Güncelleme Tarihi:
ATLIKARINCA FİLMİNİN FRAGMANI İÇİN TIKLAYIN - WEB TV
Bu vahim olayı çarpıcı, gerçekçi, ölçülü ama çok boyutlu bir şekilde işleyen filmin yönetmen koltuğunda İlksen Başarır var. Altın Portakal ödüllü senaryonun yazarları İlksen Başarır ve Mert Fırat. Başrollerde Mert Fırat ve Nergis Öztürk’ün olduğu filmde evin küçük kızı olarak kamera karşısına geçen Zeynep Oral’a dikkat. Kilit bir rolde alkışlanacak bir performans sergileyen Oral, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Behlül Dal Özel Ödülü’nü almıştı.
Bu yıl uyanma, silkinme, tabu olan konuları cesurca konuşma, masaya yatırma yılı sanırım.
Önce DOT’un şahane oyunu, geçenlerde hakkıyla Uluslararası Tiyatro Eleştirmenlerince Yılın Tiyatro Oyunu seçilen Festen’i gördüm.
Ensestin aileleri, çocukları nasıl etkilediğini ince detaylarla, üstünü kapatmadan, etkileyici bir dille tiyatro sahnesine taşıyordu.
Ve şimdi sinemalarda Atlıkarınca var.
Ensest konusunu izleyenleri gererek, psikolojilerini etkileyerek, canlarını yakarak ele alıyor.
İLKSEN BAŞARIR VE MERT FIRAT ORTAKLIĞI
Atlıkarınca, enerjisini çok iyi bulduğum, ortaklıklarından çok iyi işler çıkaran ve bundan sonra da çıkaracağına inandığım İlksen Başarır ve Mert Fırat’ın birlikte kaleme aldığı senaryodan yola çıkılarak İlksen Başarır tarafından çekildi.
İlksen Başarır’ın, senaryosunu yine Mert Fırat’la yazdığı bir önceki filmi Başka Dilde Aşk da yine sosyal içerikli ve derdi olan bir çalışmaydı.
Mert Fırat’ın canlandırdığı, işitme engelli ana karakteri üzerinden, bir aşk hikayesiyle yoğurarak, engellilerin toplum içindeki yerlerini ve sorunlarını anlatan film, misyonuna gayet uygun olarak sinemalarda altyazılı olarak gösterildi.
Bu filmden sonra gelen bilinçlenmenin sonucunda pek çok üniversite ve hastanede işaret dili kursları açıldı ve yaygınlaştı.
Bu arada Atlıkarınca da işitme engelliler için altyazılı kopyalarıyla giriyor vizyona.
Bu, İlksen Başarır ve Mert Fırat’ın, ele aldıkları konuları, işleri bitince bir kenara bırakmadıklarının, arkasında olduklarının en önemli göstergesi bence.
TAKINTILI BİR ADAM OLDUĞUNU HER FIRSATTA HATIRLATIYOR
Gelelim Atlıkarınca’ya.
Film çarpıcı, acıtan bir kurban kesme sahnesiyle açılarak, izleyenleri daha ilk dakikadan rahatsız etmeye, diken üzerinde oturtmaya başlıyor.
İki çocuklu ailenin babası Erdem’in kan görmeye ve kana dokunmaya dayanamayan biri olduğunu görüyoruz.
Daha sonraki sahnelerde Erdem’in temizlik, titizlik ve mikrop takıntıları birer birer perdeye geliyor.
Arabasıyla çarpıp öldürdüğü köpeğe dokunmak istemediğinden onu yol ortasında bırakmak isteyecek kadar sorunlu bir adamla karşı karşıyayız.
Bu arada köpeğe çarpma ve gömülme sahneleri filmin ilerleyen dakikalarında çarpıcı göndermelere gebe.
Sevil’in gergin kocası ve çocuklarıyla küçük bir kasabada devam eden hayatı annesinin felç olmasıyla birlikte şehre taşınıyor.
Erdem, şiir kitaplarını satabilmek ve yazarlık hayaliyle yaşarken, Sevil de işinde terfi olarak dışarıda daha çok vakit geçirmekte.
Kadının iş hayatında güçlü olması erkeğin evde iktidarını kaybetmesi demek ki bu da genelde iyi sonuçlanmayabiliyor.
Dışarıdan sıradan gibi görünen bu ailenin hayatında gizli saklı, üstü kapalı acıları, sırları var.
MİDEYE YUMRUK ATAN BİR FİLM
Atlıkarınca, çocuk büyük herkes için hoş bir tecrübedir aslında. Yükselip alçalan atların üzerinde olmak özgürlük duygusu verir, hoştur, baş döndürür, ayakları yerden keser, çocuklar gibi sevindirir.
Altıkarıncanın film olanı ise tam tersi; tokat gibi, acı, üzücü, gerçekçi ve allak bullak edici.
Üstelik atlıkarıncaya bile cinsel anlamlar yükletecek kadar çok yönlü, derinlikli ve cesur.
Senaryonun en önemli özelliği genelleme yapmaktan kaçınılıyor olması. Ana karakterlerin asıl mesleklerinin saklanması bunun en önemli göstergelerinden.
Bu, ensest gibi hassas bir konuda insanları etiketlememek adına gayet doğru bir seçim.
ÇOCUKLAR İÇİN BÜYÜK TRAVMA
Bu filmle bugüne dek örtbas edilen, yok sayılan, bu nedenle aklımıza bile gelmeyen gerçekler gözümüzün önüne geliyor.
Rahatsız edici...
Öz çocuklarına tecavüz eden babalar, bu yüzden evliliklerini yıkan kadınlar (kocasının tecavüz ettiği öz kızını kıskanıp evden kovan anneler de yok değilmiş, ki o ayrı bir filmin konusu olabilir) ve tabii en kötüsü yaşadıkları travmadan sonra hayatları kararan çocuklar.
Atlıkarınca tokat gibi çarpıyor, mideye yumruk atıyor.
MERT FIRAT KÖTÜ ADAM
Temiz yüzlü, yakışıklı oyuncu Mert Fırat, Atlıkarınca’da karanlık ve kötücül yanları olan karaktere bürünmeyi başarmış.
Kıskanmak filmiyle Altın Portakal alan Nergis Öztürk de sağlam bir performansla geliyor.
Ama bence filmin sırtını dayadığı en önemli oyuncusu Sevgi rolündeki Zeynep Oral (ki kendisi bu rolüyle Altın Portakal’da Behlül Dal özel ödülü almıştı).
Sevgi’nin anneannesine kitap okurken, yaşadıklarını anlattığı bir sahne var ki, ağlamamak, hatta haykırmamak çok zor.
HASSAS KONUYA ÖLÇÜLÜ YAKLAŞIM
47. Antalya Altın Portakal’dan ödül almış başarılı bir senaryo, iyi oyunculuklar (filmin cast direktörü Harika Uygur’u da özellikle Zeynep Oral seçimi için tebrik etmek lazım) ve hepsinin ötesinde hassas bir konuyu konuşmayı tabu olmaktan çıkarıp, gündeme getirme cesareti.
Atlıkarınca’yı izlerken zorlanacaksınız, ağır ilerleyen ve rahatsız eden filmde psikolojiniz allak bullak olacak ama buna katlanmanız gerekiyor.
Hem ele aldığı hassas konuya ölçülü yaklaşan iyi ve önemli bir film izlemiş olmak hem de konuşulmayanları konuşmaya, yaşananlara engel ve ilaç olmaya başlamak için.
İŞİTME ENGELLİLER İÇİN ALTYAZILI OLARAK GÖSTERİMDE
Atlıkarınca’yı altyazılı izleyeceksiniz. İlksen Başarır, bir önceki filmi Aşk Tesadüfleri Sever’de kamerasını işitme engellilere çevirmişti. Bu filmin etkisiyle üniversite ve hastanelerde işaret dili kursları bile açılmıştı. Atlıkarınca da Başka Dilde Aşk’ın temasına uygun olarak, işitme engelliler için altyazılı kopyalarıyla sinemalarda olacak.
ETİKETLEMEMEK ADINA DOĞRU KARAR
İlksen Başarır-Mert Fırat imzalı ödüllü senaryonun en önemli özelliği genelleme yapmaktan kaçınılıyor olması. Ana karakterlerin asıl mesleklerinin saklanması, karakterlerin yaşadıkları kasabanın neresi olduğunun belirtilmemesi ensest gibi hassas bir konuda insanları, coğrafyaları etiketlememek adına gayet doğru bir seçim.