Güncelleme Tarihi:
Depresyon, panik atak, şizofreni, bağımlılık, başağrısı, stres, yeme bozuklukları, takıntılar, hiperaktivite, dikkat eksikliği, Alzheimer, bipolar bozukluk, şiddet, intihar, kekemelik, travma, kaygılar gibi pek çok konuyu ekrana taşıyan Psikoyorum programı devam ediyor.
Ruh sağlığı konuları toplumsal ilgiye mazhar olan en önemli konular. Yaşadığımız çağda psikiyatrik sorunlar hiç gündemden düşmüyor. Zorluklara karşı azalan direnç ile beklentilerin yüksek olması kişilerin ruh sağlıkları konusunda sorun yaşamalarına neden oluyor. İletişimin bozulması, hızlı yaşam tarzı gibi konularda dünyamıza başka sorunları taşıyor. Gençlerin erken yaşta cinsellikle tanışması, şiddetin bir hak aramı yöntemi olarak tercih edilmesi, uyuşturucunun her türlüsünün kolay ulaşılabilir hale gelmesi suç oranlarını da beraberinde yükseltiyor. Kimseye güvenemez bir toplum haline gelindi. Üçüncü sayfa haberlerinde azalma yok. Stres ve kaygılar herkeste tavan yapmış durumda. Gençlerin endişeleri başka iken yetişkin ve yaşlılarınki daha başka… Kısacası ruh sağlığı sorunları toplumda uç veriyor. İşte böyle bir zamanda NP GRUP'un psikiyatri, psikoloji ve nöroloji profesyonelleri kendilerini bu konuda sorumlu hissederek koruyucu ruh sağlığı konusunda büyük emeklerle çalışmalar yapıyorlar. Bunlardan bir tanesi de beş yıldır kesintisiz devam eden PSİKOYORUM programı idi. Nasıl başladı, neler yapıldı, neyi amaçlamışlardı? Bunları programın sunucusu uzman psikolog Yıldız Burkovik ile konuştuk.
-Psikoyorum programı fikri nasıl ortaya çıktı? Uzman psikolog Yıldız Burkovik
Toplum olarak ruh sağlığının bireylere etkisi ve bireylerin topluma etkisinin son derece önemli olduğu bir dönemde yaşıyoruz ve tüm bilgiler medya kanalıyla aktarılıyor. Bu aktarımın bazen çok da sağlıklı olmadığını gördük. Özellikle ruh sağlığı alanında bu çok önemli… Birçok haber yanlış verildiği zaman kişileri olumsuz etkiliyor. Yaşananlar bir başka kişiye aktarıldığında o kişilerin de etkilenmeleri çok farklı oluyor. Tüm bunları bir araya getirdiğimizde ekip olarak bunları kendi aramızda konuşuyorduk. Hepimiz klinik sırasında benzer şikayetleri alıyorduk danışanlarımızdan.
-Buradan mı hareket ettiniz yani?
Evet bu bize ulaştırılan olumsuzluklar önce kendi içimizde bizi bir arayışa sürükledi. Aramızda bunları tartışıyorduk kip olarak. Medya yaşanan bu olaylarla ilgili, üçüncü sayfa haberleriyle ilgili sıkça görüşümüze başvuruyordu. Bu kısa bilgilendirme ile bu işin çözülemeyeceğini, istediğimiz seviyede yararlı olamayacağımızı düşündük. Çünkü olaylar bittiğinde görüşümüz alınıyordu. Dolayısıyla koruyucu ruh sağlığının topluma birçok yönden faydalı olacağına karar verdik. Yine bu düşünceler müzakereler sırasında en sağlıklı iletişimin yazılandan çok görsel yayından geçtiği fikri ile programı yapma kararı aldık.
-Anladığım kadarıyla program öncesi uzun bir süre zihinsel egzersizler yapıldı, düşünüldü tartışıldı ve sonra bir yere gelindi?
Evet… Özellikle canlı yayını tercih ettik. Şekillendirilmiş duygular düşünceler olmamalıydı programımızda. Doğallık ne ise o bütünüyle yansısın istedik. Toplumu ve kişileri rencide etmeyen, ajitasyona vardırılmayan bir tarzı doğru bulduk. Özellikle ağlayarak reytingleri patlatmayacak, ancak gerçekten ihtiyacı olan kişilere ulaşmayı hedefleyen bilgiye ve tecrübeye dayalı, sağlıklı bir program yapmayı öngördük ve bunu başarmaya çalıştık.
- Psikoyorum'da konular nasıl ele alınıyor?
Psikoyorum'da konular gelen e postalara göre ve genel ihtiyaca göre şekilleniyor. Merakı tatmin eden, doğru ve yerinde bilgiyi veren bir program olduğundan kişilerin kendilerinde ya da yakınlarında bir problem olup olmadığını anlamalarına yardımcı olacak bir yaklaşımla ele alınıyor konular ve sağlıklı çözüm yoluna götürmelerine yönelik konuların seçilmesine özen gösteriliyor.
-Tümüyle sağlık konularımı ele anlıyor, aktüel konulara da yer veriliyor mu?
Psikolojiyi ilgilendiren her konu programımızın ilgi alanına giriyor. Hayatımız zaten duygu ve düşünlerimizin bir yansıması değil mi? Dolayısıyla insana dair olan her şey, yaşama ait olan her şey Psikoyorum'un doğal ilgi alanı içinde. Zaten genel format bakımından güncel yaşamdan çok fazla ayrılmıyoruz. Ancak yeri geldiğinde beni ilgilendirmez denen konularda da kişilerin fikir sahibi olmalarını sağlamayı amaçlıyoruz. Başka kişilerin davranışlarından etkilenmelerinden ziyade, bu kişilerin bir rahatsızlığı olabilir diye o kişilere yumuşak ve ölçülü davranmalarını sağlayacak nitelikte bilgi verici konular seçiyoruz. Genel yaklaşımız bu…
-Psikoyorum'da Prof. Nevzat Tarhan Hoca'nın fonksiyonu neydi?
İlk başladığımızda yani beş yıl önce güncel bir olay alınıp o olay Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından psikolojik özellikleri açısından değerlendiriliyordu. Bir yıl sonra bunu konuşmacı olarak bulunan kişilerden de istedik ve zaman zaman telefon bağlantılarıyla değerlendirmeler gerçekleştirdik. Bu fikrin mimarı Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hocadır. Başlangıçta özellikle psikiyatri ve psikoloji konusunda deneyimli bir kişinin sunması hedeflendiğinden ben klinik uzman psikolog olmama karşın hocamızın da teklifiyle ben sunucu olmayı kabul ettim. 1988'den beri GATA'da Nevzat hocayla çalıştığımdan ortak bir tecrübe sahamız vardı, rahat ve anlaşılır bir program olacağını düşündük. Konu seçimlerinde daima onaylanma ve bazen tartışarak konuları değiştirme durumumuz oldu. Özellikle siz Uğur İlyas Canbolat'da bu konudaki büyük bir destek ve yönlendirmelerde yardımcı olunan kişi oldunuz programın koordinatörü olarak. Programın yapımcısı Ersin Turan ise son derece yardımcı nitelikte davranarak SKY TÜRK TV ile bağlantılarımızı sağladı, son derece uyumlu ve kaliteli bir programın ortaya çıkışında büyük desteklerimiz oldunuz. Nevzat hoca Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi ve NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi ekibine tamamen güvendiği için sürekli destekledi. Programın özellikle koruyucu hekimlik yanını ön plana alınmasını, sosyal sorumluluk anlayışı içinde konuların anlatılması konusunda teşviklerde bulundu. Yine konuların bilinen uzman ağzı ile değil insanların en kolay şekilde anlaşılması ve izleyicilerin hiçbir kaygı gütmeden rahatlıkla katılarak sorularını yöneltebilmelerini sağlamamız konusunda sürekli yönlendirmeleri oldu. Bizde buna uyarak 1050 kez kesintisiz ekrana gelerek nitelikte olunmasına katkı sağladı.
- Gecenin ilerlemiş bir saatinde insanları ekran başında tutmak zor olsa gerek? Hem de bu kadar uzun saman bunu sürdürmek.
Kesinlikle zor… Dile kolay beş yıl süren bir program. Dört yıl kadar haftada beş gece idi program. Bu sene haftada üç geceye indirdik. Bizim için önemli olan kişilerin bizlerden biri diye düşünüp öyle değerlendirmesidir. Çünkü o zaman söylediğiniz konu daha doğru anlaşılıyor aradaki gereksiz mesafe kaldırılmış oluyor. Toplum içindeki hiç kimse aldatılmak, enayi yerine konmak istemez. O nedenle dürüstlük ve doğrulukla birlikte programı sunmaktan yana oldum. İnanmadığım cevapları özellikle sorguladım. Sorgulatmak adına ona uygun, toplumdan biri olarak zaman zaman soru sordum. Bazen kişisel bilgimi ve deneyimlerimi de paylaştım.
-Siz klinik uzman psikologusunuz ama programda sunuculuk ile mesleğinizi çok doğru şekilde ayrıştırarak uzmanlarınızın konuşmalarını ketleyen davranışlarınız olmadı.
Evet. İlk başta bu ayrımı zihnimde iyi programladım. Programdaki pozisyonum psikolog değil sunuculuk. O nedenle mesleğimi doğru sorular sormak, uzmanın daha doğru anlatımını sağlamak için pas atmak, izleyicinin sorusunu iyi aktarmasına yardım olmak konusunda kendini gösterdi. Bu yararlı oldu program için. Sunucu rolünün fazlasıyla dışına çıkmadan soruları uygun şekilde sorarak, eksik gördüğüm yerleri de tamamlatmaya yönelik veya kişilerin anlayamayacağını düşündüğüm yerlerdeki bilgileri özellikle daha açıklatma gayretiyle programı sundum. Az evvelki sorunuza cevap verecek olursam gecenin bir vakti gerçekten kolay değil. Sabah 09.00'da çalışmaya başlıyorum. Akşam 20.00'e kadar devam ediyor. Ardından gece 00.15 de canlı yayın. Toparlayıcı ve birleştirici olmak, eksiklerin olmamasını sağlamaya çalışmak hiç kolay değil. Ancak burada da SKY TÜRK TV de rejideki arkadaşların rolü çok büyük. Sağ olsunlar onlarda tüm gün çalışmalarına rağmen gece yayında birbirimize destek vererek çalıştığımız için çok daha kaliteli ve devamlı bir program oldu diye düşünüyorum.
-Ekranda konuları ele alırken özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?
Konularda öncelikle kişilerin doğru bilgiyi almalarını hedefledik. Doğru, güvenilir bilgiyi sade ve anlaşılır bir biçimde sunmaya dikkat ettik. Yeri geldiğinde psikiyatristlerini ve psikologlarını da sorgulamalarını ve bu şekliyle tümüyle tedavilerinin içinde olmalarını sağlamaya çalıştık. Hasta haklarının önemine dikkat çektik, bilgilendirilme haklarının da olduğunu bilmelerini sağlamayı hedefledik. Her nerede olursa olsun kişiler mutlaka kendilerine yardım edecek profesyonellerin olduğunu ve bunu her şehirde bulabileceklerini göstermeye çalıştık. Halka yönelik olduğu kadar izleyen profesyonellere de yönelik bilgileri kişileri sıkmadan verme gayreti içinde olduk. Gün geldi aniden ortaya çıkan toplumu sarsan bir olayı aynı gece değerlendirme sürecine derhal dahil ettik. Yurt içi ve dışında yapılan kongreleri önemsedik, onları duyurduk ve katılımcılarını telefon ile programa bağlayarak bilgi aldık. Ardından kongreye katılan uzmanları programa davet ederek bilimsel gelişmeleri izleyici ile paylaştık. Yeni gelişen tedavileri ve nöropsikiyatri alanındaki gelişmeleri ilk elden paylaştık. Kimi zaman bir konuda o kadar fazla mail aldık ki o konuyu bir çok yönden irdeleyebilmek için detaylı içeriklerini açarak konuları belirledik. Mesela depresyon konusu ise depresyon ve aile, atipik depresyon, iki uçlu duygu durumu içinde depresyon, çocuklukta depresyon, yaşlılarda depresyon gibi ayrıntılı olarak işlemeyi tercih ettik.
- Bugüne kadar hangi konuları dile getirdiniz?
1000'in üzerinde konu işledik, sıralamak sayfalar tutabilir. Ancak diyebilirim ki bebeklik döneminden yaşlılığa kadar psikolojik ve nörolojik rahatsızlıklar ile, kullanılan farklı teknikler, bu tekniklerin yararı ve eksiklikleri üzerine detaylı bilgilendirmelerimiz oldu. Mesela ayrı ayrı yazacak olursak teknikleri ve kullanım araçlarını TMU (Tranjraniyal Manyetik Uyarım Tedavisi), Foto terapi, CEEG neden kullanılmalı, faydası ne, Neurobiofeedback, Biofeedback, Edufeedback, Rehacom, EMDR tekniği, EFT uygulamaları. Ayrıca tüm terapi çeşitleri özellikle hangi hastalıklarda ne tür teknikler faydalı bunları dile getirdik. Kişilik bozuklukları nedir ve bu konuda neler yapılabilir? Seks terapi, Vajinismus için kullanılan biofeedback yöntemi, çift terapileri, aile terapileri, grup terapiler vb... diye söyleyebilirim. Tabii ki tüm psikiyatrik ve nörolojik hastalıklarda bu bilgilendirmeye dahil olduğu gibi, psikoterapinin ve psikiyatrinin birlikte olduğu zaman tam bir sonuç elde ettiğini anlatmaya yönelik kombine tedavilerin çok daha faydalı olduğu bilgisi de özellikle verildi. Çünkü bazı birimlerde sadece ilaç, bazı birimlerde sadece terapi yapılıyor oysaki beraber tedavi çok daha hızlı ve kalıcı çözüm gerektiriyor. Bu esnada aileleri ve rahatsızlıklara sahip kişilerle birlikte yaşayanları da ihmal etmedik, onlara yönelikte bilgilendirmeler yaptık.
- Sadece patoji konularının dışında işlediğiniz konular var mıydı?
Pataloji dışında genel konuları da irdeledik. Empati kurmanın faydaları, hassas kişilikler, psikolojik savaş, rekabet duygusu, göç yaşantısının bireylere etkileri, güzellik ve ruh sağlığı, beyin ve davranış, beden imajı, öfke patlamaları, mükemmeliyetçilik, güven duygusu, başarılı olmak, kaynana gelin ilişkisi, dedikodu, rüşvet, kaçıngan kişilik, toplumsal paranoya, nişanlılık, iletişim, evlilikte sevginin önemi, mutsuzluk ve müzik, kendilerini beğenmişler, eğitimde disiplin, iş ve başarı, beden dili, hayır diyememe, özgüven, duygusal şiddet, yorgunluk, meslek seçimi, yalan, sabır, aktif dinleme, giyim ve ruh sağlığı vb pek çok konu…
- Bu programda insanlar "eyvah ben bittim" mi diyorlar yoksa "hayır bir yol var" mı diyorlar?
Bazı zamanlar kişilerin anlatımı ile sanki hiç çözüm yolu yokmuş gibi görünüyor, o zaman devreye girip hiç çözüm yok mu dediğimde gelen uzmanlar daima bir çözüm olduğunu anlatıyorlar. Ancak tabii ki bazı rahatsızlıklar bir yere kadar gelişebilir. Mesela otizm gibi, bunun gibi konularda da doğru bilgi ile daima gelişmelerin olduğu ve yurt dışında da araştırmaların sürdüğü bilgileri, yeni araştırmalardan bilgilerle de birlikte aktarılıyor. Sanırım Psikoyorum izleyiciler için bir umut oluyor, bizimle ilgileniliyor, göz ardı edilmiyoruz diye düşünüp, artık bitti demiyorlar. Umudun bittiği yerde yaşam zorlaşır, bizim göstermek istediğimiz bir kapı kapalıysa başka açık kapılar olabilir sakın umutsuzluğa düşüp kendinizi depresyonun emrine bırakmayın oluyor. Ve daima tedaviniz için sorgulayın, araştırmacı olun ve hekiminize psikologunuza güvenin ve hiç bağlantıyı koparmayın demeyi seçiyoruz. Ayrıca mailler göndermeye ve akıllarında kalan soruları sormalarını da teşvik ediyoruz. Program saati bitiyor ama uzmanların çalışma saati bitmiyor, sorular daima cevaplanıyor. Mesela geçen gün konumuz farklı idi ama gelen soru çok ağır bir yaşantıydı. Kendini asan bir anne ile anneyi o halde gören üç çocuğa bakan bir baba, yardımcı olunması şart bir olay psikolojik destek mutlaka verilmeli bu nedenle yayın esnasında söyledim ve ertesi gün o kişiyle iletişime geçilmesini sağladım. Arada hiç ummadığımız mailler geliyor bazen çok olumsuz yazılar oluyor bu nedenle ben yine de onları da okuyup o konuda uzmanların fikrini almayı tercih ediyorum. Sadece güzel sıcak tatlı sözcükler değil, kimi zaman çok ağır yargılamalar da uzmanlarca tartışıldı program esnasında.
-Program bir tv tedavi programı mı yoksa daha çok hastalık öncesi farkındalık sağlama programı mı?
Psikoyorum bir korucu hekimlik programı öncelikle. Asla reyting yapma yarışı olmayan, bilgiye, tecrübeye dayalı bilgilerin yoğrularak ön bir bilgi verme ve yön gösterme programı… Bu yönler Türkiye'nin ve yurt dışının psikiyatri, psikoloji ve nöroloji uzmanlarına kadar gitmekte. Hatta kimi zaman Liyezon psikiyatri bağlantılı konularda (Romatizmal hastalıklar ve psikiyatri gibi) dahiliye, kardiyoloji, ortopedi gibi bir çok branşa da gidilmesini öngörme şeklinde olmakta. Dolayısıyla kişiler farkına varıp o farkındalıkla birlikte doğru tedaviye yönleniyorlar.
- Konuklarınız değişiyor sanırım?
Konuklar değişiyor, psikiyatrist, nörolog, psikolog ağırlıklı olarak, kimi zaman tüp bebek konusu ile ilgili bir uzman (kısırlığın psikolojik duruma etkisi), diş hekimi (diş sıkmalarda psikolojik sorunlar nedeniyle olduğundan), diyetisyen (yeme bozukluklarının psikolojik yanı), göğüs hastalıkları uzman gibi çeşitli konulara yönelik konuklarımız da oldu, bazen müzik terapi bağlamında TÜTEM Türk Tedavi ve Musiki Araştırma Grubu'nun müzisyenlerini de konuk ettik, musikileriyle bir dönem katkıda bulundular.
- Ne gibi sorular alıyorsunuz daha çok?
Soru içerikleri günün konusuna yönelik değişiyor, özellikle konuşulan konuya yönelik soruları tercih ediyoruz. Ancak gelen SMS'lerden de bir sonraki programlara yönelik konu seçimini de yapabiliyoruz ve bazen gelen soru diğer zamanda işleyeceğimiz konunun başlığını teşkil ediyor. Özellikle kişinin kendisini ya da çevresini psikolojik ağırlıklı olarak etkileyen konulara daha fazla eğildiğimizden, soruları da buna yönelik olarak alıyoruz. Program içinde cevaplanamayan sorulara daha sonra cevaplar yazıyoruz. www.psikoyorum.com adresine gelen e postalara ve 0216 633 06 06 nolu danışma hattımıza not ettirilen telefonlara da kısa sürede dönerek cevaplar veriliyor. Yani programla sınırlı değil koruyucu ruh sağlığı çalışmaları.
- Ekranlarda bu kadar uzun devam eden ruh sağlığı programı sanırım sizsiniz!
Evet beş yıl boyunca devam eden özellikle dört yılı haftanın her gecesi olan ve halen de haftada üç gün olarak devam eden başka bir program yok.1050'in üzerinde konu işledik. Bu devamlılık sadece bizim değil, izleyicinin de seçimiyle devam ediyor. Bu nedenle uzun soluklu bir program oldu. Pek çok sıkıntı anında dahi programı kesmeden devam ettik. Hastalıklar ve ölümlere rağmen devam eden bir program oldu. Üç kez programı sunamadım (trafik kazası geçirmiştim programa yetişemedim, bir yakınımın ölümü nedeniyle ) onun dışında her gece canlı yayında izleyicilerin evlerine konuk oldum, konuk olduk. Gelen uzmanlar da son derece özveriyle sıkıntıları olmuş olsa bile seyirciye bunu hissettirmeden katkıda bulundular. Nevzat hocanın ve Psikolog Orhan Gümüşel'in allerjik reaksiyonlar yüzünden ağız ve göz şişmelerine rağmen programa katılıp hissettirmeden devam etmeleri gibi bir çok uzman da söz verdikleri için, sıkıntılarına ve bazen imkansızlıklarına rağmen yanımızda oldular.
- Bu programların nasıl bir faydası olduğunu düşünüyorsunuz?
Programlar son derece faydalı, önceleri acaba bilgiler her yere ulaşıyor mu diye düşündük, ancak sonradan gelen maillerde ve SMS'lerde gördük ki gerçekten ihtiyacı olan, tutunacak bir yer bulmuş oluyor ve o tutundukları bilginin de bilgiyi verenlerin de güvenilir olduğunu görüp, bizlerle bir bütün oluyorlar. Öyle ki pek çok kişi sakın programı bitirmeyin, devam edin, keşke erken saate alsanız da çok kişi izlese şeklinde yazılar yazdılar talepte bulundular. Bu nedenle bizlerde programın video görüntülerini dileyen istediği gibi görsün diye www.psikoyorum.com adresine videolar bölümüne koyduk. İzleyemeyenler izlesin diye, gördük ki kişiler artık daha bilinçli, sorguluyorlar, araştırıyorlar, insanlar artık körükörüne inanmıyor, kendileri için ne fayda sağlayacaksa ona bakıyorlar. Bilinçli hareket etmeyi sağlıyor bu tarz programlar. Hekimin, psikologun ulaşılamayacak insanlar olmadığını gösteriyor. Aksine gelen kişiyle bütün olarak hareket etmeyi hedefliyor. Ekipçe bir çalışmanın kişiye çok fayda sağlayacağını ve hatta o ekibe kişinin ailesinin ve gerektiğinde yakınlarının da katılmasıyla daha sağlam bir bütünlük ve beraberlikle, anlaşılarak ve anlayarak çözüme ulaşılacağını gösteriyor. Çözümsüzlük düşüncesinin olabileceğini ama daima bir yolun olacağını ve asla yalnız olunmadığını, her durumda kişilerin yalnız olmadığını da gösteriyor.
- İzleyiciler daha fazla bilgi edindiğinde çözüme yöneliyor mu, yoksa kendi kendine çözüm bulduğunu mu düşünüyor?
Kişilere göre çözüme bakış açıları değişiyor. Bazen kendilerinin de söyledikleri benim sosyal fobim var diye gittim doktora diyorlar. Benim huzursuz bacak sendromum olduğunu sizi izleyince fark ettim ve hekime gittim diyenler oldu. Ama hiçbir zaman için kendi kendilerine tedavi yapmıyorlar. Çünkü biz neredeyse her programda mutlaka bu konuyu gündeme getiriyoruz. İlaçların doktorun muayenesi sonra kullanılması gerektiğini, eczacılardan dahi ilaç sorulmaması gerektiğini mutlaka bir doktora muayene sonrasında ilacın kullanılması gerektiğine dikkat çekiyoruz. Komşuma iyi geldi ben de kullanayım gibi yaklaşımlardan kaçınmalarını öğütlüyoruz ve bunun zararlarını anlatıyoruz. Daima kendi doktorlarıyla irtibat halinde olmalarını, terapilere mutlaka devam etmelerini, kişinin kendine karşı objektif olamayacağını aktarıyoruz. Birçok tekniğin olduğunu gösteriyoruz, yeni gelişmelerde daha kısa sürede ama profesyonel bir kişi ile terapiye devam etmelerini hep öneriyoruz. Kendi başlarına bu işe kalkışanların karşılaştıkları durumların hoş olmadığını da dile getiriyoruz.
-Hekim danışan/hasta güveni tesis etmekte, hekime daha doğru sorular sorma konusunda programın katkısı olmuş mudur?
Bilgiyi sorgulamalarını araştırmalarını zaten istiyoruz. Amaç koruyucu hekimlik olduğundan sağlıklı bilgi bir başkasına da verildiğinde sağlıklı olarak devam eder. Bozuk bilgi yayılarak daha da bozularak ortamı kirleteceğinden kişilerin araştırmacı olmasını ve terapistleriyle mutlaka açık açık konuşmalarını öneriyoruz. Bu sorgulama nedeniyle kişiler eksiklikleri görüyor ve hekimlerine gerektiğinde kendilerini bir terapiste yönlendirmeleri talebinde bulunabiliyorlar. Gerektiğinde hesapta soruyorlar, neden fiziksel muayenemi yapmadınız, ilaçları tansiyona göre ya da tetkiklere göre de vermeniz diyerek. Bu durumda hekim de karşısındaki kişinin güvene ihtiyacı olduğunu fark edip daha detaylı ve daha açık oluyor. Birçok hekim, psikolog izleyicimiz de var ve geribildirimlerde programın yararını onlarda belirtiyorlar ve teşekkür ediyorlar.