Güncelleme Tarihi:
Londra’da yaşayan bir gazeteci olarak Türkiye’de engelli hakları yasasının uygulanabilirlik kazanması, kültürle özdeşmesi de önemli...
İstanbul’da yaşarken engelli plaka kullandığımı hatırlarsın. Bir kaç anımı anlatayım da yukarıda söylediklerimi desteklesin. Otomobili tamire götürmüştüm. Tamirci usta plakayı süzdükten sonra, ‘Abi bu nedir ya? Hep görüyorum bir anlam veremiyorum’ diye sordu. Benim de muzurluğum tutup, ‘Borsada para kazananlara veriyorlar. Sallanan koltukta keyif çıkardığımız anlaşılsın diye’ demiştim. Tamirci, ‘Abi ne kadar para kaptın ya’ demez mi?
Engelli plakanın bir anlamı ‘sürücünün duyuları sizinki gibi olmayabilir, dikkatli ve anlayışlı olunuz’ dur. İstanbul’da yaşarken ambulanslara yol vermeyen bir ulusun ahvadı olarak engelli araçlara saygı beklemek benim için biraz iyimserlik oldu.
Engelli plakanın bir diğer yararı trafiği kapatmayacak biçimde kısa süreliğine park etme olanağı tanınmasıdır.
Geçenlerde Londra’da Fransız bir turistin engelli aracı kazara çekilince bütün medya ayağa kalktı. Avrupa’daki uygulamada engelli kimliği arabanın iç cam kenarına konulur. Görevli İngiliz, kimliğe bakmış ama Fransız kalmış... Neyse Westminister Belediyesi üst düzey yetkilileri Fransız turistten özür diledi ve ceza derhal iade edildi...
İstanbul’da yaşarken bir kez otomobilim çekilmiş, iki kez de ceza kesilmişti. Otomobil çekicinin üstündeyken yanlışlık anlaşılmış ama yine de vazgeçmemiş ‘Kaldırmışken, götürelim bari’ diye çekip götürmüşler. İtirazım üzerine, cezanın yarısını iade ettirebilmiştim. Makbuz cezalarının birinde yetkili komiseri arayıp ‘Memurlarınız bu kuralı bilmiyor. Sizin sorumluluğunuzdur’ diye çıkışmıştım. Komiserin yanıtı ilginçti, ‘Valla kardeşim zaten cezaların çoğu bilgisayara geçmiyor. Ben kesilmiş cezayı düzeltmek için uğraşamam. Ödemeyin. Yolunuz o caddeye düşerse de ceza makbuzundaki imzası olan polisi gidip bulun, derdinizi şahsen anlatın...’
Başbakanlık önünde sorunlarını ‘şahsen’ anlatmak için gösteride bulunanları kutluyorum...
Dostlukla...