Eli sopalı

Güncelleme Tarihi:

Eli sopalı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2011 00:00

Televizyonda görüp hep merak ettiği beyzbolla tesadüfen tanışan Derya Uyan, sadece üç yılda Beyzbol Milli Takımı’nın tek kadın oyuncusu olmayı başardı. Bununla da kalmadı, beden eğitimi öğretmenliği yaptığı ilköğretim okulunda beyzbol takımı kurdu. Beyzbol aşkına iki kez dişi kırılan Uyan, ‘eli sopalı’ olarak tanınmaya da aldırmıyor

Haberin Devamı

Derya Uyan (35) trafik polisi bir babanın kızı olarak Isparta’da doğdu. Çocukluğu Ankara’da geçti, ardından Antalya’ya yerleşti. Küçüklüğünden beri her türlü spora, okulu kırıp antrenmanlara kaçacak kadar meraklıydı. Akdeniz Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda okudu. Mezun olduktan sonra önce Antalya’daki ilköğretim okullarında beden eğitimi öğretmeni olarak çalıştı. Basketbol ve voleybolla ilgilenirken 2008’de Manavgat’ta Avrupa Şampiyonası elemelerinde yepyeni bir sporla tanıştı: Beyzbol.
Türk Milli Beyzbol Takımı, elemeler için çalışırken 2002’den beri faaliyet gösteren ‘Türkiye Beyzbol, Softball, Korumalı Futbol ve Rugby Federasyonu’da bir beyzbol antrenörlüğü kursu açtı. “Biz beden eğitimi öğretmenleri antrenörlük kurslarına meraklı oluruz, hiç kaçırmayız. Beyzbol denince de benim için akan sular durdu. Televizyonda görüp hep merak ederdim. En azından kuralları öğrenmek için katıldım” diye anlatıyor Uyan: “İşi kıvırdığımı görünce bana destek oldular. Yine aynı yıl, ‘Kulüpler 10-12 yaş grubu turnuvası’ için Polonya’ya giderken yardımcı antrenörlük teklif ettiler. Turnuva için üç hafta Polonya’da kaldıktan sonra, Antalya’da da bir takım kurmak için çok heveslendim.”

Haberin Devamı

BAHÇEDE ÜÇ KİŞİYLE BAŞLADI

Böylece, öğretmenlik yaptığı Kocademir İlköğretim Okulu’unun müdürünün karşısına çıkıp çocuklarla beyzbol oynamak istediğini söyledi. Ancak pek bilinmeyen bu spor için gönüllü bulması kolay olmadı: “Yalnızca üç kişiyle başlayabildik. Evimin arkasındaki küçük bir bahçedeki otları temizlendik. Malzemelere federasyon yardım etti ama yetmediğinden eksik sopa, kask, tutucu malzemeleri ve topları alabilmek için otomobilimi sattım” diyor.
Zamanla Derya Hoca’nın bahçesinde beyzbol oynandığı haberi yayılmış ve talep artmış: “Bir yıl içinde kızlı erkekli 12 kişi olduk. Fakat kulüp olmadığımızdan turnuvalara katılamıyorduk. Bu arada Antalya Emniyet Müdürü Dr. Ali Yılmaz bizden haberdar olmuş. Cengiz Akar başkanlığındaki Polis Spor Gücü Kulübü, yeni sporlara açık olduklarını söyleyerek sponsor oldu. Kulübümüz Antalya Polis Gücü Spor Kulübü doğdu. Çocuklar polislerin çift kartallı ambleminden yola çıkarak kendilerine ‘Eagles (Kartallar)’ ismini taktı. Takım şu an 24 kişi.”
Başta ellerine top geldiğinde “Acıyor” diye sızlanan öğrenciler üçüncü seferden sonra alışmış: “Yapamayacaklarını düşünerek gelen öğrenciler şimdi canavar gibi oynuyor” diyen Uyan, oyunu tam olarak öğrenmesinin bir yıl aldığını söylüyor: “Federasyonun eğitim çalışmaları ve televizyonla kendimi geliştirdim. Takımı bildiğim kurallarla kurdum. Daha sonra oyunun içine iyice girdikten sonra hep beraber kendimizi geliştirdik. Geçen yıl Türkiye ikincisi olduk. Çocuklara mümkün olduğunca yurtdışındaki maçları seyrettiriyorum. Maçlardan önce taktik vermiyorum; ‘Çıkın, ne öğrendiyseniz onu yapın!’ diyorum.”  

Haberin Devamı

TEHLİKELİ ZANNEDİYORLAR

Fakat Uyan hâlâ zorluk çektiklerini söylüyor: “Eskiden sokakta ‘Amerikan sporu’ diye çok tepki gelirdi. Şimdi daha sıcak bakıyorlar. Ama veliler hala zorluyor. Beyzbolun tehlikeli bir spor olduğunu zannediyorlar. Spora, çocukları kötü şeylerden uzak tutacak bir aktivite olarak bakmıyorlar. Beyzbol sayesinde çocuklar internet kafelerde takılacaklarına benimle zaman geçiriyor. Ayrıca basketbol veya voleybol takımlarında oynayamayacak fiziktekilere de spor yapma imkânı sağlıyoruz. Okulda uyumsuzluk sorunu çeken çocuklar şimdi daha sosyal. Konuşmaları, derse, spora ve dışarıdaki hayata bakışları değişti. Karma oynandığından kızlarla dalga geçemiyorlar. Eşit olduklarını kabul ediyorlar. Özellikle dikkat bozukluğu olan öğrenciler için de ideal bir spor çünkü odaklanmadıklarında suratlarına top yiyorlar. Topu sürekli takip etmeleri gerek. Oyunu öğretirken vuruş yapmadan, topu tutmayı öğretiyoruz. 2-3 çalışmada öğreniyorlar. Herkes her mevkide oynamayı öğreniyor. Suratı koruduktan sonra diğer hiçbir şey önemli değil. Bugüne kadar ciddi bir sakatlık olmadı. Sadece ben, kampta beklenmedik yerden hızla gelen bir top nedeniyle bir yıl arayla iki kere dişimi kırdım!”

Haberin Devamı

İNGİLTERE’DE OKURKEN OYNAMIŞ

Beyzbol koçu olduğumu söylediğimde “Türkiye’de beyzbol mu var?” diye inanmıyorlar. Ben de elime kâğıdı kalemi alıp “Şöyle oynanır” diye uzun uzun anlatıyorum. Arada polisler durduruyor, arabanın arkasında beyzbol sopalarını görünce şaşırıyorlar. Bir kadının beyzbol sopası taşımasını beklemediklerinden gülüyorlar. “Antrenörüm” diyorum, “Hadi canım kimi döveceksin! Eli sopalı!” diye dalga geçiyorlar. Eldivenleri de gördükten sonra inanıyorlar. 10 yaşındaki kızım Melisa’nın arkadaşları eve gelip sopaları görüyor, “Ne güzel eşyalarınız var!” diyor.
Neyse ki, Türkiye’de beyzbola ilgi giderek artıyor. Eskişehir’de altı-yedi, İstanbul’da iki-üç takım var. Türkiye’de beyzbol sahası var mı bilmiyorum. Oysa Antalya’nın düzlüğü ve hava şartları beyzbol için çok uygun. Beyzbol meraklısı da çok. Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak bile İngiltere’de bir yıl oynamış, “Büyükler arasında oynandığı zaman beni de çağırın!” diyor.”

Haberin Devamı

35 YAŞIMDA MİLLİ OLDUM

“Eylülde 35 yaşında Türkiye Beyzbol Milli Takımı’na katıldım! Slovenya’daki 1turnuvaya milli takım olarak beş antrenör ve altı oyuncudan oluşan 11 kişilik bir takım olarak gittik. Tüm turnuvada benden başka kadın yoktu! Benim antrenör mü yoksa oyuncu mu olduğumu anlayamadılar. Turnuva yönetmeliğinde kadınların oynayıp oynayamayacağı yazmadığından ilk maçta beni oynatmadılar. Ben de çocuklarla eğlencesine oynamaya başladım. Slovenya’daki federasyon başkanı nasıl oynadığımı gördükten sonra beyzbol maçlarında oynamama izin verdi. Antrenörlükle maçta oynamak bambaşka şeyler. Teoriyi biliyorum ama pratik beni endişelendirdi. İlk maça topu doğru yere attım ve rahatladım. Erkekler önce biraz tuhaf karşıladılar tabii, ama sonra ‘Çok iyi oynadın’ diye tebrik ediyorlardı.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!