Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2004 00:00
NİHAYET, enflasyonda yani TÜFE’de (Tüketici Fiyat Endeksi) tek haneli yüzdeyi gördük. Esasen bir ülkede enflasyon yüzde kaç diye sorulduğunda, cevap olarak ‘yıldan yıla tüketici fiyat endeksindeki artış’ söylenir. Otuziki yıl sonra bu noktaya gelmiş olmamız çok önemlidir. Enflasyonun yükselmesi, özellikle Türkiye gibi milli geliri nispeten düşük ülkelerde çok kolaydır. Zor olan düşürülmesidir. Enflasyonun sebepleri dört başlık altında toplanır. Bunlar: a) iktisadi, b) mali , c) siyasi nedenler ve d) enflasyon’dur. Yani enflasyonun bir sebebi de kendisidir. Buna İngilizce’de ‘self generating mechanism’ Türkçe’de ‘kendi kendini yaratma’ deniyor. İktisadi, mali, veya siyasi nedenlerle, bir devrede ortaya çıkan enflasyon, takip eden devrede, önceki devrenin bütün dışsal sebepleri ortadan kalkmış bile olsa, kendi kendine devam eder. Bu yüzden enflasyon ‘kendiliğinden’ düşmez. Onu düşürmek için mutlaka birşeyler yapmak gerekir. Bu birşeylerden kasıt da öncelikle ‘sıkı bütçe’ ve sonra ‘sıkı para’ politikaları izlemektir. Türkiye’de enflasyon düşmüşse, bunun sebebi uygulanan sıkı bütçe ve sıkı para politikalarıdır. Pek tabii bu politikaları uygulamanın, iktisadi, mali ve siyasi maliyetleri olmuştur. Türk halkı bu bedeli kısmen ödemiştir. Hesaplar henüz kapanmamıştır. Ancak, hayvanın başı dönmüştür. İktisadi, mali ve siyasi alanda büyük hatalar yapmazsak, Türk ekonomisi istikrar içinde yoluna devam edecektir. Bu sonucun alınmasında çok kişinin düşünsel, yönetsel ve siyasal katkısı olmuştur. Son devrede en önemli katkı şüphe yok ki; Başbakan Erdoğan tarafından sağlanmıştır. Bundan sonra da sorumluluk onun üzerindedir. * * *Bürokrasiye kurmay yetiştirme merkezlerinden biri olan ve şimdiye kadar bünyesinden çok değerli elemanlar çıkmış bulunan Hesap Uzmanları Kurulu’nun 59. kuruluş yıldönümü toplantısına katıldım. Ankara’daki kongrenin bu yılki teması ‘Enflasyonsuz Ortama Hazır mıyız’ idi. Yaklaşık bir yıldır, ekodiyalog ortaklarım Deniz Gökçe ve Asaf Savaş’la birlikte, çeşitli kuruluşlardaki yöneticilerle ‘enflasyonsuz ortamda çalışma’ konulu sohbet toplantıları yapıyoruz. Ben de şöyle bir intiba oluştu. Sanki enflasyonlu ortamda iş yapmak ve para kazanmak kolaymış da, enflasyon düşünce kár etmek zorlaşacakmış gibi düşünce var. Ele güne ve özellikle AB’ye karşı ‘ayıp’ olduğu için enflasyonu düşürmek zorunda kalmışız. Şimdi de oturmuş, bakalım ne yapacağız diye tasalanıyoruz. * * *Hemen söyleyeyim: Enflasyon, rantlar yoluyla yeni zenginler yaratsa bile ekonominin işleyişi için kötüdür. Genel fakirliğin bir sebebidir. Enflasyon, servet dağılımını, sosyal ve iktisadi yapıyı kalıcı olarak bozar. Sade vatandaşlar, tasarruflarını enflasyonun yarattığı aşındırmaya karşı korumak için, sabahtan akşama kadar beton döker. Kentsel rantlardan pay kapmak için yerini yurdunu terkeder. İş adamları ‘varlıklarımın değeri nasıl olsa çok artar diye’ ödeyemeyecekleri borçlar altına girip, hesapsız kitapsız yatırımlar yapar. Onlar borçlarını ödeyemeyince bankalar batar. Halkın parasal tasarrufları deve olmasın diye devlet bunları üstlenir ve kamu borcu haline getirir. Sonra da bu borçların altında kendi ezilir. Ülke siyasi ipotek altına girer. Soruyorum: Madem ki enflasyonda, iş yapmak ve kár etmek kolaydı, niçin bu kadar firma ve banka battı ? Son Söz: Enflasyonun düşmesinden değil, çıkmasından kork.
button