Güncelleme Tarihi:
Eskiden bir şarkıcı Emrah vardı bir de oyuncu. Şimdiyse senaryo yazarı ve yönetmen Emrah’tan bahsetme vakti. Emrah Erdoğan, ilk sinema filmi ‘Gelmeyen Bahar’da kadına şiddeti, namus cinayetlerini, Türk aile yapısında iletişimsizliğin yol açtığı sorunları beş kişilik bir ailenin yaşadıkları üzerinden anlatıyor.
Emrah Erdoğan’ın yönettiği Gelmeyen Bahar filmini, Ankara galasının ardından İstanbul’daki basın gösteriminde izledim.
Filme girerken Ankara dedikodularını almıştım; dokunaklı ve kesinlikle gözyaşı döktüren bir film, şiddeti ve aile içi iletişimsizliği güzel işliyor.
Tabii ki filmlerdeki kriterimiz ne kadar ağlattıkları ya da güldürdükleri olmamalı.
Ama diğer yanda gişe ve kulaktan kulağa yayılması açısından bunların önemini de yadsıyamayız.
Neyse, şunu itiraf etmeliyim, kolay ağlayan biri olmamama rağmen Gelmeyen Bahar, özellikle finaliyle hayli dokundu bana.
EMİNE ERDOĞAN’IN ÖNEMLİ TESPİTLERİ
Hikâyeye geçmeden önce biraz da filmi ilk gösteriminde izleyen ve gözyaşlarını tutamadığını itiraf eden Emine Erdoğan’dan alıntı yapayım: “Bir mağdure kadar mağdur edenlerin de burada canlandırılması ve mağdur edenlerin kendileriyle yüzleşmeleri çok önemliydi. Bunu sağladıkları için kendilerini tebrik ediyorum. Herkesin bu filmi izlemesini istiyorum. Artık buna bir son verelim. Bu çağda hâlâ kadına zulüm, kadına işkence... Çok acı şeyler bunlar. Farkındalık yaratmamız gerekiyor. Sinemanın da bu konuda çok çok etkili olduğunu düşünüyorum. Bakın yıllardır yaşıyoruz bunları. Ama bir türlü başaramadığımız şeyleri ben sinema eliyle başarabileceğimize inanıyorum.”
Emine Erdoğan iki önemli konuya dikkat çekmiş: Kadına şiddet ve sinemanın çözüme giden yoldaki işlevi.
Bu konuda kendisine katılmamak elde değil.
Gelmeyen Bahar’ın 8 Mart Kadınlar Günü’nde vizyona girmesi de bilinçli bir seçim zaten.
KADINA ŞİDDETİN FARKLI KATMANLARI
Kadına şiddetle ilgili farklı olaylar ve bakış açılarıyla geliyor film.
Aynı hikâyede hem eşe hem evlada hem de akrabaya yapılan zulümlerden, namus cinayetlerinden bahsediyor.
Senaryonun merkezinde beş kişilik bir aile var.
Evin 18 yaşına basan küçük kızı Bahar (Beyza Şekerci) gönlünün sesini dinleyip, ailesinin değil de kendi bulduğu adamla gidince ortalık bir anda karışıyor.
Yıllardır evli olmasına rağmen çocuğu olmadığı için baskı altında olan abisi Mirza (Hasan Küçükçetin filmin en iyilerinden, yürekten tebrik ediyorum) ise hem kız kardeşine hem de çocuk yapamadığı karısı Songül’e (Duygu Keser) öfkeli.
Bu öfke patlamaları şiddetle sonuçlanıyor çoğu zaman.
Baba Davut (Orhan Alkaya), hayatta aradığını bulamamış bir adam. Bir metresi var ve ona para yetiştirmek için abisine muhtaç.
Merkezdeyse Ayşe Kökçü’nün gözleriyle, mimikleriyle, vücut diliyle mükemmel oynadığı sessiz anneyi izliyoruz.
Ne çocuklarıyla ne eşiyle ne geliniyle konuşabilen, tüm acısını, çaresizliğini içine atan anne.
Gelmeyen Bahar’ın izleyici üzerinde bu kadar etkili olmasında ağırlıklı olarak senaryo, kurgu ve oyuncuların güçlü performanslarının rolü büyük.
Teker teker tüm oyuncuları ve Emrah’ın oyuncu yönetimini tebrik etmek istiyorum, birlikte büyük iş çıkarmışlar.
Küçük Emrah olarak hem sinema hem de müzik dünyasında bir fırtına gibi esen Emrah Erdoğan, sinemayla 1984 yılında tanışmış bir isim. Yani karşılaştırılması kaçınılmaz olan, sinemada başarılı işlere imza atan Özcan Deniz ve Mahsun Kırmızıgül’den çok daha önce sektörde yer almış.
Geçen sene 30. sanat yılını kutlayan Emrah’ın ilk yönetmenliğiyse bu isimlerden yıllar sonra geldi.
Başlangıcı sağlam yaptığını, özellikle kurgu konusunda hayli etkilediğini söylemek mümkün.
Emrah, Gelmeyen Bahar filminin çıkış noktasının bir üçüncü sayfa haberi olduğunu söylüyor.
Hani o gazetelerde magazin ve kültür sanat haberlerinin olduğu ikinci sayfanın hemen yanında yer alan sayfa.
Hani çoğumuzun şöyle bir göz atıp, “Vah vah” dedikten sonra içinde yazan dramları bir daha hatırlamadığı sayfa.
İşte o üçüncü sayfa haberi üzerinde üç yıl çalışmış Emrah. Emrah ile birlikte Tarkan Ateşmen’in imzası olan senaryo, birbirinin içine geçen birden fazla episod olarak hazırlanmış.
Bunlar arasındaki geçiş ve bağlantıları neredeyse milimetrik hesaplarla belirlemiş.
INARRITU TARZI HİSSEDİLİYOR
Emrah, iç içe geçen hikâyeleriyle ünlü Meksikalı yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu’nun hayranı olduğunu gizlemiyor.
Gelmeyen Bahar’da da bir Inarritu etkisi var.
Film tam bir kurgu harikası. Bir bulmacanın parçaları teker teker açılıyor ve ortaya büyük resim çıkıyor.
Bunlar olurken karakterlerdeki gelişmeleri de izliyorsunuz, onları daha yakından tanıyorsunuz.
Neden böyle olduklarını daha iyi anlıyorsunuz.
Bu filmde beni en çok sevindiren erkeklerin değişmesi oldu.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadına şiddet gibi kanayan yara olan bir konuyu gündeme getirip, içinde hepsi olmasa da bir kısmı değişen erkekleri barındırması bir umut ışığı gibi geldi bana.
Kanımca Gelmeyen Bahar, Kadınlar Günü için yapılmış en önemli sosyal sorumluluk projelerinden biri.
Hem gerçekleri göz önüne seriyor hem düşündürüyor hem de değişimin mümkün olduğunu göstererek umutlandırıyor.
Ben 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün bir gün ortadan kalkmasını, böyle bir güne ihtiyaç duyulmamasını isteyenlerdenim.
Gelmeyen Bahar gibi filmlerin de bu yolda önemli mihenktaşları olduğunu düşünüyorum.
Emeği geçen herkesin eline sağlık.