Simla YERLİKAYA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2007 00:00
Nalan Koç (45), Norveç Kutup Enstitüsü’nün İklim Programı Başkanı. Norveç’in ikinci büyük kenti Bergen’de 1988 yılında jeoloji bölümünü bitiren Koç, aynı üniversitede master ve doktorasını da yaptı. Şimdi Bergen’den de kuzeyde, kutupların dibindeki Tromso’da yaşıyor. Norveç Kutup Enstitüsü’nün iklim programının başkanlığının yanı sıra Tromso Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapıyor.
Dünyanın yüzyıllar boyunca geçirdiği iklim değişikliğini inceleyen
Koç, bu alanda dünyada sayılı isimler arasında. Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği İzmir Karşıyaka’ya her sene geliyor. 23 yaşında İzmir’den, doğduğu şehirden ayrılırken, aklında devamlı Norveç’te kalmak yoktu. Ama onu buzlu şehirlere götüren doğa ve jeoloji sevgisi, Norveç’te kalmasını, hatta daha da kuzeylere çıkmasını sağladı. Nalan Koç ile Norveç’in kuzeyinde Svalbard kentinde yaptığı alan araştırmasından döner dönmez konuştuk. Svalbard Norveç’e bağlı Belçika’nın iki katı büyüklüğünde bir kara parçası ve dünyada sürekli yerleşimin olduğu en kuzeydeki yer. Yapılan araştırmaların sonucu ise pek iç açıcı değil. Svalbard yılllardan beri en sıcak yazını yaşıyor ve artık oranın simgesi ve yaşam gerekliliği olan buzlar oluşmuyor.
İzmir’den kalkıp, Norveç’e gitmek nereden aklınıza geldi? - Nereden nereye, değil mi? Gerçekten de hayat tesadüflerle dolu. Ben İzmir’de Amerikan Kız Koleji’nde okudum. Çok güzel bir kütüphanesi vardır. Ben de gezmeye ve okumaya çok meraklıydım. Özellikle National Geographic’i severek okurdum. Hatta bir keresinde, şimdi zamanını tam hatırlayamayacağım ama 70’lerin sonu sanırım, National Geographic’in bir sayısı beni inanılmaz etkilemişti. Orta sayfasının kapaklarını açınca sayfa daha büyüyordu ve jeolojik zaman birimlerini gösteriyordu. Orada dünyanın aslında çoğunlukla buzul çağı yaşadığını gördüm. Her yüz bin yıllık dönemde ancak 10 bin yıl sıcak, geri kalanı buzul çağı oluyordu. Bu benim buzlara, iklim değişikliklerine ilgimi arttıran ilk şeydi. Bir de her pazar hiking kulübü ile dağları tepeleri dolaşırdık. Yani bir doğa sevgisi zaten vardı ve bu gittikçe arttı. O yüzden üniversitede jeoloji okuyayım dedim. Sonra da 9 Eylül Üniversitesi’nde jeoloji mühendisliği okumaya başladım. Ama bölümü bitirmeden Norveç’e geldim.
Norveç’e de zaten jeoloji okumaya gelmediniz mi?- Evet, Norveç’e gelmemin sebebi daha iyi bir eğitim almaktı. Fazla uzun vadeli kalmayı düşünmemiştim. Sadece okuduğum bilimi severek yapabilmekti amacım. 9 Eylül Üniversitesi’ndeki hocam Prof. Dr. Orhan Kaya beni doğru şekilde yönlendiren insandır; bende, benim buraya gelmemde çok emeği var. Çalışmayı seçtiğim konuyu da bana o tavsiye etti. Ben deniz jeolojisi ile ilgileniyordum, o da bana diatomlar (denizlerde yaşayan tek hücreli canlılar) üstüne inceleme yapmamı söylemişti. Hocamın sözünü dinleyerek bu dala geçtim. Söyledikleri doğruymuş. Bu alanda yaptığım çalışmalarla yolum açılmış oldu.
Neden başka yer değil de, Norveç?- Aslına bakarsanız liseden ötürü daha çok Amerika’ya gitmeyi düşünüyordum. Ama ABD’de eğitim paralı ve çok masraflı. O aralarda da Norveçli bir kız arkadaşım vardı. O da benim gibi dağcılıkla ilgilenirdi ve Norveç’in buzlu dağlarının güzelliğini anlatırdı. Biraz ondan etkilendim, bir de Bergen Üniversitesi’nin jeoloji bölümünün iyi olduğu bilinir zaten. E, gençlik aklı ve maceraperestlik de eklenince yollara düştük.
GEMİDE EN BÜYÜK EĞLENCEMİZ YEMEKBir iki gün önce Svalbard’da bir alan çalışmasından geldiniz. Çoğunlukla böyle kutuplarda, buzulların arasında mısınız?- Ağustos ayı boyunca Svalbard’daydık. Alan araştırması için en sıcak ayı tercih etmeye çalışıyoruz. Ama devamlı kutuplarda da değilim; ancak senenin 1-1,5 ayı. Evim Tromso’da, orası da kutup bölgesini aratmayacak bir yer. 1996-97’de Antarktika’da araştırmalar yaptım. Hem güney, hem kuzey kutbunda çalıştım.
Sizin amacınız bilimsel çalışmalar yapmak ama kutuplara yakın yerlerde bir geminin içinde gezmek kulağa çok güzel geliyor. Öyle mi, yoksa boğucu mu?- Gerçekten de araştırma yaptığımız ortamlar muazzam güzel. Zaten el değmemiş doğayı Türkiye’de de, Norveç’te de, nerede olsa çok severim. Ama işimiz çok yoğun. 24 saat boyunca, iki devriye halinde çalışıyoruz. Çalıştığımız gemiler o kadar pahalı ki, her dakikasını kullanmak zorundayız. Ama hepimiz işimizden zevk aldığımız için hiç rahatsızlık duymuyoruz. Çalışıp uyumak dışında bir şey var yaptığımız; yemek yemek. Yemek vakti günün en harika zamanı. Gemide özel aşçımız oluyor. Bu yoğun tempoda çalışan insanların düzgün beslenmesine dikkat etmek zorundayız.
KÜRESEL ISINMAYI BİLİM ADAMI TESPİT ETTİ ŞİMDİ POLİTİKACILAR ÇÖZÜM ÜRETMELİ
Dünya üzerindeki buzullarla ilgili senelerdir ölçümler yapılır. Bu ölçümlerin başından beri erime olduğu görüldü. Ama son beş senedir bu iş çok hızlandı ve sıcaklıkların yükselmesi de beraberinde geldi. Dünya son 100 senede ısındı ve ısınmaya devam ediyor. En çok ısınma kutuplarda. Dolayısıyla hem karadaki hem sulardaki buzullar eriyor. Bir kısmı eridikçe, kalan buzulların erimesi de hızlanıyor. Beyaz buzullar güneşten gelen enerjiyi yansıtırlardı. Şimdi buzulların yerine gelen kara toprak ve deniz güneş enerjisini absorbe ediyor, yani ısınıyoruz. Kutuplar dünyanın buzdolabı gibidir. Isıyı dengede tutarlar. Buzların erimesiyle bu denge bozuluyor.
Küresel ısınmanın etkisi ile kurak yerler daha da kuraklaşacak, ki Türkiye bu yerler arasında. Norveç gibi yağışlı yerler de daha çok yağış alacak.
Ben bilim adamıyım. Ne olduğunu söylerim, neden olduğunu söylerim. Ama küresel ısınmayla ilgili bir şey yapması gereken poltikacılar. Ne yapılabileceğini belirlemek onlara düşüyor.
BURADA SON İKİ KIŞ BUZ FALAN OLMUYORİklim araştırması yapıyorum, ama geçmişin iklimini. Deniz dibinden tortular alıyorum. Bu tortuların içinde ölmüş planktonlar, yani denizde yaşayan mikroskobik bitkiler oluyor. Bu bitkilerin bazısı sıcak, bazısı soğuk sever. Katmanlara göre deniz suyunun sıcaklığı zamanlara göre nasıl değişmiş, tespit ediyorum. Ama şimdi liderliğini yaptığım programda bugünün iklimini araştırıyoruz. Mesela kutuplara ne kadar sıcak su geliyor, ne kadar buzul eriyor, buna bakıyoruz. Norveç’i yaşanabilir kılan şey Florida’dan başlayan sıcak su akıntısı Gulf Stream’in buralara kadar gelmesidir. Ama bu sıcak akıntı kışın karaya daha uzak olduğu için fiyordlar buz tutar. Hatta oralarda yaşayanlar snow-mobil ile bu buzların üstünde ulaşım sağlardı. Ama iki kıştır buz falan olmuyor. Çünkü değişen rüzgar sistemiyle sıcak sular artık kışın da buraya akıyor ve iklim daha sıcaklaşıyor. Yani şimdi iklim değişiyor ve bu insan eliyle oluyor. Biz de işte bunlarla uğraşıyoruz.