Erdal Öz ödülü heykeli neden jüri başkanının elinde kaldı

Güncelleme Tarihi:

Erdal Öz ödülü heykeli neden jüri başkanının elinde kaldı
Oluşturulma Tarihi: Mart 30, 2008 00:00

İki yıl önce kaybettiğimiz yazar ve yayıncı Erdal Öz anısına ailesinin koyduğu Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün töreni yapıldı geçtiğimiz çarşamba akşamı.

Mekan olarak İstanbul Pera Müzesi’nin girişindeki kafe seçilmişti.

Bugüne kadar pek çok törene katıldım orada, sanırım en içten kalabalık o gece biraraya gelmişti. Doğal olarak edebiyatçı ağırlıklı bir topluluktu, çünkü o gün aynı zamanda Erdal Öz’ün doğum günüydü.

Törene geçildiğinde Pera Müzesi’nin salonu merdivenlerine kadar dolmuştu.

Yayınevine adını verdiği oğlu Can, "Babam burada olsaydı" diyerek içten bir konuşma yaptı. Gerçi yapılan
/images/100/0x0/55eabde0f018fbb8f893c67f
konuşmaların hepsi aynı duygusallığı taşıyordu. Can Yayınları Yayın Yönetmeni Celal Üster, bu yılın jüri başkanı Tahsin Yücel ve ödülü alan Gülten Akın da birer konuşma yaptılar.

Gülten Akın 20 yaşından beri tanıdığı Erdal Öz adına konulan bir ödülün kendisine verilmesinden dolayı karmaşık duygular içinde olduğunu söyledikten sonra can alıcı finali yaptı: "Erdal’dan sonraya kaldığım için üzgünüm."

Bu içten söylenmiş cümle adeta bir Gülten Akın dizesi gibiydi.

Gecenin espri konusu ise Handan Börüteçene’nin hazırladığı ödül heykelciğinin ağırlığıydı. Gülten Akın’a ödülünü jüri başkanı Tahsin Yücel takdim etti.

Daha doğrusu o takdim etti ama Gülten Hanım; "Aman aman ben onu kaldıramam" deyince tören boyunca heykele Tahsin Yücel eşlik etmek zorunda kaldı.

HEYKEL KAÇ KİLO BAHSİ BİLE AÇILDI

Tören sonrasındaki kokteyl sırasında da heykelin ağırlığıyla ilgili espiriler sürüp gitti. Hatta kaç kilo olduğu üzerine iddiaya girenler bile oldu.

Heykeltıraş Handan Börüteçene de "Çok değil canım haykelin ağırlığı 3.5 kilo, Gülten Hanım rahatsızlığı nedeniyle öyle söyledi, bu edebiyat dünyasına da hiç yaranılmıyor" diye yanıtladı bu esprileri. Hatta Gülten Hanım bile katıldı espri yapanlara, "Eskiden alsaydım ödülü karı koca kavgasında kullanırdım ama artık ikimiz de yaşlandık, kavga bile yapamıyoruz" diyerek.

Neyse, sonunda Gülten Akın’ın kitaplarını yayımlayan Yapı Kredi Yayınları’nın Yayın Yönetmeni Raşit Çavaş olaya müdehale etti ve heykeli Ankara’ya, Gülten Hanım’ın evine iletme görevini üstlendi.

Esmahan Aykol’un imzalı kitabının izini sürmesine gerek kalmadı

Geçen hafta Esmahan Aykol’un imzalı bir kitabının nasıl olup da bir zincir mağazada satılabildiğiyle ilgili bir yazı yazmıştım. Merkez Kitaplar Yayın Yönetmeni İlknur Özdemir bir açıklama göndererek bunun tamamen bir karışıklıktan olabileceğini belirtiyor. Yani Esmahan’ın iz sürmesine gerek kalmadı çünkü Özdemir bu izi sürmüş ve şu sonucu elde etmiş: "Yayınevi içinde kısa bir araştırma yaptıktan sonra bu olayın bir tek mantıklı açıklaması olabileceği ortaya çıktı:

Kitabın çıktığı gün Esmahan Aykol yayınevine gelmiş ve imzalı olarak dağıtılmasını istediği çok sayıda kitabı tek tek imzalamıştı. Bu arada imzaladığı kitaplardan bir tanesi masada duran imzasızların arasına karışmış olabilir ya da imza faslı bittikten sonra artan kitapları masadan kaldıran satış görevlisi arkadaşımız yanlışlıkla bu imzalı kitabı da alıp depoya götürmüş olabilir. Bu durumda bu kitap satılacaklar arasına girmiş ve gelen siparişlerle bu zincir mağazaya gönderilmiş olmalı. Zaten zincir mağazada satılması, bu kitabı herhangi birinin yasadışı yoldan satmadığının da kanıtıdır. Zincir mağazalar kitabı doğrudan bizden satın alırlar, elden tek tek kitap satın almazlar.

Binde bir de olsa böyle bir aksilik yaşanabilir. Öncelikle sevgili Beril Yalçın’ın ve yazarımız Esmahan Aykol’un üzüntülerinin giderilmesi ve bir yanlış anlamanın önüne geçmek için bu açıklamama bundan sonraki ilk Kültürazzi köşesinde yer vermenizi rica edeceğim.

Teşekkür ve selamlarımla."

Benzer bir açıklamayı da Beril Yalçın göndermiş ve o da böyle bir kitabın eline bile geçmediğini söylüyor.

Neyse sonuç olarak gerçek böylece ortaya çıkmış oldu.

Berlin’de Türk sanatı merkezi açılıyor

Güncel Türk sanatının en önde gelen destekçilerinden biri Ömer Koç. Galatasaray’daki Yapı Kredi Sanat Galerisi Koç Grubu’nun yönetimine geçtiğinden beri çağdaş sanatın da merkezi haline geldi ve Türk sanatçılarının çok önemli sergileri açıldı.

Hatta Rene Block’un yönetiminde Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan Türkiye’de Güncel Sanat Monografileri dizisi başlatıldı.

Türkiye’deki güncel sanatın yurt dışında da tanıtılması açısından önemli bir adım daha atılmış. Önümüzdeki cuma günü Berlin’deki Hamburger Bahnhoff Müzesi’nin arka sokağında Tanas Çağdaş Sanat Merkezi adı altında bir yer açılacakmış. Yine Rene Block’un direktörlüğünü üstleneceği merkez, Vehbi Koç Vakfı çatısı altında olacakmış. Ve Tanas Çağdaş Sanat merkezi’nin açılışı da Kutluğ Ataman’ın Küba sergisiyle yapılacakmış.

Sürekli miş, muş diye yazmamı yadırgadınız sanırım. Nedenini anlatayım.

Bütün bu bilgileri sanat çevresindeki fısıltılardan derledim de ondan. Nedenini anlamadım ama bu konuda ne bir açıklama yapılıyor ne de bilgi veriliyor.

Türkiye sanatının tanıtımı açısından böylesine yüz akı bir projenin böylesine gizlilikle sürdürülmesini anlayamadım doğrusu.

Açılışa da öyle gazeteci falan da davet edilmedi çünkü.

Son olarak merkezin adının neden Tanas derseniz sanat kelimesini tersten okuyun derim.

Şiir festivalinin logosu İKSV’ninkilerin kopyası mı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 13-17 Mayıs tarihleri arasında Uluslararası İstanbul Şiir Festivali düzenliyor. Türk ve dünya şairlerini buluşturacak olan festivalin programı hafta içinde Hilton Oteli’nde yapılan bir toplantıyla açıklandı. İstanbul ve festival denince doğal olarak bu kentin yüz akı İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği festivaller gelir akla. Her biri uluslararası olan Müzik Festivali, Film Festivali, Tiyatro Festivali, Bienal vs.

Yok hayır bu festivalin İKSV ile bir ilgisi yok, yani onlar düzenlemiyor ama yine de bir bütünlük söz konusu. En azından logosunda!

Tasarımını kim yaptı bilmiyorum ama o gece Şiir Festivali’nin logosunun İKSV’nin festivallerinin logosuyla neredeyse aynı olduğunu fark ettim. İKSV’ninkileri Bülent Erkmen yapmıştı. Eğer belediyenin logosu da Bülent Erkmen’e aitse bir şey diyemem ama eğer değilse düpedüz intihal demektir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!