Güncelleme Tarihi:
TELEVİZYON: Görsel bir kutu. Ekran önünde bir iş yapıyorsanız ister istemez insanların evine giriyorsunuz. Seyredip seyretmemek onların kararı ama siz oradasınız. İnsanlar sizi benimsiyor, seviyor ya da belki nefret ediyor, eleştiriyor... Mutlaka bir tepki gösteriyorlar. Yalnız bir birey olmaktan çıkıp toplumun bir parçası oluyorsunuz.
AL PACINO: Kim o şahane rolleri canlandırmak istemez ki! Karakterler senaryo üzerinde cansızlar, oyuncunun yorumuyla hayat buluyorlar. Scarface’deki Montana mesela... Al Pacino’nun neler yaptığını hepimiz gördük.
TANINMAK: Güzel bir şey bence tanınmak. Zaman zaman sıkıntılarını yaşayabiliyorsun, bu da kaçınılmaz bir şey zaten. O ortak paylaşım içine girince hayat değişiyor elbette. İlgi alaka çok fazla oluyor. Bir dönem ayak uydurmakta zorlanıyorsun. Daha sonra eksilerini artılarını tartıp ne tarafta olmak istediğine karar veriyorsun ve ona göre yaşamaya başlıyorsun. Bence güzel, keyifli...
MÜKEMMELİYETÇİ BİR YANIM VAR
TATMİN: Mükemmeliyetçi bir yanım var; yaptığım işlerde tatmin olmam kolay kolay. İnsanların beğendiği, herkesin sırtımı sıvazladığı bir durumda bile acaba daha iyisini nasıl yapabilirdim diye düşünürüm. Bence doğruları yanlış yaparak buluruz. Ben de bilgiye, öğrenmeye çok aç bir insanım. Oyunculuğu hiç bitmeyecek bir macera gibi görüyorum; kendimi her gün biraz daha geliştirmeye çalışıyorum.
BASKETBOL: Benim geçmişimde basketbol vardı. Ne yalan söyleyeyim, o zaman bana bir gün bu konumda olacağımı söyleseler, kesinlikle inanmazdım. Kendim de inkar edemeyeceğim bunu. Çok uzun seneler profesyonel basketbol oynadım. Basketboldan aldığım hazzı başka hiçbir yerden almadım diyebilirim. Küçük yaşlarda başlayan bir tutku, profesyonel olabilmek için verilen emek, sekiz senelik bir kariyer ve birden bir sakatlık sonucu vazgeçmek zorunda kalmak... Hayat ilginç bir şey, ısrarla açmaya çalıştığın bir kapıyı kapatıyor ve sana hiç beklemediğin yeni bir taneyi açıyor.
ARZU: Şu an arzuladığım şeylerin hepsi kariyerimle ilgili. Bende kalsın, büyüsü kaçmasın.
HOBİ: Kitap ve senaryo okumaktan hoşlanıyorum. Mızıka çalıyorum. Bu son projemde mızıka çalan Boşnak bir çocuğu oynuyorum; müzisyen bir arkadaşımdan ders aldım. Çok amatörce ve çok kısa bir müzik geçmişim var. Müzik sabah başlar, gece uyuyana kadar benimledir. iPod’umu yanımdan hiç ayırmam; DVD arşivine rakip çıkabilecek bir müzik arşivim var.
KEYİFÇİ BİR ADAMIM
KISKANÇLIK: Akrep burcuyum.
ŞEFKAT: Sevgi, şefkat, sadakat... Bunların hepsine bir bütün olarak bakarım. Sevdiğim insanlara, diğer ikisini de duyarım tabii ki. Ancak hislerimi kelimelerle dışa vurmam, onların çok da önemli olmadığını düşünüyorum. İçimde hissettiğim şeyin dışarı çıkmasına izin veririm; hissettiğimde gösteririm ama hissetmiyorsam da olmayan bir şeyi kelimelerle süslemem.
ENERJİ: Kız arkadaşım Azra... En büyük enerji kaynağım o. Sonrasında ise hayatımı paylaştığım diğer
ROMANTİZM: Romantik miyim?.. Onu ben nasıl söylerim? Akrep diyeceğim yine. (Tebessüm)
KEYİF: Keyifçiyimdir. Kendi kendimi ödüllendirmeyi severim. Garantici bir yanım olmasına rağmen spontane şeylerden de çok keyif alıyorum, zaten bugüne kadar yaşadığım en büyük keyif de tatile gittiğimde cep telefonumu hasbel kader evde bırakmak oldu. Bu alet yokken ne yapıyormuşuz biz, nasıl yaşıyor muşuz acaba?
OYUN: Tutucu bir hayat yaşamaktan yana değilim. Saati ve günü belli olmadan çalışıyoruz; biz oyunlarla renklendirmezsek dümdüz bir yaşamımız olur. Sürekli boş zaman geçiren birisinin saçma bulabileceği şeyleri kendi kısacık zamanıma sığdırmak o kadar eğlenceli oluyor ki! Bunu da ben bir nevi oyun olarak görüyorum.
SEKS: O ne demek? (Kahkaha) Bu konular beni biraz tutuyor. Ben de onları kendimde tutmak istiyorum galiba.
AŞK: Aşkı bir insandan başka şeylere de duyabilirsiniz. Neye duyarsanız duyun, çok güzel bir duygu. Değdiği her şeyi ve herkesi daha da güzel yapan bir duygu.
İLK AŞK: 11 yaşındasın. Basketbol oynuyorsun. Basket oynadığın yerde beğendiğin biri var. Sürekli onu görmek istiyorsun. Acaba orada mıdır? Bunun kadar saf, bunun kadar tatlı bir duygu olamaz.
BİTEN AŞK: Bitmiştir.
Tek bir dostum var
DOSTLUK: Çok önemli benim için. Çok arkadaşım var ama dostum bir tane var.
İNANÇ: Bir şeye inanmak lazım. Su nereye akarsa oraya giderim diyen insanlara saygı duyuyorum ama o
Yeni bir filme hazırlanıyorum
YENİ PROJELER: Bu sene çok heyecanlıyım. 2008-2009 sezonunda güzel bir sinema filmiyle izleyicilerin karşısına çıkmak istiyorum. Çok şanslıyım ki tam yapmak isteyeceğim tarzda birkaç farklı proje var önümde; şu an ekibimle birlikte üzerlerinde çalışıyoruz, bir karara doğru gidiyoruz. Özellikle bir karakter var ki, eğer onu hayata geçirebilirsem çok ama çok mutlu olacağım. Şu an bahsederken bile heyecanlanıyorum! Kendimi sinema adına yapmak istediğim şeylere biraz daha yakın hissediyorum. Bir de kesinleşmiş bir dizi projem var ancak onunla ilgili detay veremiyorum.
SİNEMA: Televizyonda yaptığımız her şey tüketime dayalı. İlk yaptığım dizi ’Gümüş’tü. 100 bölüm çektik. İnanılmaz bir emek, ciddi bir zaman ayırdık hepimiz. Koskoca üç sezon! Ama geriye dönüp baktığımda insanlar, en son yapmış olduğum işi hatırlıyor. Neden? O popüler. Televizyonda, insanlar sizi bununla adlandırırlar. Oysa sinemada her ne iş yaparsanız yapın, yaşınız kaç olursa olsun, ölümsüz bir şey yaratıyorsunuz. Dizilerde kazandığım tecrübeyi, senaryo yazarlarının, set ortamının bana öğrettiği şeyleri, sinemada değerlendirmeyi umuyorum.