Güncelleme Tarihi:
Önce tebrikler... Nelson Mandela rolü ile En ıyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildiniz. Neler hissediyorsunuz?
- Evet, Roma’ya gelirken uçakta öğrendim. Güzel bir duygu. Ama sanırım bunda canlandırdığım karakterin, yani Mandela’nın rolü çok büyük.
Sizi “Invictus”ta Nelson Mandela’yı canlandırmaya ne itti?
- Öncelikle oturmuş bir senaryonun gerçek bir yaşamdan yola çıkması. Hikaye hayal gücümü fethetti. Fikir güzeldi. Mandela da çok saygı duyduğum, benim gibi bir siyahi ve devlet adamı. ıç savaşa doğru itilen, kargaşa yaşayan, ekonomik krizin altında ezilen bir ülkenin zıt insanlarını ragbi sporu ile bütünleştirmeye çalışması ve bunu başarması çok büyük bir strateji yaratımı.
‘BENİ BİR TEK MORGAN FREEMAN CANLANDIRIR’
Mandela, yaşamıyla ilgili bir filmin çevrileceğini öğrenince “Beni bir tek Morgan Freeman canlandırır” demiş...
- Biyografisi yayınlandığı sırada Madiba’ya (Mandela’nın lakabı) sorduklarında benim adımı vermiş. Bu benim için çok önemli bir meslek gururu. 1996 yılında kendisiyle bir Güney Afrikalı yapımcı aracılığıyla tanıştım. O zaman da bana “şimdi yakından gördüm sizi. Evet, evet beni mutlaka siz canlandırmalısınız” dedi. Bu yorumu yaptığında, çok ama çok büyük bir insanın önünde olduğumu fark ettim.
Mandela ile benzerlikleriniz neler?
- İkimiz de siyah tenliyiz! (Gülüyor) şaka bir yana, Mandela’yı canlandıracağım kesinleşince, kütüphaneye kapanıp onun hakkında bilgi edindim. Örneğin John Coetzee ve Nadine Gordimer’in Apartheid (Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 1948-1994 yılları arasında uygulanan ırkçı ayrımcılık sistemi) ile ilgili eserlerini okudum. Çeşitli videolar izledim ve Mandela’nın çok karizmatik olduğu fikrine vardım. Belki Papa’dan bile daha çok... Sonra 27 yıl boyunca yattığı hücreye gittim. 12 saat taş kırdıktan sonra yorgun argın kapatıldığı zindanda ısıtmanın bile olmadığını görmek beni kahretti. Bunun kendisine hatırlattığımda, “Ama düşünmek için çok zamanım oldu” dedi. Bu yanıtla beni bir kez daha büyüledi. Onun tebessümü yüreğimi ısıttı. Çok sakin bir insan. Yaşadıklarına karşın kendisiyle barışık ve elleri soğuk. Onu tanıyınca, dersime çok daha fazla çalıştım.
MANDELA FİLMİ İZLERKEN SIK SIK TEBESSÜM ETTİ
Peki Mandela “Invictus”u beğendi mi?
- Çekimler sırasında zaman zaman sete geliyordu. Sonra filmin montajlanmış halini birlikte izledik. Ama yorum yapmamaya özen gösterdi. Sanırım beğendi, çünkü sık sık tebessüm etti. Başıyla onaylar gibi hareketler yaptı.
Film, ırkçılığı da anlatıyor. Sizin başınızdan böyle bir şey geçti mi?
- Ben 12 veya 13 yaşlarındayken, evimizin ötesinde bir nehir vardı. Zaman zaman beyazlar oraya yüzmeye gelirdi. Onlar yüzerken polis yanımızda biter ve bizleri sert bir dille, bazen de zor kullanarak oradan uzaklaştırırdı. Ben Güneyliyim. Irkçılığı böyle tattım.
“Invictus”un son filminiz olduğu söyleniyor, doğru mu?
- Tanrım hayır! O kadar yaşlı değilim. Emekli olmaya hiç niyetim yok. Bakın Clint Eastwood bile hâlâ oyuncu olarak film çeviriyor. (“Gran Torino”yu kast ediyor.)
RAGBİ KURALLARINI HÂLÂ BİLMİYORUM
Oscar kazandığınız “Million Dolar Baby” filmi, boksu konu alıyordu. Bu film ise ragbiyi. ıki ayrı spor dünyası...
- Ragbi, sanıldığı gibi bir savaş oyunu değil. ıki takım arasında bir mücadele. Ama boks iki birey arasında adeta bir ölüm kalım savaşı. Ragbide 15 oyuncu birlikte kazanır veya yenilir. Boksta sadece sen zafere ulaşırsın veya kaybedersin.
Siz ragbinin kurallarını biliyor muydunuz?
- Hayır bilmiyordum, hâlâ da bilmiyorum. Statta izledim. Güç isteyen, kazanma azmini adrenalin düzeyine çıkaran, sürükleyici ve tribünleri coşturan bir spor olduğunu biliyorum. Mandela ne büyük bir insan ki, böylesine bir sporu ülkesinin insanlarını kaynaştırıp tek vücut haline getirebilmek için seçmiş. Ben vücut teması olan sporları sevmem, bireysel sporları tercih ederim. Golf oynarım. Atlarım var, yarıştırırım. Tenisi de severim.
Son soru; sizce şu anda dünyanın en iyi sporcusu kim?
- Bir golf sever olarak Tiger Woods diyeceğim.
OSCAR’I KAZANIRSAM DÖRDE BÖLECEĞİM
Heykelciği kazanırsanız, ortadan bölüp yarısını Nelson Mandela’ya verir misiniz?
- Hele bir kazanayım, sadece Mandela ile değil, heykelciği dörde böler, yönetmen Clint Eastwood ve yine benim gibi Oscar’a aday gösterilen Matt Damon ile de paylaşırım.
OBAMA, MANDELA’YA GÖRE DAHA ŞANSLI
Sizce Mandela, Obama ile kıyaslanabilir mi?
- İkisi de siyahi. Bizim başkan, Mandela’nın yarı yaşında ve hiç cezaevine girmedi. Bu deneyimi yaşamadı. Mandela’nın zor kararları moral üzerine kurulmuştu. Azmi ve amacı vardı. Obama’nın ise ilk siyahi başkan olmanın sorumluluğunu taşımaktan başka çok büyük sorunları olmadı. Yani Obama şanslı diyebilirim.
Peki siz siyasetçi olmak ister miydiniz?
- Asla. Nefret edilmek değil, sevilmek isterim. Mandela sapına kadar bir siyasetçiydi. Başkalarını ikna etme sanatı fazlasıyla var. Belki birikimi... Ama ben asla yapamazdım. Sadece rol gereği siyaseti üstlenebilirim, o kadar.