalmasından korkuyor...
- O zaten büyük bir trajedi... Erkek fiziksel anlamda yenilgiye uğruyor. Film tam da bunun ironisini anlatıyor aslında. Kadın üzerindeki mülkiyeti kaybetmek ve etkin olamamak bir kısım erkek için intihar sebebi, çünkü var oluşlarını zedeliyor.
“NEREDESİN?” SORUSU KADINLARI BOĞUYOR
* “Kadınların ne istediğini çözdüm” diyebiliyor musunuz artık?
- Bu çok iddialı olur... Ama kadınların ne istediğini anlayabiliyorum. Sahiplenilmek güzel bir his ama özgürlüğü kısıtlamak, paranoya çerçevesinde onu istediğiniz yerde tutmak kadınlara göre değil. “Neredesin?” sorusu bir erkeği ne kadar delirtiyorsa kadını da o kadar boğuyor. Kıskançlık bir zafiyettir bence. Hem kadının hem de erkeğin birbiri üzerine kurduğu tahakküm meselesi ve ne yazık ki kendine güven problemi.
EN AZ ÜÇ KEZ TERK EDİLDİM
* Nasıl kadınlardan hoşlanıyorsunuz?
- Beni sorgulayan değil, hayatı sorgulayan, ona karşı dik durabilen, hakkına sahip çıkan, ben öfkelendiğimde bana cevap verebilen kadınlardan hoşlanıyorum. Güçlü kadınlardan kısacası...
* Bir röportajınızda “İlişkide hep terk edilen taraf oldum” demiştiniz. Terk edilmenizin altında yatan nedenler neydi?
- Ben kolay kolay terk edebilen biri değilim aslında. Cesaret edemediğim için değil; karşımdaki kişiyi üzmeyi göze alamadığım için. En az üç kez terk edilmişliğim vardır. Genelde talepleri karşılayamadığım için ayrılıyorlar benden. Bir keresinde evlenip çocuk yapmak istemediğim, bir başkasıyla sık görüşemediğimiz için ayrıldık.
* “Testosteron” oyununda, içinde “Çirkin kadın yok az votka var” klişesi geçen bir şarkı dönüyor... Kadınlar hepinizin zaafı mıdır?
- Erkekten erkeğe değişir. Erkeğin önünde üç dört seçenek varsa kendi estetik değerleri doğrultusunda biriyle birlikte olur. Bizim için cinsellik her zaman ön plandadır. Olaya neresinden bakarsanız bakın durum değişmez. Diğer yandan erkekler, kadının “dişi” özelliklerini bir kenara bırakarak iktidar olmak ister. Aslında imkânsız iktidardır bu... İktidarını tam tesis etmişken ölümün de adım adım yaklaşıyor olması son derece ironiktir!
ESKİ KIZ ARKADAŞIM SAYESİNDE BÜTÜN ANNE YEMEKLERİNİ YAPIYORUM
* Charles Bukowski “Eğer sizi herkes seviyorsa bir yerlerde yanlış yapmışsınız demektir” diyor. Mert Fırat sevilen biri mi sizce?
- Ben siyasi görüşünü başından beri belirtmiş biriyim. Bu yüzden beni herkes sevmez, sevmesin de zaten. Ben de herkesi sevmiyorum sonuçta...
* Hayranlarınızın öğrendiklerinde çok şaşıracakları bir özelliğiniz?
- Su böreği yapabildiğimi duysalar çok şaşırırlardı sanırım. Eskiden hamur işlerini çok seven bir kız arkadaşıma sık sık yemek yapardım. O günlerden kalma bu özelliğim sayesinde şu anda anne yemeklerinin hepsini yapabiliyorum.
BANA GÖRE ÜNLÜ OLMAK ÇOK SAÇMA
* Ünlü olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
- Bana göre ünlü olmak çok sıradan, hatta saçma... Ün tuhaf bir yanlış anlama... Ama doğruya doğru, projelerimi gerçekleştirme konusunda yolumu açtı. Ünlü olmasam reklam filmi çekemezdim, dizide oynayamazdım, senaryo yazıp filmi hayata geçiremezdim. Bir projeyi tanınmayan birinin götürmesiyle ünlü birinin götürmesi çok farklı. Kısacası ünün benim hayatımda en büyük kazanımı projelerimi gerçekleştirebilmekti.