OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 10, 2004 00:00
Batman serisinin 1940’ta yayınlanan birinci sayısından beri ölüp ölüp dirilmesine rağmen varlığını sürdüren, 1993’te Batman’in yan karakteri olmaktan kurtulup kendi serisine başlayan Catwoman-Kedikadın, sinema filmi olarak gösterimde.En seksi çizgi roman karakteri olduğunu Batman Dönüyor’da Michelle Pfeiffer’ın etkileyici performansıyla bir kez daha kanıtlayan Kedikadın’ı yine ‘afet hatun’ kategorisine giren Halle Berry canlandırıyor. Michelle Pfeiffer ve Ashley Judd oynamayı kabul etmeyince Halle Berry’ye teklif götürülmüş. Kötü kadın Laurel Hedare rolünde Sharon Stone’u izleyeceğiz. Çizgi roman geçmişi hayli karanlık olan, birçok serüvende mücevher hırsızı hatta fahişe gibi farklı karakterlerle karşımıza çıkan Kedikadın’ın hikayesi bu filmde, Batman Dönüyor’daki utangaç sekreterin izinde gidiyor. Hemen konuya geçelim: Patience Philips yardımsever, çok duygusal bir kadındır. Çalıştığı kozmetik firmasında dönen kirli işlerden bir tesadüf sonucu haberdar olan Patience kendini ölümcül bir oyunun içinde bulur. Patronu tarafından öldürtülmeye çalışılan Patience’ın yardımına kediler koşar. Ve Patience dokuz canlı, çevik, tehlikeli tutkuları olan bir Kedikadın’a dönüşür. Ülkemizde de gösterime giren Vidocq adlı filmiyle tanıdığımız Pitof’un yönetmenliğini üstlendiği
film, 85 milyon dolar gibi büyük bir bütçeyle çekilmiÅŸ. Fakat Kedikadın yurtdışında pek de olumlu eleÅŸtiriler almadı. Pitof’un her zamanki gibi görsel efektleri öykünün önüne çıkardığı, aksiyonun etkileyici olmadığı, Halle Berry’nin üstün performansının bile filmi kurtarmaya yetmediÄŸi söylendi. Film, ünlü sinema sitesi www.imdb.com kullanıcılarından bile 10 üzerinden üç aldıysa durum vahim.Fantastik- Macera / KEDÄ°KADINCatwomanYön: PitofOyn: Halle Berry, Benjamin Bratt, Sharon Stone, Lambert WilsonPropaganda mı belgesel miBush ve Kerry’nin kozlarını paylaÅŸacağı 2 Kasım BaÅŸkanlık Seçimleri’ne daha ÅŸimdiden damgasını vuran, Cannes’da Altın Palmiye kazanan ikinci belgesel olarak tarihe geçen, bütün engellemelere raÄŸmen ABD’de elde ettiÄŸi 110 milyon dolar hasılatla tüm zamanların en çok izlenen belgeseli olan Fahrenheit 9/11, nihayet gösterime girdi. Açıkçası belgesel olmaktan çıkıp toplumsal tepkiye dönüşen bir fenomenle karşı karşıyayız. Muhalif yönetmen Michael Moore, son belgeselinde George W. Bush’u köşeye sıkıştırıyor. Bush’un sadece 1.784 oy farkıyla kazandığı ÅŸaibeli seçimi, Bush Ailesi ile Bin Ladin Ailesi arasındaki iliÅŸkileri, yönetimin 11 Eylül saldırıları öncesinde CIA’nın yaptığı uyarıları dikkate almamasını, Irak Savaşı’nı meÅŸru kılmak için çarpıtılan raporları konu ediyor. Michael Moore, tüm bu olayları belgeleri ile deÅŸifre ederken kara mizahtan beslenmeyi de ihmal etmemiÅŸ. Bush’un 11 Eylül saldırıları olduÄŸunda Florida’daki bir ilkokulda öğrencilerle birlikte ‘Benim Sevgili Keçim’ masalını okuması, tatilini uzun tutmakla ilgili sorulara ‘Telefon ve fakslarla da iÅŸler yürüyor’ cevabını vermesi, elindeki golf sopasıyla terörle ilgili açıklamaları yaptıktan sonra ‘Şimdi ÅŸu vuruÅŸu izleyin’ demesi tam bir komedi şöleni. Hatta söylentilere bakılırsa Cannes’da bazı jüri üyeleri, Bush’a En Ä°yi Erkek Oyuncu dalında ödül vermeyi bile düşünmüşler. Moore’un eleÅŸtiri oklarından baÅŸta Fox News olmak üzere medya da nasibini almış. Moore kamerasını Irak’taki savaÅŸa çevirince trajedinin boyutları daha da artıyor. Amerikalı askerlerin Iraklıları öldürürken ‘Burn Motherfucker Burn’ ÅŸarkısını dinlediklerini zevkle anlatmaları, bir bebek cesedini kamyonete yerleÅŸtiren Iraklının ‘Bu mu sizin demokrasiniz’ haykırışları gibi o kadar çok çarpıcı sahne var ki... Ama yaÅŸanan trajediyi en iyi özetleyen bölüm, Irak Savaşı’nda hayatını kaybeden bir askerin maaşının son beÅŸ gününün annesine eksik ödenmesi. Daha fazla söze gerek yok deÄŸil mi? Ama Moore’un bitirmeye hiç niyeti yok. ‘Benim Cici Silahım’da Charlton Heston’ı’ı evinde köşeye sıkıştıran Moore, yine anarÅŸist bir eyleme imza atıp, savaÅŸ kararı çıkartan senato üyelerine ‘ÇocuÄŸunuzu Irak’a yollar mısınız?’ sorusunu yöneltiyor. Moore’u görüp koÅŸar adımlarla kaçan senato üyeleri tam evlere ÅŸenlik. Sona doÄŸru toparlarsak, Fahrenheit 9/11’in salt bir belgesel olduÄŸunu söylemek zor. Moore, ’belgeselde kurgu olmaz’ yargısını çöp tenekesine fırlatıp, propagandaya dönüşen bir çalışma kotarmış. Bunun etik tartışmasını uzmanlara bırakalım. Ama ÅŸu gerçeÄŸi de unutmayalım: Amerikan kamuoyunun yüzde 70’ini Irak’ta kitle imha silahlarının olduÄŸuna inandıranlar medyayı propaganda aracı olarak kullanmadı mı? Bildik bir özdeyiÅŸi deÄŸiÅŸtirerek bitirelim: ‘Dinsizin hakkından propaganda gelir.’Belgesel / FAHRENHEIT 9/11Fahrenheit 9/11Yön: Michael MooreSen: Michael MooreHavaalanı evimdir benimStanley Kubrick’in Yapay Zeka projesini tamamladıktan sonra hidayete erip, kiÅŸisel çalışmalara imza atmaya karar veren Spielberg’in, Azınlık Raporu’yla bir nebze olsa da farklı kulvarlara yelken açan sinema serüveni Terminal’de duygusal komedi türünde ilerliyor. Paris Charles de Gaulle havaalanında tam 16 yıl yaÅŸamayı sürdüren, Fransız hükümetinin ülkede serbestçe dolaÅŸma hakkını tanımasına raÄŸmen havaalanını terk etmeyen ve ruh saÄŸlığı konusunda artık endiÅŸe duyulan Ä°ranlı Merhan Nasseri’nin öyküsünden yola çıkan Terminal’in konusu şöyle: Savaşın yerle bir ettiÄŸi DoÄŸu Avrupa ülkesi Krakozya’dan (BoÅŸuna araÅŸtırmayın böyle bir ülke yok) kaçan Viktor (T.Hanks), New York havaalanında beklerken ülkesinde askeri darbe olduÄŸunu öğrenir. Bu olay, Viktor’un pasaportunu ve tüm kimliklerini geçersiz kılar ve kahramanımız ABD’ye girme hakkını yitirir. Darbe yüzünden ülkesine de dönemeyen Viktor’un durumu bürokratik bir kaosa dönüşür. UçuÅŸ görevlisi (Catherine Zeta-Jones) ile tutkulu bir aÅŸk yaÅŸayan Viktor’u dar alanda ilginç maceralar beklemektedir. Meraklısına not düşelim: Filmin 60 milyon dolarlık bütçesinin büyük kısmı, eskiden 747’lerin yapıldığı boÅŸ bir hangarın JFK havaalanına dönüştürülmesi için harcanmış. Dreamworks’ün Ä°ranlı Merhan Nasseri’ye 300 bin dolar telif hakkı ödediÄŸini de belirtelim. Duygusal komedi / TERMÄ°NALThe TerminalYön: Steven SpielbergOyn: Tom Hanks, Catherine Zeta-Jones, Stanley TucciSavaÅŸ suçlusunun peÅŸindeNorman Jewison’un yönetmenliÄŸini üstlendiÄŸi Ä°nsanlık Suçu, II. Dünya Savaşı’nda Ä°ngiliz Gizli Servisi adına çalışmış Brian Moore’un romanından uyarlanmış. Dönem filmleri konusunda uzman yönetmenin, en son Denzel Washington’lı 16. Raund yapıtını izleme fırsatını bulmuÅŸtuk. Adının önüne ‘Sir’ unvanını koydurmasını bilen, gözlüklü de jön olunabileceÄŸini kanıtlayan Oscarlı usta oyuncu Michael Caine tabii ki, filmin en büyük kozu. Usta oyuncu, dramatik bir karakter olan Pierre Brossard rolüyle karşımızda. Pierre Brossard, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerle iÅŸbirliÄŸi yapmış ve birçok Yahudi’nin ölümüne neden olmuÅŸtur. SavaÅŸ bittikten sonra kurulan savaÅŸ suçluları mahkemelerinden zekice paçayı kurtarıp, Katolik Kilisesi’nin saÄŸladığı yardımla rahat bir hayat sürdürmeyi baÅŸarmıştır. Fakat Pierre’in izini bulan Yahudiler, peÅŸine bir tetikçi takar. Bu arada Yargıç Annemarie Livi ve Albay Roux da adli yollardan Pierre’i sıkıştırmaya baÅŸlamışlardır. Film geçtiÄŸimiz aralık ayında hayata veda eden usta aktör Alan Bates’in son sinema filmi aynı zamanda.Drama/Macera / Ä°NSANLIK SUÇUThe StatementYön: Norman JewisonOyn: Michael Caine, Tilda Swinton, Jeremy Northam, Alan BatesÂ
button