Engin onu affetmediğimi bu röportajda okuyacak

Güncelleme Tarihi:

Engin onu affetmediğimi bu röportajda okuyacak
Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2003 21:13

Bir An Gelir... Adı bu. Gülriz Sururi'nin Doğan Kitapçılık'tan çıkan anıları. İki kelimelik tek cümle: Acayip etkilendim. O tek kitapta 2 kadın vardı. Biri, insanı baymadan Türk tiyatro tarihi anlatan, mesleğine tutkuyla bağlı olduğu her satırından belli olan, hepimizin bildiği tiyatro divası Gülriz Sururi.

Ve o kitapta tanıştığım ikinci kadın, Engin Cezzar'ın genç ve güzel karısı Gülriz. Her iki kadın da aşık. Biri mesleğine, biri kocasına. Milföy hamuru gibi bir kitap. Yaprak yaprak açılıyor. Gülriz Sururi'nin başarılarını okurken, aynı anda Gülriz'in sevdiği adamın peşinde çektiği acıları okuyorsunuz. E doğrusu Engin Cezzar'ı takdir etmemek de mümkün değil, sadece mesleğinde değil, çapkınlıkta da çok başarılı! Ben söylemiyorum, Bir An Gelir'de okuyorum. Eski mankenler, kapı komşuları, Bodrum güzelleri... Bitmiyor! Hatta bir ara dayanılmaz oluyor, Gülriz Sururi bu aşk evliliğinden boşanıyor ama onsuz olamadığı için günün birinde tekrar aynı adamla bu defa mantık evliliği yapıyor. Yaşarken acı verdiğinden eminim ama okuması çok eğlenceli. Çok gerçek. Çok açık. Çok şeffaf. Çok doğrudan. Çok harbi. Ve zaman zaman da çok komik. Bu yüzden değerli. Bir tarafıyla, hayatına dair pek çok şeyi açık açık yazabildiği, saklamadığı, hatta kendisine salak diyebildiği için Gülriz Sururi'yi, ayıptır söylemesi, rol çalıp kendime benzettim. Ama konuşurken gördüm ki, bir tarafıyla da birbirimize acayip zıt tipleriz. Bir ilişkiyi yaşama biçimi, araya koyabildiği mesafe, kendisini ve olayları kontrol kabiliyeti, hayran olduğum ama asla sahip olamayacağım özellikleri. Lafı uzatmaya gerek yok, sözünü ettiğim kişi Gülriz Sururi. Yaşamı ve ruhu çok zengin biri...

Bir şeyin yoğun olarak içindeyken insan anı-manı yazmayı düşünmüyor. Öncelikle buna vakti olmuyor. Siz ne münasebetle anılarınızı yazdınız?

- Haldun Taner, ‘‘Siz kendinizden söz etmezseniz Gülriz, kimse sizden söz etmez’’ demişti. Haklıydı. Cahide Hanım üzerine yazılmış oyunun ve sinemanın da etkisi olmuştur. Bizim izlediğimiz Cahide Sonku gerçekten o muydu! İleride hakkımda başkaları yalan yanlış yazmasın diye hiçbir şey bırakmaksızın her şeyi ben yazmak istedim. Ne me lazım, kontrol bende olsun...

İnsanlar işlerinin bittiğini düşündüklerinde anı yazmıyorlar yani!

- Yok canım. İşimin bittiğini hiç düşünmedim. Bir ara, bir antrakt bu. Çok ciddi konsantrasyon istiyor. Bir de açık yüreklilik tabii. Ya insanların önünde çırılçıplak duracaksınız ya da bu işe hiç kalkışmayacaksınız...

Neden sizin anılarınız klasik üsluba uygun değil? Çok delikanlı, çok harbi. Oysa pek çok insan, ‘‘Aman o üzülür, bu alınır. Ben öldükten sonra yayınlansın’’ der. Siz bu cesareti nereden buldunuz?

- Başka türlü olamazdı ki! Bu benim kişiliğim. Böyle olduğum için böyle yazıyorum. Olduğumdan farklı görünmek, farklı davranmak, tüm bunlarla sahnede çok tatmin oldum. Ama yazdıklarım benim hayatım, insanların karşısında soyunuk durmak zorundaydım. Hem o alınır, bu üzülür diye kaleme alınmış bir anı kitabını kim ne yapsın?

Ben sizi çok çok dışarıdan son derece kontrollü bir kadın olarak algılıyordum...

- Öyleyim.

Ama Engin Cezzar'la aşkınızı okuyunca başka fikirlere kapıldım. Şimdi size soruyorum kapıldığım fikirler doğru mu?

- Ne yaşarsam yaşayayım kontrolü elimde tutmaya çalışırım, bu doğru. Ne var ki, aşk kontrolsüz bir şeydir. Aşık olduğunuzda bırakacaksınız, nereye gidiyorsa. Ama yaşadığınız şey, renk değiştirmeye başlarsa ayrılmayı da bileceksiniz! Ben aynı insanla iki kere evlendim birincisi aşk evliliğiydi, ikincisi mantık. 13 yıl var arada. Günün birinde gayet bilinçli bir karar verdim: Yeryüzünde birlikte yaşlanmayı hayal ettiğim tek erkek Engin. Bilmem söylememe gerek var mı, müthiş bir sevgi var aramızda...

Zaten kitabınızdan da anlaşılıyor...

- Evet biraz Engin romanı oldu. Ama dile kolay, birlikte geçen 42 yıl!

Engin Cezzar'ın sevgilileri oluyor. Eşi zaten onu bu yüzden boşuyor. Ama eş de -o siz oluyorsunuz- hep orada duruyor ve bekliyor. Bir erkeğin egosunu bundan daha fazla ne okşar?

- Doğru. İkrammış meğer bunlar Engin'e. Üstelik o yıllarda, farkında olmadan hep Engin'in kontrolü altında yaşamışım. Şoföre telefon ediyor, ‘‘Gülriz Hanım'ı nereye bıraktın?’’ Kaptana telefon ediyor, ‘‘Hangi koydasınız, kim var, misafir var mı?’’

Ben zannederdim ki, duruşunuzda çevreye bakışınızda bir aroganlık var. Anılarınızı okudukça gördüm ki, kendisiyle acımasızca dalga geçen hatta kendine ‘‘Salak’’ diyebilen birisiniz. Hep mi böyleydiniz? Sonradan mı oldunuz?

- Valla, değişenlerden değil gelişenlerdenim!

Artık dayanamayacağım soracağım: İlişkinizi, evliliğinizi herkesin gözü önünde didik didik ediyorsunuz. Ben bunu yapınca afaroz ediliyorum. Siz neden itibar görüyorsunuz? Hangi özelliğinizi kıskanmalıyım?

- (Gülüyor. Çok gülüyor) Bilmiyorum. Ama şunu biliyorum: Açık açık yazmaktan başka bir yol yok! Ya hiç böyle bir işe kalkışmayacaksınız ya da adam gibi yazacaksınız. Arada kalınmıyor.

Peki hiç şöyle şeyler geçirmediniz mi içinizden: ‘‘Eski manken demeyeyim. Komşu, yazlıktaki kadın filan derken dikkat edeyim.’’

- O hanımların kim olduklarının anlaşılmaması için yeteri kadar özen gösterdiğimi düşünüyorum.

Ya şimdi o hanımlar, ‘‘Acaba ne kadar ayrıntılı yazdı?’’ diye kitabınızı karıştırıp, fenalık geçiriyorsa...

- Olabilir.

Gizli bir keyif alıyor musunuz yani!

- Yok canım. Harcamadım kimseyi... Üstelik ben o hanımları gördüğümde çok rahat konuşuyorum. Ama tabii Engin çok sevdiğim bir arkadaşımla beraber olsaydı, külahları değişirdik. Öyle bir şey olmadı.

Peki Engin Cezzar sorunsalını nasıl aştınız...

- O zaman söyleyeyim: Engin sadece bu kadarını yazmakla yetindiğim için bana müteşekkir kalmalı!

Hımmmmmmm. Yine kontrol yani. Yazarken durdunuz yani.

- Yoo. Asıl iş edada, onu demek istiyorum. İnsaflı yazdım!

Engin Cezzar'ın evlilik sırasındaki diğer ilişkilerini anlatacaksınız ve problem çıkmayacak... Hayatta inanmam! Tepkisi ne oldu?

- Bir kere kitabı ilk okuyan Engin oldu. ‘‘Oku ama düşüncelerini 48 saat sonra söyle’’ dedim. Ciddi bir şok geçirdiğine inanıyorum. O üst katta kitabı okuyor, ben alt kattayım. İki kere merdivenlerden aşağıya indi ‘‘Bir dakika Gülriz...’’ dedi, ‘‘Engin 48 saat sonra’’ dedim, bir daha indi, ‘‘Bak notlar alıyorum’’ dedi, ‘‘İyi ama 48 saat sonra...’’

E peki ne oldu 48 saat sonra?

- Hiiiç. Beni tebrik etti. En az ilk kitabın kadar iyi dedi. Başka da bir şey konuşmadık.

Nasıl oluyor? Her tarafta onun adı geçiyor...

- Ee 42 yıl ancak böyle birlikte olunabiliyor! Vıdı vıdı yaparak bir ömrü paylaşamazsın! Birinci kitabım üzerine de konuşmamıştık. Orada da Engin'den önceki ilişkilerimi anlatıyordum. İncindiğini düşünüyorum. Ama incinip incinmediğini sormuyorum. O da söylemiyor. Düşündüklerimi kitabımda okuması hoşuma gidiyor. Ben kendi yorumumu getiriyorum...

İyi de onun yorumu? Bir An Gelir'deki pek çok şey sizin gerçeğiniz...

- Yok, yok tamamen gerçek onlar. Bir de paranoya dönemlerim vardı, onunla mı bununla mı, onları yazmadım...

Engin Cezzar'ın bu kadar çapkın olması biraz tuhaf değil mi?

- Değil.

Siz bundan gizli gizli bir gurur duyuyor musunuz? ‘‘Aslında benim sevdiğim adam o kadar rağbet görüyor ki...’’

- Ne alakası var! Ama şunu anladım: Birinci kitapta o kadar iştah açmışım ki, resmen yazdıklarım Engin'e referans oldu! Ama bu ikinci kitapta anlattığım ilişki bir mantık evliliği olduğu için, istediğim kadar övebilirdim...

Peki yazdıklarınızdan dolayı Engin Cezzar'a cevap hakkı doğmuyor mu? Ya o da kendi anılarını anlatırsa... Korkmuyor musunuz?

- Hayır. Çünkü o hiçbir zaman anılarını yazamayacak. 3 kez oturdu. Ve ‘‘Kendime koyduğum sansür yüzünden yazamıyorum. Sen nasıl yazıyorsun?’’ dedi. Engin, anılarını gizlemeden yazma cesareti gösteremiyor, dolayısıyla korkmuyorum!

ÇAPKINLIKLARINA RAĞMEN SEVGİLİ KARISIYLA MUTLU MUTLU YAŞAMAK İSTİYORDU
MÜMKÜN OLMADI

Başarılı tiyatrocu Gülriz Sururi'yle genç güzel kadın Gülriz arasında şizoid parçalanma yaşadınız mı? Kitabınızda iki kadın var. O iki kadının da sorunları hedefleri farklı. Çok başarılı oyunlara imza atıyor ama koca ortada yok, büyük acılar çekiyor...

- Valla, hayatı olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Ve duyguların değişeceğini bilmek... Bakkal Hatice Hanım'ın hayatında da bu var, benim hayatımda da. İnişler çıkışlar yaşıyorsunuz, mesleğinizde de özel hayatınızda da. Engin ufak tefek çapkınlıklar yaparak, sevgili karısıyla mutlu mutlu yaşamak istiyordu... Ama mümkün olmadı. Boşanıyorsun ama adamdan vaz da geçemiyorsun. Tuhaf bir ikilem arasında kalıyorsun. Bir ara her şeyden şüphe eder hale gelmiştim...

Peki niye sormuyordunuz...

- Hayır, bu konuda konuşmak yok.

Niye ya! Nedir bu kontrol?

- Kontrollü olmak, irademi kullanmak bana zevk veren bir şey. Ben ‘‘Sat anasını, şu 6. kadehi de içeyim, olsa olsa yere düşerim’’ diyen bir kadın hiç olmadım. Sadece 2 kadeh içeceğimi söylemişsem, 3. kadehi ölsem içmem. Bu da beni mutlu eder. Gece yatakta ‘‘Bak nasıl yaptın!’’ derim. Tutarım yani kendimi...

Bir An Gelir'i yazmış olmanız sizi üzen her şeyin üzerine çıktığınız anlamına mı geliyor?

- Hayır. Ama ciddi bir huzur verdi...

Bu adamı her şeyiyle affettiniz mi?

- Çok seviyorum onu.

Bu benim sorumun cevabı değil.

- Peki bir daha sor...

Engin Cezzar'ı affettiniz mi?

- Hayır. Engin onu affetmediğimi ilk kez bu röportajda okuyacak!

Sizin Engin Cezzar'la ilişki üslubunuz nasıl tanımlanabilir? a) Seviyeli beraberlik b) Saygılı birliktelik c) Yüzyüze olmadan mesafeli samimiyet d) Delicesine bir tutku e) Kontrollü bir tutku

- Baştaki ikisi değil. Tabii ki çok tutkulu olduğumuz zamanlar oldu ama doğru, ben yüzgöz olmayı sevmem. ‘‘Ben karşımdakine her şeyi söylerim.’’ Yok böyle bir şey! İnsanın kocasıyla laubali ve çok arkadaş gibi olmasına da karşıyım. Tek insan olacak kadar yakın olunmalı ama mutlaka mesafe korunmalı...

Nasıl oluyor bu?

- Yatakta sevdiğin adamla kullandığın edebiyatı, dili, kahvaltı sofrasında kullanabilir misin? Bunun gibi bir şey...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!