Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2003 00:00
EN uzun günleri yaşıyoruz.Tabii, Kuzey Yarımküre'yi kastediyorum.İşte, dün, bugün, yarın güneş erkenden doğdu ve de doğacak.Sonra, dün, bugün, yarın akşam geç indi ve de inecek.Şimdi gündüzler zamanı.Karanlıklar az, ışıklar çok. Pırıltılar çoğunluk, sönüklükler azınlık.Evet evet, ne mutlu, en uzun günleri yaşıyoruz.*MALUM, bu astronomik olay aynı zamanda, yine Kuzey Yarımküre'nin meteorolojik yaz dönencesine tekabül ediyor.Ancak, gökbilimle iklimbilim arasında ‘‘dikotomi’’ denilen cinsen bir çelişki vardır.Şimdi, ısının artmasına ters orantılı olarak, mevsim ilerledikçe, ışıklar azalacak.En fazla bir - iki hafta sonra, temmuz sıcağı akşam vakitlerine doğru biraz biraz serinlemeye yüz tuttuğunda, birden fark edeceğiz ki, o ne, işte günler yavaştan yavaşa kısalmaya başlamış bile.Ama, karpuzu, denizi, tatili, rakısı, bu kısalma süreci henüz hüzünler getirmeyecek.Yazın şen şakrak yakamozu sayesinde, erken uzayan gölgelerden fazla etkilenmeyeceğiz.Fakat ağustos ortalarına, hatta belki nihayetlerine doğru, şimdi bayağı bayağı erken inmekte olan akşamla birlikte bize de teessürler inmeye başlayacak.Şimdi iyi biliyoruz ki, önümüz güz, onun ertesi de kıştır.Bundan böyle, en azından 21 Aralık’a kadar gökbilimle iklimbilim paralel bir seyir izleyecek ve ışıklarla birlikte suhunet de ricada çekilecektir.*ANCAK belki buna rağmen, henüz büyük Yahya Kemal'in ‘‘Kanlıca'nın ihtiyarları, bir bir hatırlıyor geçen sonbaharları’’ dizesini düşünmeyeceğiz. Düşünmek istemeyeceğiz.Kısa bir müddet daha idare edebilir ve sadece, Kanlıca'nın akıntısıyla yetinebiliriz.O durmak bilmeyen akıntının gittiği uzak denizlerin bize de uzak olduğunu varsaymaya devam edeceğiz. Ama yine de, en azından, Ahmet Hamdi Tanpınar ustanın ‘‘Ne içindeyim zamanın, ne de dışında’’ metafiziği hakkında kendi kendimize soru soracağız.Günlerin kısalmasını iyiden iyiye fark etmemiz, beynimizde, ‘‘zaman nedir’’ ve ‘‘zamanın içinde ve dışında olmak ve olmamak nedir’’ sorularını yaratacak.Kimimiz cevabı Einstein'nin ‘‘izafiyet teorisi’’nde, kimimiz evrenin ‘‘big bang’’ patlamasında, kimimiz de mukaddes kitapların yaratılış teolojisinde arayacak. Belki de, Tanpınar ustanın metafiziğiyle çakışan Fernando Pessao'nun ‘‘Tütüncü dükkanının sahibi ölecek, ben öleceğim / Dükkanın tabelası, benim de satırlarım kalacak. / Sonra bir gün o tabela da, satırlar da yitip gidecek. / Ardından, tabelanın durduğu sokak / Benim bu satırları yazdığım lisan yok olacak. / Sırası geldiğinde de, bütün bunları yaşamış dünya ölecek’’ dizelerine ilişkin düşüncelere dalacağız. Evet evet, tamam, şu an en uzun günleri yaşadığımız için ne mutlu ama, çaresi yok, o günlerin kısalacağını biliyoruz.Unutmaya çalışsak da, görmezden gelsek de, kendimizi kandırsak da, şimdilerin yaz dönencesinden sonra günlerin mutlaka kısalacağının farkındayız.*VE, işte şimdi ben de mevsim dönencesinin astronomiyle
meteoroloji arasındaki ‘‘dikomotik’’ çelişkisine uyarak, bu yazıyı kısa kesiyorum.En uzun günleriniz, uzun olsun.
button