Erkeğim benden üstün olmalı

Güncelleme Tarihi:

Erkeğim benden üstün olmalı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 21, 2008 00:00

Didem Uzel " Sıradan bir erkek ruhumu besleyemez" diyor.

Haberin Devamı

Didem Uzel fotoğrafları

Meslek hayatında 15 yılı geride bırakan manken Didem Uzel, şu sıralar bir yandan "Doktorlar" dizisinin "kötü kadın"ı Burçin karakterini canlandırıyor, bir yandan da Arena dergisi için röportajlar yapıp, yazılar kaleme alıyor. Uzel, "Benim gibi bir kadının karşısında durabilecek adamın benden üstün vasıflara sahip olması lazım. Sıradan bir erkek ruhumu besleyemez" diyor.

Didem Hanım, 10 yılı aşkın süredir şov dünyası içindesiniz ama şimdiye kadar hiç ön plandaki isimlerden biri olmadınız. Bunun sebebi nedir sizce?

- Evet, meslek hayatımda 15’inci yılımı doldurdum. Bu camiada 15 yılı dolduruyorsanız bu çok önemli bir şeydir. Modellik yaparken de sunuculuk yaparken de oyunculuk yaparken de hiçbir zaman ’top’ noktada olmadım ama her zaman belli bir çizgim vardı ve onu korudum. Bu yüzden çok mutluyum, birçoklarının aksine iç huzura sahibim. Sözünü ettiğim o noktaya ulaşmak için bir çaba da sarf etmiyorum ayrıca... Belki bir gün hiç ummadığım bir iş yaparım ve o iş beni o noktaya taşır.

Haberin Devamı

Şu sıralar "Doktorlar" dizisi ile televizyon izleyicisinin karşısındasınız. Biraz da canlandırdığınız Burçin karakterinden söz eder misiniz?

- Canlandırdığım Burçin karakterini çok seviyorum. Bu dizi için teklif geldiğinde, canlandıracağım karakterle ilgili pek bir bilgim yoktu. Tek bildiğim karanlık işler çeviren bir kadın olduğuydu...

Burçin’i size sevdiren nedir peki?

- Burçin’i gerçek karakterime çok zıt olduğu için seviyorum. Daha doğrusu Burçin’i değil de, benden çok farklı bir karakteri canlandırmayı sevdim ben... Bir de karakter ya çok iyi ya da çok kötü olmalı çünkü arada kalan roller akıllarda yer etmiyor, çok fazla dikkat çekmiyor.

EMRE ARTIK BENİM DOSTUM

Biraz da Arena’dan bahsedelim. Bir süredir röportajlarınız ve yazılarınız yayınlanıyor dergide...

- Çok severek yaptığımı ve bırakmayı düşünmediğimi söyleyebilirim. Ben zaten çok uzun zamandır kısa öyküler yazıyorum. Üç kadının hikayesini anlatıyorum orada...

Yaşanmış hikayeler mi bunlar?

- O karakterlere istediğimi yaptırıyorum. Kalem benim elimde ve yaşanmış şeyleri de yazıyorum, hayal ürünlerini de yazıyorum. "Aslında biz kadınlar siz erkekler için şunları düşünüyoruz"u yazıyorum "Pijama Partileri"nde...

Haberin Devamı

İlk röportajınızı da eski sevgiliniz Emre Altuğ’la yapmanızın özel bir sebebi var mıydı?

- O tamamen tesadüftü... Derginin konseptine uygun olması için bir erkekle röportaj yapmam gerekiyordu. Aklımda üç isim vardı. Diğer isimlerin programları uygun olmadığı için Emre’yi aradım, böyle bir şey var dedim o da, "Seni mi kıracağım" dedi ve yaptık. Biz Emre’yle rutin olarak görüşürüz. Bir ay görüşmediysek, "Her şey yolunda mı" diye birbirimizi ararız. Beş ay hiç konuşmayalım, beş ayın sonunda bir telefon açsam anında yetişir. O kadar güvendiğim ve inandığım biridir. Aynı şey onun için de geçerli. İşte benim yaptığım röportaj da böyleydi. Son dakika birini bulmam gerekiyordu ve Emre beni kırmadı. Aslında riskli bir olay da aynı zamanda... Bir ilişkisi var ve rahatsız olabilir. Aynı şekilde kız da rahatsız olabilir.

Haberin Devamı

Sorular arasında "Bana ilişkimiz boyunca hiç yalan söyledin mi" de vardı. Emre Bey bu soruyu geçiştiren bir cevap verdikten sonra siz de "Gerisi bizde saklı" demiştiniz. O konuşmanın devamında neler oldu?

- Ben şimdiye kadar Emre’ye hiç böyle bir şey sormamıştım. Yaşadığımız ilişki içinde merak ettiğim şeyleri sordum. Bana onları anlattı. Bizi ilgilendirdiği için de yazmadım. Ama samimiyetle cevap verdi. Kimisine güldüm, kimisine de kızdım, "Demek bana böyle yaptın" diye...

Peki, mutlu kapattınız mı telefonu?

- Hálá içimde Emre’ye karşı bir şey hissediyor olsaydım canım yanardı.

BANA GÖRE AŞKIN ÖMRÜ ÜÇ YIL

Aşk üzerine yazılar yazıyorsunuz. Peki, sizin için aşk ne ifade ediyor?

- Yapılan araştırmalarda PEA denilen bir madde aşık olduğunuzda vücudunuzda salgılanmaya başlıyor. Coşku, sevinç, mutluluk veren bir hormon bu... Böylece karnınızda kelebekler uçuşuyor, ateş basıyor, yemek yiyemiyorsunuz. Sadece bu hormon yapıyor bunu... Fakat vücut o kadar yoruluyor ki bu hormonu salgılamaktan en fazla 3 yıl dayanıyor. Vücut bir süre sonra bunu bastırmak için başka bir hormon üretiyor ve size keyif veren bu hormon bir anda aşağıya çekiliyor. Ondan sonra "Aşkın gözü kördür" denilen zaman geçmiş oluyor. Gerçeklerle yüzleştiğinizde eğer bazı şeyler sizi rahatsız ediyorsa ayrılıyorsunuz. Bu küçücük bir hormonun yaptığı şey... n Siz aşkın sırrını çözmüşsünüz...

- İlişkileri kısa kılan bu... Hiç şüphe uyandırmıyoruz. Tutkuyu tetiklemiyoruz. Karşımızdakinin bizim olduğundan emin olmak istiyoruz. Bu eminlik olduğunda da ilişki bitiyor. Bir ilişkide bence her zaman gidebilme ihtimali olmalı... Gitme ihtimali olmayan bir insan ne kadar cazip olabilir. Orada olduğunu bildiğim sürece cazip değildir. Ama her an beni dürten, her an gitme ihtimali olan bir erkek beni yerimde tutamaz. Bu yüzden insanlar evlenince aşk bitiyor diye düşünüyor. Bence evliliğin içinde de sevgili olunmalı...

Haberin Devamı

Nasıl bir karaktere sahip erkek sizin gönlünüzü çalabilir?

- Zeki, tutkulu, belli bir doyuma ulaşmış ve güçlü olması gerekiyor. Ben güçlü erkekleri çok severim. Maddi, manevi olarak da güçlü erkekleri seviyorum. Bu demek değil ki, benim ayağıma kırmızı halılar sersin. Sözüyle, bakışıyla bir şey yaptırtabilen adam seviyorum. Nerede ne zaman ne yapacağını bilen, adam gibi adam olası gerekir. Bir de yakışıklı olmalı...

Biraz fazla mı oldu acaba?

- Çok istiyormuş gibi gözüküyor ama benim gibi bir kadının karşısında nasıl bir adam durabilir ki? Sanatın birkaç dalıyla uğraşıyorum. Güzel sanatlar okuduğum için resim yapıyorum. Yazılar yazıyorum, zaten bu renkli dünyanın içindeyim. Beni bir adamın elinde tutabilmesi için benden daha üstün vasıflara sahip olması gerekir. Sıradan bir insan beni ruh olarak nasıl besleyecek?

Haberin Devamı

Didem Hanım, 10 yılı aşkın süredir şov dünyası içindesiniz ama şimdiye kadar hiç ön plandaki isimlerden biri olmadınız. Bunun sebebi nedir sizce?

- Evet, meslek hayatımda 15’inci yılımı doldurdum. Bu camiada 15 yılı dolduruyorsanız bu çok önemli bir şeydir. Modellik yaparken de sunuculuk yaparken de oyunculuk yaparken de hiçbir zaman ’top’ noktada olmadım ama her zaman belli bir çizgim vardı ve onu korudum. Bu yüzden çok mutluyum, birçoklarının aksine iç huzura sahibim. Sözünü ettiğim o noktaya ulaşmak için bir çaba da sarf etmiyorum ayrıca... Belki bir gün hiç ummadığım bir iş yaparım ve o iş beni o noktaya taşır.

Şu sıralar "Doktorlar" dizisi ile televizyon izleyicisinin karşısındasınız. Biraz da canlandırdığınız Burçin karakterinden söz eder misiniz?

- Canlandırdığım Burçin karakterini çok seviyorum. Bu dizi için teklif geldiğinde, canlandıracağım karakterle ilgili pek bir bilgim yoktu. Tek bildiğim karanlık işler çeviren bir kadın olduğuydu...

Burçin’i size sevdiren nedir peki?

- Burçin’i gerçek karakterime çok zıt olduğu için seviyorum. Daha doğrusu Burçin’i değil de, benden çok farklı bir karakteri canlandırmayı sevdim ben... Bir de karakter ya çok iyi ya da çok kötü olmalı çünkü arada kalan roller akıllarda yer etmiyor, çok fazla dikkat çekmiyor.

EMRE ARTIK BENİM DOSTUM

Biraz da Arena’dan bahsedelim. Bir süredir röportajlarınız ve yazılarınız yayınlanıyor dergide...

- Çok severek yaptığımı ve bırakmayı düşünmediğimi söyleyebilirim. Ben zaten çok uzun zamandır kısa öyküler yazıyorum. Üç kadının hikayesini anlatıyorum orada...

Yaşanmış hikayeler mi bunlar?

- O karakterlere istediğimi yaptırıyorum. Kalem benim elimde ve yaşanmış şeyleri de yazıyorum, hayal ürünlerini de yazıyorum. "Aslında biz kadınlar siz erkekler için şunları düşünüyoruz"u yazıyorum "Pijama Partileri"nde...

İlk röportajınızı da eski sevgiliniz Emre Altuğ’la yapmanızın özel bir sebebi var mıydı?

- O tamamen tesadüftü... Derginin konseptine uygun olması için bir erkekle röportaj yapmam gerekiyordu. Aklımda üç isim vardı. Diğer isimlerin programları uygun olmadığı için Emre’yi aradım, böyle bir şey var dedim o da, "Seni mi kıracağım" dedi ve yaptık. Biz Emre’yle rutin olarak görüşürüz. Bir ay görüşmediysek, "Her şey yolunda mı" diye birbirimizi ararız. Beş ay hiç konuşmayalım, beş ayın sonunda bir telefon açsam anında yetişir. O kadar güvendiğim ve inandığım biridir. Aynı şey onun için de geçerli. İşte benim yaptığım röportaj da böyleydi. Son dakika birini bulmam gerekiyordu ve Emre beni kırmadı. Aslında riskli bir olay da aynı zamanda... Bir ilişkisi var ve rahatsız olabilir. Aynı şekilde kız da rahatsız olabilir.

Sorular arasında "Bana ilişkimiz boyunca hiç yalan söyledin mi" de vardı. Emre Bey bu soruyu geçiştiren bir cevap verdikten sonra siz de "Gerisi bizde saklı" demiştiniz. O konuşmanın devamında neler oldu?

- Ben şimdiye kadar Emre’ye hiç böyle bir şey sormamıştım. Yaşadığımız ilişki içinde merak ettiğim şeyleri sordum. Bana onları anlattı. Bizi ilgilendirdiği için de yazmadım. Ama samimiyetle cevap verdi. Kimisine güldüm, kimisine de kızdım, "Demek bana böyle yaptın" diye...

Peki, mutlu kapattınız mı telefonu?

- Hálá içimde Emre’ye karşı bir şey hissediyor olsaydım canım yanardı.

BANA GÖRE AŞKIN ÖMRÜ ÜÇ YIL

 Aşk üzerine yazılar yazıyorsunuz. Peki, sizin için aşk ne ifade ediyor?

- Yapılan araştırmalarda PEA denilen bir madde aşık olduğunuzda vücudunuzda salgılanmaya başlıyor. Coşku, sevinç, mutluluk veren bir hormon bu... Böylece karnınızda kelebekler uçuşuyor, ateş basıyor, yemek yiyemiyorsunuz. Sadece bu hormon yapıyor bunu... Fakat vücut o kadar yoruluyor ki bu hormonu salgılamaktan en fazla 3 yıl dayanıyor. Vücut bir süre sonra bunu bastırmak için başka bir hormon üretiyor ve size keyif veren bu hormon bir anda aşağıya çekiliyor. Ondan sonra "Aşkın gözü kördür" denilen zaman geçmiş oluyor. Gerçeklerle yüzleştiğinizde eğer bazı şeyler sizi rahatsız ediyorsa ayrılıyorsunuz. Bu küçücük bir hormonun yaptığı şey... n Siz aşkın sırrını çözmüşsünüz...

- İlişkileri kısa kılan bu... Hiç şüphe uyandırmıyoruz. Tutkuyu tetiklemiyoruz. Karşımızdakinin bizim olduğundan emin olmak istiyoruz. Bu eminlik olduğunda da ilişki bitiyor. Bir ilişkide bence her zaman gidebilme ihtimali olmalı... Gitme ihtimali olmayan bir insan ne kadar cazip olabilir. Orada olduğunu bildiğim sürece cazip değildir. Ama her an beni dürten, her an gitme ihtimali olan bir erkek beni yerimde tutamaz. Bu yüzden insanlar evlenince aşk bitiyor diye düşünüyor. Bence evliliğin içinde de sevgili olunmalı...

Nasıl bir karaktere sahip erkek sizin gönlünüzü çalabilir?

- Zeki, tutkulu, belli bir doyuma ulaşmış ve güçlü olması gerekiyor. Ben güçlü erkekleri çok severim. Maddi, manevi olarak da güçlü erkekleri seviyorum. Bu demek değil ki, benim ayağıma kırmızı halılar sersin. Sözüyle, bakışıyla bir şey yaptırtabilen adam seviyorum. Nerede ne zaman ne yapacağını bilen, adam gibi adam olası gerekir. Bir de yakışıklı olmalı...

Biraz fazla mı oldu acaba?

- Çok istiyormuş gibi gözüküyor ama benim gibi bir kadının karşısında nasıl bir adam durabilir ki? Sanatın birkaç dalıyla uğraşıyorum. Güzel sanatlar okuduğum için resim yapıyorum. Yazılar yazıyorum, zaten bu renkli dünyanın içindeyim. Beni bir adamın elinde tutabilmesi için benden daha üstün vasıflara sahip olması gerekir. Sıradan bir insan beni ruh olarak nasıl besleyecek?

Çocuk istediğim için evlenmem şart

Yakın arkadaşınız Pınar Altuğ’un evliliğinden sonra sizi de bir heves sarmış, doğru mu?

- Çünkü çocuk istiyorum. Çocuk için evlenmek şart...

Sanırım artık eli kulağında... Güzel bir ilişkiniz varmış...

- O haber nasıl çıktı bilmiyorum. Benim yaşadığım bir ilişkiyi kabul etmem için bazı şeylerin yerine oturmuş olması gerekir. Evet, flört ettiğim biri var. Ama bu büyük aşk yaşadığım anlamına gelmez. Şu anda tanıma aşamasındayım. Belki de en güzel dediğimiz dönemi uzun tutma çabasındayım ama duyanlar bana bunu yaşatmıyorlar. Ben ilişkiden önceki, başlangıç dönemini yaşıyorum.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!