Güncelleme Tarihi:
Bu saat çok kritik, çünkü 15 dakika önce ABD’de mart enflasyon rakamları açıklanacak, üç dakika sonra da Malezya’dan seyyar tezgah simitçileri aylık ciro verileri var. Görüşme biraz tesadüfi olarak gerçekleşti, dün gece arkadaşlarla yaptığımız beyin fırtınasının ardından Hummer’la eve dönüyordum, toplantıda sinapsları yağlamak için biraz da rakı alınmıştı tabii, sağa sinyal vereyim derken, yanlışlıkla benim keleş ateş aldı. Ben durduran jandarma subayı çok nazikti. “Size seyr-ü seferden alıkoyduğum için üzgünüm, rutin arama” dedi. Hakkaten rutin aramaydı, çünkü bagajdaki iki ceset, 5 kilo patlayıcı, arkada oturan 3 Rus kültür sefiresi ve yan koltuğa yığdığım beş kasa kaçak viskiye el konmadı. Subayın samimiyetinden cesaret alıp “Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak mı?” dedim. “Evet” dedi, “benim kayınço AKP ilçe merkezinde büfe işletiyor, o duymuş.” Bu kesin kanıt karşısında önce şaşırdım, sonra bir yazar olarak bütün riskleri alarak bu bilgiyi sizlerle paylaşıyorum.
Bu konuda ahkam kesen yazarların bir tanesi bundan daha sağlam bilgiye dayanarak analiz yapıyorsa, klavyemi yerim. Erdoğan cumhurbaşkanı olacak, çünkü orta vadeli planda yarı başkanlık sistemine geçmek var. Böylece “gerçek iktidarı” garantiye almış olurken, olası seçim kaybetme senaryolarında AKP’nin bekası sağlanacak. Erdoğan bu sistemi oturtsa dahi ülkeyi dinci düzene filan götürmez, çünkü AKP İslamcı değil, devletçi bir parti. Yani, devleti ele geçirerek, o kurumun sağladığı tüm politik ve ekonomik menfaatleri kendi paylaştırmak istiyor. Erdoğan’ı durduracak iki gelişme olabilir. İlki, TSK’dan sert bir itiraz, ikincisi partide ayaklanma. TSK’nın müdahil olacağını hiç sanmıyorum. Erdoğan’ın köşkte yapacağı hatalarla kendini kısık ateşte pişirmesini seyretmek daha keyifli. Sonuçta, ABD Kongresi’nin sözde Ermeni soykırımını tartıştığı günlerde Suriye’de stat açan, İran’la mega-enerji ortaklığı açıklayan bir diplomasi dehası var karşımızda. Parti Erdoğan’ın başbakan kalmasını ister, ama karikatürünü çizeni mahkemede süründüren bir zata bunu açıkça söylemek sağlam “maça” ister.
Dolayısı ile bu hafta piyasanın Erdoğan cumhurbaşkanlığında uzlaşma arayacak duyumu üzerine gazlamasını komik buluyorum. Merak etmeyin, Erdoğan cumhurbaşkanı olsa da, bu sefer de “ohh, belirsizlik bitti”, diye alacaklar. Çünkü, piyasalarda olup bitenin bizim politik ve ekonomik risklerle hiç alakası yok. Son çıkan büyüme ve enflasyon rakamlarını iyiye yorup alım yapmak için yoğun anti-psikotik ilaç tedavisinde olmak lazım. Kürede yeni bir risk alma furyası başladı. Bu ortamda gelişmekte olan piyasalar (GOP) arasında en ucuz kalan biziz, her bahaneyle alım yapılacak. Sub-prime fiyaskosunu yaratan kollektif akıl yoksunluğu şimdi GOP’lara sıçrayacak, çünkü hedge fund’larda tonla para var, ama getiri yok. Eğer ikinci çeyrek sonunda getiriniz negatif olursa, hatta fonlar ortalamasının altında kalırsa, millet parayı çeker, siz de işsiz kalırsınız. Buna “moral hazard “ denir, ve yakında başımıza çok büyük belalar geleceğine delalettir.
Geçen hafta Wall Street niye çıktı? ABD ekonomisi yavaşlıyor, ABD Merkez Bankası (FED) faiz indirecek diye. Futures 2 hatta 3 faiz indirimi fiyatlıyordu. Cuma günü yayınlanan tarım dışı istihdam verisinin çok güçlü çıkmasının ardından, futures faiz indirimi yok dedi. Ama, Wall Street yine çıktı, niye? Ekonomi büyüyor, karlar artacak diye. Herkesin kendini win-win (kazan-kazan) senaryoların içinde gördüğü ortamlara “mani” denir. Bu ortamlarda balon patlamadan önce fiyatlar ve hacimler hızla artar. Son aşamada garson ve manavlar size “Abi ne alayım?” diye sorar, o zaman nakde döner, Roma’nın yanışını üzüm yiyerek seyredersiniz.