Soru şu: Anne olmak için ille de bir erkeğe ihtiyaç var mı? Başlangıçta, yani tıbben spermleri gerektiği için elbette evet. Ama ya sonra? Çocuğu doğurmak, bakmak, büyütmek, yetiştirmek için? Artık sayıları giderek artan pek çok kadın, bu soruya ‘hayır’ cevabı veriyor.Zaten -istisnalar hariç- kadınların çoğu çocuk büyütme işini hayat boyu tek başına yapmıyor mu? Baba aynı şehirde, evde, çocuğunun yanı başındayken bile... Ama bizim konumuz onlar değil; sevgilisinin/kocasının/bir gecelik aşkının itirazlarına rağmen ya da itiraz etmesine bile fırsat (yani
haber) vermeden çocuk sahibi olan kadınlar... Diğer taraftan, böyle çocuk sahibi olmuş, ‘zoraki babalar’.Giderek daha çok kadın bunu yapıyor, ancak hepsinin nedeni ya da duyguları çok farklı... Kimisi için çocuk bir özgürlük projesi, kimi için karşısındaki erkeği ele geçirmeyi sağlayacak bir silah, kimi için bir gelecek sigortası... Bazen ‘Artık doğurma trenini kaçıracağım’ paniği doğurtuyor, bazen de sadece ‘canı yanınca can yakma’ içgüdüsü. Ancak erkek ve kadının hikayesi ne olursa olsun, doğum gerçekleştikten sonra artık çocuğun kendi hikayesi başlıyor. Ve o her zaman şahane bir hikaye olmuyor. Her bir zoraki babalığın nedenleri gibi, sonuçları da farklı. Bazı çocuklar, TV ekranlarına çıkarılıp ünlü babalarından sevgi ve para talep edecek hale getiriliyor. Bazıları ilk gençlik yıllarında, bir kafede buluşup tanışıyor babasıyla. Kimisi onu hiç tanımadan, merak ederek yaşayıp ölüyor. Peki ya babalar? Tüm hemcinslerine atfedilen sorumsuzluk özelliğinden kendileri de mustarip de bunun bedelini mi ödüyorlar, yoksa hiç suçları yokken, çocukları gibi kurban mı seçiliyorlar? Hastanedeki bankonun arkasından yıllar sonra ona merhaba diyen, artık ilkokul üçe giden oğlunun babasıydı. Kendisi gibi doktor olan erkek arkadaşı, onun kim olduğunu anında anladı; çünkü oğlunun tıpatıp aynısıydı! Sadece iki kez sevişecek kadar kısa bir ilişkiydi. Onun siyasi görüşleri nedeniyle kaçak yaşamak zorunda olduğu zor yıllardı. Hamile kaldığını anladığında onu çok aramış, bulabileceği yerlere notlar bırakmış ama ulaşamamıştı. Çok kürtaj yaptırmıştı, daha da önemlisi bu çocuğu istiyordu. Sahiden de oğlunu yalnız büyüttü. Babasıyla ilgili de gerçek neyse onu söyledi. Şimdi oğlundan habersiz babası, ‘görüşelim’ diyordu. Bir gün buluştular. Evlenip ayrılmış, bir de kızı olmuştu. ‘Peki sen ne yapıyorsun?’ sorusuna, benim de bir oğlum var cevabı vermekten başka ne gelirdi ki elinden... Şaşırmıştı, evlendiğini duymamıştı çünkü. ‘Evlenmedim’ dedi. Bunun üzerine gelen soru, oğlunun doğum tarihiyle ilgiliydi. Söyleyince, bir ışık geçti gözlerinden. Bir şey söylemedi.Başka bir gün yine buluştular. Her şey Türk filmi gibiydi. ‘Sana söylemem gereken bir sır var’ diye başladığında ‘Oğlunla mı ilgili?’ diye soru geldi hemen. Evet deyince, eski sevgili kalktı, bir içki daha aldı, bir dolaştı geldi. ‘Onunla tanışmak isterim’ dedi. Hatta maddi yardım teklif etti, istemedi. Sonra olmadı, araya bir yurtdışı gezisi girdi. Sonra onun yeniden evlendiğini, arada bir kez oğlunun okuluna gidip uzaktan gördüğünü duydu. Bir daha da aramadılar birbirlerini. Oğlu hálá bilmiyor babasının ortaya çıktığını. ‘Şimdi derdim, bunu ona bir ara söylemek... ’ KADIN DA TECAVÜZ EDERYukarıdaki, 38 yaşındaki Y.A.’nın hikayesi. Babasının haberi olmadan bir çocuk doğurduğunda içi rahattı; hem ona söylemek için çok çaba harcamış, hem de bunu ona karşı kullanmamıştı. ‘Olayı babadan koparmış’, anneliğin keyfini çıkarmıştı. Ama bütün zoraki babaların hikayesi böyle değil... K.Y. 42 yaşında, radyo programcısı. Hayatı boyunca, bir çocuğun dünyaya gelmesine aracı olmak hiç istemedi. Böyle düşünmesinin ‘etik nedenleri’ vardı. Dünyaya getireceği çocuğun mutluluğunu garanti edemezdi, bu hayata nefret ettiği türde bir kişi kazandırmayacağına emin olamazdı... Ama bir çocuk sahibi oldu. ‘Erkekler de tecavüze uğrar. Bazen hemcinslerinin bazen de kadınların. Ben sevdiğim kişinin üç kez tecavüzüne uğradım’ diyecek noktaya geldi: ‘İngiltere’de tanıştığım, dört yıl hayatımı paylaştığım kız arkadaşımla birkaç kez çocuk konusunu konuşmuştuk. Karşı olduğumu belirtmiştim. Şakayla karışık ‘böyle bir haber alırsam yüksekçe bir kuleden uçuşa geçebilirim’ demiştim. Ciddiydim. Bu arada şunu da belirtmekte yarar var: Geçmişte bir kız arkadaşım kürtaj olmak zorunda kalmıştı. Çektiği acının vicdan azabından hálá kurtulabilmiş değilim.Dört yılı kazasız belasız geçirdik. Türkiye’ye dönmeye hazırlanıyordum. İş ve ev ayarladıktan sonra kız arkadaşımı davet edecektim. Annem ağır bir
trafik kazası geçirince, alel acele döndüm. İki-üç ay sonra hamilelik haberi geldi. Dünya başıma yıkıldı. Çocuğu doğurmakta ısrar ederse, her türlü yardımı yapacağımı ama beraberliğimizin biteceğini söyledim. Cevabı şuydu: ‘Bu benim son şansım. Tüm sorumluluğu üzerime alıp doğuracağım.’ Aslında çocuk uğruna ayrılığı göze alan kız arkadaşım, bir akşam pub’da tanıştığı, gözüne kestirdiği birinden çocuk sahibi olabilirdi. Üstelik bu adamın durumdan haberi olmayacağı için vicdan azabından ölmesi gerekmezdi. Ama ne yazık ki istemediğim halde, haberim olmadan sperm donörü olarak beni seçmişti.Ayrıldık. Yine de hamileliğin ilerleyen günlerinde onu yalnız bırakmak içimden gelmedi. Telefonlaşıyorduk. Ondan tek ricam şuydu: Kızıma benim öldüğümü söyleyecekti. Bunun karşılığında ben elimden geldiğince destek olacaktım. Gerekçemi somut örnek vererek anlattım: Babam ben bir yaşındayken ölmüştü. Annemin sonraki evliliğinden olan kız kardeşim ise sekiz yaşında babasıyla annesinin ayrıldığını gördü. Ben babasızlığın üstesinden geldim, kardeşim şimdi 36 yaşında ama hálá ayrılığın üstesinden gelemedi.BENİM İÇİN TRAVMAYDIKızım doğdu. İlk altı yıl kızımın annesiyle uzaktan haberleştik. Bu arada gerektiğinde para gönderip destek oldum. Ne yazık ki kızıma benden bahsetmişti. Sonuçta ortaya çıkmam gerekti. Altı yıl sonra buluşmamız benim açımdan tam bir travmaydı. Kızımın ilk iş olarak, elimden tutup beni arkadaşlarına götürmesini unutamıyorum. Babasız çocuk duygusundan kurtulmak istiyordu. İşte bu gereksinime yol açmak da bir tecavüzdü. Kızıma ve bana manevi tecavüz...Sonraki yıllarda, mutlaka kızımın her doğum gününde yanında olmaya çalıştım. Elimden geldiğince, ona hitap eden mektuplar yazdım. Annesiyle birlikte olmamı istiyordu. Ben de, annesinin de yardımıyla, artık ikimizin farklı hayatları olduğunu anlatıyordum. İstemese de kabullenmiş gibiydi. Bu arada evlenmeye karar verdi. Evleneceği kişinin benim varlığımdan şiddetle rahatsız olduğunu öğrendim. İletişimimiz seyrekleşecekti. Şunu önerdim: Ayda bir e-mail ile bana kızımın sağlığı ve durumu hakkında bilgi vermesi daha uygun olacaktı. Ben onu aramayacaktım, gerektiğinde ya da istediğinde o beni arayacaktı. Kabul etti. Ve sonra ansızın ortadan kayboldu. Tam bir buçuk yıldır haber alamıyorum. Tek yaptığım, beklemek. Günün birinde kızımın ortaya çıkmasını ve bana hesap sormasını... ‘Madem bu kadar hassas çocuksun, neden uçkuruna hakim olmadın’ diye sorabilirsiniz. Dört yıl boyunca hep prezervatif kullandım. Aşk dediğimiz şey, öncelikle güvendir. O gün ‘Kesinlikle tehlikeli değil’ uyarısı sonrasında, aşık olduğum insana güvenmediğimi belirten bir şey yapmak istememiştim.’Hastaneden haber geldi, kanserdi kızımızı bana emanet ediyorduT.M. 48 yaşında, turizmci. Hayatı boyunca ne evlenmek, ne çocuk yapmak istedi. Evlenmedi de... Ama şimdi 21 yaşında bir kız çocuğu sahibi olmasını engelleyemedi. 17 yaşından sonra ilişki kurmaya başladığı kızıyla, hálá pek çok sorun yaşıyor. ‘Kızımın annesiyle yıllar önce, kısa bir süre birlikte olmuştum. Evliydi ve ben onun için bir kaçamaktım. Zaten ayrıldık. Birkaç ay sonra beni arayıp altı aylık hamile olduğunu söyledi. Şok oldum. Kesinlikle kabul etmeyeceğimi, ona inanmadığımı söyledim. Ama ısrarlıydı. Bunun üzerine bu çocuğu aldırmanın bir yolunu bulalım, dedim. Çünkü ben is-te-mi-yo-rum. Kabul etmedi. Ben de çocuğu kabul etmeyeceğimi söyledim. Sonra da olayı unuttum. Çünkü o kadar kendimi dışında hissediyordum ki...Aradan üç yıl geçti. Zaman zaman arıyor, görüşmek istiyor, kabul etmiyordum. Çocuğu bir an bile görmek istemiyordum. Bir gün bir arkadaşım aradı, buluştuk. Onun da tanıdığı biriydi. Meğer bana tuzak kurulmuş, oturduğumuz yeri, eski sevgilim ‘çocuğumla’ bastı. Üç yaşındaki kızımı mecburen gördüm. Hemen olay yerini terk ettim.Kızımın ortaokul döneminde tekrar ortaya çıktı. Yine kabul etmedim. Ama üç yaşındayken kızımı gördüğümden itibaren, zaman zaman, özellikle içki içtiğim akşamlarda, sık sık bunalıma giriyordum. Ya doğruysa, ya benimse diye geceleri uykularımdan uyanıyor, vicdan azabıyla kıvranıyordum. Birkaç yıl sonra kız kardeşi aradı. Belli ki bir Türk filmi senaryosu yazılmış; kanserden ölecekti, öldüğümde aç diye de kız kardeşine bir mektup bırakmıştı güya. Mektupta kızının benden olduğunu yazıyordu. Bu kez kayıtsız kalamadım. Hastaneye ziyarete gittim, kızımla tanıştım, ama kısa bir süre sonra o iyileşti ve ben bir kız çocuk sahibi oldum.DNA testiyle onaylanmış bir babayım şimdi. Çünkü kızım çok ısrar etti. İstanbul ‘da özel bir üniversitede okuyor, ücretini ben ödüyorum. Ama ben henüz kendimi baba gibi hissetmeye başlamadım. Zaten kızım da bundan şikayetçi, bana uzaksın, diyor. Öyleyim çünkü her görüşmemize ‘annemle evlen’, ‘bana araba al’ gibi taleplerle geliyor.Bense olayı hálá hazmedemiyorum. Yıllar önce bir
film seyretmiÅŸtim. Ä°kinci Dünya Savaşı yıllarında bir Alman asker, direnişçi bir kıza tecavüz ediyor, kız hamile kalıyordu. SavaÅŸ bitip çocuk doÄŸduktan sonra, kadın çocuÄŸunun babasını aramaya baÅŸlıyordu. Benim durumum da aynısı... Tecavüze uÄŸradım, üstelik sonuçları ömrüm boyunca sürecek...’Önemli olan kimin haklı olduÄŸu deÄŸil, çocuÄŸun hissettikleriZ.K., inÅŸaat mühendisi, 45 yaşında bir baba. ÇocuÄŸunun annesiyle daha çok cinselliÄŸe dayalı bir iliÅŸki olmuÅŸ. Ayrıldığında iki buçuk aylık hamile olduÄŸunu öğrenmiÅŸ. SöylediÄŸine göre, kendisinden ayrılacağını anlayan eski arkadaşı, çocuÄŸun ‘iliÅŸkiyi devam ettirecek güce’ sahip olduÄŸunu düşünmüş.‘Çocuk doÄŸunca kafa karışıklığından baÅŸka hiçbir ÅŸey hissetmedim. Bir çocuk için hiçbir zaman hazır deÄŸildim. Ãœlkemizde çocuk yetiÅŸtirmek için birçok ÅŸeyin halledilmesi gerekiyor. Gelecekle ilgili beklentileri bulanık olan insanların kalkıp çocuk yapmaları bana cahil cesareti olarak geliyor. Nihayetinde çocuk bir vakit geçirme, iliÅŸkileri kurtarma ve renklendirme aracı deÄŸil. Annesi çocuÄŸumu bana teslim etti, çünkü tamamen bencil duygularla ve planlarla hareket etmiÅŸti. Bence yaptığı tamamen beni köşeye sıkıştırmaya ve bir iliÅŸkiye zorlamaya yönelik kötü bir plandı.’DoÄŸduktan sonra, çocuÄŸunun ayrılmaz bir parçası haline geldiÄŸini anlatıyor. Çünkü ona göre çocuk istemek, her zaman korkunç bir çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor; aynı ÅŸekilde, çocuk sahibi olmak istememek de çocuk sevmemek anlamına gelmiyor.Z.K.’nın anlattığına göre, çocuÄŸunun annesi, dokuz yılı pazar günleri öğlenle akÅŸama doÄŸru arası çocuÄŸuyla birlikte olarak geçiriyor, ‘artık kendisinden yana beklentisi kalmadığı için’ her ÅŸekilde huzursuz etmeye çalışıyor, kızdığında çocuÄŸu almakla tehdit ediyor. ‘Bu arada, bir ÅŸeyler yazıyormuÅŸ, oÄŸluma büyüdüğünde gösterecekmiÅŸ; başından beri onun için önemli olan ÅŸey, kendisini aklayabilmek ve savunabilmek ve beni güç duruma sokmak, ama önemli olan benim ya da onun haklı çıkması deÄŸil, bu durumun çocuÄŸun üzerinde nasıl bir etki yaratacağı...’Emrah mı, Ebru mu kim kullanıldı?‘Zoraki baba’lardan biri de ÅŸarkıcı Emrah. Yıllarca önce, bir geceliÄŸine birlikte olduÄŸu Ebru Çolak’ın bir gün karşısına ‘bu senin oÄŸlun’ diye çıkacağını tahmin etmemiÅŸti elbette. BaÅŸlangıçta ÅŸaÅŸkınlığı öyle belli oluyordu ki tüm Türkiye ‘Kaşı gözü aynı Emrah, hık demiÅŸ babasının burnundan düşmüş’ derken, o kendisine uzatılan mikrofonlara ‘Hayır, benim deÄŸil, tanımıyorum’ demeçleri verdi. Mahkeme süreci baÅŸlayıp DNA testleriyle yüzde 99.7 baba raporu geldiÄŸinde, yani onun dışında herkes baba olduÄŸuna karar verdiÄŸinde de o hazır deÄŸildi. Hálá da hazır görünmüyor, çünkü ‘oÄŸlu’ Tayfun, giderek büyüyor ve maalesef hálá televizyon ekranlarına çıkarılıp ‘Babacığım seni özledim’, ‘Babacığım para yetmiyor’ gibi sözler etmesi saÄŸlanıyor. Sessiz kaldıkça ‘Vay, kalpsiz adam, küçücük bir çocuÄŸun duygularıyla oynuyor’ suçlamalarına maruz kalıyor. Peki öyle mi? Olayın sıcak bir ÅŸekilde kamuoyunda tartışıldığı günlerde Emrah’la bir röportaj yapan gazeteci-yazar Seda Kaya Güler, ÅŸu soruyu sormuÅŸtu: ‘Emrah mı kullanıldı, Ebru mu?’ Sonra şöyle cevaplamıştı: ‘Emrah oyuna gelmiÅŸti. Yaşı küçük olduÄŸu, şöhreti kaldıramadığı, kadın-erkek iliÅŸkilerini bilmediÄŸi için... Aynı yaÅŸta ve durumda olan kadınlar gibi... Ama iÅŸte her ÅŸeyin bir riski var. Erkekler de bedeli böyle ödüyorlar. Emrah’ın da tek hatası önlem almamasıydı. Belliydi ki kadın büyük olasılıkla hamile kalmayı planlamıştı. Ä°stemeden hamile kalındığında, karşı taraftan bir beklentiniz yoksa kendi başınıza halledersiniz, yıllar sonra babalık davası açmazsınız. O olay çok planlı bir durumdu ve ne var ki Emrah çocuÄŸun babasıydı. Bu yüzden maÄŸdurlardan biri de oydu.’Emrah, Güler’e verdiÄŸi ve samimi görünen cevaplarda, Tayfun’a özel bir yakınlık, sevgi duymadığını, lösemili çocukları nasıl seviyorsa, onu da öyle sevdiÄŸini söylüyordu. ‘Hiç tanımadığım çocuklara yardım ettim ben. Davanın sonucu ne olursa olsun ona da yardım edeceÄŸim. Ama beni insanlar sevsin diye, bana iyi gözle baksınlar diye yalan söyleyemem. Tanımadığım bir çocuÄŸu nasıl seviyorsam öyle seviyorum. Bana kimse bir ÅŸey sormamış ki bu çocuk doÄŸarken’ diyordu. ERKEK Ä°STEMÄ°YORSA PARASINI VE SOYADINI ALMANIN NE ANLAMI VAR?Seda Kaya Güler, şöyle diyor: ‘Aslına bakarksak çocuk tamamen kadının. O doÄŸuruyor, emziriyor ve o büyütüyor. Her ne kadar günümüzde deÄŸiÅŸse de, -iyi ki de deÄŸiÅŸiyor-, babalar dışarıdan izliyor. Bu açıdan bakınca kadının evlenmeden, erkeÄŸe haber vermeden çocuk sahibi olması mantıklı ve doÄŸru. Bir yanlışlık yok gibi. Ancak erkeÄŸin en azından haberi olması gerekir. Sonuçta onun da çocuÄŸu. Erkek kabul etmez, reddeder, sorumluluk almazsa, söylenecek bir ÅŸey yok tabii. O zaman kadın sonuçlarına katlanır, eÄŸer isteyerek anne olmaya karar vermiÅŸse. Bu yüzden babalık davaları bana itici gelmiÅŸtir hep. Para koparmak adına, çocuÄŸun varlığıyla bir ÅŸeyleri düzeltmek adına yapılmış gibi gelir. Erkek babalığını kabul etmiyorsa parasını ve soyadını almanın ne anlamı var?’Avukat Canan Arın ErkeÄŸi zorlamıyorsa kadının hakkıdırBence, kadın babalıkla ilgili bir talepte bulunmuyorsa ve bulunmayacaksa, çocuÄŸunu kendi başına büyütecekse, kadının hakkıdır. Tanıdığım pek çok kadın var, bunu yapan. Erkekleri zorlamadılar, çocuklarını tek baÅŸlarına gayet güzel yetiÅŸtirdiler. Ama çocuk doÄŸunca olay erkek için duygusal bir boyutu kazanıyor diyorsanız, bu olayı duygusal boyutu olmadan yaÅŸayan erkekler de var. Ama kadın erkeÄŸe raÄŸmen çocuÄŸu doÄŸuruyor ve onun babalık görevlerini yerine getirmeye zorluyorsa, bu erkeÄŸin hakkını ihlal sayılır. Yine de hayat hiçbir zaman bu kadar siyah beyaz olmuyor; kadın o çocuÄŸu niye doÄŸurdu, niye kürtaj olmadı, iliÅŸki o zamana kadar nasıl geldi, erkek ne umutlar verdi, her iliÅŸkiye ayrı ayrı bakmak lazım. Feminist Handan KoçFiziksel olarak baba oldu diye adamın hayatı kararmazÇocuktan vazgeçmemek kadının kararıdır. Fiziksel olarak baba oldu diye adamın hayatı kararmaz. Kadın yıllar sonra bunu ortaya dökerek yarar saÄŸlamaya çalışırsa ne olur derseniz, eÄŸer adam ahlaklı davranırsa maÄŸdur olmaz. Kadın adama raÄŸmen doÄŸuruyorsa kendine göre sebepleri olabilir. Futbolcu Tanju Çolak misali hem evdeki kadın, hem Hülya AvÅŸar ÅŸeklinde bir düzen varsa evdeki kadın varlığını ve eÅŸinin onunla da seviÅŸtiÄŸini bir bebekle dosta düşmana gösterme yoluna gidebilir. Åžehirli birçok erkek eÅŸit iliÅŸkiler kurabildikleri kadınların çocuk doÄŸurma arzusunu reddediyor, bu kadınları hazır deÄŸilim diye oyalarken geleneksel bir evlilik yapıp çoluÄŸa çocuÄŸa karışabiliyorlar. Aile ve aile dışı seks. Ä°ÅŸlerine gelen bu. Geleneksel kurumlar erkekleri rahat ettiriyor. Bir erkek baba olmak istemiyorsa korunabilir. Hem AIDS olmaz, hem de dürüst davranmış olur. Seni seviyorum dediÄŸi bir kadına ama çocuÄŸunu istemiyorum derse, ya o kadını bırakmalı ya da babalığa hazırlanmalıdır. Yazar HaÅŸmet BabaoÄŸluSperm düzeyinde babalar ve iskele babalarıKadının, erkeÄŸin fikrini ve duygularını önemsemeden kendi kendine anne olmaya karar vermesi bir bakıma iliÅŸkilerdeki ‘aldatma’ya benziyor. Erkek açısından bakacak olursanız, bu yüzden belki de en iyisi ‘baba’ olduÄŸunu hiç bilmeden hayatına devam etmektir, diyebilirsiniz. Ama dünyaya bir çocuk getirmek bu kadar basit midir? Daha önemlisi bir çocuk dünyaya getirmeyi bu kadar ‘ruh’tan yoksun bir ‘operasyon’ olarak kabullenebilir misiniz? Tamam, hamile kalan ve çocuÄŸu dünyaya getiren beden annenin bedeni... Ama sadece beden üzerine inÅŸa edilmiÅŸ bir ‘özgürlük’ var mıdır? Bir erkeÄŸe haber vermeden, hatta oyuna getirerek ondan çocuk yapmak, sonra da ‘Sana ne, ben doÄŸuracağım’ demek, bir tür tecavüz deÄŸil midir? Ä°lle de ‘kendim için çocuk yapacağım, buna adamlar karışamaz’ diyen kadınlar için en uygun çözümün sperm bankalarından alınan ‘anonim’ spermler olduÄŸunu kabul etmeliyiz. Fakat öyle erkek arkadaÅŸlarım da oldu ki evlendiler çocuk yaptılar ve çekip gittikten sonra bir daha çocuklarını arayıp sormadılar bile... Onların ‘baba’lıklarının da iskele babalarından bile daha aÅŸağıda, hakikaten ‘sperm’ düzeyinde olduÄŸunu düşünüyorum. Avukat Mustafa Kemal GüngörMevzuat bu konuda erkeÄŸi ‘korumuyor’‘Diyelim bir kadınla bir erkek, kendi özgür iradeleriyle birlikte oldu ve kadın hamile kaldı. EÄŸer kadın çocuÄŸu doÄŸurmak istiyorsa, hukuken erkek bunu engelleyemez. Bu noktada, yasalarda erkeÄŸi ‘koruyan’ bir madde yok. Bir avukat olarak erkeklere, böylesi durumları öngörerek, daha önceden önlem almış olması gerektiÄŸini söyleyebilirim. Bir erkek olarak ise şöyle hissederim: Ben bir kadınla iliÅŸkiye giriyorsam, çocuk yapmaya da birlikte karar vermeliyiz. Benim rızam olmadan böyle bir sonuç doÄŸarsa da sonuçlarına katlanırım. Â
button