Güncelleme Tarihi:
- Kilonuza, formunuza çok dikkat ettiğinizi biliyorum. Ama söyleşi için geldiğimde çikolata yerken yakaladım sizi...
- Göbekli bir erkek olsaydınız, bu kadar sevilmez miydiniz?
Aslında önemli olan insanın iç güzelliği. Ama göz önünde olan biriyim, bu yüzden görüntüme dikkat etmem gerek. Yoksa "Eyvah! Birkaç kilo aldım" gibi bir hassasiyetim yok. Çok tartı üzerine de çıkmam. Dikkat ediyorum çünkü 35 yaşındayım ve belli bir yaştan sonra kilo vermenin zor olduğunu biliyorum.
- 35 yaş yolun yarısı denir. Bu söz sizi korkutuyor mu?
Zaten 30 yaşından sonra insanın hayata bakışı değişiyor. Şimdi dingin ve sakin bir yaşamım var. Bodrum'da olup, şöminemin karşısında oturmanın, sabah kuş sesleriyle uyanmanın, temiz havada sahilde yürümenin güzelliğini yeni fark ettim. Artık çok genç değilim ve yalnızlık benim çok iyi arkadaşım. Sıkılmıyorum yalnızlıktan. Ben kendimle dost oldum çünkü.
- Olgunlaştınız, durgunlaştınız. Yaşamınızda neler değişti peki?
Çocukluğuma bakınca, "Ben hiç çocuk olmamışım" diyorum. Hep kendimden büyüklerle çalıştım, arkadaşlarım da yaşça benden büyüktü. O yüzden 35 yaşında olsam da ruhen daha olgunum. "Emrah artık kendi kabuğuna çekildi" diyorlar, oysa ben sağlığın ve huzurun önemini fark ettim, hepsi bu. Benim beyinsel yorgunluklarım, iç yorgunluklarım var. Kendimi bildim bileli çalışan bir insan olarak, 3-5 gün Bodrum'da kalmak önemli bir fırsat. Bir de insanlar "Bir yerde görmüyoruz, yoksun" diyorlar. Bir yerde olmak ya da olmamak durumunu bana açıklasınlar lütfen. Nerede varım, nerede yokum? Bunu biri söylesin! İşimi yapıyorum zaten, benim için varolmak bu.
- Ortalarda olmamanız, yabancı müzisyenlerin sizi keşfetmesine engel değil. İranlı şarkıcı Shayad sizi bulmuş, e-mail yoluyla bağlantı kurmuş.
Evet. Shayad, İranlı ünlü bir şarkıcı. Benim albümlerimi hep dinleyen bir müzisyen arkadaşmış. Bir gün web sayfama mail attı. Bunun üzerine kendisini davet ettik, birbirimizi dinledik, anladık. Müziğin evrenselliği bizi bir araya getirdi. Bito Hergez (Seninle Asla Sensiz Asla) parçasına Türkçe sözler yazdım ve düet yaptık. İkimiz de şarkıyı yeni albümlerimize koyduk. Klibini bile çektik, montajladık. Klip Los Angeles'taki Fas müzik kanallarında gösteriliyor.
- Bu işbirliğinin devamı gelecek mi?
Konser düşüncelerimiz var. Dubai, Amerika ve Almanya'nın birçok şehrinde, konser alanlarında bir arada olacağız. "Büyük Yalan" dizisi bitince Los Angeles'a gidecek, orada bazı kanallarda Shayad'la beraber programlara çıkacağız. Belki gitmişken bir plak şirketiyle anlaşıp, birlikte albüm de yapabiliriz.
Ben her zaman "Siz susarsanız işiniz konuşur" derim. Her meslek için geçerli bu söz bence... Yaptığınız albümün yurt dışında beğenilip dinlenmesinin ve satılmasının mutluluğu kelimelerle ifade edilemez. Bu bence hayal değil, kısmet. Kaderde varsa olur. Her gün piyasaya yüzlerce yeni insan giriyor dünyada... Yeni tarzlar deneniyor. Bizim de bir takım çalışmalarımız var ama bu hırs değil asla.
- Evlilik yok mu hâlâ?
Vallahi olması gerekiyor artık. Zamanı geldi...
- Bir zamanlar evleneceğiniz kızın bakire olmasını istediğinizi söylemiştiniz.
Benim için birbirimizi çok sevmemiz önemli. Birbirimizi çok sevdikten sonra gerisi bizim kararımızdır.
- Bunu gerçekten bir tabu olarak mı görüyorsunuz?
Hayır, benim onu seviyor olmam önemli... Hayata bakışı, bana yaklaşımı doğru ise, gönlü ve yüreği güzelse, bekaret gibi konular önemsizdir. Onu çok sevip de yüreğimin en güzel köşesine koymuşsam, kafa yapısı benimkiyle uyuşuyorsa, gönlümün götürdüğü yere giderim. Olmazsa olmaz gibi bir saplantım yok. Seviyorsam seviyorumdur, gerisi kimseyi ilgilendirmez.
- Sinema projeniz var mı?
Şu anda yok ama geçmişte zaten sinema filmlerim olmuştu. O projelere baktığımda, o zamanlar ne kadar küçük olursam olayım "İyi ki yapmışım" diyebiliyorum. Çünkü kamera önünde bu kadar rahat olmamın sebebi o filmler.
- Müzik mi oyunculuk mu desem?
Benim için ses sanatçılığı ile oyunculuk aynı değerde...
- "Şu sıralar sinema projesi yok" diyorsunuz ama hayatınızın filme alınacağı yönünde haberler çıktı. Hatta senaryosunu da siz yazacakmışsınız...
"Küçük Emrah'ın hikayesinin ve o dönemin çekilmesini" istiyorum dedim, yanlış anlaşıldı. Ben kendi hayatımın değil, 1984-90 arası dönemin, küçük yaştaki çocukların müzik sektörüne girdiği zamanların filminden söz etmiştim. Yani İstanbul'a gelmiş, albüm çıkarmış, çok da satmış, ama niye şöhret olduğunu bilmeyen bir çocuğun hikayesi...
- Siz de öyle şaşkın ve neden şöhret olduğunu bilmeyen bir çocuk muydunuz?
Evet. Ben meşhur olmuşum, albümlerim satıyordu, hayranlarım olmuştu, hepsinin farkındaydım. Ama o çocuk ruhumla ağabeylerimden istediğim tek şey, tek hayalim beni Boğaz Köprüsü'nden geçirmeleriydi... Köprüden arabayla nasıl geçerim, aşağı baktığımda ne olacak diye hep merak ettim. Önemi büyüktü köprünün benim için...
- İstanbul'a geldiğinizde, köprü dışında başka neler önemliydi sizin için?
İstanbul'da lunaparklar, büyük oyuncaklar vardı. Oralara gitmek, onlarla oynamak istiyordum hep. Çünkü kendi yaşımdan büyük insanlarla muhatap oluyordum. Beni sahiplenen bir ailem vardı aslında, ama yine de çocuktum. Geçenlerde bir fotoğrafıma baktım; bir papyon takmışım, papyon benden büyük! İşte ben o çocuğun hikayalerinin çekilmesini istiyorum.
- Siz 35 yaşına geldiniz ama "Küçük Emrah, acıların çocuğu" durumu hâlâ akıllarda...
Ne kadar yer etmiş değil mi? Bir mikrofon var elimde, ellerim küçücük kalmış. Bana "Şarkı söyle" diyorlar söylüyordum, "Sete git" diyorlar gidiyordum. Büyüklerim tarafından yönetiliyordum. İmza atmaya yetkim yoktu. Mesela şimdi de Ege Tanman diye bir çocuk var. Önce bizim "Kınalı Kar"da oynamıştı, sonra "Babam ve Oğlum"da rol aldı. Çok çok yetenekli, Allah yolunu açık etsin. Annesi, özellikle babası çok ilgileniyor ama onlara sürekli "Okuluna devam etsin, onun bir çocuk olduğunu unutmayın" diyorum. Şöhret olan çocuğun psikolojisine dikkat etmek gerek. Çünkü çocuk şöhretin ne olduğunu bilmiyor. Bunların çok iyi düşünülmesi gerek.
SAKALLARIM ÇIKSIN DİYE HER GÜN TIRAŞ OLURDUM
EVLİLİK BANA ÇOK YAKIN
- Evlilikten siz mi uzak duruyorsunuz yoksa karşınıza uygun aday mı çıkmıyor?
Evlilik, evini, annesini, ev yaşantısını seven biri olarak bana çok yakın artık. Kafamdan geçen, karşıma çıkan insanlar var elbette, ama tam olarak netleşmiyor bu karar... Çünkü o kişiyle koskoca bir hayatı paylaşacağım. Biraz da beni niçin seviyor diye takılıp kalmak, emin olamamak var. Beni mi yoksa Emrah'ı mı seviyor kuşkusu yani... Beni ve mesleğimi anlayan biri çıktığı anda evleneceğim.
ÇOCUK MOZART'I NEREDEN BİLSİN
- Çocuk yıllarınızda, bir soruya verdiğiniz "Ağabey ben Mozart dinlemem, Türkiye'de konser verirse mutlaka gitmek isterim" yanıtı hâlâ akıllarda....
Bunu 12 yaşımda söyledim. Daha İstanbul'a yeni gelmiştim. Bu işin okuluna gitmiş ya da eğitimini almış da değildim. Mozart'la ilgili soruya ne cevap vereyim? Şimdi uzaktan bakıyorum o çocuğa; o çocuk Mozart'ı bilmez ki! Dolayısıyla buna kafayı takan, üzülen ya da sıkılan biri değilim.