Güncelleme Tarihi:
Filminiz seyirciyle buluştu, neler hissediyorsunuz?
Serra Yılmaz: Ben heyecanlıyım. “Nar”, çok sevdiğim bir film. Fakat sinemaseverlerin pek fazla olmadığı bir ülkede yaşıyoruz, o yüzden çok merak ediyorum ilginin nasıl olacağını.
Çok az kopyayla vizyona girdi film, bu bir dezavantaj değil mi?
Serra Yılmaz: Evet ama biliyorsunuz ki hem dağıtım şirketi hem de prodüksiyon açısından imkan işi bu. Ben çok kopyayla çıkıp daha sonra kaldırılmasındansa, az kopyayla çıkıp ilgi görmesini ve daha sonra kopyaların artmasını, vizyonda kalma süresinin uzamasını tercih ederim.
Ödüllü filmlerin sıkıcı olduğuna dair bir önyargı var, “Nar”a da öyle bakmasınlar sakın?
Serra Yılmaz: “Nar” ödül almadı, biliyorsunuz.
Altın Portakal Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü aldı ama, onu ödülden saymıyor musunuz?
Serra Yılmaz: Jüri Özel Ödülü, Antalya’da verildiği tarzıyla Ümit’in deyimiyle bir çeşit “Jüri Özür Ödülü”ydü. Onun için kimseyi etkilediğini zannetmiyorum.
KADINLARIN JÜRİSİ EN MAÇO FİLME ÖDÜL VERDİ
Ödül alamamak sizi üzmüş anlaşılan?
Serra Yılmaz: Beni üzmedi, daha ziyade yönetmeni üzdü. Çünkü benim bir ödül beklentim yoktu. Bir filmin ödül kazanması, prodüksiyonu ve dağıtımı etkileyen bir şey. O yüzden tabii ki yönetmeni ve prodüktörü çok arzu ediyordu. Tabii ben de arzu ederdim. Ama çok fazla umut bağlamamıştım, bu nedenle çok büyük bir hayal kırıklığına uğramadım.
Ödüle ümit bağlamamanız, filme olan inancınızla mı alakalıydı?
Serra Yılmaz: Hayır, jüriye olan inancımla ilgili bir şeydi. Sırf kadınlardan oluşan bir jüri bana çok makul gelmiyor. Çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum, çünkü kadın olmak başlı başına yeterli bir vasıf değil. Hangi kadın olduğuna bakmak gerekir. Nitekim bakın, kadınların jürisi en maço filme ödül verdi.
Kadınlar bozulmasın bu yoruma?
Serra Yılmaz: Neden böyle düşündüğümü açıklıyorum; bu seksist bir tavır. O zaman biz de mavi gözlülerden oluşan bir jüri yapalım, kısa saçlılardan oluşan bir jüri yapalım. Tek başına kadın olmak bir vasıf değil ki, sinemayla ilgili olmak gerekiyor. Jürinin belli bir sinema kültürü olmalı.
“Nar”, Ümit Bey’le kaçıncı filminizdi?
Serra Yılmaz: “9” ve “Ses”ten sonra üçüncü. Bir de “Teyzem”de birlikte çalışmıştık, o senaryoyu yazmıştı.
“BU KADIN UKALALIK ETMESİN” GİBİ BİR ÖNYARGI OLABİLİR
İrem Hanım, “Nar” sizin Ümit Bey’le ilk çalışmanız. Film için bir araya gelme süreciniz nasıl gelişti?
İrem Altuğ: Ben zaten tanışmak için çok önceden Ümit Bey’e bir e-mail atmıştım. Beni kırmadı, tanıştık ve sohbet ettik. Zaten yazılarını ve filmlerini çok beğeniyorum. Onunla çalışmak benim için bir hayaldi. Bu filmde de bir cast değişikliği olunca aklına gelmişim, beni aradı ve ekibe dâhil oldum.
Sizin canlandırdığınız Deniz, nasıl bir kadın?
İrem Altuğ: Karakterin ismini çok söylemiyoruz aslında. Genç bir kadını oynuyorum diyelim. Filmin birtakım sürprizleri var, onları gizli tutmak istiyoruz.
Serra Hanım, siz de kendince hakkını arayan bir falcıyı oynuyorsunuz. Neler söyleyebilirsiniz rolünüzle ilgili?
Serra Yılmaz: Bir evde geçiyor film. Dış mekânlara da çıktığımız oluyor ama esas olarak bir dairede geçiyor. Hak arayan kişi, benim oynadığım Asuman karakteri. Asuman, yapılan bir haksızlığı telafi etmek üzere yola çıkmış ve karmaşık bir yol planlamış bir falcı. Gariban bir kadın.
Sizi popüler kültüre hitap eden işlerde görmüyoruz. Bu bir tercih meselesi mi?
Serra Yılmaz: Bu gelen tekliflerle alakalı. “Bu kadın yurtdışında da çalışıyor, gelip bize ukalalık etmesin” gibi bir önyargı ve kanaat olabilir.
İTALYA’DA SEYİRCİNİN BÜYÜK BİR İLGİSİ VAR
Zamanınızın çoğunu yurtdışında mı geçiriyorsunuz?
Serra Yılmaz: İş olduğu zaman yurtdışında oluyorum. Mesela ocak ayında, sekiz yıldır devam eden oyunumu yeniden üç hafta oynamak üzere Floransa’ya gidiyorum. Sırf oradayım ya da sırf buradayım gibi bir şey yok.
İtalya sokaklarında ilgiden yürüyemediğiniz doğru mu peki?
Serra Yılmaz: İtalya’da hakikaten seyircinin büyük bir ilgisi var. Mesela Venedik’e gittiğimden beri epeydir yeni bir filmim çıkmadı, tiyatrom devam ediyor ama gördüm ki seyirci hatırlıyor.
Asuman rolüne girmek için nasıl bir yol izlediniz?
Serra Yılmaz: Vallahi ben rolüme girmiyorum ki çıkayım! Rolü düşünüyorsunuz, kafanızda birini canlandırıyorsunuz, o canlandırdığınız kişiyle yaşıyorsunuz içinizde. Benim için rol hazırlığı böyle bir şey, yüzde yüz beyinsel bir şey.
Falcı Asuman’ın sizi en çok etkileyen yanı ne oldu?
Serra Yılmaz: Asuman’ın katiyen kindar bir kadın olmaması. Bunu kendisi de söylüyor, “Ben intikam almak için burada değilim” diyor. Bir şeyi telafi etmek için orada. Beni duygulandıran yanı bu. Bir de inancını nasıl yitirdiğini anlatıyor, “Allah baba beni terk etti” diyor. Bütün bu anları çok duygulandırıcı buluyorum.
İrem Hanım, siz rolünüzde en çok neyden etkilendiniz?
İrem Altuğ: Benim oynadığım karakterin hikâye içerisinde çok fazla kırılma noktası var. Kendime yakın bulduğum yanı hümanist tavrı olabilir ama bu karaktere yakın çok kişi tanıyorum.
Nasıl bir karakter canlandırdığınız genç kadın?
İrem Altuğ: Her şeyi bildiğini zanneden, okuduklarıyla, eğitimleriyle, birikimleriyle etraflarına bir duvar örüp aslında o duvarın öbür tarafını gördüklerini sanan ama aslında görmeyen çok kişi var. Bu kız da biraz öyle.
FİLM İÇİN ÜCRET ALMADIK
Filmin çekimleri ne kadar sürdü?
Serra Yılmaz: İmkânları kısıtlı bir film olduğundan 15 günde bitirmek zorundaydık ama ön hazırlığı son derece iyi yapılmıştı.
Filmden ücret almadığınız doğru mu?
İrem Altuğ: Doğru. Maddiyat için ya da başka çıkarlar için yapılan bir film değildi. Herkes bu filmin bir parçası olmak istediği için oradaydı. Çok da iyi bir yapımcımız var; Türker Korkmaz. Sağ olsun, kısıtlı bütçeyle çok konforlu bir set ortamı hazırladı bize. Çok rahat bir ortamda tıkır tıkır gitti işler.
Siz Santana’nın iki klibinde rol almışsınız, doğru mu?
İrem Altuğ: Geçende de birisi sordu, “İzlediniz mi kendinizi?” diye. Ben de “İzledim ama göremedim” dedim. Çünkü çok kalabalıktı, 50-60 tane dansçı vardı. San Fransico’da yaşarken, bir ajansa bağlıydım. Dans ettiğim için de seçmelere çağırdılar, ilk klipte oynadım. İkinci klibe de aynı isimleri çağırdılar. Eğlenceliydi ama çok kalabalıktı. Bir de ben “En önde durayım kamera beni çeksin” insanı olmadığım için arkalarda dans ettim.
Santana’yla tanışma fırsatınız oldu mu?
İrem Altuğ: Santana, çok tatlı bir adam. İkinci klipte parkta çekim yaptık. Çekim sonrası herkese çaldı söyledi. Çok içten ve mütevazı bir adamdı. Tanışıp konuşma şansım da oldu.
Amerika’ya eğitim için mi gitmiştiniz?
İrem Altuğ: Ben Amerika’ya bir programla gitmiştim, o esnada burada konservatuvarda okuyordum. Konservatuvarı yarım bıraktım, orada bir okul ayarladım ve dört sene San Fransico’da tiyatro okudum.
Sonra Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu?
İrem Altuğ: Bir proje için Türkiye’ye geldim. Sonra tekrar New York’a gidip birtakım workshop’lara katıldım. Tekrar iş olunca buraya geldim, zamanım böyle gidip gelmelerle geçti. Şimdi daha çok buradayım ama oradaki bağlantıları koparmamak adına gidip geliyorum yine.
ÖNEMLİ OLAN ALMODOVAR’IN BENİ DÜŞÜNMESİ!
Serra Hanım, bir dizide yer almayı düşünmüyor musunuz?
Serra Yılmaz: Benim düşünmemle olmuyor, dizicilerin düşünmesi lazım. Ben Almodovar’la çalışmayı da düşünüyorum ama önemli olan onun beni düşünmesi. (Gülüyor) O yüzden düşün babam düşün...
NAR BİR METAFOR
Filmin ismi neden “Nar”?
Serra Yılmaz: Ümit, Nar’ı bir metafor olarak kullanıyor. Nar açıldığı zaman, tanelerinin hepsi aynı gibi görünüyor ama aslında her biri birbirinden farklı bir geometrisi olan tanecikler. Bunu insanların haline benzetti. Bu, nara duyduğu ilgi ve hayranlıkla da ilgili. Ben de narı meyve olarak da, cisim olarak da severim.
İrem Altuğ: Yol yakınken gidin izleyin ve yılı güzel bir filmle kapatın!