En iyisi insan olmayan yerden denize girmek, gece yarısından önce eve dönmek

Güncelleme Tarihi:

En iyisi insan olmayan yerden denize girmek, gece yarısından önce eve dönmek
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2005 00:00

Bodrum, yeniden...Yeniden sıcak, yeniden deniz, yeniden telaşsız yaşamak. Uyuşuk günler, terli geceler, yeniden... Geleli üç, belki dört hafta oldu. Kim bilir belki de daha fazla!İnsan, tıpkı basım günlerden geçerken zamanı unutuyor. Hayatınızda çentik atacağınız bir şey yoksa; iş, aşk, öfke, acı, keder, sevinç yakanızı bırakmışsa; her Allah’ın günü bıkmadan usanmadan aynı şeyleri yapıp, aynı denize giriyor, aynı suda ıslanıyorsanız; zaman geçmiyor. Duruyor, asılı kalıyor.Günlerden bir gün baktım İstanbul fena, çok fena; çantamı kaptığım gibi kendimi buraya attım. Buraya; her yıl tövbe billah ettiğim, her yıl yemin bozup döndüğüm yarımadaya: Bodrum’a. İlk günler ev derdiyle geçti: Rutubet mi kokuyor ne? Duvarlar boya istiyor gibi. Çatı akmış, hidrofor yanmış, minderler sararmış... Vesaire, vesaire, vesaire. Sonra telefonlar başladı: Geldiniz mi? Kim kimsiniz? Onlar da mı burada? Ne kadar kalacaklar? Hatır, gönül işleri. Derken, ‘Bize bekleriz; size gelelim; boş ver yorulma, dışarıda yiyelim’ faslı. Adres alıp vermeler. Gelir gelmez ilk iş, mayıs sonundan beri Bodrum’u mesken tutan Fadik’i aradım. Ne var ne yok onu soracağım. ‘Canım,’ dedi, ‘bildiğin Bodrum işte. Marina eski marina. Gene Kübalılar çalıyor, arada sırada da Neco söylüyor. Bar iyi, kalabalık daraltmıyor, kış boyu salsa dersleri alıp ikinci baharlarını yaşayanları izlemeye doyum olmuyor. Küba’ya gelince, gece yarısına kadar bizlik, sonra adım atılmıyor. Gemibaşı, Sünger, Körfez bilirsin insanı şaşırtmaz. Sen caz seversin. O zaman mutlaka Kedi Bar’a gitmelisin.’ Kapanan, el değiştiren bir iki yerin adını daha söyledi, sonra ben zaten pek çıkmıyorum diye ekledi. Denize nereden girdiğini sordum. Bazen kayık dediği küçük teknesi ile açılıyor, Bardakçı’ya, Aktur’a gidiyormuş. Hafta sonları evde oturmakta fayda varmış. Gidilecekse Mazı, Yalıçiftlik gibi uzak kıyılara gidilmeli, gerekirse küçük otellerin iskelelerinde serinlenmeliymiş. Bir cenaze, bir düğün dışında yarımadanın öte yakasına geçmemiş, okullar açılmadan da oralara gitmesi için delirmiş olması gerekirmiş. Mesaj alındı. Fadik klasiktir. Bildiği yerlerden şaşmaz. Nilgün, romantik.Mehtabın en iyi açıyla çıktığı tepe hangisidir, hafif dalgaların dövdüğü sahilde çakıl taşlarının sesi en iyi nerede işitilir, hepsini bilir. Ücra lokantalar, el değmemiş koylar, kır bahçelerinde içilen ayranlar, köy evlerinin çardakları altında edilen kahvaltılar ondan sorulur. Yazmayacağıma yemin ettirdikten sonra bir iki adres verdi. İyi olduklarına eminim. Zira ‘henüz keşfedilmemişlerden.’ Geriş’teki küçük lokantayı da, Gümüşlük’teki Mimoza’yı da, Kadı Kalesi’ndeki Çıpa’yı da o söyledi. Denize nereden girdiğini ona da sordum. ‘İnsan olmayan her yerden’ dedi. Anlaşıldı. Üçüncü olarak Ebru’yu aradım. O ne Fadik’e, ne de Nilgün’e benzer. Sosyetik diye takılırız. Kızar köpürür. ‘Söz konusu, doktor ve lokanta seçimi olduğunda varlıklı insanları izleyeceksin’ der durur. Bu yıl, Maça Kızı’na gidiyorum dedi. Kıyıya koca bir bar yapmışlar; müzik harika. Mönüyü yenilemişler, yemekler şahane. Şarap seçenekleri geniş. Hele barda yaptıkları Mojito yok mu? Sırf onu içmek için bile Maça Kızı’na gidilir! Hafta sonları kalabalık oluyor evet, ama hafta içi tadına doyulmuyor. Başka? Yabancı konukları olduğunda, ki hep olur; sıcak akşamlarda Torba’daki Queen Ada’ya, alışveriş için şehre indiklerinde de The Marmara Otelinin lokantasına götürüyormuş. ‘Queen Ada’nın koya nazır barı her zamanki gibi. The Marmara’nın manzarasını zaten bilirsin ama bu yıl yemekleri de çok iyi’ dedi.Peki, deniz?Elbette Maça Kızı. Ya da Türkbükü’nün arka koylarına hakim arkadaş evleri, değişiklik istediklerinde de Gündoğan sahili: Cennet koyu ya da okaliptüs ağaçlarının gölgelediği küçük iskelesi ile Galimera. O da anlaşıldı. ANLATACAĞIM YERLERİ REYAN TUVİ’YE KAPTIRDIMDiğer arkadaşlarıma da sordum. Bunca sorup soruşturma neden diye sorarsanız, niyetim elbette yazın bu en civcivli ve en sıcak günlerinde kendimi sağa sola atmak değil. Ben Aktur D Plajı’na gitmekten memnunum. Deniz soğuk, Adem’in yemekleri ağız tadıma göre; Rahmi’nin, Arif’in, küçüğünden büyüğüne bütün ekibin servisi mükemmel. Arada şemsiye-şezlong derdine düşülüyorsa da yılların tanışıklığının getirdiği ayrıcalıklı olma durumu var. Sorun gidilecek yer değil, yazacak yer bulmak. İnsan her yaz dönüp dolaşıp Bodrum’a geliyor ve üç ay buralarda kalıyorsa, defterdeki adresler de azalıyor doğal olarak.Nereye gitsem diye kıvranır ve Konacık’taki Kısmet Lokantası’nı ve bu yıl Turgut Reis Marina’nın havuz başındaki büyük restoranın işletmesini alan Yalçın Önerli’yi yazmayı düşünürken, Hürriyet Seyahat eki üç hafta üst üste Bodrum sayısı yapmaz mı! Ünlü esnaf lokantası Kısmet, inceden inceye Reyan Tuvi tarafından anlatıldı. Bana da kala kala Turgutreis Marina’daki havuz başı kaldı. Turgutreis, Bodrum’un benim bildiğim köşelerinden biri değil.Ama madem sübyeli pilavı dillere destan Çıpa ekibi bu yıl orada, neden gitmeyelim dedim. Yol uzak diye itiraz edenleri de sübyeli pilav rüşvetiyle ikna ettim. Havuz başındaki lokanta, bildiğiniz marina lokantalarından. Havuzun çevresine yerleştirilmiş masalar, mumlar ve canlı müzik. Türkçe pop. Ama çoğunlukla eskilerden söylüyorlar. Yemeklere gelince yemekler iyi. Zaten Yalçın Önerli, 5 yıldızlı otel deneyimli doğru dürüst bir işletmeci. İstanbullu. Uzun süre Park Fora’nın müdürlüğünü yapmış. Şimdi Turgutreis D Marin’in başında. Biz o gece balıklı pazı dolması, közde patlıcan, ahtapot, kalamar ızgara ve elbette sübyeli pilav yedik. Diğerleri de iyiydi ama ızgara ahtapot ve sübyeli pilav çok çok iyiydi. Paellası da nefismiş. Benden söylemesi.TURGUTREİS D MARİN YACHT CLUBŞarap ve rakı içilen sofrada kişi başı yaklaşık 60-70 YTL.Rezervasyon için: 0252 382 71 12.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!