Elinde voleybol topu, üzerinde milli forma, umurunda mı dünya

Güncelleme Tarihi:

Elinde voleybol topu, üzerinde milli forma, umurunda mı dünya
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2004 00:57

Olimpiyat’ın ardından kadın haltercilerimiz arasında yaşanan söz dalaşı, fena hálde ağzımızın tadını kaçırmış. Gönlümüz, güzel, temiz zaferler görmeye acıkmış... A Milli Bayan Voleybol Takımı’nın hazırlık kampına ‘izlengeç’ olarak katılma fikri, yüzümüze fiyonk gibi bir gülücük kondurdu.

Türkiye, 21-26 Eylül tarihleri arasında, Ankara ASKİ Salonu’nda, 2004 Dünya Grand Prix Avrupa Kıtası Eleme Grubu Maçları’na evsahipliği yapacak.

Geçtiğimiz yıl Avrupa 2.’si olan Türkiye A Milli Bayan Voleybol Takımı, nam-ı diğer Filenin Sultanları’nın ve yine nam-ı diğer Ankara Kedileri’nin Ankara’daki hazırlık kampına bir günlüğüne misafir olduk.

Filenin Sultanları, geçtiğimiz yıl dünya sıralamasında 46.’lıktan 11.’liğe yükseldiler málûmunuz. Üstelik bunu, voleybolda iddialı birçok takımın yanı sıra Dünya Şampiyonu Rusya’yı da yenerek başardılar. Ayrıca Dünya Kupası’nda 7., 2004 Atina Olimpiyat Elemeleri’nde de 2. oldular. Ve tüm bunları sus-pus bir vakarla, tevazuyla yaptılar; başarıyı üzerlerinde şık bir kıyafet gibi taşıdılar.

Hazırlık kampları, genelde insan zihninde bir nev’i demir perde ülkesi disiplini çağrıştırır. Hiç öyle değilmiş meğer...

Neticede kızlar -ki kendilerini böyle andığımız için alınmasınlar, hemen hepsi 20’lerinin başlarındalar- aşılamaz duvarlar ardında, tecrit hálinde filan değiller. Ankara Hilton Oteli’nde kalıyor, antrenman ve istirahat saatleri haricinde, çarşı-pazar dolanıyorlar.

Yine de tecrit dediğiniz ille ki kilit altında tutulmayı gerektirmiyor. Öyle bir konsantrasyonları var ki tek konuları bu şampiyona. ‘Bir elinde voleybol topu, üzerinde milli forma; umurunda mı dünya?’ modeli...

Galibiyet uğruna yapılması gerekenlerden başka şey konuşmuyorlar.

Biz oradayken, Rusya’nın aldığı cezadan dolayı Grand Prix’ye katılmayacağı belli olmuştu.

Bu durum kızların hayatında bir fark yarattı mı? Hayır...

KAPILARA ASILAN KİŞİYE ÖZEL NOTLAR

Avrupa Şampiyonası’nda Rusya ile karşılaşmadan önceki gece Reşat Yazıcıoğulları, bütün kızların odasının kapısına yapılması gerekip de yapılmayanlara dair meydan okuyan, kişiye özel notlar asmış.

Ve ertesi sabah kalkıp da bütün notların kendisine; ‘Görüşürüz bakalım!’ şeklinde cevaplarla döndüğünü görünce, maçı alacaklarından emin, rahatlamış.

Rusya, İtalya, Polonya... A Milli Bayan Voleybol Takımı’nın elemanları, kiminle karşılaşacaklarını çok da iplemiyorlar. Sadece galibiyete kitlenmişler ki ne kitlenmek... Birbirlerinin ve antrenörlerinin gözbebekleri, top ve filenin dışında hiçbir şey görmüyorlar.

Çünkü hedefleri büyük; çünkü ‘tarih şerefli yenilgileri yazmaz, zaferleri yazar’ gayet iyi biliyorlar.

En büyük eğlenceleri TV’de Bir İstanbul Masalı, Avrupa Yakası gibi dizileri izlemek (Üstte; Mesude Kuyan ve Nathalie Hanikoğlu). Bu uğurda toplantılar bile kısa kesilebiliyor. Bunun yanında lisana meraklı olduğu için sözlük okuyanlar ve takım arkadaşları tarafından otistik lákabıyla çağırılanlar mı istersiniz (Sağda; Bahar Urcu), manikürdü, pedikürdü, kendilerine bakanlar mı (En solda; Özlem Özçelik), örgü örenler mi (Solda; Aysun Özbek)! Böyle de ‘serseri fırlamalar!’

Günün programı, kahvaltıyla başlıyor ve 08.30’da kondisyon ve halter çalışması için eski TED binasına gidiliyor. Servise biner binmez birbirlerinin ağzından laf kapıyorlar: ‘Abi 106.9’a ayarlar mısın?’ Türkçe pop kanalı... ‘Abi, biraz sesini açar mısın?’ Tüm şarkılara bir ağızdan eşlik ediyorlar.

Dükkanların hemen hepsi voleybolculara hediyeler vermek için kendini paralıyor: ‘Lütfen kabul edin...’ ‘N’olur bize de uğrayın...’ A Milli Bayan Voleybol takımının gözdesi mini kot etekler... Dışarıda bir müşteri, dükkana dair; ‘Hiç girmeyelim; bu güzeller buradayken, bize nasılsa bakmazlar’ diyor.

Öğlen, Voleybol Federasyon Başkanı Hüsnü Can’ın eşi Türkan Hanım’ın davetlisiler: Servi boylarıyla küçücük tabureleri olan köftecide, 7 Cüceler’in kulübesini ziyaret eden birer Pamuk Prenses gibiler. Dükkanın önünde onlara bakmaktan önüne bakmadığı için ayağı takılanlar, turlar atanlar...

Antrenmanın ardından istirahat etmek üzere otele dönülüyor. Saat 17.15’te, bu kez de toplu antrenman için ASKİ’ye gidiliyor. Takımın en azından antrenmanda renk vereceğine, bu sayede haber için ‘enteresan’ bir şey yakalayacağımıza dair ‘uyuz gazeteci hevesi’miz de kursağımızda kalıyor. Zira son derece programlı geçen antrenman boyunca, smaç sırasında kopan, tenis maçlarındaki ‘inleyen nameleri’ andıran haykırışlardan ve ‘Hadi kızlar!’ naralarından başka bir şey duyulmuyor. Ne bir kavga, ne bir fırça...

Takım kaptanı Özlem Özçelik, takımda herkesin gözünün içine baktığı bir anne gibi. Grubun devinimi, onun kaş-göz hareketlerine göre ayarlanıyor. Anne dediysek de yanlış anlamayın, takımın en ‘yaşlı’sı Özçelik, henüz 31 yaşında. Fotoğrafta solda görülen Elif Ağca ise 1984’lü...

Bahar Urcu, takımın yegáne annesi. Geçen yıl, oğlu Çınar onları yine böyle bir gün, kampta ziyaret etmiş. Kazandıkları başarı, onları takımca Çınar’ın uğur getirdiğine inandırmış. Bu yıl da geçen yılki programı birebir uygulama niyetindeler: Aynı ziyaret, aynı yerde yemek yemek...

Takımın yıldızlarından, ‘voleybol oynamak için doğmuş doğal yetenek’ Neslihan (Demir), sakatlığından dolayı, antrenmanlara full randıman katılamıyor. Ancak, müsabakalarda yer alması umuluyor.

Deniz Hakyemez (Solda) ve takımın ‘küçümeni’ olduğu için habire buz kovası filan taşımak zorunda kalan 1985 doğumlu Gözde Kırdar (Sağda) bir yandan özel bir egzersizle ‘kamburlarını doğrultup’ bir yandan da dedikodu yapıyorlar. Sonra da yatak... Bugün olağan, zor bir gündü...

Her gün gibi...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!