En sadık sevgilim müziğim oldu

Güncelleme Tarihi:

En sadık sevgilim müziğim oldu
Oluşturulma Tarihi: Aralık 06, 2012 00:00

İstanbul Gelişim Orkestrası’nın kurucularından Atilla Özdemiroğlu, bu kez kendi adını verdiği bir grupla sahneye çıkmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı

Dört kişilik yeni grubuyla 12 Aralık’ta müzikseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanan Özdemiroğlu ve solisti Meriç Şener’le buluştuk, heyecanlarını paylaştık, bu yeni oluşumdan söz ettik. 

Röportaj öncesi biraz aşktan, romantizmden söz ettik. Sorularıma da o konuşmalardan yola çıkarak başlamak istiyorum. Sizin bütün şarkılarınızın kaynağı aşk mıdır?

- Müziğe bir aşk var, o doğru. Yaşam boyunca en sadık sevgilim müziğim oldu benim...

Neden?

- İnsan duyguları çok çeşitli ve çok derin... Benim müziği sevmemin nedeni de bu galiba, yani insan duygularının derinliği. Hep o derinliği anlatmak için bir araç aradım. Bazen edebiyat bile yetersiz kalıyor bunu anlatmaya, müzik ve notalar ise o açığı kapatıyor, dilin anlatamadığını anlatıyor. Beni cezbeden şey işte o... Bu yüzden yıllardır müzikle uğraşıyorum.

Müziğin evrenselliğinden bahsedilir hep. Madem öyle, Türk müziği neden sadece bu topraklarda kaldı, sınırları aşamadı?

- Aslında evrensel müzik yapmamıza yetecek çok önemli bir kültür mirasımız var. Özellikle de Anadolu çok zengin bu açıdan. Ama özgün şeyler yapmıyoruz, taklit ediyoruz hep... Sorun orada...

Taklitçiliğin temelinde ne var? Tembellik mi sadece?

- Müziği şarkıya indirgedik. Oysa müzik sadece şarkı demek değil, bir sürü formu ve türü var. Ayrıca şarkıyı da şarkıcıyla bütünleştirdik, eseri sahibinden koparttık ve sadece bir simgeye bağladık. Şarkıyı söyleyen, o eserin yaratıcısı sanıldı. Değil, onun yaratıcısı hep başka bir kişi oldu. Ekonomik olarak baktığınızda, birileri iyi ekonomik kazançlar elde etti, birileri ise ürettiği halde hiçbir şey kazanamadı. Dolayısıyla bestecilik zayıf bir meslek olarak kaldı. Giderek müzik genel öğelerinden uzaklaştı, tek bir makama ve ritme indirgendi. Hepsi Çinliler gibi geliyor bana artık, birbirinden ayıramıyorum!

BU İŞLERİ YURTDIŞINDA YAPSAM YATIM, KATIM OLURDU

Bazıları çok kazandı bazıları da kazanamadı dediniz. Sizin bu anlamda maddi ve manevi olarak doyuma ulaşmadığınız zamanlar oldu mu?

- Genelde öyle oldu zaten. Yaşamımı çok fazla meslek yaptığım için idame ettirebildim. 30 kadar müzikal yapan, bir sürü hit şarkı yazan, ödüllü film müzikleri olan bir insan başka ülkede olsa yatlar, katlar, uçaklar kazanırdı. Biz ancak günlük geçimimizi sağlıyoruz.

Yurtdışına gideyim de yola orada devam edeyim diye düşünmediniz mi hiç?

- Düşündüm, ama çok gençken... İyi bir caz müzisyeniydim, bu işi çok da seviyordum. Rahmetli Arif Mardin, beni çok severdi. Onun bir tavsiyesi oldu bana.

Neydi o tavsiye?

- Otur kendi müziğinle uğraş dedi. Ne demek istediğini yıllar sonra çok iyi anladım. Yurtdışında bir sanatçı kimliğiniz olacaksa bu mutlaka kendi kökeninize dayalı olmalı. Onun dışında her bir kültürün kendi özellikleri var, biz Türk sanatçıları olarak kendi kültürümüzle ilgilenmeliyiz.

Pişmanlıklar yaşadınız mı buna bağlı olarak?

- Hayır. Asıl önemli olan değer yaratmaktır, o değerin parasal karşılığı değil... Her şeyden soyutlanmış gerçek değerleri görmeye çalışırım ben, bu açıdan biraz farklıyım.

Pek çok film müziğine de imza attınız. Son dönemdeki film müziklerini nasıl buluyorsunuz?

- Beğeniyorum. Sinema sektörü giderek gelişiyor. Yeşilçam ekolün dışında bir yere taşındı. Arada kötüler de olacaktır tabii ama genel anlamda iyi işler çıkıyor ortaya. Bizim dönemimizde film müziği yapan kişi sayısı iki üçtü... Şimdi birçok müzisyen var, o da keyifli...

MÜZİĞİN EĞLENCE AMAÇLI TÜKETİLMESİNE KARŞIYIM

Garo Mafyan’la birlikte “Dün, Bugün, Yarın” projesini yeniden hayata geçirdiniz. Nereden, kimden çıktı bu fikir?

- Aslında çok eski bir proje, 1970’li yıllardan kalma... Kuruluş amacı bugünün müziğini yaratmaktı ve bunu başardı. Bu arada Dün, Bugün, Yarın aynı zamanda bir orkestra olarak anons edildi ama ben o orkestra içinde yokum. Daha doğrusu olmama kararı aldım.

Yani, Garo Mafyan’la yola çıktınız ama şu an dahil değilsiniz öyle mi?

- Doğru. Dün, Bugün, Yarın’ın projelerine dahilim ama Dün, Bugün, Yarın orkestrasında yokum.

Dün, Bugün, Yarın döneminde yeni isimlerle çalışıyor, sürekli yeni isimler keşfediyormuşsunuz. Şimdiki projede de olur mu öyle keşifler?

- Evet, bir tanesi yanınızda durmakta zaten; Meriç Şener... Atilla Özdemiroğlu Unplugged projesinde birlikte çalışıyoruz. Bu arada ben ilk kez kendi ismimi verdiğim bur grup kurdum.

Neden daha önce kendi adınızla grup kurmaya sıcak bakmadınız da bu kadar beklediniz?

- Bekledim çünkü çalıştığım orkestralarda yapılan müzik beni yansıtmıyordu. İlk defa “müzik böyle bir şeydir” diyebileceğim bir grup doğdu. O yüzden ancak şimdi kendi ismimi verebildim.

İstanbul Gelişim Orkestrası’ndayken bile kendi müziğinizi yapamıyor muydunuz yani?

- Evet, çünkü orada yapılan eğlence müziğiydi. Ben müziğin sadece eğlence olarak tüketilmesine karşıyım. Bu unplugged girişimim de müziği sadece oraya hapsetmeye tepki olarak doğdu.

Neco, İstanbul Gelişim Orkestrası’ndan ayrıldığı dönemde, grup içinde (sizi konu dışında tutarak) dostlukların olmadığını söylemiş ve yapılan müziği eleştirmişti...

- Ben Neco değilim, onun gibi de düşünmüyorum. O bir dönemdi ve insanın yaşamında belirli dönemlerde belirli misyonlar vardır. İstanbul Gelişim de güzeldi, Dün, Bugün, Yarın da... Eminim aynı isimle kurulan yeni Dün, Bugün, Yarın da güzel olacaktır.

Peki sizin sıkıntınız neydi?

- Sıkıntı demeyelim de... Ben 70 yaşına geliyorum. Bunca sene kalıcı müzik yaptım, bundan sonra da öyle şeyler yapmak daha önemli geliyor bana...

Neden daha önemli?

- Eğlence müziği yapmaktan... Atlarımı daha iyi yerlerde koşturmak istiyorum.

YOLA DÖRT KİŞİ ÇIKTIK AMA BÜYÜYECEĞİZ

Yeni grubunuzda kimler olacak?

- Dört kişi başladık. Tolga Kılıç, Caner Üstündağ, Meriç Şener ve ben...

Hep dört kişi mi kalacaksınız?

- Yok, büyüyeceğiz. Gelecek yaz Açık Hava’da senfoni orkestrası da görebilirsiniz.

Bu gruptan ileride bir albüm de gelir mi peki?

- Evet. Yeni ve eski şarkılarımız olacak.

12 Aralık’ta Trump Towers’daki konseriniz için nasıl bir repertuvar hazırladınız?

- Benim bestelerimden seçmeler ve Türk müziğinden yepyeni aranjmanlar olacak. Bir de bizim sloganımız “Müzik olan her şey”... Müzik şartımız var ve o şartlar ağır şartlardır.

Nasıl şartlar bunlar?

- Mutlaka geçmişten gelip geleceğe gidiyor olması lazım. Her zaman yaşayan, her tür kültürel ve sosyal çevreyi etkileyebilen eserler olmalı... Orman bekçisinden banka müdürüne, holding patronuna herkesi etkileyebilmeli. Yeni olmalı, daha önce duyduklarınıza benzememeli... Daha da sayabilirim. Dediğim gibi ağır şartları vardır müziğin.

Haberin Devamı

EUROVISION HEYECANINI KAYBETTİ

Eurovision hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum.

- Bir gece için üretilip tüketilen şeylerin yarıştığı bir yarışma işte... Son yıllarda Doğu bloğunun çözülmesiyle daha renklendi ama, önceki hali daha sevimsizdi.

Siz de pek çok eser yaptınız Eurovision için geçmişte, o zaman da mı böyle düşünüyordunuz?

- Eee sen bir müzisyensin ve ülken başarı istiyor orada. Oturup bunun için bir şeyler yapıyorsun haliyle.

Sizce yarışmacı nasıl seçilmeli?

- O çok önemli değil... Müzik adına Eurovision heyecanını kaybetti bir kere... Türkiye’nin bütün derdi birinci olmaktı, oldu da. Devamlı birincilik elde edemezsin ya... Ama eskiden yaptığımız işler daha cazipti, Eurovision için koca orkestralar kuruluyordu. O zaman yapılan şarkılar hâlâ dinleniyor ama sonrakiler için bu geçerli değil.

Haberin Devamı

BENİM PARMAKLARIM DEĞİL BEYNİM ÖNEMLİ

Meriç Hanım, siz bu projeye nasıl dâhil oldunuz?

- Meriç Şener: Ben aslında Endüstriyel tasarımcıyım. Atilla Bey’le çalışmaya “Benzemez Kimse Sana”da başladık, sonra İstanbul Gelişim Orkestrası’nda çalıştık. Bu işbirliği de kendiliğinden doğdu diyebilirim.

Hangi enstrümanları çalabiliyorsunuz?

- Meriç Şener: Mandolin, keman, flüt, vibrafon, trombon, piyano, çello, viyola, kontrbas.

Parmaklarınızı sigortalattınız mı?

- Meriç Şener: Doğru söylüyorsun ama beyin daha önemli. Benim müziğim beynimde, sigortalanması gereken yer beynin içindeki müzikler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!