Ellerini bir tuhaf yıkayan evsiz adam

Güncelleme Tarihi:

Ellerini bir tuhaf yıkayan evsiz adam
Oluşturulma Tarihi: Şubat 26, 2003 11:25

Hürriyetim’de “Resmî adı İsimsiz” başlıklı haberi okudunuz mu? İstanbul Belediyesi’nin soğuktan donmasınlar diye ağırladığı evsizlerden bir iki hayat enstantanesi. Okurken bir flaş çaktı gözümde, ve beni 1978 senesine götürdü. Kollarını bileklerine kadar sıvamış, parmak parmak elini yıkayan ak sakallı “clochard” geldi gözümün önüne...

Haberin Devamı

Fransa’da, Aix-en-provence şehrinde yaşadım dört sene. Romalılar “Aquae Sixtiae” dermiş, bir “su şehri”, ılıca ve kaplıca merkezi, her sokak köşesinde bir çeşme akar...

Fransızlar “clochard” derler evsizlerine. Paris’te clodo’luk bir yaşam biçimiydi, clodo’lar bir müesseseydi eskiden. İşsizlik işin rengini bozdu.

Aix küçük bir öğrenci-emekli şehridir, benim zamanımda clodo sayısı azdı, her birini tanırdık. Kucağında köpeği, gitarıyla “Let it be” çalan zenci, Passage Agard’da oturmuş “Bir frangın yok mu?” diyen genç adam, benden her sabah “ekmek almak için” 1 Frank isteyen, “Gel bakkala girelim, ne istiyorsan alayım sana” deyince ana avrat küfreden şarapçı ve o uzun toprak rengi paltolu, sararmış ak sakallı adam.

Ana caddenin üzerindeki bir büyük mağazanın kapı aralığında, daima ayakta durur, üstü başı bir evsiz için fazla temiz. Elleri adeta bakımlı. Hiç dilendiğini görmedik. Para verirsen, sigara tutarsan gözlerini kısar gibi bir hareketle teşekkür ederek alır. Sonra gözlerini sana dikip bir tuhaf bakar, sanki iskandil eder, ona ne gözle baktığını anlamaya çalışır.


*

Bir gün, ana cadde üzerindeki bistrolardan (kafe) birinin kaldırıma attığı masada oturmuş, kahve içiyorum. Hemen önümdeki fıskıyeli havuzun başında, bu evsiz adamı fark ettim.

Yaz kış giydiği uzun paltonun kollarını dirseğine kadar sıvamış, ellerini yıkıyordu. Ama bir tuhaflık vardı hareketlerinde. Büyülenmiş gibi seyrettim. Çok ağır hareketlerle, sanki avcunun içinde bir sabun varmış gibi ellerini ovuyor, sonra dua eder gibi iki elini yukarıya kaldırıyor ve, sular dirseklerine doğru akarken, durup bekliyor, sanki birisi bir havlu uzatacakmış gibi. Sonra, aşırı bir titizlikle, bir daha, bir daha yıkıyor elini. Bir dinî ritüeldi şahit olduğum.

Tam bu anda masama kahveyi bıraktı garson, göz ucuyla clodo’yu işaret ederek sordum, “Ne yapıyor böyle?”

Acı bir gülümsemeyle cevap verdi garson, sesinde bir alay tonu olmamasına itina ederek :

- Ellerini yıkıyor.
- Hep böyle mi yıkar?
- Her sabah, böyle uzun uzun elini yıkar, bir ayin gibi...
- Niye?
- Siz bu adamın hikayesini bilmiyorsunuz galiba. Bu Mösyö, eskiden Aix’in en tanınmış kadın-doğum uzmanlarından biriydi. Bir doğum sırasında hem annenin hem bebeğin ölümüne sebep oldu...
- Hastası öldü diye mi sokaklara düştü zavallı?
- Hayır Mösyö! Ameliyat masasında ölümüne sebep olduğu, kendi karısı ve çocuğuydu!


*

Kadın-doğum uzmanı doktor,aklını kaçırmış. Her sabah, doğuma girecek gibi, uzun uzun ellerini yıkar, bir hemşirenin havlu uzatmasını beklermiş.

Ardından Monoprix’nin ılık girişine sığınır, dudaklarında yorgun bir gülümseme, insanların evlerine dönmelerini, yatağı bellediği bankların boşalmasını beklermiş...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!