Güncelleme Tarihi:
O çok tatlı bir insan
Gülben (Ergen) acayip sıcak, tatlı ve samimi bir insan. Akrabalık olmasaydı da böyle bir insanın hayatımda olmasını çok isterdim. Ben kalabalık bir ailede büyüdüğüm ve akrabalık ilişkilerini çok iyi yaşadığım için Yılmaz'ın ailesini çok seviyorum. Mesela kızı Berfin'le de abla-kardeş ilişkisi yaşamak istiyordum, öyle de oldu.
Yılmaz evde acayip neşeli
"Asla 30'dan önce evlenmem" diyordum. Demek ki büyük konuşmamak lazımmış. Aşk başka bir şey, hesapla kitapla olmuyor. Ben evliliği bir kurum olarak yaşamıyorum, aşık olduğum insanla birlikte yaşamak olarak görüyorum. Yılmaz evde acayip neşelidir. Sürekli gülüyoruz. O kadar esprili ki, gülmekten yüzüm kırışacak diye korkuyorum!
Benim avantajım aşık olmak
Geçen yaz kendisinden 16 yaş büyük Yılmaz Erdoğan’la yaşamını birleştiren Belçim Bilgin Erdoğan Elle dergisine verdiği röportajda, "Aşk başka bir şey, hesapla kitapla olmuyor. Benim avantajım aşık olduğum insanın Yılmaz Erdoğan olması, böylece oyunculuğa veda etmiş olmuyorum" diyor.
Oyunculuğa ilk kez Kuzey Irak-Fransız ortak yapımı bir Kürt filmiyle adım attınız. Nasıl oldu bu?
- Iraklı Kürt yönetmen Hiner Saleem’in Kuzey Irak’ta çektiği "Sıfır Kilometre" filminin tek kadın oyuncusuydum. Ayrıca filmin kamera arkasında da çalıştım. Hem kostümleriyle hem de senaryosuyla ilgilendim, film hakkında İngilizce raporlar tuttum. 1988 yılında İran-Irak savaşı sırasında geçen bir filmdi. Fransız ortak yapımı olduğu için bir yıl boyunca Fransa’ya gidip geldim.
n Bu arada birdenbire Cannes Film Festivali’nde boy göstermeyi nasıl başardınız?
- Filmimiz Cannes’ın yarışma bölümüne seçildi. Ve ben oynadığım ilk ve tek filmle Cannes’a gideceğime inanamadım. Buna rağmen gayet kendime güvenliydim. Kostümleri John Galliano’dan seçtim. Aynı kıyafeti Laetitia Casta da istemiş. Galliano benim fotoğraflarıma bakıp benim giymeme karar verdi.
n Sizi yönetmenle, Yılmaz Erdoğan’ın tanıştırdığı doğru mu?
- Yönetmen böyle bir kadın oyuncu arıyormuş ve Yılmaz da beni Ankara’dan çağırdı. Hiner Saleem sanat filmleri çektiği için kendine münhasır çalışma yöntemleri var. Daha doğal ve spontane çalışır ve senaryoyla ilgili hiç bilgi vermez.
n Peki Yılmaz Erdoğan’la nasıl tanıştınız?
- Ankara’dan Mert diye bir arkadaşım var. BKM oyuncularından Erdal Tosun’un yeğeni. Ankara’ya turneye gelen ’Bana Bir Şeyhler Oluyor’ oyununa çağırdı beni. Sonra Mert beni Yılmaz’larla tanıştırdı. Yılmaz Erdoğan zaten bizim evde çok beğenilen bir sanatçıdır ve ortak çevremiz de vardı ama bir türlü karşılaşmamıştık. Ona oyunculukla çok ilgilendiğimi söyledim. ’İstanbul’a geldiğinde bir ara görüşelim’ dedi. Ben zaten teyzem İstanbul’da yaşadığı için gidip geliyor ve buraya yerleşmeyi düşünüyordum. İstanbul’a geldiğimde Yılmaz’ı aradığımda Hiner’in Kürtçe bilen kadın oyuncu aradığını ve seçmelere katılmamı söyledi. Sonra seçildim ve hayatım bir anda değişti.
n Şu an BKM’nin kadrosunda mısınız?
- Değilim. Orada oyunculuğun mutfağının öğretildiği atölye çalışmalarına katılacağım ve dersler alacağım. BKM’nin öğrencisi olacağım yani. Belki ileride yönetmenliği de denerim.
n Dizilerde oynamak istemeyen ve sinemaya kafayı takmış biri olarak Türk Sineması’ndan umutlu musunuz?
- Çook... Çok iyi yönetmenler var. Tabii en beğendiğim yönetmenlerden biri Yılmaz Erdoğan. Ama eşim olduğu için değil, Türk sineması için önemli bir isim bence. Türk Sineması’nın vizyonunu geliştirenlerden biri. Çağan Irmak, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Tomris Giritlioğlu ve Yavuz Turgul da ilk aklıma gelen önemli yönetmenlerden. Oyuncu olarak en çok Başak Köklükaya’yı beğeniyorum. Nurgül Yeşilçay ve Meltem Cumbul da favorilerimden. Demet Akbağ inanılmaz bir oyuncu.
n İddialı bir insansınız ve tam kendi çabalarınızla bir şeyler başarmışken ’pat’ diye evlendiniz. Erken değil mi? Oyuncular 23 yaşında evlenmiyor pek.
- Erken tabii. Benim bir kız arkadaş grubum vardı ve ısrarla "Asla 30’dan önce evlenmem" diyordum. Demek ki büyük konuşmamak lazımmış. Aşk başka bir şey, hesapla kitapla olmuyor. Benim avantajım aşık olduğum insanın Yılmaz Erdoğan olması, böylece bu işlere veda etmiş olmuyorum. Ben evliliği bir kurum olarak yaşamıyorum, aşık olduğum insanla birlikte yaşamak olarak görüyorum. O yüzden hiç bana ağır evlilik soruları sormayın.
n Ama Yılmaz Erdoğan da epey baskın bir karakter. Genç bir oyuncu olarak onun ağırlığı altında ezilebilirsiniz.
- Ben kendi mücadelemi vereceğim. Yılmaz zaten belli bir yere gelmiş. Bizi bir araya getiren şey esas olarak aşk zaten.
n Yılmaz Erdoğan’la aranızda en az 15 yaş var, sorun oluyor mu?
- 16 yaş var. Ben 83’lüyüm o da 67’li ama yaş farkını hiç hissetmedim. Sanatçılar içlerindeki çocuktan çok fazla besleniyorlar, belki başka biriyle o yaş farkını daha çok hissedebilirdim.
n Yılmaz Erdoğan biraz gergin bir insan gibi görünüyor. Evde de öyle midir?
- Gergin mi görünüyor sahiden? Halbuki evde hiç öyle değil, acayip neşeli. Evde sürekli gülüyoruz. O kadar esprili ki, gülmekten yüzüm kırışacak diye korkuyorum!
n Kızı Berfin’le iyi anlaşabiliyor musunuz?
- Başta biraz korkuyordum açıkçası. Onunla bir abla-kardeş ilişkisi yaşamak istiyordum, öyle de oldu.
n Eltiniz Gülben Ergen’le de görüşüyor musunuz?
- Tabii, ailecek görüşüyoruz. Gülben acayip sıcak, tatlı ve samimi bir insan. Akrabalık olmasaydı da böyle bir insanın hayatımda olmasını çok isterdim. Ben kalabalık bir ailede büyüdüğüm ve akrabalık ilişkilerini çok iyi yaşadığım için Yılmaz’ın ailesini de çok seviyorum.
n Belçim ismi ne anlama geliyor?
- Babam İran Kürdü. Çocuğu olmayan bir arkadaşı kansermiş ve babamın kızı olacağını öğrenince ismini o koymak istemiş. Üzüm yaprağı anlamına geliyor.
n Siz de Yılmaz Erdoğan gibi Hakkarili misiniz?
- Ben Ankara’da doğup büyüdüm. Babam Diyarbakırlı bir inşaat mühendisi, annem Mardinli ve ev kadını. Ailem çok okuyan, aydın insanlardır. Demokrat bir aile geleneğimiz var ve ihtiyacım olduğunda bana çok destek oldular.
n Güzel bir genç kadınsınız, oyunculuğa yönelmenizde bunun etkisi oldu mu?
- Güzel olduğumu söyledikleri kulağıma geliyordu ama sadece bunu kullanmak istemedim. Zekayla, kişilikle birleştirmek çok önemli. Sadece güzel biri olarak bir şeyler yapmaya teşebbüs etmedim. Hiner filmi için beni seçerken, ’Güzelliğin dışında sinemanın ihtiyacı olan türde bir yüzün var. Kürtçe bilmen de tam cuk oturdu’ dedi. Çekimlerin koşullarının zorluğunu kabul etmem ve İngilizce bilmem de seçilmemde etkili oldu. Yoksa beni sırf güzel olduğum için seçmedi. Ama bir Avrupalıyı da Ortadoğuluyu da rahatça oynayabilecek bir tipim olduğunu söyledi.
n Kürtçe evde konuşulan bir dil miydi? Nereden öğrendiniz?
- Annemler bizden gizli bir şeyler konuştuklarında Kürtçe’yi kullanırlardı. Anneannemlerden filan kulak dolgunluğu vardı ama ben asıl Kuzey Irak’a gittikten sonra daha iyi öğrendim. Bir anda konuşmaya başladım. Galiba dile yeteneğim de var. Fransa’da da Fransızca’yı hemen kapmıştım. Şimdi de İtalyanca öğrenmek istiyorum.
n Demek ki kulağınız iyi. Peki sesiniz güzel mi?
- Bilmem, öyle kendimi övmeyi sevmem ben. Şarkı söylemeyi çok seviyorum ama bu konuda bir iddiam yok. Ayrıca dans etmeyi de çok seviyorum.
Hamilelik dedikodusu
Gelinliğiniz çok güzeldi, ama hamilelik dedikodularına yol açtı maalesef...
Gelinlikten çok önce başlamıştı bu hamilelik dedikoduları zaten. Gelinliği ben çok severek seçmiştim, öyle modelleri kendime çok yakıştırıyorum. Yılmaz gelinliği düğün günü gördü ve buna rağmen "Senin şimdi böyle bir gelinlik seçmen iş mi?" diye sordu. Olmayan bir şeyle, yani hamilelik dedikodularıyla kendimin ve ailemin bu kadar yıpranacağı hiç aklıma gelmezdi. Zaten evlilik kararını bu kadar çabuk almamızda ailemin kırılıp üzülmesini engelleme isteği de etkili oldu. Ben çocukları çok seviyorum ama daha çok erken. Yılmaz da böyle düşünüyor, zaten Berfin de var.